Hindistan kontrolündeki Keşmir'de son meclis seçimleri, bundan on yıl önce 2014'te yapılmıştı. 2019'a kadar 70 yıldır Hindistan Birliği'ndeki özel-özerk devlet statüsündeki Keşmir, Hindistan Başbakanı Modi hükümetinin aldığı tartışmalı bir kararla, bu statüyü yani bayrağını, ceza kanununu, anayasasını ve miras alınan toprak ve iş korumalarını kaybetti; doğrudan Birlik hükümeti tarafından yönetilen Jammu ve Keşmir ile Ladakh olarak iki Birlik toprağına bölündü. O zamandan beri bölge halkının katılımı olmadan bir dizi yasal-idari değişiklik yapıldı, sivil özgürlükler kısıtlandı, medya sindirildi.
Hindistanlı yetkililer, "Naya/Yeni Keşmir" olarak niteledikleri bölgeyi yeniden yapılandırmak için yapılan bu hamlelerin; ayrılıkçılıkla mücadele, ekonomik kalkınmayı teşvik ve bölgeyi ülkeye tam entegre için gerekli olduğunu defalarca iddia ettiler. Peki, 2019'dan bu yana geçen beş yılda ne değişti? Kendi yerel kaynaklarımın bana söylediği, kalkınma anlamında büyük büyük plan-projeler duyuluyorken sahada üst geçit ve yol güzelleştirme gibi minimal-yüzeysel çalışmalardan başka bir şey yok; daha önemlisi, işsizliğin azalmadığı ve güvensizliğin Keşmir'den Jammu'ya yayıldığı ve asıl amacın Keşmir Müslüman kimliğini güçsüzleştirmek gibi hissedildiğini söylüyorlar.
2019'da Ladakh'ın aksine Jammu ve Keşmir'de demokratik olarak seçilmiş yerel hükümetin bulunabileceği, yerel meclis formunun korunacağı kararı alınmış ve 2023'te yeni düzenlemeyi onayan Hindistan Yüksek Mahkemesi, meclis seçimleri için Eylül 2024'e kadar süre tanımıştı. Nihayet bölge sakinleri, Hindistan'ın doğrudan yönetimi altında kalmak yerine, yerel meclis olarak bilinen kendi "törpülenmiş" hükümetlerine sahip olmalarını sağlayacak on yıl içindeki ilk bölgesel seçimlerinde oy kullandı. 18 Eylül-1 Ekim tarihleri arasında gerçekleşen üç aşamalı meclis seçimleri, Hindistan yönetimine karşı otuz yıldır devam eden silahlı isyanın nispeten barışçıl ve Hindu nüfusun çoğunlukta olduğu Jammu'da hükümet güçlerine yönelik artan isyancı saldırıların gölgesinde gerçekleşti.
Tartışmalı Keşmir'in Tarihi
Keşmir'in geleceği, 1947'de İngiliz sömürge yönetiminin sona ermesi sonrasında Hint alt kıtasının çoğunluğu Hindu Hindistan ve çoğunluğu Müslüman Pakistan olarak ikiye bölünmesiyle çözümsüz bırakıldı. O tarihte, Jammu ve Keşmir krallığından Hindistan veya Pakistan'a katılması istendi. Müslüman çoğunluklu bölgenin sevilmeyen Hindu yöneticisi Maharaja Hari Singh, bağımsız kalmak istiyordu. Keşmir'in çeşitli bölgelerinde patlak veren yerel silahlı ayaklanmalar ve kuzeybatı Pakistan'dan gelen kabile mensuplarının baskınları üzerine Maharaja, krallığı Hindistan'a bağlaması koşuluyla askeri yardım teklif eden Hindistan'ın yardımını kabul etti.
Kendi anayasası ve idari hizmetleri olmasını garantileyen Hindistan Anayasası'nın 370. maddesiyle Jammu ve Keşmir'e Hindistan Birliği içinde verilen özel-özerk statü, temel olarak Maharaja tarafından imzalanan Katılım Belgesi'nden kaynaklanıyordu; bu belgeye göre Jammu ve Keşmir, Birlik yönetimine sahip tek portföylerin savunma, dış ilişkiler ve iletişim olması koşuluyla Hindistan Cumhuriyeti'ne katılıyordu. Bağımsızlıktan önce, Hindistan'ın prenslik devletleri, İngiliz koruması altındaydı ancak İngiliz Hindistanı'nın bir parçası değildi. Bağımsızlıktan sonra prenslik devletlerinin çoğu Hindistan Birliği'ne katıldı ve Maharaja'nın imzaladığı aynı katılım belgesini imzaladı. Ancak katılımdan kısa süre sonra prenslik devletlerinin çoğu Hindistan Birliği'yle birleşti ya da başka bir anlatımla Hindistan Anayasası'nı kabul etti. Jammu ve Keşmir bunu yapmadı.
Hindistan Anayasası'na 370. madde eklenince Pakistan, devleti ele geçirmek için Jammu ve Keşmir'e silahlı kabile grupları göndermişti. Hindistan ordusu, kısa süre sonra bölgeye girdi ve kabile baskını, Hindistan ile Pakistan arasında Keşmir konusunda yaşanan iki savaştan ilkine dönüştü. İlk savaş 1948'de Birleşmiş Milletler'in aracılık ettiği ateşkesle sona erdi. Keşmir, gelecekte Birleşmiş Milletler'in desteklediği referandum vaadiyle yoğun biçimde militarize edilmiş Kontrol Hattı tarafından iki genç ulus arasında bölündü. Bu bağlamda, 370. madde aynı zamanda uluslararası topluma Hindistan Birliği'nin Keşmir'in kendi kendini yönetme hakkını koruyacağına dair güvenceydi; 1956'da Jammu ve Keşmir Anayasası tarafından onaylandı.
Hindistan kontrolündeki Keşmir'de birçok kişi, bu geçişi Hindu krallarından Hindu çoğunluklu Hindistan'a iktidarın devri olarak gördü. Hindistan'a karşı Keşmir hoşnutsuzluğu, ardışık Hindistan hükümetleri Keşmir'in özerklik paktını ihlal ettikçe kök salmaya başladı. Yerel hükümetler birbiri ardına devrildi ve Hindistan kontrolüne karşı büyük ölçüde barışçıl hareketler bastırıldı. Pakistan, Birleşmiş Milletler başta olmak üzere uluslararası forumlarda Keşmir anlaşmazlığını düzenli olarak gündeme getirirken Hindistan, bölgeyi ulusun ayrılmaz parçası olarak nitelemeye başladı. Çıkmaz sürerken Hindistan ve Pakistan 1965'te tekrar savaşa girdiler ve sahada pek değişiklik olmadı; birkaç tur görüşme yapıldı, ancak çıkmaz devam etti.
1980'lerin ortalarında, Hindistan kontrolündeki Keşmir'deki muhalif siyasi gruplar, meclis seçimleri için bir araya geldi. Müslüman Birleşik Cephesi, Keşmir'in Hindistan yanlısı siyasi elitlerine karşı hızla dişli bir güç olarak ortaya çıktı. Ancak Birleşik Cephe hileli olduğuna inanılan 1987 seçimlerini kaybetti. Bunu güçlü bir kamuoyu tepkisi izledi. Bazı genç Birleşik Cephe aktivistleri, Pakistan kontrolündeki Keşmir'e geçti ve Pakistan ordusu Keşmirli milliyetçileri silahlandırmaya ve eğitmeye başladı. 1989'a gelindiğinde Keşmir tam anlamıyla bir isyanın pençesindeydi. Keşmir isyancıları, Amerika'nın Pakistan'a militanları dizginlemesi için baskı yapmasıyla 11 Eylül'den sonra büyük gerileme yaşadı. Hindistan birlikleri bundan sonra isyancıları büyük ölçüde bastırdı, ancak popüler "azadi/özgürlük" talepleri, Keşmir ruhuna yerleşmiş durumda. Sözün özü, Hindistan kontrolündeki Keşmir'deki eylemciler, 1989'dan bu yana Hindistan yönetimine karşı mücadele ediyor. Hindistan, Keşmir militanlığının, Pakistan destekli terörizm olduğunu iddia ediyor. Pakistan ise suçlamayı reddediyor ve çoğu Keşmirli bunu meşru özgürlük mücadelesi olarak görüyor.
Hindistan Karşıtı Gruplar
Tüm Partiler Hürriyet Konferansı, 1993'te sosyal, dini ve siyasi grupların bir araya gelmesiyle oluşan topluluktur. Birleşmiş Milletler destekli Keşmir'in kendi kaderini tayin hakkını veya anlaşmazlığı çözmek için Hindistan, Pakistan ve Keşmir liderlerinin yer aldığı üçlü görüşmeleri savunmaktadır.
Jammu ve Keşmir Kurtuluş Cephesi, ilk silahlı isyancı gruplardan biriydi. Bağımsız, birleşik Keşmir'i savunuyordu. Hindistan yetkililerinin grup lideri Malik'i dört yıl sonra hapisten serbest bırakmasının ardından 1994'te silahlı isyanı bıraktı. Pakistan merkezli JeM grubunun Pulwama saldırısından bir ay sonra, Mart 2019'da çıkarılan terörle mücadele yasasıyla Hindistan hükümetince yasaklandı. Mayıs 2022'de terör ve devlete karşı savaş suçlamalarını kabul eden Malik, müebbet hapis cezasına çarptırıldı.
Hizbul Mücahidin, Keşmir'in en büyük ve hayatta kalan tek yerli silahlı isyancı grubudur. 1990'da kurulan grup, Keşmir'in Pakistan'la birleşmesini talep ediyor. 2016'da ölümüne kadar Hindistan kontrolündeki Keşmir'de Burhan Wani tarafından yönetiliyordu. Şimdiki lideri Seyyid Selahiddin, Pakistan kontrolündeki Keşmir'in başkenti Muzaffarabad'da bulunuyor.
Leşker-i Tayyibe, Hindistan kontrolündeki Keşmir'in Pakistan'la birleşmesi için mücadele eden Pakistan merkezli gruptur. Amerika tarafından terörist grup olarak listeleniyor. 2019'da Pakistanlı yetkililerce tutuklanan lideri Hafız Said, Amerika'nın terörist listesinde bulunuyordu ve başına 10 milyon dolar ödül konmuştu; ayrıca Hindistan'ın da en çok aranan isimlerinden biriydi. Hindistan, 166 kişinin öldüğü 2008 Mumbai saldırısı dahil Keşmir ve Hindistan şehirlerindeki birçok ölümcül saldırıdan bu grubu sorumlu tutuyor.
Hindistan Yanlısı Gruplar
Jammu ve Keşmir Ulusal Konferansı, 1947'den bu yana çoğu zaman Keşmir'i yöneten Hindistan yanlısı siyasi gruptur. En güncel liderleri Farooq Abdullah ve oğlu Omar Abdullah, Keşmir'de Hindistan'ın en güçlü savunucuları olarak görülüyor.
Jammu ve Keşmir Halkın Demokratik Partisi, 2000'lerin başında Ulusal Konferans'a karşı en güçlü rakip olarak ortaya çıktı. En son 2014'ten 2018'de BJP'nin yerel hükümete desteğini çekip meclis feshedilinceye kadar BJP'yle koalisyon halinde Jammu ve Keşmir'i yönetti.
Jammu ve Keşmir'deki Siyasi Manzara
Yüzde 65,52'lik yüksek katılımın görüldüğü 2014 meclis seçimlerinde, Halkın Demokratik Partisi 28 sandalyeyle en büyük parti olarak ortaya çıkarken Modi'nin BJP'si 25, Ulusal Konferans 15 ve Hindistan'ın ana muhalefet partisi Kongre 12 sandalye kazanmıştı; 87 vekilli mecliste kalan yedi sandalye daha küçük partilerin ve bağımsızların olmuştu. Hiçbir parti çoğunluğu elde edememiş ve bu da koalisyon hükümetine yol açmıştı. Jammu ve Keşmir, ilk kez Halkın Demokratik Partisi'yle koalisyon halinde bölgeyi yöneten BJP'nin yerel hükümete desteğini sonlandırdığı, koalisyon hükümetini devirdiği ve meclisin dağılmasına neden olduğu 2018'den beri yerel hükümetten yoksundu.
2022'de getirilen değişiklikle 90 sandalyeye çıkarılan Jammu ve Keşmir meclisi için yapılan ve 8 milyon 709 bin kayıtlı seçmenden yüzde 63,45'lik katılımın görüldüğü 2024 meclis seçimlerinin 8 Ekim'de açıklanan sonuçlarına göre Kongre-Ulusal Konferans ittifakı 90 sandalyeden 49'unu alarak meclis seçimlerini kazandı. 42'si Ulusal Konferans'a, 6'sı Kongre'ye ve bir sandalye Hindistan Komünist Partisi'ne (Marksist) ait. BJP 29 sandalyeye ulaşırken Halkın Demokratik Partisi 3 sandalye kazanabildi. Halk Konferansı ve Aam Aadmi Partisi birer sandalye kazanırken kalan 7'sini ise bağımsızlar kazandı.
Bölge Halkı ve Pakistan Seçimleri Nasıl Görüyor?
Keşmir'deki seçimler, tarihsel bağlamı açısından müthiş derecede hassas bir konu ve ilk söylenecek şey, birçok kişi tarafından seçimlerin bölgedeki Hindistan yanlısı politikacılar lehine birçok kez hileli olduğuna inanıldığıdır. Jammu ve Keşmir sakinlerinin çoğu seçime kayıtsızken bazıları oylarının Modi'nin partisine karşı kızgınlıklarının ifadesi olabileceğine inanıyor. Bölgedeki Müslüman sakinlerin çoğu, Hindistan'dan bağımsızlık veya Pakistan'la birleşme istiyor. Keşmir'in Hindistan yanlısı siyasi eliti, seçimi Hindistan'ın iktidar partisinin değişikliklerine siyasi olarak karşı çıkmak için fırsat olarak görürken Müslüman ayrılıkçı liderler, seçimin askeri işgal altında gayrimeşru uygulama olduğunu düşünüyor.
Pakistan'a gelince, seçimlerin işgalin gölgesinde yapıldığını ve demokrasiyi yeniden tesis etmeye yönelik gerçek bir girişim olmaktan çok Modi hükümetinin Keşmir'deki yasa dışı eylemlerini meşrulaştırmak için tasarlanmış olduğunu düşünüyor. Pakistan basını, yüksek katılımın BJP liderliğindeki rejimin kontrol altındaki bölgedeki acımasız politikalarının açıkça onaylanması olarak görülmemesi gerektiğini, aksine Keşmirlilerin BJP'nin topraklarını ele geçirmesini ve benzersiz kimliğini yok etmesini önlemek için oy kullanmaya gitmiş olduklarının daha muhtemel olduğunu söylüyor.
Son Sözler
Kendi kontrolündeki Keşmir'in özel-özerkliğini iptal ederek Hindistan, anlaşmazlığı Pakistan'ın diplomatik erişiminin ötesine taşıdı; çünkü artık Hindistan için Pakistan'ı izole etmeye çalışmaktan çok onu görmezden gelmeye geçme zamanıydı. Hindistan'ın Keşmir üzerindeki kontrolünün normalleştirilmesi zemininde Keşmir, artık Hindistan'ın tamamen "iç meselesi" haline gelmiş olabilir. Yakın zaman önce Hindistan Dışişleri Bakanı Jaishankar şu ifadeyi kullanmıştı: "Pakistan'la kesintisiz diyalog dönemi sona erdi. Eylemlerin sonuçları vardır. Madde 370 tamamlandı."
Hindistan'ın Batı'yla büyüyen ortaklıkları, Pakistan ve Çin'in Keşmir sorununu uluslararasılaştırma çabalarını köreltmeye yardımcı oldu. Hindistan, Pakistan'dan Keşmir'i unutmasını, terörizmi durdurmasını, Hindistan'la rekabeti kaybettiğini kabul etmesini, Hindistan'ın Güney Asya'daki hegemonyasını tanımasını ve nükleer cephaneliğini dağıtmasını bekliyor olabilir, ancak bu olmayacak bir duaya amin demek gibi…
Pakistan'ın, en azından asgari düzeyde iş birliğinin yeniden tesis edilmesi ve daha ciddi farklılıkların karşılıklı olarak kabul edilebilir biçimde nasıl ele alınacağına ilişkin gayriresmi veya dolaylı tartışmaların yeniden başlatılması konusunda nispeten daha fazla çıkarının bulunduğu açık. Hindistan ise Pakistan'ı kendisini korumak için ihtiyaç duyduğu birkaç seçeneği olan başarısız bir terörist devlet olarak görüyor ki böyle bir devletle görüşmelere girmenin anlamı olmadığını düşünüyor.
Düşmanlık izin gerektirmez ama dostluk karşılıklı rıza ister. Şu soru akla geliyor: Kartlarını küresel güç olma yolunda oynayan Hindistan'ın; Keşmir'den terörizme, su sorunundan azınlıklara yönelik muameleye, ticaret ve yatırımların çoğaltılmasından güven artırıcı önlemlere veya geçmiş diyalogların gündemlerinde yer alan diğer birçok konuya ilişkin onca tartışmanın havada kaldığı "yabancılaşmış komşusu" hatta "düşman kardeşi" Pakistan'ı görmezden gelme lüksü var mı? Cevabını okuyuculara bırakıyorum.