Sudan'da yaklaşık iki yıldır devam eden iç savaşta yaşanan son gelişmeler, çatışmaların gidişatında önemli değişimlere işaret ediyor. Türkiye'nin, Ankara Süreci sonunda imzalanan Ankara Deklarasyonu’nda gösterdiği başarılı arabuluculuk performansı, Sudan'daki iç savaşın çözümüne yönelik bir umut ışığı olarak görülmeye başlandı. Türkiye’nin, güvenilir bir aktör olarak kıtada kabul gördüğü artık bir gerçek. Türkiye’nin sürece yönelik potansiyel girişimi, Sudan’da bir beklenti oluşturmuş durumda. Ancak bu diplomatik çabalara rağmen, sahadaki çatışmalar hız kesmeden devam ediyor. Son günlerde Sudan ordusu, El-Cezire eyaletinin başkente Vad Medeni’yi ele geçirdi ve ilerleyişini sürdürüyor.
Özellikle, iç savaşın diğer tarafı olan Hızlı Destek Kuvvetleri’ne (HDK) destek verdiği iddia edilen Birleşik Arap Emirlikleri’nin (BAE) Türkiye’nin arabuluculuğuna rıza göstermesi, diplomatik sürecin daha geniş bir bölgesel mutabakat ile ilerleyebileceğini gösteriyor. Türkiye'nin bu süreçte oynayacağı rol, sadece Sudan'daki çatışmanın sona erdirilmesi açısından değil, bölgesel istikrarın sağlanması bakımından da büyük önem taşıyor.
Türkiye Dışişleri Bakan Yardımcısı Burhanettin Duran’ın Port Sudan’a ziyareti, Türkiye’nin Sudan’daki süreci yakından takip ettiğinin bir göstergesi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 13 Aralık 2024’te Sudan Egemenlik Konseyi Başkanı General Abdulfettah el-Burhan ile yaptığı telefon görüşmesinde, Sudan ve BAE arasındaki gerilimi azaltmak için arabuluculuk yapmayı önerdiği belirtiliyor. Sudan tarafı, Türkiye’nin arabuluculuk teklifini olumlu karşılayarak sürecin başlamasına destek vermiştir. Bu gelişmeler, Türkiye’nin bölgedeki diplomatik etkisini artırabileceğine işaret ederken aynı zamanda Afrika’da güvenilir bir diplomasi aktörü olduğunun da altını çiziyor.
Türkiye’nin, Etiyopya ve Somali arasında süreci yönetmedeki başarısı göz önüne alındığında, Sudan’daki sürecin de daha geniş bir uluslararası destekle yürütülmesi olası görünüyor. Ancak, Sudan’daki çatışmanın çok boyutlu yapısı ve dış aktörlerin etkileri nedeniyle Türkiye’nin bu süreçte, diğer bölgesel aktörlerle iş birliği içinde hareket etmesi gerekecek.
Sudan Ordusu’nun Stratejik Kazanımları: Vad Medeni’nin Ele Geçirilmesi ve Hartum Kuşatmasının Kaldırılması
Son dönemde Sudan ordusu, El-Cezire bölgesindeki ilerleyişini hızlandırarak stratejik noktaları ele geçirdi. Önce El Shabarga köyü, ardından Um al-Qura kasabası HDK’den geri alındı. Bu kazanımlar, Sudan ordusunun Vad Medeni’ye doğru ilerleyişinde kritik bir aşamaya ulaştığını gösteriyor. Vad Medeni’nin düşmesi, savaşın seyrini ordunun lehine çevirmiş durumda. Özellikle hava saldırıları ve lojistik zorluklar nedeniyle HDK’nin savunma hatları zayıflıyor. Bu durum, Sudan ordusuna başkent Hartum’a yönelik operasyonlarını güçlendirme fırsatı sunuyor. Bu süreçte, Sudan ordusu Hartum’daki stratejik öneme sahip Al-Rawad konut kompleksini ele geçirdi. HDK’nin bu bölgeyi savunma amaçlı kullanması ve keskin nişancı yerleştirmesi nedeniyle buranın kontrol altına alınması, Sudan ordusunun başkentteki hakimiyetini pekiştirmiştir.
Kazanılan stratejik bölgeler, Sudan ordusunun Hartum'daki karargâh kuşatmasını kırmasına ve Kakawi Üssü’nü HDK'den kurtarmasına yol açarak, savaşın seyrini değiştiren önemli gelişmeler arasında bulunuyor. Son operasyonla Sudan ordusu, Hartum’daki genel komutanlık karargâhını yaklaşık iki yıl süren kuşatmadan kurtararak, Bahri ve Omdurman’daki birlikleriyle birleşmiş ve başkentteki kontrolünü güçlendirmiştir. Ayrıca, El-Caili petrol rafinerisinin yeniden kontrol altına alınması, Sudan’ın enerji altyapısı açısından kritik bir adım olarak öne çıkmıştır. Hemen ardından Kuzey Darfur’un başkenti El-Faşir’de HDK saldırılarının püskürtülmesi ise Sudan ordusunun bölgesel hakimiyetini sağlamlaştırdığına işaret ediyor. Bu gelişmeler, HDK’nin savunma hatlarının zayıfladığını ve lojistik açıdan zor duruma düştüğünü de gösteriyor. Öte yandan Sudan ordusunun başkent ve stratejik noktalardaki ilerleyişinin hızlanması ve savaşın gidişatının ordunun lehine değişmesi de yakın gelecekte beklenen bir durum olarak bulunuyor.
ABD’nin HDK’ye Yaptırımları ve Uluslararası Baskı
Biden yönetimi, görev süresinin son günlerinde HDK’yi soykırımla suçladı ve HDK liderleriyle Birleşik Arap Emirlikleri bağlantılı yedi işletmeye yönelik yeni yaptırımlar uyguladı. Bu adımla, savaş suçlarına karışanların hesap vermesi için baskıyı artırmayı hedefliyor. Bu yaptırımlarla HDK’nin finansal kaynaklarını daraltarak, kendisine savaşın maliyetini yükseltmeyi amaçlıyor. Özellikle HDK lideri Hemedti'ye yönelik yaptırımlar, insan hakları ihlallerine karşı uluslararası toplumun daha güçlü bir duruş sergilemesi gerektiğini ortaya koyuyor. ABD Özel Temsilcisi Tom Perriello, bu yaptırımların HDK'nin savaş suçları nedeniyle sorumlu tutulmasına yönelik olduğunu belirtti. Bu adımların, Sudan'da barış sürecine yönelik uluslararası desteği artırması beklenebilir.
Öte yandan, ABD’nin 16 Ocak’ta el-Burhan ve diğer yetkililere yönelik yaptırımları da Sudan’daki çatışmaların sorumluları olarak görülen kişileri hedef alan önemli bir adım olarak değerlendirilebilir. Bu yaptırımlar, Sudan’daki barış sürecine yönelik uluslararası baskının bir göstergesi ve çatışmalara taraf olan gruplar arasında caydırıcılık oluşturmayı amaçlayan bir görünüme sahip. Aynı zamanda Washington’ın taraf tutmadığını belirtmek amacıyla bir hafta arayla bu yeni önlemlerin alındığı duyurulmuştu. ABD'nin, bu hamleyle bölgedeki istikrarı sağlamaya yönelik önemli bir tutum sergilediği görülmüştür. Ancak yaptırımların hem çatışmaların gidişatı hem de Sudan hükümetinin iç politikası üzerindeki etkisi dikkatle izlenmeli ve barışa yönelik kararlara teşvik edilmelidir.

Dış Müdahaleler ve Çatışmaların Derinleşmesi
Sudan’daki savaşın yalnızca iç aktörler arasında değil, dış güçlerin etkisiyle de şekillendiği görülmektedir. HDK’ye destek veren Libyalı paralı askerlerin etkisiz hale getirilmesi, Sudan ordusunun askeri ilerleyişini güçlendiren bir gelişme olarak öne çıkıyor. Ayrıca, Kolombiyalı paralı askerlerin çatışmalara dahil olması ve Rusya destekli Anonymous Sudan hacker grubunun kritik altyapıları hedef alması, çatışmaların uluslararası boyutunu gözler önüne seriyor.
17 Ocak tarihinde yayınlanan Yale İnsan Hakları Laboratuvarı’nın raporuna göre, Sudan'da HDK’nin kontrolünde bulunan Güney Darfur Havaalanı'nda Çin yapımı insansız hava araçları (İHA) tespit edilmiştir. HDK’nin kontrolündeki havaalanında Çin yapımı İHA’ların bulunması, çatışmanın yerel aktörlerin yanı sıra küresel güçlerin dolaylı müdahaleleriyle sürdüğünü göstermektedir. Bu gibi dış müdahalelerin bulunduğu olaylar, Sudan’daki çatışmanın uluslararası düzeyde daha fazla incelenmesine yol açabilir.
İnsani Kriz ve Askeri Operasyonlar
Sudan’daki savaşın en ağır yükünü siviller taşımaya devam ediyor. Kuzey Darfur’daki Zamzam Mülteci Kampı’na yönelik topçu saldırıları devam etmekle birlikte son saldırılarda en az 16 kişinin hayatını kaybetmesi ve 42 kişinin yaralanması, sivillere verilen zararın büyüklüğünü göstermektedir. Yaklaşık iki milyon mültecinin yaşadığı Zamzam Kampı’nda yaşayanlar, savaşın en ağır bedellerini ödeyenler arasında. HDK’nin mülteci kamplarını hedef alması, uluslararası hukukun ihlalini ve insani yardım çalışmalarının ciddi tehdit altında olduğunu gösteriyor. Saldırılar, BM ve diğer uluslararası örgütler tarafından devamlı yapılan kınama ve barış çağrılarının yetersiz kaldığına da işaret ediyor.
Diğer yandan HDK'ye bağlı paramiliter güçlerin, Dongola şehrindeki bir elektrik santraline yönelik yaptığı saldırılar ve özellikle Sudan’ın farklı bölgelerinde devam eden ve son zamanlarda sıklığı artan İHA saldırıları, savaşın sivillere ve ülkenin altyapısına verdiği zararın artmaya devam ettiğini göstermektedir. 25 Ocak’ta Darfur'un El-Faşir şehrindeki Suudi Hastanesi'ne düzenlenen İHA saldırısında 70'ten fazla kişinin hayatını kaybetmesi, İHA saldırılarının en yakın zamanda oluşan bir örneğidir. Artan saldırıların ardından hükümetin HDK’ye karşı yeni başlattığı askeri operasyonlar, HDK’nin stratejik bölgelerdeki hakimiyetine son verme amacını taşımaktadır. Bu durum aynı zamanda hükümetin, Sudan’ın her bölgesinde kontrolü yeniden sağlama çabalarının bir parçası olarak görülebilir. Ancak bu tür hamleler, çatışmaların diğer bölgelere yayılma riskini de beraberinde getirmektedir.
Sudan’da Çözüm Arayışları ve Riskler
Sudan ordusunun el-Cezire’deki ilerleyişi ve Hartum’da kontrolü artırması, çatışmanın gidişatını değiştiren önemli gelişmeler olarak öne çıkıyor. Sudan ordusu, HDK’ye destek veren paralı askerlerin etkisiz hale getirilmesiyle uzun vadeli bir stratejik üstünlük sağlayabilir.
Türkiye’nin barış sürecinde aktif rol alması, Sudan’da kalıcı bir çözüm için umutları artırıyor. Ancak bu sürecin başarılı olabilmesi için bölgesel ve uluslararası iş birliklerinin güçlendirilmesi şart. ABD’nin HDK liderlerine yönelik yaptırımları, hesap verebilirlik mekanizmasını güçlendirebilir. Ayrıca insan hakları ihlallerine karşı uluslararası baskıyı artırabilir.
Kısacası, Sudan’daki çatışmaların sona erdirilmesi ve insani krizin hafifletilmesi için uluslararası toplumun daha fazla çaba göstermesi gerekiyor. Aksi takdirde, etnik ve bölgesel çatışmaların derinleşerek ülkenin geleceğini tehdit etmeye devam etmesi kaçınılmaz olacaktır.