Kriter > Dış Politika |

Teknokratların Yükselişi: Yapay Zekâ, Ulusal Güvenlik ve Trump 2.0 Döneminde ABD Savunmasının Geleceği


Silikon Vadisi öncülerinin kilit danışmanlık pozisyonlarına atanması veya zemin kazanması, ABD yönetiminde sarsıcı bir değişimi temsil ediyor. Bu figürler, federal karar alma süreçlerine girişim sermayesi mantığını getirerek yenilik ve verimliliği, geleneklerin önüne koyuyor. Uzun süredir özel sektör ile askeri-sanayi kompleksi arasındaki yakın bağları savunan Thiel’in etkisi oldukça belirgin. Onun finansal koruması altında yetişen ve artık seçilmiş Başkan Yardımcısı olan JD Vance, bu teknokratik anlayışın somut bir örneği.

Teknokratların Yükselişi Yapay Zek Ulusal Güvenlik ve Trump 2 0

2024 ABD başkanlık seçimi, Silikon Vadisi’nin teknoloji elitleriyle ABD’nin savunma ve yönetim önceliklerinin birleştiği bir dönemi başlattı. Elon Musk, Peter Thiel, David Sacks ve JD Vance gibi figürlerin öncülük ettiği bu buluşma, geleneksel savunma paradigmalarından teknoloji odaklı bir geleceğe geçişi işaret ediyor. Seçilmiş Başkan Donald Trump, Beyaz Saray’a geri dönmeye hazırlanırken, ekibi radikal teknolojik yenilikler yoluyla ABD’nin ulusal güvenlik ve yönetim yapısını yeniden düzenlemeye kararlı görünüyor. Ancak bu süreç, beraberinde riskler de getireceğe benziyor.

Bu dönüşümün merkezinde, Musk ve biyoteknoloji girişimcisi Vivek Ramaswamy’nin öncülüğünde kurulan yeni bir hükümet ajansı olan Hükümet Verimliliği Departmanı (DOGE) yer alıyor. Devleti 2 trilyon dolar gibi devasa bir tasarrufa götüreceği iddia edilen DOGE, federal harcamaları düzene sokma ve savunma stratejilerini modernize etme görevini üstleniyor. Silikon Vadisi’nin girişimcilik anlayışı ile Washington’ın bürokratik yapısını bir araya getiren DOGE, insansız hava araçlarını insanlı jetlere tercih etmek, savunma satın alma süreçlerini dönüştürmek ve girişim sermayesi destekli startupları güçlendirmek gibi iddialı hedefleriyle Pentagon ve diğer paydaşlar arasında sert tartışmalara yol açıyor.

 

Geleneksel Sistemlerin Sonu mu?

Elon Musk’ın X platformu üzerinden F-35 programını iptal etme çağrısı, teknokratların yıkıcı vizyonunun bir örneği olarak dikkat çekiyor. Geleneksel savunma harcamalarının simgesi olan F-35, uzun süredir şişirilmiş maliyetleri ve teknik sorunları nedeniyle eleştiriliyordu. Musk ve müttefikleri, yapay zekâ destekli insansız sistemlerin daha esnek ve maliyet açısından daha etkin bir alternatif sunduğunu savunuyor. İnsansız platformların insanlı araçlarla birlikte çalışmasını öngören Ortak Muharebe Hava Aracı (CCA) programı, bu stratejik kaymayı yansıtıyor.

Ancak bu değişim önerisi, savunma üreticileri ve F-35 gibi uçakların kalıcı değerini vurgulayan askeri liderlerden direnç görüyor. Musk’ın açıklamalarını eleştirenler, yalnızca insansız araçlara güvenmenin, Batı Pasifik gibi tartışmalı bölgelerdeki stratejik kabiliyetleri tehlikeye atabileceğini öne sürüyor. Bu tartışma, ABD’nin geleneksel sistemlere bağlı kalıp kalmaması gerektiği ya da yeni nesil teknolojilerin belirsiz vaatlerini kabul etmesi gerektiği konusundaki gerilimi yansıtıyor.

 

Teknokratik Yönetimin Yükselişi

Musk, Sacks, Thiel ve diğer Silikon Vadisi öncülerinin kilit danışmanlık pozisyonlarına atanması veya zemin kazanması, yönetimde sarsıcı bir değişimi temsil ediyor. “Teknokrat Kardeşler” olarak adlandırılan bu figürler, federal karar alma süreçlerine girişim sermayesi mantığını getirerek yenilik ve verimliliği geleneklerin önüne koyuyor. Özellikle Peter Thiel’in etkisi oldukça belirgin. Palantir ve Anduril gibi savunma şirketlerinin kurucu ortağı olan Thiel, uzun süredir özel sektör ile askeri-sanayi kompleksi arasındaki yakın bağları savunuyor. Onun finansal koruması altında yetişen ve artık Seçilmiş Başkan Yardımcısı olan JD Vance, bu teknokratik anlayışın somut bir örneği.

Thiel’in vizyonu savunmanın ötesine geçiyor. Hükümet harcamalarını azaltma konusundaki açık desteği, DOGE’un federal harcamalardan 2 trilyon dolar kesme hedefiyle örtüşüyor. Ancak eleştiriler, bu teknokratik yaklaşımın, demokratik hesap verebilirliği baltalama riski taşıyıp taşımadığını sorguluyor. Özellikle Thiel’in Founders Fund ortağı ve Anduril’in başkanı olan Trae Stephens gibi isimlerin kilit rollere atanması, özel sektör verimliliği ile kamu sektörü sorumluluğunu birleştirmenin sırat köprüsü misali hassasiyetini gözler önüne seriyor.

Elon Musk

Yeni Sınır: Yapay Zekâ

Yapay zekâ, teknokratların stratejisinin merkezinde yer alıyor. OpenAI ve Anduril arasındaki ortaklık gibi iş birlikleri, Silikon Vadisi’nin Pentagon ile daha sıkı çalışmaya giderek daha açık hale geldiğini gösteriyor. Bu ittifaklar, askeri uygulamalarda, insansız hava araçlarına karşı sistemlerin geliştirilmesi ve gerçek zamanlı tehdit tespiti gibi alanlarda yapay zekânın potansiyelini kullanmayı amaçlıyor. Dönüşümün destekçileri, yapay zekâ destekli teknolojilerin ABD’nin rekabet gücünü artırabileceğini savunuyor.

Ancak bu yapay zekâ silahlanma yarışının etik boyutu önemli sorular doğuruyor, yapay zekâ destekli gözetim ve silah sistemlerinin hızla çoğalması, atom bombasının kullanımı gibi derin ahlaki sonuçları olan bir teknolojik dönüm noktasını andırıyor. ABD merkezli Clearview AI’ın Ukrayna’da hedefleri belirlemek için yüz tanıma teknolojisini kullanması ve Palantir’in aynı çatışmada tartışmalı konuşlanması, bu teknolojilerin konuşlandırıldığında meşru güvenlik önlemleri ile distopik gözetim arasında nasıl gidip gelebileceğini gösteriyor.

 

Trump 2.0: AGI’nin Katalizörü mü?

Tüm bu gelişmelerin ortasında, yapay genel zekâ (AGI) ihtimali büyük bir tehdit ve fırsat olarak öne çıkıyor. Musk ve Thiel tarafından desteklenen Trump yönetiminin, AGI yarışını hızlandırmak için daha gevşek yapay zekâ düzenlemelerini savunması bekleniyor. Bazıları bunu ABD’nin teknolojik üstünlüğünü pekiştirme fırsatı olarak görürken, diğerleri AGI’nin teknik uzmanlıktan yoksun ve otoriter eğilimleri olan bir hükümet altında serbest bırakılmasının sonuçlarından korkuyor.

Denetimsiz yapay zekânın riskleri, yalnızca zihinlerde kalacak gibi durmuyor. Palantir CEO’su Alex Karp’ın uyardığı gibi, yapay zekânın askeri ve yönetim sistemlerine entegrasyonu, “Oppenheimer anı” olarak beliriyor. Yani yeniliklerin faydalarının, olası felaket kullanımları ile dengelenmesi gerekiyor. Biden dönemindeki yapay zekâ kısıtlamalarının kaldırılması, Trump yönetiminin yaklaşımının ciddiyetini artırıyor.

 

Askeri-Sanayi Kompleksinin Yeniden Şekillenmesi

Teknokratların vizyonu, yapay zekânın ötesine geçerek askeri-sanayi kompleksinin yeniden şekillenmesini de içeriyor. Thiel’in Anduril ve Palantir gibi şirketlere yaptığı yatırımlar, özel sektör inovasyonunu kamu sektörü zorluklarına çözüm olarak kullanmayı hedefliyor. Örneğin Palantir’in MetaConstellation platformunun savaş alanındaki istihbarat yeteneklerini bir devrime uğrattığı Ukrayna gibi çatışmalardaki kabiliyetleri kanıtlanmış durumda.

Ancak bu özel yüklenicilere olan bağımlılık, hesap verebilirlik ve devlet egemenliğinin aşınması konusunda soruları da beraberinde getiriyor. Thiel destekli şirketler ABD savunma politikası üzerinde artan bir etkiye sahipken, kamu ve özel çıkarlar arasındaki çizgi giderek bulanıklaşıyor. Gözetim teknolojilerinin yalnızca düşmanları değil, aynı zamanda nüfusu izlemek için kullanılması anlamına gelen “Teknokratik panoptikon” olasılığı, bu yeni paradigmada yer alan etik ikilemleri vurguluyor.

 

İnovasyon ve Hesap Verebilirlik Arasında Denge

Teknokratların yükselişi, ABD yönetim ve savunma stratejisinde bir dönüm noktasını temsil ediyor. Yenilik ve verimliliğe verdikleri önem, ulusal güvenliği devrim oluşturacak şekilde dönüştürme potansiyeline sahip. Ancak bu dönüşüm, önemli riskleri de beraberinde getiriyor. Küçük bir teknokratik elit grubunun elinde yoğunlaşan güç, yıkıcı teknolojilerin hızlı bir şekilde konuşlandırılmasıyla birleştiğinde, demokratik normları zayıflatabilir ve toplumsal eşitsizlikleri artırabilir.

Trump yönetimi bu zorlukların üstesinden gelmek için, şeffaflık ve hesap verebilirliği önceliklendirmeli. Yapay zekâ ve diğer teknolojilerin sorumlu bir şekilde kullanıldığından emin olmak için düzenleyici çerçeveler oluşturulmalı. Ayrıca, karar alma sürecine askeri liderler, politika yapıcılar ve sivil toplumun sesi de dahil edilmeli.

 

Cesur Yeni Dünya

DOGE’un yükselişi ve Musk ile Thiel gibi figürlerin etkisiyle somutlaşan teknoloji ve yönetim birleşimi, ABD için hem bir fırsat hem de bir zorluk teşkil ediyor. ABD, yapay zekâ, AGI ve diğer ortaya çıkan teknolojilerin etkilerini ele alırken, yeniliği kucaklamak ile demokratik temellerini korumak arasında hassas bir denge kurmak durumunda kalacağa benziyor.

Trump 2.0 dönemi, Amerika’nın savunma ve yönetim yaklaşımını yeniden dizayn etmek için benzersiz bir fırsat sunuyor. Ancak bu girişimin başarısı, teknokratik mimarlarının vizyonu kadar, Amerikan halkının tetikte kalmasına da bağlı olacak. Bu cesur yeni dünyada, riskler her zamankinden daha yüksek. Muhtemel bir başarısızlığın sonuçları ise yıkıcı boyutlarda olacak.

 


Etiketler »  

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için "veri politikamızı" inceleyebilirsiniz. Daha fazlası