Siber dünyada ne gibi tehditlerle karşı karşıyayız?
“Siber tehdit yelpazesi” içerisinde tanımlanan riskler tahminimizden çok daha fazla çeşitlilik arz ediyor. Zira insan ve teknolojinin buluştuğu her yer “siber yaşam alanı” olarak karşımıza çıkıyor. Tesla Motors’un arabalarına radar entegre etmesi veya Delta Havayolları’nın bagajlarını mikro çiplerle takip etmesi, siber yaşam alanlarının günlük hayatta yaygınlaşan kullanımına örnek gösterilebilir. Borsa ve bankacılık sistemleri, elektrik-su şebekeleri, nükleer güç santralleri, iletişim ulaşım kanallarının yanı sıra hastanelerdeki veri depolama sağlık kayıt sistemleri, evlerdeki akıllı kontrol teknolojileri, otomotiv ve havacılık sektöründe kullanılan araçlar da siber saldırılara maruz kalabilir.
Siber güvenlik zafiyeti sadece finansal piyasalara değil hükümetin vatandaşını koruma yeterliliğine duyulan güvenin de ciddi ölçüde tahrip olmasına yol açabilir. Ayrıca otomotiv, havacılık ve ulaşım gibi alanlarda sergilenebilecek muhtemel bir siber güvenlik başarısızlığının insan hayatına mal olabileceği de hesaba katılmalıdır. Farenin ucunda sizi bekleyen şey kansız bir savaş sanılsa da aslında ölümcül neticeler doğurabilir.
1991’de Winn Schwartau’nun “elektronik Pearl Harbor” kavramsallaştırması yahut eski CIA Başkanı ve Savunma Bakanı Leon Panetta’nın 2012’de Amerikan halkını “siber Pearl Harbor” konusunda ikaz etmesi siber tehditlerin ulusal ve küresel ölçekte yaratabileceği güvensizlik ve istikrarsızlığı alenen yansıtıyor.
Yeni bir savunma hattı olarak siber alanı sayabilir miyiz?
Üçüncü milenyumda konvansiyonel savaşlara devlet ve devlet dışı aktörler tarafından yönetilebilen, küresel ve ışık hızında seyreden, savaş ve barış hali iç içe geçmiş siber savaşların eklemlendiğini görüyoruz. Yani geleneksel ve asimetrik tehditlerin bütünleştiğine şahit olmaktayız.
Askeri harekatların başarıya ulaşmasında belirleyici faktörler olarak sıralanan kara, deniz, hava ve bilgi üstünlüğüne günümüzde “hava uzay”, “siber uzay” ve “elektromanyetik spektrum üstünlüğü” de eklendi. Kısaca devletlerin “siber uzay” alanındaki imkan ve kabiliyetleri sadece kamu güvenliğini ilgilendiren bir mevzu olmayıp varoluş mücadelesinde ulusal çıkarların korunması ve idamesi açısından da hayati bir fonksiyon işlevi görmektedir.
