Kriter > Dış Politika |

Yeni Lübnan Kabinesini Bölgesel Güçler Üzerinden Okumak


Riyad’ın son zamanlarda Suriye-Lübnan ekseninde daha fazla görünür olması, beklenen bir durum olmakla beraber, Suud’un İran’ın kırılan nüfuzundan doğan boşluğu doldurma planlarında Türkiye’nin Ortadoğu’daki aktif rolünün bölgede hissedilir olmasının da etkisini dikkate almakta fayda var. Nitekim bugün Suriye’nin dönüşümünde Türkiye’nin varlığının hiç olmadığı kadar görünür olmasının Lübnan’daki dinamiklere yansıması kadar bölgesel dinamikleri de harekete geçirdiği aşikâr.

Yeni Lübnan Kabinesini Bölgesel Güçler Üzerinden Okumak
Türkiye'nin Beyrut Büyükelçisi Murat Lütem (sağda), Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn'a (solda) güven mektubunu sundu. (Türkiye'nin Beyrut Büyükelçiliği / AA, 20 Şubat 2025)

8 Şubat 2025’te beklenenden daha kısa sürede ilan edilen Lübnan kabinesi, gerek isim listesiyle gerekse de yeni döneme yapılan vurgularla öne çıkmayı başardı. Lübnanlıların 2021’de kurulan geçici hükümetten sonra büyük umutlar beslediği yeni kabine, iç siyasette olduğu kadar Filistin ve Suriye’deki gelişmeler bağlamında ve İsrail’in Lübnan’daki ihlalleri çerçevesinde küresel gündemde de dikkatlice takip edilmeye başlandı. Bu süreçte, kabinede yer alacak bakanların isimleri, siyasi bağlantıları ve mezhepsel bağlılıklarından doğan hassasiyet kadar uluslararası arenada kabul edilir olmalarına yönelik çabalar da dikkati çekti. Bu doğrultuda henüz yolun başında olan yeni hükümetin söylemleri ve uygulamalarına karşı bölgesel tepkiler de görünür olmaya başladı.

 

Yeni Hükümet ve İran-Suud Ekseni

Geçiş hükümetinin kurulması sürecinde hassasiyetle takip edilen konuların başında hiç şüphesiz Hizbullah’ın parlamentodaki ağırlığının azalıp azalmayacağı geliyordu. Bu noktada Başbakan Nevvaf Selam ile Meclis Başkanı Nebih Berri arasında başlayan uzlaşmazlığın maliye bakanlığı gibi kritik bir pozisyon üzerinde görünür olmaya başlaması, Hizbullah kanadının siyasi gücünü korumak istediğinin çıktılarından biri oldu. Buna karşılık Selam’ın 1701 kararlarının tam anlamıyla uygulanması yönünde yaptığı açıklamalar, Hizbullah’ın silahsızlandırılması için çaba sarf edeceğini gösterirken, süreci takip eden bölge ülkelerinin başında gelen İran için de yeni Lübnan’la farklı bir sayfa açması gerekliliği anlaşıldı.

Halihazırda İran’ın Lübnan üzerindeki nüfuzunun ve etkisinin azalmaya başladığı bir gerçek olsa da iki soru hâlâ cevabını arıyor: Öncelikle son bir yılda Şii Hilali’nin Lübnan ve Suriye parçasının kırılmasıyla birlikte İran’ın Lübnan üzerinde ne kadar bir nüfuz alanına sahip olmak istediğinin ve Hizbullah’ın buna ne kadar karşılık verebileceğinin anlaşılması gerekiyor. Nitekim yeni Lübnan hükümetinin İran’la olan ilişkilerinin seyrinde İsrail tehdidini göz önünde bulunduruyor olması ve Tahran’dan kalkan uçakların Beyrut’a inişinin engellenmesi gibi uygulamalara gitmesi, İran’ın Joseph Avn ve Nevvaa Selam’a karşı yüksek tondan mesajını iletmesine yol açtı. Halihazırda resmi kanallarda, İran’ın Lübnan hükümetiyle kurulacak olan ilişkilerinde bir netlik bulunmaması dikkat çekse de 23 Şubat’ta Hasan Nasrallah ve Haşim Safiyüddin’in cenaze töreni için Lübnan’a giden İran Meclis Başkanı Muhammed Bakır Kalibaf ile Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi’nin Joseph Avn’la görüşmeleri esnasında ortaya çıkan gerilim, İran’ın Lübnan hükümetiyle bir mücadele içine gireceğini gösteriyor. Bu bağlamda İranlı yetkililerin Lübnan cumhurbaşkanıyla görüşürken “direniş” vurgusunu öne çıkarmaları, vekil güçlerine dair politikalarını tümüyle bitirmedikleri anlamına geliyor. Ancak cumhurbaşkanının da Lübnan’ın “başkalarının savaşı” yüzünden yıkıldığını ifade etmesi, İran’a karşı net bir tavrın alınacağına işaret ediyor. Öte yandan İran, kendisiyle komplike bir ilişki içinde olan Nebih Berri’nin Lübnan’da Şii temsilciliğinde yeniden yükselişe geçmesini de dikkatle takip ediyor. Bu noktada Berri’nin hükümet ile İran arasında oynayacağı denge rolü, aynı zamanda Şii toplumu için siyasi temsiliyetinin hiç olmadığı kadar yükselmiş olması nedeniyle İran’ın önümüzdeki dönemde Lübnan politikasında Naim Kasım’dan daha çok Berri’yle olan ilişkisi üzerinden bir denklem kuracağı tahmin ediliyor.

Diğer taraftan İran’ın Şii toplumu üzerindeki etkisini eskisi kadar olmasa da sürdürmek istediği, Lübnan Şiilerine yönelik mesajlarına devam etmesi üzerinden anlaşılır hale gelmektedir. Her ne kadar Lübnanlı Şiilerde özellikle Nasrallah’ın ölümüyle birlikte İran’a karşı bir güvensizlik oluşmuşsa da Şii toplumu İran desteğine karşı çıkmak gibi bir yaklaşım sergilemekten kaçınmaktadır. Bu nedenledir ki İran uçaklarının Lübnan’a inişinin engellenmesi, Lübnanlıların kendi hükümetlerine karşı tavır almalarına yol açmış, Emel ve Hizbullah destekçileri sokağa inerek şiddet eylemleriyle tepkilerini göstermişlerdir. İran’ın Lübnan hükümetinin İsrail’in baskılarına boyun eğdiğini içeren söylemleri de İsrail savaşında en fazla zarar gören Şiiler tarafından destek bulmaktadır. Dolayısıyla Lübnan hükümetinin İran’a karşı sert çıkışlarında Şiileri göz ardı etmesi veya Şii toplumunu rahatlatacak başka alternatifler sunmaması, İran’ın Lübnan hükümeti karşısında Şiiler nezdinde elini güçlendirmektedir.

Lübnan kabinesi
Lübnan'da Nevvaf Selam'ın başbakanlığında yeni kurulan kabine, güven oylaması öncesi hükümet programını görüşmek üzere toplandı. Cumhurbaşkanı Joseph Avn (ortada) ve Meclis Başkanı Nebih Berri'nin katılımıyla, yeni hükümetin Başbakanı Nevvaf Selam ve bakanlar kurulu üyeleri bir araya geldi. (Lübnan Cumhurbaşkanlığı / Handout / AA, 11 Şubat 2025)

 

Lübnan için diplomatik olduğu kadar ekonomik ilişkilerin geliştirilmesi bakımından da kritik öneme sahip olan Suudi Arabistan ve Körfez ülkelerinin, yeni kabinenin oluşumundaki rolüne de dikkat çekmek gerekiyor. Cumhurbaşkanı Avn’ın Suud yönetiminden aldığı onay ve desteğin yanı sıra, son birkaç yıldır Lübnan Kuvvetleri lideri Samir Caca’nın da Suudi Arabistan’la olan yakın teması ve yeni kabinede Lübnan Kuvvetleri’nin ağırlığının hissedilmesi, Suud içinden Lübnan’a karşı pozitif mesajların gönderilmesine sebep oldu. Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Faysal bin Farhan’ın uzun bir aradan sonra Beyrut’a yaptığı ziyarette Lübnan’ın yeni kabinesine karşı duyduğu güveni dile getirmesi dikkat çekti. Bunun yanı sıra cumhurbaşkanının da ilk yurt dışı ziyaretini Suudi Arabistan’a yaparak İran’a karşı Suud faktörünü “kardeş Arap devletleriyle en iyi ilişkileri kurmak” üzerinden Arap kimliğine de vurgu yaparak öncelemiş olması, Tahran’ın etkisini kırmak için de önemli bir fırsat olarak görülüyor. Diğer taraftan 2005’ten bugüne ivme kazanan Samir Caca ve Suudi Arabistan ilişkileri de göz önünde bulundurulduğunda, ayrıca Hizbullah’ın Maruni müttefiki Özgür Yurtseverler Hareketi’nin kabinede yer almayışı dikkate alındığında Suudi Arabistan’ın Lübnan hükümetini onayladığı ve bu çerçevede Lübnan’daki nüfuzunu artırmaya başlayacağı anlaşılıyor.

Bu noktada Suudi Arabistan için Lübnan siyasetinde Saad Hariri’nin pozisyonuna dair de sorular gündeme gelmeye başladı. Nitekim kısa bir süre önce Hariri’nin siyasete döneceğine dair sinyal vermesi, Sünni toplumda heyecan uyandırmış olsa da Körfez’in desteği olmadan Lübnan’a dönecek olmasının somut bir faydasının olmayacağı biliniyor. Suudi Arabistan ise her ne kadar Hariri’yi tam anlamıyla onaylamamış olsa da Nevvaf Selam’ın 2026 seçimlerine kadar sağlayacağı istikrar çerçevesinde Hariri’ye karşı tutumunu belirlemeyi planlıyor. Buna paralel olarak Nevvaf Selam’a göre daha fazla nüfuzu olan Saad Hariri’nin siyasete dönmesi, destekçileri açısından çok önemli olsa da halihazırda Körfez’den gelecek her türlü ekonomik yardıma ihtiyaç duyan Sünniler için de Körfez’in tercihleri ön sırada geliyor. Dolayısıyla Saad Hariri’nin siyasete prestijli bir şekilde dönebilmesi için 2026’ya kadar destekçilerini arkasına alarak Suud’un güvenini yeniden kazanması gerekiyor.

Riyad’ın son zamanlarda Suriye-Lübnan ekseninde daha fazla görünür olması, beklenen bir durum olmakla beraber, Suud’un İran’ın kırılan nüfuzundan doğan boşluğu doldurma planlarında Türkiye’nin Ortadoğu’daki aktif rolünün bölgede hissedilir olmasının da etkisini dikkate almakta fayda var. Nitekim bugün Suriye’nin dönüşümünde Türkiye’nin varlığının hiç olmadığı kadar görünür olmasının Lübnan’daki dinamiklere yansıması kadar bölgesel dinamikleri de harekete geçirdiği aşikâr. Bu nedenle de Suriye Devlet Başkanı Ahmed el-Şara’nın ve Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn’ın bölge ziyaretlerine Suudi Arabistan’dan başlamaları, Riyad yönetimi ile Türkiye arasındaki ilişkilerin bölgede ortak rol oynamaları açısından da önemli görülüyor.

 

Türkiye Ne Düşünüyor?

Geçtiğimiz yaz Türkiye’nin İsrail’e karşı Hizbullah’la yakınlaşmasına dair çeşitli analizler ortaya atılırken Türk hükümetinin Lübnan’ın güvenliği için Hizbullah’tan ziyade güneydeki UNIFIL’e desteğini sürdürmeyi tercih ettiği açığa çıktı. Bu doğrultuda Ekim’de meclisten Güney Lübnan’da Türk askeri varlığının sürdürülmesi kararının çıkması, Lübnan’da yumuşak gücün korunmak istemesi gerçeğini de öne çıkardı. Diğer taraftan Suriye’deki gelişmelerin Lübnan siyasetine doğrudan yansıdığı göz önünde bulundurulduğunda özellikle güvenlik alanında Lübnan’da istikrarlı bir hükümetin varlığının yanı sıra, Hizbullah’ın ve İran’ın ülkedeki karar alıcılık noktasında rolünün azalması da Türkiye’nin Lübnan politikasında önem arz ediyor. Lübnanlı Şiilerin bölgede artan Sünni otoritede Türkiye’nin rolüne karşı Hristiyanlarla ittifak kuracağına dair ortaya atılan yorumlar ise Türkiye’nin bölgede mezhepsel kaygılardan öte daha stratejik yaklaşımlar benimsediği gerçeği nedeniyle atıl kalıyor.

Diğer taraftan Lübnan’daki yeni hükümetin Türkiye’nin Ortadoğu politikasını ve bölge ülkeleriyle ilişkilerini hassasiyetle takip etmeye başlayacağı da açıktır. Nitekim Lübnan, Körfez ülkelerinden gelecek destek kadar Türk hükümetinin bölgedeki stratejik varlığına da ihtiyaç duymaktadır. Bu anlamda Türkiye ile Suudi Arabistan arasında özellikle savunma sanayisi bağlamında güçlenmeye başlayan ilişkiler, ayrıca Türkiye-Mısır ilişkilerinin gelişmesi, Lübnan hükümetinin dış politikada daha meşru bir yere oturmayı hedeflemesi bağlamında özel bir önem oluşturmaktadır. Dolayısıyla gerek İsrail’e karşı istikrarlı bir duruş sergilemek isteyen gerekse de bölgesel rolünü yeniden tesis etmeyi hedefleyen Lübnan için dikkatli hamlelerle ilerlemesi ve bu süreçte bölge ülkeleriyle ilişkilerinde dengeyi sağlaması gerekmektedir.

 


Etiketler »  

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için "veri politikamızı" inceleyebilirsiniz. Daha fazlası