Kriter > Dış Politika |

Suudi Arabistan'da Müesses Nizam Yeniden Şekilleniyor


Sahip olduğu petrol kaynakları, geniş coğrafyası, görece büyük nüfusu ve kontrol ettiği kutsal mekanlar dolayısıyla Suudi Arabistan Ortadoğu bölgesinin en önemli ülkelerinden biridir.

Sahip olduğu petrol kaynakları, geniş coğrafyası, görece büyük nüfusu ve kontrol ettiği kutsal mekanlar dolayısıyla Suudi Arabistan Ortadoğu bölgesinin en önemli ülkelerinden biridir. Bağımsızlığından itibaren önce İngiliz sonra da ABD etkisinde siyaset üreten bir devlet olarak iş birliği yaptığı küresel güçlerin bölgesel stratejilerinde önemli bir yer tutmuş ve inisiyatif almaktan kaçınmıştır. Siyasi gücünü Suud Ailesi (Muhammed bin Suud), dini meşruiyetini ise Şeyh Ailesi’nden (Muhammed bin Abdulvahhab) alan Suudi Arabistan’daki rejimin istikrarı daha çok İngiliz ve ABD yönetimlerinin yardımı ve bu iki ülkeyle gerçekleştirilen yakın iş birliğiyle sağlandı.

Suudi Arabistan dünyanın en geleneksel ülkelerinden biri olarak bugüne kadar iç ve dış siyasette hep statükodan yana tercih kullanan ve risk almaktan kaçınan bir siyaset izledi. 2015 yılında Kral Selman’ın iktidara gelmesiyle birlikte yaşananlar ise ülke tarihindeki en büyük kırılmalardan birinin yaşanmasının kapılarını açtı. Çünkü Suudi Arabistan’da yaşananlar bir yönetim, söylem/ zihniyet ve siyaset değişikliğini ifade etmektedir.

Yönetim Değişikliği

Suudi Arabistan’da yaşananlar öncelikle aile ve ülke içinde gerçekleşen bir yönetim değişikliğidir. Muhammed bin Selman ile birlikte ilk defa kurucu kral Abdülaziz bin Suud’un torunları yani üçüncü nesil prensler Suudi Arabistan’ın başına gelecekler. Önce Sudeyrilerin sonra da Muhammed Bin Selman’ın kişisel iktidarını tahkim amacıyla yönetimde değişiklikler yapıldı ve yapılmaktadır.

Geleneksel olarak Abdülaziz’in vefatından sonra oğulları, daha çok yaşları dikkate alınarak iktidara geldiler. Ancak gayriresmi olarak çocukların annelerinin mensup olduğu kabilenin gücü de etkili oldu. Sudeyri kabilesinin yeğenleri olan ve Sudeyri Yedilisi olarak da bilinen yedi kardeş Suudi siyasetinin son otuz beş yılına damgasını vurdular. En büyük kardeş Fahd 1982 yılından 2005’e kadar kral olarak görev yaptı. 2005’te Kral Abdullah’ın iktidara gelmesi ile birlikte Sudeyri kardeşlerden Sultan ve Naif veliaht prens oldu. Ancak ikisi de görevde iken vefat etti.

Bu iki öz kardeşten sonra ise bugün iktidarda olan Kral Selman veliaht prens olarak atandı. Kral Abdullah bir yenilik getirerek “ikinci veliahtlık” unvanı ihdas etti ve Sudeyri kardeşlerin etkisini kırmak amacıyla beklenmedik bir şekilde en az şans verilen kardeşlerden biri olan Prens Mukrin’i ikinci veliaht prens olarak atadı. Tabiatıyla Selman kral olunca üvey kardeşi Prens Mukrin de ikinci bir tasarrufa gerek kalmadan veliaht prens oldu.

Ocak 2015’te iktidara gelen Kral Selman kısa süre içerisinde yönetimde Sudeyrilerin hakimiyetini yeniden tesis etti. Nisan ayında yaptığı kabine değişikliğiyle önceki kral Abdullah’ın takdiriyle veliaht yapılan üvey kardeşi Prens Mukrin’i görevden alıp yerine bir Sudeyri olan öz yeğeni Muhammed bin Naif’i veliaht prens olarak atadı. Aynı zamanda 2012’den beri içişleri bakanı da olan Muhammed bin Naif kurucu kral Abdülaziz’in veliaht prens olan ilk torunu oldu. Kral Selman oğlu Muhammed bin Selman’ı ise hem savunma bakanı hem de ikinci veliaht olarak kraliyet yönetiminin en etkili kişilerinden birisi haline getirdi.

Bu kabine değişiklinden yaklaşık bir yıl sonra Haziran 2017’de Kral Selman ikinci kez kapsamlı bir kabine değişikliği yaptı. Bu sefer de öz yeğeni Muhammed bin Naif’i görevden alarak yerine oğlu Muhammed bin Selman’ı veliaht prens olarak atadı. Bu değişiklikle Muhammed bin Selman’ın kral olma yolunda önündeki son engel de kalkmış oldu. Zaten Muhammed bin Selman ikinci veliaht prens olduğu zaman bile Kral Selman ve veliaht prens Muhammed bin Naif’e rağmen ülkenin fiili yöneticisi gibi davranmaya başlamıştı.

Şimdiki veliaht prens Muhammed bin Selman’ın babasının kral olmasından itibaren kişisel gücünü tahkim etmek için harekete geçtiğini söylemek mümkündür. Göreve gelir gelmez daha önce bilinmeyen kişiliğini görünür kılmak amacıyla bazı adımlar atmıştı. İlk önce Yemen krizine el attı. Ancak bu kriz çok başarılı bir şekilde yürütülemedi. Daha sonra ise 2030 Vizyonu isimli bir büyük kalkınma projesi başlattı. Muhammed bin Selman daha sonra kraliyet ailesi içerisinde kendisine alternatif olabilecek prenslerden kurtuldu. Ayrıca ülkede etkili muhalefet etme potansiyeli olan din adamı, iş adamı ve medya patronlarını göz altına aldı ve mal varlıklarına el koydu.

Söylem Değişikliği

Son dönemde Suudi Arabistan’da Muhammed bin Selman’ın başlattığı süreç bir söylem ve zihniyet değişikliğini ifade etmektedir. Muhammed bin Selman gelenekten kopuş pahasına ülkede ciddi bir yeniden yapılanmanın işaretlerini 2016’da vermişti. Zihniyet değişikliğini gösteren en önemli iki gelişme Vizyon 2030 ile “ılımlı İslam”ı benimseme projeleridir.

Vizyon 2030 sadece bir ekonomik kalkınma projesi değil aynı zamanda bir zihniyet değişimini ifade etmektedir. Bu proje bağlamında Suudi Arabistan’ın devlet kurumlarının birçoğunun yeniden yapılandırılması amaçlanmaktadır.

Petrol gelirlerine dayalı olan ülke ekonomik sistemini değiştirerek daha çeşitlenmiş ve bağımsız bir ekonomik yapı hedeflemektedir. Bunun için de dünya ekonomisiyle bütünleşme gerekmektedir. Bu sebeple yönetim petrol dışı sektörlerin güçlendirilmesi, kadınların iş hayatına katılımlarının sağlanması ve yabancı yatırımların özendirilmesi gibi ekonomik ve sosyal tedbirler almıştır. Bu ekonomik ve toplumsal tedbirler ülkedeki müesses düzenin yeniden yapılandırılmasını zorunlu kılacaktır.

Muhammed bin Selman’ın veliaht prens olduktan hemen sonra bir toplantıda yaptığı konuşmada ülkesinin bundan sonra “ılımlı İslam”a döneceğini açıklaması, hedeflenen zihniyet değişikliğinin en önemli ipuçlarından biridir. “Ilımlı İslam” söylemi dinin rolünün Suudi siyasetinde yeniden tanımlanmasını ifade etmektedir. Şimdiye kadar ülke siyasetinin en önemli meşruiyet kaynağı olan din, siyaseti kontrol eden değil hizmetinde olan bir kuruma dönüştürülmek istenmektedir. En önemli hedeflerden biri yönetime muhalif olan radikal gruplardan kurtulmaktır.

İkinci olarak “ılımlı İslam” projesiyle Suudi Arabistan yeni dönemde Müslüman Kardeşler gibi ana akım İslami gruplara alternatif olmayı hedeflemektedir. “Ilımlı İslam” kavramının daha önce ABD başta olmak üzere Batılılar tarafından kullanıldığı dikkate alındığında bunun aslında bölgedeki ana akım İslami gruplardan kurtulma aracı olarak kullanıldığı çokça tartışıldı. Son olarak “ılımlı İslam” projesi bir anlamda Suudi Arabistan’ın “modernleşme” ve “sekülerleşme” sürecini başlattı. Bu bağlamda dinin devlet, siyaset, iktisat ve hukuk ile ilişkisinin yeniden tanımlanması amaçlanmaktadır.

Siyaset Değişikliği

Suudi Arabistan’daki yönetim ve söylem değişikliği beraberinde siyaset değişikliğini de getirdi. Suudi Arabistan’ın yeni bir bölgesel ittifak oluşturma çabası, bölgesel denklemin yeniden kurulmasını ve kartların yeniden karılmasını gerektirmektedir. Bu bağlamda Riyad’ın bölgesel ortak ve düşmanları yeniden tanımlandı.

Suudi Arabistan’ın bölgesel siyasetinin değiştiğinin en önemli göstergesi İsrail ile ilişkiler oldu. Riyad yönetimi İsrail’i tanımadığı halde açıkça iş birliği yaparak mahcup ve çekingen tavrını terk etti. Suudi yetkililer İsrail’i İran’a karşı iş birliği yapacak en önemli bölgesel devlet olarak ilan etti. İlk kez bir İsrail genelkurmay başkanı bir Suudi gazetesine demeç verdi.

Ancak daha çarpıcı olan Suudi Arabistan Müftüsü Abdülaziz Ali Şeyh’in yaptığı açıklama oldu. Müftü Abdülaziz yaptığı bir açıklamada etkisi uzun sürecek önemli ifadeler kullandı. Bir din adamının tamamen siyasi bir konuda bu kadar net tavır alması manidardır. Müftü söylem olarak birbirini destekleyen üç önemli siyasi iddiada bulundu. Son gelişmeler konusunda görüşü merak edilen müftünün uzun süren bir sessizlikten sonra bu kadar tartışmalı bir açıklama yapması şüpheyle karşılandı. Pek çok gözlemci bu açıklamaların baskı sonucu yapıldığını iddia etmektedir.

Suudi müftüsüne göre işgal altındaki Filistin halkının hakları için mücadele eden HAMAS bir terör örgütüdür. Uzun süre Filistinli gruplar arasında arabuluculuk yapan Suudi Arabistan, İsrail ile ilişkilerini geliştirmek amacıyla Filistin dışında faaliyet göstermeyen bir hareketi hedef aldı. Filistin davası uzun süredir Arapların gündeminden düşmüştü. Ancak diplomatik platformlarda ve kamuoyu önünde genellikle Filistin yanlısı açıklamalar yapılırdı. Suudi Arabistan artık diplomatik dile bile ihtiyaç duymayarak açıkça İsrail’den yana olduğunu açıklamış oldu.

Müftü Abdülaziz ikinci cümlesinde İsrail’e karşı savaşmanın “caiz olmadığı”nı açıkladı. Kendi siyaseti ve menfaatleri için dini araçsallaştıran Riyad ilk kez İsrail yanlısı bir fetva verdi. Müftü Abdülaziz ayrıca Lübnan’da Hizbullah’a karşı mücadelede İsrail ile iş birliği yapılabileceğini açıkladı.

Müslüman bir gruba karşı Müslüman olmayan, aksine Müslümanların ötekisi konumundaki İsrail ile iş birliği yapmanın mümkün olduğunu ilan eden bir devletin bundan sonraki dönemde din ve dolayısıyla toplumsal meşruiyet krizine girme ihtimali yüksektir. Çünkü bu açıklamalar yönetime muhalefetin temel gerekçelerinden biri haline getirilecektir.

Suudi Arabistan’ın değişen siyasetinin en belirgin örneklerinden bir diğeri de İran ile ilişkilerdir. Kral Selman ile başlayan ve giderek artan İran karşıtlığı bugün itibarıyla ciddi bir noktaya belki de sıcak bir çatışma ihtimaline doğru evrilmektedir. Ayrıca İran ile ilişkilerin uzantısı olarak Yemen ve Lübnan’da da bir siyaset değişikliğine gitmektedir. Lübnan’da Başbakan Hariri üzerinden Hizbullah ile koalisyonu bozduran Suudi Arabistan ülkenin yeniden kaosa sürüklenmesini isteyen bir tavır değişikliğine neden olmaktadır. Riyad yönetiminin bundan elde edeceği kazancın ne olacağı soru işaretidir. Ancak İsrail ve ABD ile birlikte Lübnan konusunda bir planlarının olduğu da sır değildir. Suudi yönetimi Yemen’de ise İran’ın etkinliğini kırmak adına sivillerin hayatlarını kaybetmelerine aldırmadan başkent Sana başta olmak üzere ülkedeki yerleşim yerlerini vurmaya devam etmektedir.

 

 

 


Etiketler »  

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için "veri politikamızı" inceleyebilirsiniz. Daha fazlası