İsrail’in 7 Ekim’de başlayan Gazze’ye saldırısı, uluslararası ve bölgesel düzlemde geniş çaplı yankı buldu. Bir yılı tamamlayan İsrail saldırganlığı, Gazze’den Lübnan’ın güneyine genişleyerek komşu ülkelerde jeopolitik kırılmalara yol açarken Şii direniş ekseninin önemli merkezlerinden biri olan Irak’taki Şii milis örgütlenmelerin bu direnişin bünyesine katılma olasılığı, Irak’ın Lübnan’ın akabinde İsrail saldırganlığına maruz kalacağı endişelerini artırdı. Irak hükümeti, İsrail saldırganlığının yayılmasının, ülkede ABD işgali ve DEAŞ’ın yükselişi ve düşüşü akabinde yaşanan nispi istikrarı baltalayacağından endişe ediyor.
Irak hükümeti, İsrail’in Gazze’deki soykırımını kınadığı gibi, Gazze’ye birkaç uçak yardım malzemesi gönderdi. İsrail’in saldırılarını Lübnan’a taşımasının ardından Irak yönetimi, Lübnan’a destek için de bir dizi adım attı. Irak Başbakanı Muhammed Şiya es-Sudani, Lübnanlıların ülkeye vizesiz giriş yapabilmesi talimatını verdi. Dolayısıyla, Lübnanlı mültecilerin sığındıkları limanlardan biri de Irak oldu. Halihazırda 5 bin 700 Lübnanlı mülteci Bağdat, Necef ve Kerbela’da yerleştirildi. Lübnanlı mülteciler, aynı zamanda Irak’taki eğitim sisteminden de yararlanabilecekler. Irak hükümeti savaşın yayılmasından endişe ediyor. Bu endişelerin bir yönü de Irak ekonomisinin olumsuz etkilenmesidir. Bölgede saldırıların başlamasının ardından Lübnan’dan gelen göç dalgası dahi Irak’ın zayıf ekonomisini etkilemeye başladı. Irak dinarı döviz karşısında değer kaybetmeye başladı. Irak’ta şiddetin yayılması ihtimali, aynı zamanda dış sermaye akışını da olumsuz etkileyeceği için Irak’ın kalkınma projeleri akamete uğrayabilir.
Irak Hükümetinin Savaşa Karşı Stratejisi
Irak hükümeti, İsrail ile İran arasındaki gerilimde tarafsız kalmayı amaçlamaktadır. Irak bir yandan İran’ın İsrail’i hedef alan füze saldırısında hava sahasını kapatarak İran’ın füzelerinin kendi hava sahasından geçişine engel olmadı. Öte yandan, Irak hükümeti İsrail mezaliminin sona ermesi adına diplomatik arayışlara girdi. Irak Başbakanı es-Sudani’nin ABD Başkanı Joe Biden’a mektup göndermesinin yanında, eski başbakanlardan Haydar el-İbadi, ABD’nin Bağdat Büyükelçiliğine Irak’a saldırılmaması için gidip hükümetin görüşünü aktardı. İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’ya yakınlığıyla bilinen Kanal 14 televizyonunun, İran’ın İsrail’e yönelik 1 Ekim’de düzenlediği füze saldırısına misilleme olarak Irak’ta hedef alınabilecek figürleri yayınlaması Irak’ta infial uyandırdı. Zira, hedef listesinde gösterilen kişilerden biri Iraklı Şiilerin en büyük dini mercisi Ayetullah Ali es-Sistani’ydi. Es-Sistani, İsrail’in saldırganlığının durdurulmasına dair zaman zaman demeçler verdi. Gerek siyasi çevreler gerekse sivil toplum çevreleri söz konusu televizyonun yayınını kınadılar. Bu konu Irak kamuoyu açısından o kadar mühim ki ABD’nin Bağdat Büyükelçisi Alina Romanowski, es-Sistani’nin hedef listesine alınmasını gösteren mezkûr televizyon yayınını Irak kamuoyunu sakinleştirmek için eleştirdi.
Irak hükümetinin İsrail saldırılarının bölgede yayılması ve Irak’ın Lübnan’dan sonraki durak olması endişeleri, Iraklı Şii milislerin İsrail’e karşı tek taraflı aksiyon almasından kaynaklanmaktadır. Irak yönetimi savaşın Gazze ile sınırlı kalıp çözüme kavuşturulması adına siyasi ve diplomatik çözümden yana tavır aldı. Irak Başbakanı es-Sudani, İsrail’in Irak’ı vurmak için kullanabileceği bahaneleri gidermeye çalışıyor. Bu minvalde, Irak hükümeti ülkedeki İran yanlısı Şii milis yapıları ikna etmeye çalışıyor. Irak yönetimi, Haşdi Şabi çatı örgütünün komutanlarına İsrail’in İran’ı savaşın içine çekmek istediğini, İran’ın ise bu tuzağa düşmek istemediği tavrını hatırlatıyor. Bu ikna çabaları şartlı kabul gördü: İsrail’in vurması halinde Irak İslami Direnişi tüm bileşenleri ile karşılık verecek. Zira, Haşdi Şabi komutanları İran’ın İsrail’e füze saldırısında bulunması halinde Irak’ın İsrail’in hedef alacağı dört ülkeden biri olduğuna inanıyor. Öte yandan, Irak yönetimi ABD ya da İsrail’in İran’ı vurmada Irak topraklarını kullanmasına müsaade etmeyerek İran’a tarafsız kalacağı sinyalini verdi. Nitekim, 13 Ekim’de İran Dışişleri Bakanı’nın Irak’ı ziyaretinde basın toplantısında bu durumu dile getiren Irak Dışişleri Bakanı Fuad Hüseyin, Tahran’a saldırı için ülke hava sahasının kullanılmasını asla kabul etmeyeceklerini yineledi. Buna rağmen, 26 Ekim’de İsrail İran’a saldırısı sırasında Irak hava sahasını ihlal etti. Hava savunma sisteminin zayıflığı nedeniyle İsrail saldırılarına karşı savunmasız Irak, İsrail’i Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’ne şikayet ederek nota yazısı verdi.
Iraklı Şii milislerin İsrail’e yönelik saldırılarını dizginlemede ABD’nin Irak’taki askeri birlikleri caydırıcı unsurdur. Uzun yıllardır Irak’ın gündeminde olan ABD’nin askeri birlikleri çekeceği konusu, türlü türlü değişiklerle muhafaza edilmeye çalışılıyor. En azından 2026’ya kadar Irak’ta kalması düşünülen ABD birliklerinin doğrudan muharebe operasyonlarından daha çok danışmanlık ve destek rolüne geçeceği belirtiliyor. İsrail, Hizbullah ve HAMAS’ın dahil olduğu gerilimlerin gösterdiği gibi gerek ABD’li politikacılar gerekse savunma çevrelerindeki pek çok kişi nezdinde, İran yanlısı grupların Irak hükümetine baskı yapması, İran’ın etkisine karşı koyma ihtiyacı, Irak’ın stratejik konumu ve İran ile Suriye’ye yakınlığıyla birleştiğinde ABD’nin varlığını sürdürmesi kritiktir.
Irak’tan İsrail’e karşı saldırı gerçekleştiren Irak İslami Direnişi, İran’a yakınlığı ile bilinen ve Irak hükümetinin iktidar ortağı olan Şii Koordinasyon Çerçevesi bünyesinde yer alan siyasi grupların bazılarını içeriyor. Irak İslami Direnişi, İran’ın 1979’dan beri Ortadoğu’da geliştirdiği konvansiyonel olmayan ittifak blokunu tanımlamak için kullanılan direniş ekseni stratejisinin bir parçası olarak görülüyor. Irak İslami Direnişinin üyeleri, muğlak olsa da ABD tarafından terör örgütü ilan edilen örgütler dahil çeşitli Şii milis grupları ihtiva ediyor. Ketaib Hizbullah, Nuceba Hareketi, Ketaib Seyit eş-Şüheda, Ensar Allah el-Awfiya Hareketi, Asaib Ehlil Hak, Bedir Örgütü, Ashab el-Kehf ve Ketaib İmam Ali gibi milis örgütlerin bu grup içerisinde yer aldığı biliniyor.
2021’de Şii Koordinasyon Çerçevesi’nden ve 2022’de es-Sudani hükümetinin kurulmasından önce siyasetten çekilen Sadr Hareketi lideri Mukteda es-Sadr, Irak’taki İsrail’e karşı direniş gösterebilecek bir diğer önemli siyasi oluşum temsilcisidir. İsrail’in yaptığı mezalime sert karşılık veren es-Sadr, İsrail’in Gazze’de yaptığını, başka bir hükümet yapsaydı baskıcı ve diktatör olarak etiketlenip sert bir şekilde karşılık verileceğini ifade etti. Es-Sadr hem İslam İşbirliği Teşkilatı’nı hem de Arap Birliği üye ülkelerine İsrail ile ilişkileri normalleştiren veya normalleştirmeyi amaçlayan herhangi bir Arap veya İslam ülkesine tecrit uygulama çağrısında bulundu. Ayrıca, es-Sadr, Irak meclisinden İsrail’in pervasız güç siyasetinin sorumlusu ABD’nin Irak’taki diplomatik temsilciliğinin mevcudiyetini azaltma kararı alması önerisinde bulundu. Filistin meselesini gündeminde tutan es-Sadr’ın geçmişte hükümet karşıtı gösteriler düzenlenmesine benzer şekilde, tabanını diri tutmak amacıyla Filistin meselesinden yararlandığı söylenebilir. Son olarak, Sadr hareketi Bağdat’ta İsrail’e karşı beyaz kefen giyilmesi talimatıyla yürüyüş organize ederek “Filistin için şehadet” mesajını verdi.
Çatışmaya Götüren Denklem
Irak İslami Direnişinin saldırılarında Filistin söylemini kullanması, örgütün popülaritesinin daha fazla artırmasını sağlamaktadır. Iraklı Şii milisler, dayanışma mesajı verme açısından İsrail’e karşı ölçülü misilleme stratejisi takip etti. Bunun son örneği olarak, 4 Ekim’de Irak’tan işgal altındaki Golan Tepelerinin kuzeyindeki bir ordu karargâhına insansız hava araçlarıyla düzenlenen saldırıda 2 İsrail askeri öldü, 2’si ağır 24 asker yaralandı. Bu denklemde Iraklı milislerin saldırıları İran’ın İsrail üzerinde baskı kurduğu için Tahran açısından stratejik öneme sahiptir. Iraklı Şii milislerin İsrail’e saldırıları, kabiliyetlerinde artışa işaret etse de İran’ın İsrail’e karşı koymada Iraklı Şii milislerin rolü Hizbullah ile mukayese edildiğinde sınırlı kalacaktır.
Irak’ta Şii milislerin İsrail’e karşı etkinliği, milis örgütler arası iç bölünmeler ve ortak bir komuta yapısının olmaması nedeniyle düşük kaldığı söylenebilir. Bazı gruplar İsrail’e karşı harekete geçmek için baskı yaparken, diğerleri Irak’taki siyasi ve askeri nüfuzlarını sürdürmeyi yeğliyor. Ketaib Hizbullah ve Ketaib Seyyid eş-Şüheda gibi gruplar savaşmaya daha istekli. Ancak, Haşdi Şabi çatısı altındaki milis örgütler, hem İran hem de Irak tarafından dizginlendiği için İsrail’i tehdit etme kapasitelerinin daha da azaldığı söylenebilir. Bu durum, İsrail’in caydırıcılık sağlamak ve Irak’taki İran destekli grupları zayıflatmak amacıyla Irak’taki milis yapıların liderlerini hedef almayacağı anlamına gelmiyor. İran’a karşı muhtemel İsrail saldırısına ABD’nin katılımı ise Iraklı Şii milislerin ABD’nin Irak’taki askeri birliklerini hedef almasına sebep olacak ve Irak’ta şiddet sarmalının yükselmesini tetikleyecektir.
Hülasa, Lübnan’dan sonra İsrail’in hedef alacağı örgütlerin başında Iraklı Şii milis yapıları gelmektedir. Bu da Irak’ı İsrail, ABD ve İran’ın dahil olduğu bölgesel ve uluslararası anlaşmazlıklara dayalı bir çatışma alanına sürükleyebilir. Irak’ı hedef alması durumunda İsrail, Haşdi Şabi ve lideriyle onlarla iş birliği içerisinde olan devlet müesseselerine saldırı düzenleyebilir. ABD, İsrail’e bu konudaki desteğini Uluslararası Koalisyon vasıtasıyla Haşdi Şabi’ye bağlı unsurları ve üsleri hedef alarak verebilir. Irak İslami Direnişinin saldırılarındaki artış İsrail’i Irak’a çekerken, İran’ın vekil aktörler ile İsrail’e karşılık vermesi durumunda Irak, İran ve İsrail’in hesaplaşma sahasına dönüşebilir. Esas odak noktası Gazze ve Lübnan’da olduğu için İsrail, Irak İslami Direnişini kısa vadede hedef almayabilir. İsrail’in, Yemen’deki Husilerin dron saldırılarına yanıt olarak Hudeyde şehrindeki hayati öneme sahip limanı vurması göz önüne alınırsa, Irak’ın İsrail’in askeri karşılığına maruz kalması uzak bir seçenek değildir. Bu durum es-Sudani hükümeti döneminde ABD işgali sonrası görece bir istikrara kavuşan Irak açısından istikrar bozucu bir faktöre işaret etmektedir.