Kriter > Siyaset |

HDP’ye Kapatma Davası ve İspanya’nın Çözümü


HDP’ye açılan dava hem güncel siyasi gündemi hem de partilerin 2023’e yönelik stratejilerini etkileyebilecek niteliktedir. Ancak kapatma davasıyla birlikte tartışılması gereken en önemli mesele, HDP’nin ve temsil ettiği siyasi hareketin, yıllardır Türkiye siyasetinde sebep olduğu sorundur. Bu sorun ise parti kapatma basitliğinde tartışılamayacak kadar karmaşıktır.

HDP ye Kapatma Davası ve İspanya nın Çözümü
(Rafa Rivas/AFP-Getty Images)

Anayasa Mahkemesi, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) kapatılması istemiyle hazırladığı yeni iddianameyi kabul etti ve kapatma davası resmi olarak başladı. Bu bağlamda yapılan tartışmalar ise daha çok HDP’nin kapatılıp kapatılmayacağı veya davanın ne tür siyasi sonuçlar doğurabileceği yönünde şekillenmekte. Elbette HDP’ye açılan dava hem güncel siyasi gündemi hem de partilerin 2023’e yönelik stratejilerini etkileyebilecek niteliktedir. Ancak kapatma davasıyla birlikte tartışılması gereken en önemli mesele, HDP’nin ve temsil ettiği siyasi hareketin yıllardır Türkiye siyasetinde sebep olduğu sorundur. Bu sorun ise parti kapatma basitliğinde tartışılamayacak kadar karmaşıktır.

Bu noktada HDP’nin kapatılıp kapatılmamasından ziyade asıl tartışılması gereken nokta, teorik olarak Kürt meselesini merkezine koyan ve devletten demokratikleşme adımları talep eden, ancak pratikte terör örgütü PKK’nın gölgesinde ve yönlendirmesiyle hareket ederek bağımsız ve sivil bir siyaset yapamayan bir partinin sürekliliğidir. Dolayısıyla Türkiye siyasetinde uzun yıllardır varlığını koruyan ve son seçimlerde 6 milyona yakın oy ile önemli bir seçmen desteği almasına rağmen, sırtını bu demokratik destek yerine “terör örgütüne dayamayı” tercih eden bir siyasi hareket bulunmaktadır. Türkiye’nin esas problemi de defalarca partisi kapatılmasına rağmen farklı isimlerle varlığını sürdüren bu hareketin, ısrarla PKK terör örgütü güdümündeki siyasetini sürdürmesidir.

Türkiye’de geçmişteki parti kapatma davaları ve sonrasındaki tecrübeler incelendiğinde, siyasetin üç farklı kanadını temsil eden hareketlerin ana odak haline geldiği görülmektedir. Bunların hepsinde devletin korku refleksleri baskın gelmiş ve partiler kapatılarak söz konusu siyasi hareketler ve korkular bertaraf edilmek istenmiştir. Uzak dönemde “komünizm” korkusuyla (radikal) sol partiler kapatma davalarının odağıyken, yakın dönemde özellikle “irtica” korkusu söylemiyle Milli Görüş çizgisindeki partiler ve “ayrılıkçı terör”le arasına mesafe koyamayan HDP’nin temsilcisi olduğu çizgi, davaların odağı olmuştur. Kuşkusuz HDP çizgisindeki partilerin terör örgütü ile bağlantısı olması, diğer kapatma davalarından bu siyaset çizgisindeki partilerin kapatılmasını farklılaştırmaktadır.

Ancak parti kapatılmaları ve sonrasında yaşanan gelişmeler bize göstermektedir ki Türkiye’de parti kapatmalar, sorunları çözmek yerine o sorunları derinleştirmekte ve bazı durumlarda muhatap parti ile tabanını birbirine yakınlaştırmaktadır. HDP’nin temsil ettiği siyaset hareketi için de bu durum geçerlidir. HDP’nin selefi olan partilerden dördü (HEP, DEP, HADEP ve DTP) yine HDP’ye yönelik tekrarlanan suçlamalar sebebiyle kapatılmıştır. Ancak tüm bunlara rağmen söz konusu siyasi hareket, zaman zaman gücü zayıflasa da farklı isimlerle kurulmuş yeni partilerin çatısı altıda varlığını sürdürmeyi başarmıştır. HDP de bu partilerin sonuncusudur ve yine benzer sebeplerle kapatılma davasıyla karşı karşıyadır.

Tüm bunlar bize göstermektedir ki siyasi partilere yönelik kapatma davaları, özellikle muhatap parti belli bir tabana ve kitle desteğine sahipse, sorun kabul edilen meseleleri çözmekte yetersizdir. Üstelik bu yetersizlik, seçmen desteğinin ve taban konsolidasyonun artmasına sebep olmakta ve kapatma davasına muhatap olan partiler, siyasetin önemli aktörleri olma özelliklerini güçlendirerek hayatlarına devam etmektedirler.

Anayasa Mahkemesi, HDP'nin kapatılması istemli davada iddianameyi kabul etti

Geçmişte Ne Yapıldı?

Türkiye’de parti kapatma geleneğinin hem demokratik açıdan sorunları hem de hukuki ve siyasi sorunlara çözüm bulmaktaki başarısızlığı göz önünde bulundurulduğunda özellikle AK Parti döneminde önemli girişimlerin olduğu görülmektedir. AK Parti öncesinde, 1995 ve 2001’de, parti kapatmayı zorlaştırmak adına kapatma sebebi olarak “odak olma kriteri” etrafında önemli değişiklikler yapılsa da bu değişiklikler özellikle yüksek yargı organları tarafından farklı yorumlandı ve istenilen sonuç elde edilemedi.

AK Parti, kendisine de kapatma davası açılmış ve ilkesel olarak parti kapatmalarına karşı bir hareket olarak, geçmiş dönemde bu süreci zorlaştırmaya yönelik birçok girişimde bulundu. Ancak oldukça şaşırtıcı bir şekilde ve büyük oranda diğer siyasi partilerin kör muhalefeti sebebiyle çok önemli iki fırsat kaçırıldı. Bunlardan ilki, AK Parti’nin 2010 Anayasa değişikliği teklifinde önerdiği modelin meclisten geçememesiydi. Bu modele göre parti kapatma davasının açılabilmesi için TBMM’de kurulacak bir komisyonun onayı zorunlu hale geliyordu. Söz konusu komisyon, TBMM’de grubu bulunan tüm siyasi partilerin 5’er üyesinden oluşacak ve komisyonun gizli oylama ile 2/3 çoğunlukla onayı aranacaktı. Ancak bu teklif maddesi, muhalefetin desteklememesi ve AK Parti’nin de kendi içerisinde fire vermesi sebebiyle hayata geçirilemedi. Fakat yine aynı dönemde parti kapatmalarında Anayasa Mahkemesi üyelerinin 3/5 yerine 2/3 çoğunluğunun aranması değişikliği yapılabildi ve parti kapatma süreci kısmen zorlaştırıldı.

AK Parti’nin parti kapatma sürecini zorlaştırmak adına attığı bir diğer önemli adım da 2015’teydi. AK Parti, 2010’da önerdiği modeli geliştirerek tartışmaya açtığı yeni önerisinde bire bir aynı şekilde çalışacak komisyona ek olarak, TBMM’de gizli oylama ile üye tam sayısının 2/3 çoğunluğunun izin vermesi şartını önerdi. Böylelikle Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı’nın talebi üzerine açılacak dava, TBMM iradesine ve bu iradenin anayasayı değiştirecek çoğunlukta bir niteliğe tabi tutulacaktı. Ancak yine bu fırsat AK Parti’nin muhalefet partilerinden destek bulamaması sonucu rafa kalktı ve belki de Türkiye’nin parti kapatma sorununu kökten çözebilecek bir fırsat kaçırılmış oldu.

Parti kapatma davaları hem işlevsellik hem de süreç olarak, sorunlara çözüm bulmakta yetersizdir. Ancak Türkiye’nin parti kapatmak yerine HDP örneğinde görüldüğü üzere demokratik ve meşru alan yerine terör güdümünde siyaset yapılmasını engelleyecek mekanizmalar geliştirmesi ihtiyaç halini almıştır. Bunun ise birkaç yolu bulunmaktadır.

Bu yollardan ilki, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin (AİHM) verdiği kararlar doğrultusunda yeni bir yaklaşımın geliştirilmesidir. AİHM ve Venedik Komisyonu’na göre siyasi partilerin kapatılmasının tek geçerli sebebi Anayasa ile güvence altına alınmış hak ve özgürlükleri ortadan kaldıracak veya demokratik anayasal düzeni yıkacak şekilde “şiddetle ilintili olma ve şiddetin bir yöntem olarak kullanılması veya savunulması”dır. Buna ek olarak parti kapatılması hukuki açıdan son başvurulacak yöntem olmalıdır. Ceza ve yaptırımlar ise uyarı, hazine yardımının kesilmesi gibi kademelendirilmelidir.

Her ne kadar HDP, PKK terör örgütü ile bağı sebebiyle bu kategoride olsa da AİHM, geçmişte HEP, DEP, HADEP ve DTP’nin kapatılmalarıyla ilgili kararlarında Türkiye’yi, başka benzer davalarda verdiği kararların aksine, haksız bulmuştur. Avrupa’da terör örgütleri ile bağı nedeniyle kapatılan partilere yönelik verilen cezaları hukuka uygun bulmasına rağmen, HDP çizgisindeki partilere verilen kapatma kararlarını tam tersi bir saikle yorumlayarak, aslında AİHM çelişkili kararlara imza atmıştır. Üstelik DTP ile ilgili kararında partiyi “Kürt meselesinin barışçıl çözümde temel siyasi taraf” olarak tanımlayarak, çelişkili kararını daha da tartışılır hale getirmiştir.

HDP
(Dimitar Dilkoff/AFP-Getty Images)

 

İspanya, Terörün Siyasi Kolunu Nasıl Engelledi?

İkinci ve esas çözüm ise Siyasi Partiler Kanunu başta olmak üzere siyasi/hukuki çerçevelerin revize edilmesidir. Burada da temel amaç terörün siyasi kolunu engellemeye yönelik yaklaşım yoksunluğunun giderilmesi olmalıdır. HDP’nin ve temsil ettiği hareketin tüm siyasi partilerinin kapatılmasına rağmen PKK ile bağını koparmadığı ve aynı siyaset tarzını sürdürmekteki ısrarı düşünüldüğünde bu yol, esas sorun ve muhtemel çözüme yönelik temeli oluşturmalıdır. Bu noktada her ne kadar HDP tartışmaya açıldığında BATASUNA örneği verilse de iki partiyi kıyaslamak yerine İspanya’nın kendi sorununu nasıl çözdüğü analiz edilmelidir.

İspanya’nın terörün siyasi kolunu engellemek, siyasi hareketlerin terör örgütleriyle organik bağını kesmek ve meşru siyasete zorlamak adına yaptığı bir düzenleme bulunmaktadır. Türkçeye “Siyasi Partiler Organik Yasası” olarak çevrilebilecek bu yasaya göre bir partinin demokratik karakteri ve anayasal değerlere olan saygısı, ilan ettiği fikirlere ve amaçlara değil, tüm faaliyetleri göz önünde bulundurularak değerlendirilmektedir. Dolayısıyla partilerin yalnızca söylemleri değil, pratikleri göz önünde bulundurulacaktır ve demokratik siyasetteki varlığını sürdürebilmesi için bu pratiklerin de anayasaya ve hukuka uygun olması gerekmektedir. Bu bağlamda herhangi bir şiddet ve terör eylemini desteklemek, meşru göstermek, haklı bulmak, savunmak, etkisini artırmak gibi eylemler veya girişimler tamamen gayrimeşru ilan edilmiştir. Bunun paralelinde ise ilgili yasaya şu eylemleri tekrarlaması veya birden fazlasını gerçekleştirmesi durumunda bir parti hakkında dava açılarak kapatılabilecek, açılmasına izin verilmeyecek veya yasa dışı ilan edilebilecektir:

  • Terörizme açık veya ima yollu destek, terör eylemlerini hoş görmek, meşrulaştırmak, önemsiz göstermek
  • Şiddet eylemlerine ve çatışma kültürünü dayalı program ve faaliyetlere eşlik etmek
  • Yönetim kurullarında veya seçim listelerinde terörizmden mahkum olmuş veya terörizmi kamuoyu önünde kınamamış isimlere yer vermek
  • Parti faaliyetlerinde terörizmin sembol, mesaj ve özdeşleşmiş işaretlerini kullanmak
  • Siyasi partilere yasal olarak tanınmış haklardan veya onlara destek çıkan kişi ve kurumları yararlandırmak
  • Terörle bağlantılı veya terörü ve teröristleri destekleyen grup ve yapılarla sistematik olarak iş birliği yapmak
  • Terör eylemlerini, teröristleri veya bunlara destek verenleri ödüllendirmeyi ve onurlandırmayı amaçlayan faaliyetler düzenlemek, teşvik etmek veya bunlara katılmak
  • Terörizme ve şiddet ortamına bağlı sivil itaatsizlik ve korkutma hareketlerini himaye etmek

Yukarıdaki maddelerin neredeyse tamamının HDP’nin gerçekleştirdiği eylemlerle paralellik gösterdiği düşünüldüğünde, İspanya örneğinin Türkiye’nin kendi modelini geliştirmekte örnek alınabileceği görülmektedir. Böylelikle Türkiye, söz konusu yaklaşım ve model ile HDP’yi terörle bağını kesmek zorunda bırakarak meşru ve demokratik bir alanda siyaset yapmaya zorlayabilir. Dolayısıyla HDP, kendi istek ve iradesiyle terörle bağını koparmayı reddettiği göz önünde bulundurulduğunda ya bu bağı koparmaya zorlanılacak ya da siyasi varlığını mevcut şartlar altında sürdürme imkanı bulamayacaktır. Bu da aslında HDP için PKK terör örgütü yerine seçmen desteğine bağlı, demokratik ve meşru bir yapıya dönüşebilmesi için fırsat olacaktır. Bu fırsatı tepmesi durumunda ise zaten teröre desteğini kesmediği için faaliyette bulunması engellenmiş olacaktır. 

Sonuç olarak, HDP’ye açılan kapatma davası, özellikle 2023 seçimlerine doğru Türkiye siyasetini derinden etkileyecek bir gelişmedir. Bu bağlamda geçmiş tecrübeler, HDP’nin kapatılması durumunda bile bir şekilde siyasi varlığını farklı adlarla sürdürmeyi başaracağını bize göstermektedir. Dolayısıyla Türkiye’de uzun yıllardır tartışılan “terörün siyasi kolu” veya “terör güdümünde siyaset” sorunu, HDP’nin kapatılmasıyla kökten çözülemeyecektir. Öte yandan HDP’nin PKK’dan ayrışarak bağımsız ve meşru bir siyaset yapmayı, siyasetin meşru ve demokratik alanı içerisindeki varlığını sürdürmeyi ısrarla reddettiği de bir gerçektir. Bu noktada Türkiye, bu sorunu çözmek için yeni bir yaklaşım ve yasal düzenleme ile HDP ve benzer siyasi oluşumların, terörden bağımsız ve meşru birer siyasi aktör olmasını zorunlu kılabilir. HDP’ye açılan kapatma davası da Türkiye’nin terörün siyasi kolunu engellemeye yönelik yeni bir yaklaşımın benimsenmesi için fırsattır. Böylelikle ya HDP ve temsil ettiği siyasi hareket, sınırları hukuken belirlenmiş, demokratik bir alanda siyaset sürdürecek ve  kendini PKK terör örgütü güdümünden kurtaracak ya da siyaseten varlığını sürdüremez hale gelecektir.

 


Etiketler »  

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için "veri politikamızı" inceleyebilirsiniz. Daha fazlası