8 Aralık 2024’te devrilen Suriye’deki Esed hanedanlığı, arkasında despotik bir rejimin işlediği büyük insanlık suçları, yerle bir olmuş kadim kentler ve yerinden edilmiş milyonlarca Suriyeli bıraktı. Şüphesiz bu katastrofik yıkımın sorumlularının adalet önüne çıkarılmaları uluslararası toplumun mazlum Suriye halkına ve insanlığa karşı borcudur. Ancak diğer taraftan devrim sonrası Suriye’yi; toprak bütünlüğü, sınır güvenliği, ülke içinde düzen ve istikrarı sağlamak ve yeni bir siyasal sistem inşa etmek gibi son derece varoluşsal meseleler bekliyor.
25 Şubat’ta Şam’da toplanan Ulusal Diyalog Konferansı ise ülkenin dini ve etnik açıdan farklı unsurlarını bir araya getirdi. Konferans sonrası kabul edilen bildiride geçiş sürecinin siyasi ve hukuki çerçevesini oluşturacak geçici bir anayasal metnin kabul edilmesi, temsilde adalete dayalı bir parlamento oluşturulması, kalıcı anayasayı hazırlayacak bir anayasa komisyonunun kurulması ve devlete bağlı ordu dışındaki tüm silahlı grupların lağvedilmesi esasları üzerinde uzlaşıldığı duyuruldu. Dolayısıyla uzun bir diktatörlük ve silahlı çatışma evresinden sonra artık Suriye’nin siyasi inşası ve bu bağlamda anayasa yapımı meselesinden bahsedebiliriz.
Temel Anayasal Tercihler
Anayasalar özü itibarıyla şu iki amacı takip eder: Siyasi iktidarı temel hak ve özgürlükler lehine sınırlamak ve bu amaçla da ilişkili olarak devletin temel organlarının nasıl kurulup işleyeceğini göstermek.
Bununla birlikte anayasa yapıcıların ve nihai kertede kurucu iktidarın bu ilkeler etrafında benimseyecekleri temel siyasal tercihler ile sonsuz sayıda anayasal tasarım oluşturulabilir. Mesela üniter bir devlet mi yoksa federal bir yapı mı benimsenecek? Devlet başkanı, parlamenterler ve yerel yöneticiler için hangi seçim sistemi benimsenecek? Hükümet sisteminin niteliği; yasama ve yürütme organlarının oluşumu ve aralarındaki ilişki nasıl kurgulanacak? Bu soruların hepsi anayasayı yapan iradenin siyasal tercihlerine bağlı olarak yanıt bulacak.
Geçiş süreci ve Diyalog Konferansında bahsedilen geçici anayasal metnin ise ülkeyi kalıcı bir siyasi düzene ulaştıracak yolun taşlarını döşemesi umulur. Bunun için öncelikle devletin hukuk ve nizamı tesis etmesini sağlayacak temel kurumları işleyebilmeli. Bu çerçevede geçiş döneminde devlet başkanı ve parlamentonun seçimi ve yetkileri, bürokratik idarenin oluşumu, yetki, görev ve sorumlulukları, anayasa komisyonunun nasıl oluşturulacağı ve yeni anayasa takvimi, sistemin Baas’dan arındırılması ve geçiş dönemi adaleti hususlarının netliğe kavuşturulması beklenir.
Kırılganlıklar ve Riskler
Yeniden inşa sürecinde öncelikle Suriye’nin uzun bir totalitarizm ve iç savaşla travmatize olmuş bir ülke olduğu bir referans noktası olarak kabul edilmeli. Bu geçmiş, silahlı gruplar arasında çatışmaların nüksetmesi, eski rejim unsurları veya başka güçlerin içinde olduğu bir darbe riski, ekonomik ve siyasal istikrarsızlık gibi belli kırılganlıkları da bugüne taşıyor.
Ancak Suriye’deki geçiş sürecinin karşı karşıya kaldığı tehditler, bu risklerle sınırlı değil. Aktüel ve yakıcı sorunlar mevcut. Batı dünyası, Esed rejimine uyguladığı yaptırımları üç ay geçmesine rağmen henüz kaldırmadı. İsrail, rejimin devrilmesinden sonra Suriye’nin güneyini işgal etti ve saldırılarıyla ülkenin egemenliğini ihlal etmeye devam ediyor. İsrail’den gelen son açıklamalar, Tel Aviv’in Şam’ın güneyini askersizleştirmeyi hedeflediğini gösteriyor. Bu Suriye halkının egemenliği ve bağımsızlığına yönelmiş en büyük tehdit.
Öte yandan ABD destekli YPG; Tel Rıfat, Deyrizor ve Menbiç’i kaybetmesine rağmen Kuzeydoğu Suriye’de ülke topraklarının yaklaşık dörtte birinde kontrolü elinde tutuyor. Bu arada aynı bölgede “DEAŞ ile mücadele” adı altında iki bin ABD askeri de bulunuyor. Tartus ve Hımeymim’deki Rus askeri üslerinin akıbeti ise belirsiz.
Terör örgütlerinin ülkedeki varlığı ve İsrail’in saldırıları, Suriye’de devletin varlığına yönelmiş en ciddi tehditler olarak öne çıkıyor. Bu dış tehditler, ülkedeki kırılganlığı derinleştirebilir. Bu riskin bertaraf edilmesi için Türkiye’nin 8 Aralık’tan bugüne Suriye’nin toprak bütünlüğü ve egemenliğinin korunması adına yoğun bir diplomatik uğraş verdiğini de not edelim.

Geçiş Dönemi ve Kapsayıcı Müzakereler
Geçiş döneminde içerdeki riskleri minimize etmek için kuşatıcı bir perspektifle süreçlerin yönetilmesi ve kurumların inşa edilmesi gerekir. Bu en başta geçici anayasa, parlamentonun oluşumu ve daimi anayasanın hazırlanmasını içerir. Ancak hemen burada, katılım ve müzakere atmosferinin yerini karar alma istikrarını ortadan kaldıracak bir kaosa bırakmasına izin verilmemesi gerektiğini belirtelim.
Suriye halkının içerdiği tüm siyasal, kültürel, dini, mezhebi ve etnik farklılıkların aidiyetinin tesis edileceği bir süreç yönetimi gerekiyor. Ortaya çıkacak metinlerin de bu hassasiyetleri taşıması icap ediyor. Neticede temel amaç, ülkenin yeni bir sosyal sözleşmeye ulaştırılmasıdır. Bu bağlamda kültürel haklardan dini hürriyetlere kadar bütün hak ve hürriyetlerin eşit ve kapsayıcı bir anlayışla teminat altına alınması iktiza eder.
Demokratik Meşruiyet ve Hukuki Garantiler
Siyasi iktidarın meşruiyetini korumasının en etkili yolu, seçmenden aldığı demokratik gücüdür. Bu da adil ve serbest seçimlerin yapılmasıyla gerçekleşir. Yargısal denetime tabi dürüst seçimler, Suriye’de sürdürülebilir barış ve istikrarın temelini oluşturacaktır. Bu aşamada, karşımıza etkili ve bağımsız bir yargı teşkilatına duyulan ihtiyaç çıkıyor. Yeni anayasal rejimin işletilmesi, siyasal haklardan bireysel güvenlik ve özgürlüğe kadar vatandaşların hak ve hürriyetlerini koruyacak bir adalet sistemin inşasına bağlıdır. Bu, toplumun sisteme güvenini koruyacağı gibi rejim dışı “alternatif arayışların” önünü en baştan kesecektir.
Suriye gibi ciddi ölçüde militarize olmuş bir toplumda, en önemli sorun başlıklarından biri de meşru şiddet tekelinin devlete hasredilmesi ve sivil – asker ilişkilerinin yönetilmesidir. Geçiş sürecinin en başında silahlı grupların lağvedilerek ülkedeki tek silahlı aktörün resmi güvenlik kurumları olması, sabotaj ve çatışma risklerini asgariye indirerek barışçıl geçişi mümkün kılacaktır.
Ayrıca kabul edilecek yeni anayasa ve yasalar, ordu ve polisin sivil otoritelerin tam denetimi altına alınmasını sağlamalıdır. Suriye gibi darbe sonucu altmış yıldan fazla Baas rejimi tarafından yönetilmiş bir ülkede en son arzu edilecek şey, halk iradesine dayalı yeni sistemin kurulma safhasında bir darbeye maruz kalmasıdır. Geçiş dönemi ve sonrasındaki her aşamada demokratik ve hukuki meşruiyet sonuna kadar korunmalıdır.
Kuşkusuz Suriye’de çözüm bekleyen sorunlar yukarıda özetlediklerimizle sınırlı değil. Ülke içinde yerinden edilmiş kişilerin ve 6 milyondan fazla mültecinin geri dönüşü, iskan, mülkiyet ve vatandaşlık problemleri gibi pek çok mesele var. Ancak tüm bunların çözümü için önce geçiş sürecinin yönetimi ve ardından da kurumların inşası gerekiyor.