Kriter > Dış Politika |

Mısır'da Zor Zamanlar: Bölgesel Krizlerin Gölgesinde Ekonomik Açmazlar


Tüm girişimler ve dış desteklere rağmen Mısır, son iki yıldır ciddi bir ekonomik krizden geçiyor. Bu krizin en açık göstergeleri arasında Mısır cüneyhinin ABD doları karşısında tarihinin en düşük seviyelerini görmesi, Mısır merkez bankasındaki döviz rezervlerinin tüm çabalara rağmen kritik eşiğin üstüne bir türlü çıkamaması ve işsizlik sorununun artarak devam etmesi gösterilebilir.

Mısır'da Zor Zamanlar Bölgesel Krizlerin Gölgesinde Ekonomik Açmazlar

Bir dönem Ortadoğu’nun en kudretli siyasi ve ekonomik güçlerinden birisi olan Mısır, bu niteliğini, son yıllarda bölgede nüfuz ve etkinlikleri giderek artan bazı ülkelere kaybetmeye başladı. Bu durum, özellikle 2011’de ülkede yaşanan geniş katılımlı halk ayaklanmalarının ardından gerçekleşen yönetim değişikliğini izleyen yıllarda çok daha belirgin bir şekilde gözlemlenmeye başladı. Mevcut Cumhurbaşkanı Abdülfettah El-Sisi’nin 2013’te göreve gelmesini izleyen süreçte, Kahire yönetimi özellikle bölgesel politikalarda yeniden söz sahibi olmaya çalıştıysa da gerek ülke içerisindeki siyasi anlaşmazlık ve ayrışmalar gerekse Ortadoğu siyasetinde ve küresel düzlemde yaşanan krizler nedeniyle bu hedefe ulaşılamadı. Buna paralel olarak Körfez bölgesinin ekonomik olarak güçlü ülkelerinin giderek daha fazla dış politika aktörü olmaya başlamaları ve küresel güçlerle ilişkilerini güçlendirmeleri de Mısır’ın söz konusu liderlik pozisyonunu zayıflatan etkenler oldu.

Öte yandan Sisi yönetimi, ülke ekonomisini ayakta tutabilmek adına bir taraftan Körfez’de Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri gibi ülkelerden finansal destek alırken, bir taraftan da ABD’nin bölgedeki stratejik ortağı konumunu devam ettirmeye çalıştı. Bunun yanında Rusya ve Çin gibi yükselen küresel güçlerle yeni ekonomik ve siyasi angajmanlar geliştirme çabası içerisinde oldu.

 

Krizin Derinliği

Tüm bu girişimler ve dış desteklere rağmen Mısır son iki yıldır ciddi bir ekonomik kriz sürecinden geçiyor. Bu sürecin en açık göstergeleri arasında Mısır cüneyhinin ABD doları karşısında tarihinin en düşük seviyelerini görmesi, Mısır merkez bankasındaki döviz rezervlerinin tüm çabalara rağmen kritik eşiğin üstüne çıkamaması ve işsizlik sorununun artarak devam etmesi gösterilebilir. Krizin derinliğini ve hükümetin içinde bulunduğu zor durumu gösteren bir diğer etken ise ekmek fiyatlarındaki devlet desteğinin düşürülmesi olmuştur. Mısır’da geçmişte birçok kez alınmaya çalışılan ancak ülke çapında protestolar nedeniyle ertelenen düzenleme, 2024’te hayata geçirildi. Buna göre en son 1988’de fiyatı güncellenen ekmek fiyatları, 5 piasterdan 25 piastera yükseltildi. Bu karar, ekonomik zorluklar yaşayan dar gelirli Mısırlılar için daha fazla geçim sıkıntısı anlamına geliyor.

Öte yandan Mısır’da son yıllarda yürütülen mega projelerin de ekonomik sorunların derinleşmesine katkıda bulunduğu belirtiliyor. Bunlar arasında Yeni Başkent Projesi ve Süveyş Kanalı’nın genişletilmesi gibi büyük bütçeli girişimler de bulunuyor. Bu projeler, ekonomideki önceliklerin göz ardı edilerek gerçekleştirilmeye çalışıldığı gerekçesiyle eleştirilerin merkezinde yer alıyor.

Biraz daha yakından bakılırsa söz konusu iki projenin, esasında Mısır’ın kalkınması ve gelişmesi noktasında önem taşımakla birlikte halihazırda bütçeye getirdiği yük bağlamında incelendiğinde, ertelenebilir projeler olabileceği şeklinde değerlendirmeler yapılabilir. Nitekim yaklaşık 60 milyar dolarlık Yeni Başkent Projesi’nin Kahire’nin yükünü hafifletme konusunda lojistik bir faydasının olacağı belirtilmekle birlikte büyüklüğü açısından Mısır için öncelikli bir proje olup olmadığı tartışmaları halen sürmektedir.

Benzer bir durum, Süveyş Kanalı’nın genişletilmesi sürecinde de görülmektedir. Sisi yönetimi, uluslararası ticaret projeksiyonlarını göz önünde bulundurarak kanalın genişletilmesinin ülke ekonomisi için faydalı olacağını değerlendirmiştir. Milyarlarca dolarlık yatırımla proje hayata geçirilmiş, gemi trafiğinin artması ve buna paralel olarak döviz girdisinin yükselmesi beklenmiştir. İlk yıllarda bu yönde bir hareketlenme görülmekle birlikte önce Covid 19 salgını, daha sonra kaza yapan Ever Given gemisinin kanalı günlerce tıkaması ve son olarak da Yemen’de Husilerin saldırıları sonrasında Süveyş Kanalı’ndan geçen uluslararası gemi taşımacılığında büyük düşüşlerin yaşanması, bu anlamda Mısır’a ciddi darbe vurmuştur. Öyle ki sadece 2024’te, Mısır’ın Süveyş Kanalı geliri önceki yıla kıyasla 7 milyar dolar azalmıştır.

Süveyş Kanalı
Mısır ekonomisinin büyük döviz kaynağı: Süveyş Kanalı. (Fareed Kotb / AA, 29 Aralık 2023)

 

Bu durum aslında bölgesel jeopolitik krizlerin Mısır’da kırılgan olan ekonomiye nasıl daha fazla zarar verdiğini net biçimde ortaya koymaktadır. Bu anlamda 7 Ekim 2023’ten bu yana İsrail’in Gazze’de yürüttüğü saldırılar ve bununla bağlantılı olarak ortaya çıkan bölgesel kriz ortamının en fazla etkilediği ülkelerden birisi Mısır’dır. Nitekim geçmişte böylesi krizlerde daha net tepkiler verebilen Kahire, mevcut çatışma ortamında gerek uluslararası denge dinamiklerini gözetmesi gerektiğinden gerekse de ekonomik endişeleri göz önünde bulundurduğundan daha sınırlı tepkiler vermek durumunda kalmıştır. Bu durum, hem Mısır iç kamuoyu hem de Arap dünyasında toplumsal dinamikleri, Kahire aleyhine olacak şekilde tetiklemektedir. Bunun yanında Gazze merkezli bir bölgesel krizin çok daha kalıcı ve yıkıcı etkilerinin Mısır’da görülme potansiyeli, Kahire açısından ciddi bir endişe kaynağı olarak durmaktadır. Krizin Mısır üzerindeki en net etkisi ise ekonomik olarak gözükmektedir. Yukarıda da değinildiği gibi Husilerin İsrail’e tepki olarak Kızıldeniz’de gerçekleştirdiği saldırı ve gemi baskınlarından dolayı küresel ticaretin rotasının kısmen de olsa değişiyor oluşu, Mısır’ı halihazırda ciddi biçimde etkilemiştir. Bu durumun İsrail’in saldırılarının durmasından sonra da devam edebileceğine dair emareler ise Mısır tarafından endişeyle izlenmektedir.

Mısır’ı olumsuz etkileyen bölgesel konjonktürün kriz alanlarından diğer ikisi ise Libya ve Sudan’da devam eden istikrarsızlık süreçleridir. Libya’da her ne kadar fiili bir istikrar ortamı oluşmuş gibiyse de bu durumun kalıcılığı konusunda belirsizlikler sürmektedir. Bu da halen özellikle sınırlardan kaçak geçişler, yasa dışı ticari faaliyetler ve insan kaçakçılığı gibi sorunların devam etmesine zemin sağlamaktadır. Ayrıca Libya’nın güneyindeki ülkelerde yaşanan krizlerin dolaylı etkilerinin Mısır’a taşınabilecek olması da endişe kaynağı olarak değerlendirilmektedir.

Sudan’daki durum ise Mısır’a çok daha net biçimde tesir etmektedir. Halihazırda en az 500 bin Sudan vatandaşının ülkede yaşanan iç istikrarsızlıktan dolayı Mısır’a geçtiği bilinmektedir. Bu rakamın çok daha yüksek olma ihtimali bulunurken, bu durumun ülkede yaşayan Suriye ve Yemenli göçmenlere bir de Sudanlıların eklenmesiyle ülke ekonomisine yeni yükler getirebileceği değerlendirmelerinin yapılmasına neden olmaktadır.

 

Dış Kaynaklı Çözümler

Bu noktada, Mısır’ın ekonomik krizin çözümü noktasında özellikle dış kaynaklı çözümlere odaklandığı görülmektedir. 2022’de IMF ile yapılan 3 milyar dolarlık kredi anlaşması, 2024’te yenilenmiş ve bu rakam 8 milyar dolar olarak güncellenmiştir. Avrupa Birliği de aynı şekilde Mısır’a destek olurken Mart 2024’te düzenlenen Mısır-AB zirvesinde 8 milyar dolarlık destek paketi açıklanmıştır. Bu paketin 5.5 milyar doları kredi olarak Mısır’a verilirken, 2 milyar doları yatırım ve 600 milyon doları ise hibe olarak gerçekleşti. Öte yandan Sisi yönetimi 2013’ten bu yana en büyük desteği aldığı Körfez ülkeleriyle yeni anlaşmalar yapmaya devam etmektedir. Bu kapsamda Birleşik Arap Emirlikleri, Mısır’ın Akdeniz kıyılarındaki Ras Al-Hikme bölgesine “yatırım yapma hakkı” karşılığında Kahire yönetimine 24 milyar dolar destekte bulunmuştur. Buna ilaveten 11 milyar dolarlık bir destek de stratejik yatırımlar yapılması amacıyla Mısır Merkez Bankası’na yatırılmıştır. Söz konusu anlaşma, Mısır’da birçok çevre tarafından ülke topraklarının kontrolü başka ülke yönetiminde olacak şeklinde yorumlanırken yoğun eleştirilere tabi tutulmuştur. Mısır yönetimi ise bu anlaşmanın iki ülkenin çıkarları doğrultusunda yapıldığını vurgulayarak Abu Dabi ile iş birliğinin devam edeceğini vurgulamıştır.

Mısır’ın son dönemde yaşadığı ekonomik krizin derinleşmesi, ülkede siyasi ve toplumsal dinamikleri etkileyebilecek bir seviyeye gelmiştir. Kahire yönetiminin bu kriz sürecini başarılı bir şekilde yönetebilmesi, ülkenin istikrarı açısından kritik önemdedir. Nitekim Mısır’daki kriz ortamının derinleşmesi, sadece Kahire açısından değil bölge ülkeleri için de çok daha zor dönemlerin kapısını aralayabilecektir. Mısır’daki olası bir istikrarsızlık; ABD, İsrail ve Körfez ülkelerinin bölgedeki kısa ve orta vadedeki stratejileri açısından ciddi riskleri barındırmaktadır. Öte yandan olası bir istikrarsızlık ortamının üreteceği bir diğer risk ise geniş çaplı göç dalgasını doğurabilecek olmasıdır. Özellikle Avrupa ülkelerine yönelik yaşanabilecek olan bu göç hareketi, Avrupa’da bu konudaki mevcut endişeleri derinleştirebilecektir. Tabii, Körfez ülkeleri de söz konusu göç hareketliliğine maruz kalabilecektir. Her ne kadar Kızıldeniz üzerinden Suudi Arabistan’a göç, halihazırda bu anlamda öne çıkan bir seçenek olarak gözükmese bile, gelecekte bu şekilde bir göç rotasının ortaya çıkma potansiyeli mümkündür. Bu noktada Kahire yönetiminin bölgesel krizlerin çözümüne odaklanan diplomatik hamlelere odaklanması ve başta Türkiye ve Katar ile olmak üzere başlattığı diplomatik açılım süreçlerini ülkeye yönelik yatırımlara teşmil etme stratejisini izlemesi, rasyonel reçeteler olarak değerlendirilebilir.

 


Etiketler »  

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için "veri politikamızı" inceleyebilirsiniz. Daha fazlası