İran Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan, 17 Ocak Cuma günü Rusya’nın başkenti Moskova’ya beraberindeki üst düzey heyetle birlikte bir ziyaret gerçekleştirdi. Pezeşkiyan’ın Moskova ziyaretinde iki ülke arasında “kapsamlı stratejik ortaklık anlaşması” da imzalandı. Bir giriş bölümü ile 47 maddeden oluşan anlaşma; siyaset, güvenlik, enerji, ekonomi ve yaptırımlar olmak üzere pek çok alanı kapsıyor. Giriş kısmında, anlaşma temellerinin iki ülke arasında 26 Şubat 1921 ve 25 Mart 1940’ta imzalanan anlaşmalara dayandığı, çerçevesini ise 12 Mart 2001’de imzalanan 20 maddelik anlaşmanın oluşturduğu vurgulanıyor. Anlaşmanın maddeleri detaylı olarak incelendiğinde aşağıdaki konu başlıkları ön plana çıkıyor.
- 1-13. Maddeleri-Siyaset ve Güvenlik
- 14-20 maddeleri- Ekonomi (19. Madde ekonomik yaptırımlar)
- 21. Madde-Ulaşım
- 22-23 Maddeleri-Enerji
- 24. Madde-Ziraat
- 25. Madde-Gümrük
- 27-30 Maddeleri- Sağlık, Bilim ve Eğitim
- 31-33. Maddeleri-Medya
- 34-37. Maddeleri-Kültür
- 38-44. Maddeleri- Doğal afet, çevre ve önceki maddelerinin ekleri
- 45-47. Maddeleri- Anlaşmanın uygulanması ve işleyişi
45. Maddesinde belirtildiği gibi anlaşma, 30 gün içinde yürürlüğe girip 20 sene boyunca geçerli olacak. Herhangi bir itiraz söz konusu olmadığı müddetçe anlaşma kendiliğinden beş sene daha uzayacak. Anlaşmadan çekilmek isteyen taraf ise bu isteğini bir yıl öncesinden yazılı olarak bildirecek.
Anlaşmada öne çıkan kritik maddeler şu şekildedir:
Madde 3.3: Taraflardan biri saldırıya uğradığında, diğer taraf saldıran tarafa saldırının devam etmesine katkı sağlayacak hiçbir yardımda bulunmayacaktır.
Madde 4.1: Ulusal güvenliği güçlendirmek ve ortak tehditlerle mücadele etmek adına istihbarat ve emniyet birimleri bilgi ve tecrübelerini paylaşacak, iş birliğini artıracaktır.
Madde 9.1: Başta BM olmak üzere uluslararası kuruluşların müktesebatı kapsamında küresel ve bölgesel meselelerde tarafların güvenliğini ve çıkarlarını tehdit eden unsurlar hakkında iş birliği ve müzakere edilecektir.
Madde 12: Taraflar, Hazar Bölgesi, Orta Asya, Kafkasya ve Ortadoğu’da güvenliğin sağlanmasını kolaylaştıracak, söz konusu bölgelere üçüncü ülkelerin istikrarsızlaştırıcı müdahalesini önlemek için iş birliği yapacak, dünyanın diğer bölgelerindeki gelişmeler hakkında görüş alışverişinde bulunacaktır.
Madde 19: Taraflar, tek taraflı kahredici girişimlerle (yaptırımlar) özellikle yabancı menşeli girişimlerle mücadele edecek, bu girişimleri dostane olmayan, uluslararası hukuka aykırı olarak nitelendirecektir. Bu tür girişimlerin kaldırılması veya negatif etkisinin azaltılması için çabaları kanalize edecek, farklı yollar ve enstrümanları devreye sokacaktır.
Madde 23: Nükleer enerjinin barışçıl kullanımı amacıyla yeni tesislerin inşası gibi ortak projeler başlatılacaktır.
Yukarıdaki maddelerden de anlaşılacağı üzere her ne kadar madde sayısı olarak ekonomik meseleler çoğunlukta olsa da anlaşmanın en kritik maddelerini güvenlik meseleleri oluşturmuştur.
Ancak anlaşma, Rusya’nın Belarus ve Kuzey Kore’yle yaptığı anlaşmadan farklı olarak ortak savunmayı öngörmemektedir. Ek olarak anlaşma, iki ülke arasındaki ticarette yerli para birimlerinin kullanılmasını, bankaları arasında iş birliğini hedeflemektedir. Kültürel alanda da Moskova’da İran Kültür Merkezi, Tahran’da da Rusya Kültür Merkezi faaliyete başlayacak, iki ülkenin resmi dilleri karşılıklı olarak teşvik edilecektir. Benzer şekilde anlaşmanın giriş kısmında ve ikinci maddesinde vurgulandığı gibi uluslararası meselelerde “tek kutuplu” düzenin ortadan kaldırılması amaçlanmıştır.

Tarihi Arka Plan ve Motivasyonlar
Hem Rusya hem de İran’ın uzun zamandan beri Batı yaptırımlarına maruz kaldığı aşikar. Diğer taraftan İran ve Rusya’nın geçmişine bakıldığında, ilişkilerin inişli çıkışlı bir seyir izlediği görülüyor. Bu açıdan bakıldığında başta sınır anlaşmazlıkları olmak üzere iki ülke arasında anlaşmazlıklar etkili olmuş, iki ülkenin tam manasıyla birbirine olan güveni konsolide edilememiştir. Nitekim bu anlaşmanın giriş kısmında zikredilen önceki üç anlaşmanın hükümleri de tam olarak yerine getirilmemiştir. Ek olarak tarihi geçmişinden kaynaklı olarak İran halkı nezdinde de Rusya’nın güvenilir bir imajı bulunmamaktadır. İki ülkenin geçmişinde 1804-1813 ve 1826-1828 olarak iki savaş dönemi mevcuttur. Savaşların temelinde ise iki ülke arasındaki sınır anlaşmazlığı bulunmaktadır. Söz konusu savaşlar sonucunda, İran siyasi tarihinde birer yenilgi olarak bahsedilen Gülistan Anlaşması ve Türkmençay Anlaşması imzalanmıştır. Devrim sonrasında da iki ülke arasındaki anlaşmazlıklar düşük seviyede de olsa devam etmiştir. Hazar Denizi üzerindeki anlaşmazlıklar ve Gore-Chernomyrdin Anlaşması buna örnek teşkil eder.
İran İslam Devrimi’nin kodlarına bakıldığında “Ne Doğu Ne Batı, İslam Cumhuriyeti” (Ne Şarki Ne Garbi, Cumhuri-yi İslami) sloganı, önemli bir unsur olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu nedenle Sovyetler Birliği döneminde iki ülke arasındaki ilişkilerin oldukça düşük bir seviyede olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. Ancak o dönemde kısıtlı da olsa İran-Irak Savaşı’ndan doğan askeri alanlarındaki ihtiyaç doğrultusunda görüşmeler gerçekleşmiştir. Bu düşük seviyedeki ilişkiler, İran-Rusya ilişkilerinin gelecek yıllarının seyrini belirlemiştir.
Son dönemlerde ise her iki ülkeye uygulanan ve giderek artan ABD ve Batı yaptırımları, İran ve Rusya’yı adeta “düşmanımın düşmanı dostumdur” mantığıyla daha da yakınlaştırmıştır. Bu doğrultuda Rusya ilk olarak 1995’te Buşehr Nükleer Tesisinin işletilmesini üstlenmiştir. 2007’de iki ülke arasında S-300 savunma sistemi üzerinde anlaşma yapılmış ancak savunma sisteminin İran’a teslim edilmesi on sene sonra gerçekleşmiştir.
19 Ocak 2022’de dönemin İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi, Moskova’da Rusya Devlet Başkanı Putin’le bir görüşme gerçekleştirmiştir. Görüşmede, mevcut anlaşmanın temellerini oluşturan yirmi yıllık Ortaklık Anlaşması’nın tasarısını sunmuştur. Söz konusu görüşmeler sayesinde iki ülke arasındaki ticaret hacmi de kayda değer ölçüde artmıştır. Rusya-Ukrayna Savaşı’nın başlamasıyla birlikte iki ülke arasındaki askeri iş birliğinin büyümesi de söz konusu olmuştur. Batı medyası, İran’ın Rusya-Ukrayna Savaşı’nda kullanılmak üzere Rusya’ya çok sayıda kamikaze İHA sattığını ileri sürmüştür. Şahid-136, Şahid-131 ve Şahid-107, gönderilen İHA’ların ana kalemlerini oluşturmuştur. Batı kaynaklı haber ajanslarında İran yapımı İHA’ların Rusya’da seri üretime başlatılması için Rusya’nın Alabuğa şehrinde çalışmaların yapıldığı öne sürülmüştür. Ek olarak Fatih serisi balistik füzelerin de Moskova yönetimine satıldığı iddia edilmiştir. Buna karşılık İran’ın ise Rusya’dan Su-35 savaş jeti, MIL MI-28 atak helikopteri ve Yak-130 eğitim jeti alacağı belirtilmiştir. İran’ın satın alacağı bu kalemlerin Mart 2024 sonuna doğru teslim edileceği belirtilmiştir. Ancak söz konusu kalemler, halen İran’a teslim edilmemiştir.
Bu bilgiler doğrultusunda İran-Rusya ilişkilerine bakıldığında son dönemlerde özellikle Rusya-Ukrayna Savaşı’ndan bu yana iki ülkenin ilişkisi giderek yükselen ivmede bir seyir izlemiştir. Diğer taraftan İran’ın devrim kodları doğrultusunda Batı veya Doğu bloklarından herhangi birine taraf olmaması öngörülürken son dönemlerde “Doğu’ya Bakış” (Negah-i be Şark) sloganıyla Rusya ve Çin’e yakın politikalar izlediği görülmektedir. Çin’le yapılan anlaşmalar ağırlıklı olarak ekonomik alanda, Rusya’yla olan anlaşmalar da ağırlıklı olarak askeri alanda gerçekleşmiştir. Nitekim mevcut anlaşmanın temel maddelerini de güvenlik meseleleri oluşturmuştur. Dolayısıyla anlaşmanın temel motivasyonunda ve içerdiği maddelerde, Batı ve özellikle ABD yaptırımlarından kaynaklı bir mağduriyet temasının hakim olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. Yerli bankalar arasındaki iş birliğinden ulaşım, medya ve pek çok diğer alanlardaki içeriklere kadar bakıldığında, Batı yaptırımlarına karşı alternatif bir çaba görülmektedir. Bu açıdan bakıldığında Batı yaptırımları, adeta kendi “mağdur blokunu” oluşturmaktadır.
Birlikte Hareket Etme Hedefi
Anlaşmanın maddeleri, anlaşmayı imzalayan İran Cumhurbaşkanı Pezeşkiyan’ın da ifadesiyle 2001’de imzalanan anlaşmanın devamı niteliğinde olup, buna ekonomi ve güvenlik meselelerinin de eklendiği anlaşılmaktadır. Anlaşma maddelerinin diline bakıldığında ise en çok vurgulanan mesele, tek kutuplu dünya düzenini bertaraf etmek, uluslararası alanlarda birlikte hareket etmek, kahredici girişimler olarak nitelendirilen yaptırımlara karşı koymak gibi terimlerin ön plana çıktığı görülmektedir. Diğer taraftan zamanlama olarak da anlaşma, Trump’ın başkanlık koltuğuna oturmasına üç gün kala imzalanmıştır. Bu bilgiler ışığında anlaşmanın temel amacının Batı baskılarına ve yaptırımlarına karşı birlikte hareket etmek ve birbirine destek sağlamak olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. Rusya’nın BMGK daimi üyesi olduğu ve veto hakkının bulunduğu dikkate alınırsa bu anlaşma, İran nükleer meselesinin görüşüldüğü BMGK toplantılarında İran’ın elini güçlendirecektir. Zira önceki dönemlerde pek çok kez Rusya’nın İran nükleer programına karşı çıktığı bilinmektedir.
Anlaşmayla ilgili bir diğer önemli husus, İran-Rusya arasındaki anlaşmaların uygulanış biçimidir. Zira geçmişteki anlaşmalara bakıldığında Rusya’nın İran’a oldukça temkinli yaklaştığı anlaşılmaktadır. Nitekim Buşehr Nükleer Tesisi üzerinde mutabakatın sağlanması uzun yıllar almış, S-300 savunma sistemlerinin teslimatı ise yaklaşık 10 yıl sürmüştür. Son olarak anlaşmayla verileceği açıklanan SU-35 uçaklarının ne zaman teslim edileceği ise halen belirsizliğini korumaktadır. Bu açıdan, mevcut anlaşmanın yürürlüğe girmesinin uzun vadeli bir süreç olduğu, önümüzdeki gelişmelerden etkilenmeye de açık olduğu yorumu yapılabilir. Ancak hantal bir doğası bulunan İran-Rusya ilişkileri açısından bir dönüm noktası olduğunu da göz ardı etmemek gerekir. Dolayısıyla kısa vadede kayda değer bir keskin sonucu olmasa da uzun vadede meydana gelecek gelişmelerin zemini hazırlanmıştır.