Kriter > Dosya > Dosya / Türkiye Yüzyılı |

Türk Dış Politikasında Arabuluculuk ve Artan Üçüncü Taraf Rolleri


Lider diplomasisi Türkiye’nin dış politika uygulamaları ve arabuluculuk tecrübesi içerisinde ön plana çıkan bir karaktere sahip. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan kendi siyasi tecrübesi, sağduyusu, iletişim becerileri, zaman zaman ilkesel zaman zaman ise çözüm odaklı pratik yaklaşımları ile etkin ve uluslararası aktörlerce sözü dinlenir bir siyasi aktör haline gelmiştir.

Türk Dış Politikasında Arabuluculuk ve Artan Üçüncü Taraf Rolleri
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın himayelerinde, Türkiye, Rusya, Ukrayna ve Birleşmiş Milletler arasında

Arabuluculuk, insani diplomasi ve uluslararası sorunların liderler diplomasisi yolu ile çözümlenme çabaları, Türkiye’nin diplomasi pratiği içerisinde ön plana çıkan bu unsurlarla birlikte İstanbul, Ankara ve Antalya da bölgesel ve küresel birçok sorunun çözüm yollarının istişare edildiği önemli merkezler haline gelmiştir. Türk diplomatları ve uzmanları, kendi geleneksel odaklarının dışındaki bölgelere de yönelerek, dış politika pratiklerinde ölçek genişletmişlerdir. Uluslararası sorunların daha yapıcı ve katılımcı yöntemlerle çözümlenmesine yönelik artan bir farkındalık ve hassasiyet söz konusudur.

Türkiye’nin bölgesel bir aktör haline gelmesinin en önemli köşe taşlarından biri de uluslararası sorunların çözümü konusundaki kurumsal çabaları ve liderlik düzeyindeki tesirliliğidir. Son yıllarda bu konudaki çabalar artmaktadır. Türkiye kamuoyu da uluslararası krizlere ve Türkiye’nin bu krizlerde oynadığı etkin ve yapıcı rollere artık daha fazla ilgi duymakta ve bu çabalara önemli ölçüde destek olmaktadırlar.

Türkiye arabuluculuk, barış inşası ve insani diplomasiye dair çabaları ile güvenlik odaklı ve kendi içine kapalı dış politika yaklaşımının kabuğunu kırarak, daha etkin bir konuma gelme çabası içerisindedir. Bu çaba, liderlerin benimsemesi ve desteği, kurumsal kapasitenin gücü ve etkinliği, kamuoyunun desteği ve maddi kaynakların ve kapasitenin sürdürülebilirliği ile sağlanabilir. Türkiye, birçok bölgesel ve küresel sorunun istişare edildiği ve çözüldüğü ortamlarda aktif bir şekilde bulunmakta ve bu sorunların çözümlenmesine dair inisiyatifler de almaktadır. Bu inisiyatifler son dönemde tekrar daha görünür hale gelmiştir. Bu çabalar, Türkiye’nin kendisi için tanımladığı uluslararası rolle de uyumlu bir şekilde çeşitlenmektedir.

 

Türkiye’nin Çeşitlenen Diplomatik Rolleri

Afro-Avrasya kıtasının merkezinde yer alan Türkiye, tarihi, kültürel ve coğrafi önem ve birikiminin farkındalığı ve bu etki ile uyumlu bir nüfuz alanı oluşturmaya çalışmaktadır. Bu etki alanının bir boyutu Türkiye’nin askeri, ekonomik ve kültürel etkinliği iken diğer bir yönü ise ikili ve çoklu diplomatik ilişkilerde oynadığı etkin ve girişimci rollerdir. Bölgesel sorunların çözümü konusunda kendi biçtiği roller ve bölgesel istikrarın sağlanması için atmış olduğu adımlar, Türk diplomasisini üst klasmana taşıma noktasına getirmiştir.

Bölgesinde istikrar inşa etme iddiasında bir role soyunan Türkiye, diplomasinin sert ve yumuşak araçlarını koordineli bir şekilde devreye sokmaktadır. Daha önceki dönemlerde daha çok askeri kapasitesi ve sert gücü ile etkili roller oynayan Türkiye, son yirmi yıldır bu rolleri daha etkin ve yapıcı diplomatik araçlarla çeşitlendirme yoluna gitmiştir. Arabuluculuk, kolaylaştırıcılık, liderler diplomasisi, uluslararası forumların oluşturulması, çok boyutlu, çok aktörlü ve çok katmanlı diplomasi ile insani diplomasi yaklaşımları, Türk dış politikasına yeni bir soluk getirmiştir. Bu dış politika araçlarını daha etkin şekilde devreye sokmaya çalışan Türkiye, bulunmuş olduğu istikrarsız bölge ve bu bölgenin ötesinde istikrar sağlamaya çalışan etkin bir aktör olarak girişimci bir diplomasi performansı sergilemektedir.

Türkiye, diplomasinin tüm araçlarını etkin kullanmaya çalışan bir aktör olarak uluslararası kurumların ve çok boyutlu diplomasi çabalarının işlevsiz kaldığı durumlarda devreye girerek birçok sorunun çözümlenmesine veya daha fazla derinleşmesinin engellenmesine katkıda bulunmaktadır. Türk diplomasisi, birçok uluslararası aktörün BM, AGİT, AB, İİT gibi uluslararası kurumlara ve çok taraflı diplomasiye çeşitli gerekçelerle güveninin yıprandığı bir ortamda, önemli girişimlerde bulunarak boşluk alanlarını doldurmaya çalışmaktadır. Türkiye ayrıca dost ülke olarak tanımladığı ülkeler arasında da etkin roller oynayarak, kriz yönetimi ve sorun çözümüne destek olmaktadır. Türkiye’nin arabuluculuk çabaları zaman zaman tarafların kendi çağrıları ile olmaktadır.

Türk Dışişleri Bakanlığı, son 15 senedir arabuluculuk ve çeşitli üçüncü taraf rollerinin daha etkin hayata geçirilebilmesi için önemli bir çaba içerisindedir. Türk Dışişleri Bakanlığı’nın birikim ve tecrübeleri, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın aktif ve girişken yaklaşımı ile birleşince Türkiye açısından etkili performans ortaya kondu. Türkiye son dönemde Ukrayna-Rusya krizinin çözümü için atılan aktif adımlarla dünya gündemine geldi. 24 Şubat’ta Rusya’nın Ukrayna topraklarına saldırması ile başlayan krizin başlarında, Antalya Diplomasi Forumu’nda ve sonrasında taraflarla aktif bir diplomasi yürüten, tarafları İstanbul’da bir araya getiren, tahıl koridoru mutabakatı ile BM ve birçok ülkenin takdirini toplayan Türkiye diplomasisi oldu.

Türkiye, Rusya ve Ukrayna askeri tarafları arasında rehine takası anlaşmasını sağlayan ve tarafların istihbarat yetkilileri arasında irtibatı sağlayan önemli roller oynamaktadır. Bu çabalar ateşkes şartlarının oluşmasını sağlamasa da Ukrayna krizinde insani kayıpların kısıtlanmasına katkıda bulunmuştur. Bu rollerin yanı sıra iki taraf arasında lider düzeyinde teması sağlayabilecek bir ateşkes çerçevesi için de aktif adımlar atmaktadır. Türkiye’nin bu girişimleri, uluslararası kamuoyunda da olumlu bir hava oluşturmuş ve takdirle karşılanmıştır. Ukrayna krizinde çözüm çabalarını takip edenler açısından Türkiye kilit konuma gelmiştir. Türkiye’nin bu krizde oynadığı aktif ve yapıcı roller, sorunlar yaşayan diğer aktörlerin de arabulucu ve kolaylaştırıcı olarak Türkiye’ye yönelmelerinin önünü açmıştır.

New York’ta Arabuluculuk Dostlar Grubu Bakanlar Toplantısı
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu New York’ta Arabuluculuk Dostlar Grubu Bakanlar Toplantısı’nda konuşma yapıyor. (Cem Özdel/AA)

 

Türkiye’nin Arabuluculuk Birikimi

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın son dönemde ön plana çıkan lider diplomasisi ve arabuluculuk çabalarının ardında kayda değer bir kurumsal tecrübe ve birikimin rolü bulunmaktadır. Erdoğan’ın kişiliği, samimi ve çözüm odaklı yaklaşımları ve Türk diplomasisinin kurumsal birikimi ve etkinliği birleşince önemli bir sinerji yakalanmıştır. Bu sinerji ve deneyim, Türkiye’nin son yirmi yıldır oluşturmaya çalıştığı çok yönlü ve çok boyutlu barış diplomasisi çalışmalarının bir sonucudur. Başta Dışişleri Bakanlığı olmak üzere Milli İstihbarat Teşkilatı, Cumhurbaşkanlığına bağlı çeşitli birimler, sivil toplum kuruluşları ve akademinin, Türkiye’nin arabuluculuk birikimi ve insani diplomasisinin oluşmasında önemli katkıları olmuştur.

Uluslararası krizlerde arabuluculuk rolleri geleneksel olarak büyük güçler, bölgesel hegemonik aktörler, İsviçre ve Nordik ülkeleri tarafından oynanmaktaydı. Bu aktörler, halen hem kendi diplomatik çabaları hem de çok taraflı uluslararası platformlar aracılığı ile uluslararası arabuluculuk etkinliklerini sürdürmektedirler. Türkiye, son dönemdeki etkinliği ve çabaları ile bu konuda yeni bir oyuncu konumuna gelmiş durumdadır. Türkiye’nin çabalarını bir alternatif değil, diğer aktörlerin etkisiz kaldığı noktalarda tamamlayıcı olarak algılamak daha doğru olacaktır; çünkü Türkiye arabuluculuk konusundaki girişimlerini çok taraflı mecralara da taşıma gayreti içerisindedir. Türkiye, diğer aktörlerden farklı olarak kültürel ve tarihi bağlama daha vakıftır, daha girişimci, samimi ve güven veren bir yaklaşıma sahiptir. Bütün bu artılar, Türkiye’nin arabuluculuk ve barış çabalarında daha etkili sonuçlar almasının önünü açmaktadır.

Dışişleri Bakanlığı, son yirmi yıldır Türkiye’nin arabuluculuk tecrübesinin oluşması ve bu tecrübenin çok taraflı uluslararası ortamlarda yaygınlaştırılması doğrultusunda önemli atılımlar yapmıştır. Bu tecrübenin Birleşmiş Milletler (BM), İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT), Türk Devletler Teşkilatı (TDT) gibi uluslararası mecralara taşınması için de çabalar sarf edilmektedir. DİB, BM, AGİT ve İİT bünyesinde, girişimlere öncülük etmiş ve bu girişimlerde eş başkanlık rolünü yürütmektedir. Türkiye ve Finlandiya birlikte 24 Eylül 2010’da New York’ta BM bünyesinde “Barış için Arabuluculuk” girişimini başlatmışlardır. Bu girişim, uluslararası sorunların barışçıl yöntemlerle çözümlenmesi ve arabuluculuk alanında kapasite inşasına yönelik etkili bir istişare mecrasına dönüşmüş durumdadır. Barış İçin Arabuluculuk girişimi bağlamında oluşturulan “Arabuluculuk Dostlar Grubu” (ADG) üye sayısını 53 ülke ve BM dahil 8 uluslararası/bölgesel kuruluş içerecek şekilde 61'e çıkarmıştır. BM bünyesinde bu konuda önemli bir odak oluşturulmuştur.

2022’de sekizincisi yapılan İstanbul Arabuluculuk Konferansları ile bu konuda karar alıcılar, diplomatlar, akademik birikim ve düşünce kuruluşları temsilcileri bir araya getirilerek arabuluculuk ve barış inşası alanında oluşan tecrübe paylaşılmakta ve bu tecrübenin mevcut uluslararası sorunlar bağlamında uygulamalarına dair istişarelerde bulunulmaktadır. Dışişleri Bakanlığı başta İİT olmak üzere, ikili ve çok taraflı ortamlarda arabuluculuk sertifika programları düzenlemektedir. Uluslararası genç diplomatlara yönelik çalışmalarla da çatışma çözümleri, arabuluculuk, müzakere ve barış inşası gibi temalara dair kapsamlı eğitimler verilmektedir. Dışişleri Bakanlığının bütün bu çabaları, Türkiye’nin arabuluculuk ve barış inşası alanlarında, uluslararası kapasite inşasına yönelik ön plana çıkan etkinlikleridir. Bütün bu etkileşimler, Türkiye’nin diğer uluslararası aktörlerle koordinasyona ve iş birliğine açık olduğunun bir göstergesidir. Bu yaklaşım tarzı ise Türkiye’nin çabalarına güveni artırmaktadır.

Türkiye’nin son 15 yıldır oluşturduğu arabuluculuk deneyimi ve çözüm odaklı üçüncü taraf rolleri belli bir değişim geçirmiştir ve geçirmektedir. Bu değişim, küresel ve bölgesel bir dönüşümün de bir yansıması olarak da şekillenmiştir. Arabuluculuk çabaları ve çalışmalarının yanı sıra insani diplomasi, insani yardım, Türkiye’nin mevcut çabaları temellendirmek ve kalıcı hale getirmek için insan kaynağına olan ihtiyacı devam etmektedir. Ancak Türkiye’nin kapasite inşa çabaları, arabuluculuk ve barış diplomasisi konusunda uzun soluklu bir perspektife sahip olduğunun bir göstergesidir. Bu konuda sürdürebilir kurumsal çabaların da oluşmasına dair adımlar atılmaktadır.

 

Lider Diplomasisi ve Arabuluculukta Erdoğan Etkisi

Türkiye’nin son dönemde uluslararası diplomaside oynadığı arabuluculuk ve diğer üçüncü taraf rollerinde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ismi ve kişiliği ile ön plana çıkmaktadır. Şüphesiz bu durum uluslararası anlaşmazlıklarda Erdoğan’ın oynadığı etkili rollerin ve belirli bir başarının yansımasıdır. Erdoğan samimi ve gerçekçi ilişkiler kurarak, uluslararası muhatapları nezdinde güven inşa etmektedir.

Türkiye’nin Ukrayna-Rusya Krizinde tahıl koridoru anlaşmasını sağlaması, esir takası anlaşmasına varılması ve liderler düzeyindeki aktif arabuluculuk çabaları, birçok uluslararası aktör tarafından takdir görmektedir. Uluslararası kamuoyuna yansıyan çabaların ötesinde arka planda devam eden birçok çaba ve girişim ile Türkiye arabuluculuk alanında görünenden çok daha aktif ve etkili bir aktör haline dönüşmüş durumdadır. Geleneksel olarak bu rolleri yürüten uluslararası aktörler ise Türkiye’nin oynadığı başarılı rolleri görmezden gelmeye çalışmaktadırlar. Hatta zaman zaman Türkiye’nin çabalarına ket vuracak bazı menfi girişimlerde de bulunmaktadırlar. BM ve AGİT gibi örgütlerin üzerine düşen sorumluluk, Türkiye tarafından yüklenilmiştir. Bu çabalar ve başarılar, Türkiye’ye uluslararası ortamda belirli bir prestij ve görünürlük sağlamaktadır.

Lider diplomasisi Türkiye’nin dış politika uygulamaları ve arabuluculuk tecrübesi içerisinde ön plana çıkan bir karaktere sahiptir. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan kendi siyasi tecrübesi, sağduyusu, iletişim becerileri, zaman zaman ilkesel zaman zaman ise çözüm odaklı pratik yaklaşımları ile etkin ve uluslararası aktörlerce sözü dinlenir bir siyasi aktör haline gelmiştir. Erdoğan, çok boyutlu uluslararası platformların ve uluslararası kurumların etkinliğini ve samimiyetini sorgulamaktadır.. Türkiye’nin çabaları bu kurumların ve platformların oynaması gereken, ancak açıkta bıraktıkları roller konusunda yoğunlaşmıştır. Fikir ve yaklaşımlarına çeşitli gerekçelerle katılmayan liderler bile Erdoğan’ın söylem ve hamlelerini dikkate almak durumunda kalmaktadırlar. Erdoğan bu yönleri ile uluslararası diplomaside kendine özgü bir profil sergilemektedir.

Türk diplomasisi son yirmi yılda bölgesindeki ve uluslararası gelişmeler doğrultusunda yeni tecrübeler kazanmış ve yeni araçlar geliştirmiştir. Diğer uluslararası aktörlerin de kullandığı araçları kendine özgü yeni yaklaşımlarla uygulamış ve etkili sonuçlar almıştır. Bu araç, tecrübe ve birikimin kalıcı hale gelebilmesi için her düzeyde koordinasyon ve kurumsallaşma gerekmektedir. Bütün bu koordinasyon ve kurumsallaşmanın gerisinde güçlü bir siyasi irade ve liderlik olmazsa olmazdır.

 


Etiketler »  

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için "veri politikamızı" inceleyebilirsiniz. Daha fazlası