Kriter > Dış Politika |

Yeni Yüzyılın Soğuk Savaşı: ABD-Çin Arasındaki Yapay Zekâ Temelli Teknopolitik Rekabet


Geçtiğimiz yüzyılda nükleer silahlar ve uzay yarışı nasıl süper güçler arasındaki rekabeti şekillendirdi ise bugün de yapay zekâ ve ilişkili teknolojiler benzer bir rol oynuyor. Yapay zekânın; ekonomik büyüme, askeri üstünlük ve toplumsal dönüşüm üzerindeki potansiyel etkileri, bu alandaki liderliğin küresel hegemonya için kritik olduğunu gösteriyor.

Yeni Yüzyılın Soğuk Savaşı ABD-Çin Arasındaki Yapay Zek Temelli Teknopolitik

21. yüzyılın ilk çeyreği, insanlık tarihinin en hızlı teknolojik dönüşümlerinden birine sahne olmaktadır. Bu dönüşümün merkezinde yer alan yapay zekâ teknolojileri, sadece günlük yaşamlarımızı değil, aynı zamanda uluslararası ilişkilerin doğasını da derinden etkilemektedir. Özellikle dünyanın iki süper gücü olarak kabul edilen Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ve Çin Halk Cumhuriyeti arasında giderek kızışan rekabet, yeni bir Soğuk Savaş döneminin habercisi olarak yorumlanmaktadır. Geçtiğimiz yüzyılda nükleer silahlar ve uzay yarışı nasıl süper güçler arasındaki rekabeti şekillendirdi ise bugün de yapay zekâ ve ilişkili teknolojiler benzer bir rol oynamaktadır. Yapay zekânın ekonomik büyüme, askeri üstünlük ve toplumsal dönüşüm üzerindeki potansiyel etkileri, bu alandaki liderliğin küresel hegemonya için kritik olduğunu göstermektedir. Forbes'un raporuna göre, küresel yapay zekâ pazar büyüklüğünün, 2023'ten 2030'a kadar yüzde 37,3'lük bir bileşik yıllık büyüme oranı ile genişleyerek 1.811,8 milyar dolara ulaşması öngörülüyor. Bu ekonomik potansiyel, ülkeleri yapay zekâ alanında öncü olmaya itiyor. Yapay zekânın; üretkenliği artırma, yeni iş modelleri oluşturma ve inovasyonu hızlandırma potansiyeli muazzamdır. Sadece üretken yapay zekânın, küresel ekonomiye trilyonlarca dolar değer katabileceği tahmin ediliyor. McKinsey'in araştırmasına göre, 63 kullanım alanında yıllık 2,6 ila 4,4 trilyon dolara eşdeğer bir katkı sağlanabileceği, bunun tüm yapay zekâ etkisini yüzde 15 ila yüzde 40 oranında artıracağı ve bu kullanım alanlarının ötesinde mevcut yazılımlara entegre edilmesi durumunda tahmini etkinin kabaca ikiye katlanabileceği belirtiliyor. Bu büyük ekonomik etki, yapay zekâyı ulusal rekabet gücünün temel bir bileşeni haline getiriyor. Öte yandan, yapay zekânın askeri uygulamaları, ulusal güvenlik stratejilerini kökten değiştiriyor. Otonom silah sistemleri, istihbarat analizi ve siber savunma gibi alanlarda yapay zekânın kullanımı, askeri üstünlüğün yeni belirleyicisi olarak görülüyor.

 

ABD ve Çin'in Yapay Zekâda Rekabet Alanları ve Çatışma Noktaları

Amerika Birleşik Devletleri, yapay zekâ alanındaki iddiasını korumak ve geliştirmek için kapsamlı bir strateji izliyor. 2019’da başlatılan Ulusal Yapay Zekâ Girişimi, bu stratejinin temel taşını oluşturuyor. Bu girişim, yapay zekâ araştırma ve geliştirme faaliyetlerine federal fon sağlanması, yapay zekâ eğitimi ve iş gücü geliştirme programları ve yapay zekâ standartlarının belirlenmesi gibi geniş bir yelpazede hedefler içeriyor. ABD'nin yaklaşımı, özel sektör inovasyonunu teşvik etmek ve kamu-özel sektör iş birliğini güçlendirmek üzerine kurulu. Silikon Vadisindeki teknoloji devleri, savunma sanayi şirketleri ve üniversiteler arasındaki sinerji, ABD'nin yapay zekâ ekosisteminin temelini oluşturuyor.

ABD ayrıca, uluslararası alanda yapay zekâ liderliğini pekiştirmek için müttefikleriyle iş birliğine de önem veriyor. Örneğin, QUAD ittifakı (ABD, Japonya, Avustralya ve Hindistan) kapsamında yapay zekâda AR-GE iş birliği yapıldığını biliyoruz. Hatta, ittifakın üst düzey diplomatları, Çin ile artan gerilim ortamında, geçtiğimiz günlerde Tokyo'da bir araya gelip siber güvenliğin güçlendirilmesi konusunu ele alarak bölgedeki istikrarsızlığa karşı birlik ve iş birliğinin önemini tekrar vurguladılar. Ek olarak, ABD ile Avrupa Birliği'nin (AB) yapay zekâ modellerini değerlendirmek için ortak araçlar geliştirme konusunda iş birliği yaptıklarını ve bunu Belçika'nın Leuven kentinde yakın zamanda gerçekleşen altıncı AB-ABD Ticaret ve Teknoloji Konseyi toplantısında duyurduklarını da biliyoruz. Bu uluslararası iş birlikleri, yapay zekâ alanındaki normları ve standartları belirlemede ABD'nin etkili olmasını sağlıyor. Aynı zamanda, bu stratejik ortaklıklar, Çin'in yapay zekâ alanındaki ilerlemesine karşı bir denge oluşturma amacı taşıyor. ABD'nin yapay zekâ stratejisi; teknolojik üstünlüğü koruma, ekonomik rekabet gücünü artırma ve jeopolitik iddiasını sürdürme hedeflerini birleştiren çok boyutlu bir yaklaşımı yansıtıyor.

Çin, yapay zekâ alanında küresel lider olma hedefini açıkça ortaya koyuyor. Bu hedef doğrultusunda, 2017’de açıklanan "Yeni Nesil Yapay Zekâ Geliştirme Planı", 2030’a kadar Çin'i dünyanın önde gelen yapay zekâ inovasyon merkezi haline getirmeyi amaçlıyor. Çin, 2030’a kadar yapay zekâ alanında küresel bir lider olmak için kapsamlı ve iddialı bir stratejiye sahip. Bunun yanında, yapay zekâyı önceliklendiren 14. Beş Yıllık Planı (2021-2025) bulunuyor. Çin hükümeti, yerli firmaların rekabet gücünü artırmak amacıyla yapay zekâyı sağlık hizmetleri, üretim ve akıllı şehirler gibi çeşitli sektörlere entegre etmeyi amaçlayan "YZ Artı" (AI Plus) programı gibi girişimler de başlattı.

Biyonik Robot, Çin Şangay
Çin'in Şangay kentinde Dünya Yapay Zeka Konferansı ve Küresel Yapay Zeka Yönetişimi Üst Düzey Toplantısı düzenlendi. Konferansta biyonik robot sergilendi. (John Ricky / AA, 7 Temmuz 2024)

 

Çin, Küresel Yapay Zekâ Gücü Olma Konusunda Kararlı

Çin'in yapay zekâ stratejisinin temel direği, araştırma ve yeteneğe yapılan yatırımdır. Ülke, Çinli bilim insanlarının hakemli dergilerde yoğun bir şekilde yayın yapmasıyla yapay zekâ araştırma çıktı ve etkilerinde hızlı bir büyüme gördü. Çin aynı zamanda yetenek işe alım programları, ortak araştırma projeleri ve satın almalar dâhil olmak üzere çeşitli yollarla yabancı yeteneği ve aynı zamanda fikri mülkiyeti edinmek için aktif olarak çalışıyor. Ek olarak hükümet, güçlü bir yerli yetenek havuzu oluşturma gayesiyle ilkokullardan üniversitelere kadar tüm seviyelerde yapay zekâ eğitimini yaygınlaştırıyor. Düzenleyici cephede ise Çin yapay zekâ gelişimini ve yaygınlaşmasını yönetmek için kapsamlı bir çerçeve geliştirmek üzere aktif olarak çalışıyor. Böylece temel yapay zekâ teknolojileri, akıllı ürünler ve hizmetler ile endüstri uygulamaları için ulusal standartlar yayınlamayı planlıyor. 2026’ya kadar sektörün yüksek kaliteli gelişimine rehberlik etmek için 50'den fazla ulusal ve endüstriyel yapay zekâ standardı oluşturmak da hedefleri arasında. Hükümet ayrıca, algoritmik ön yargı, gizlilik ve güvenlik gibi konuların düzenlenmesi için yasal bir temel sağlaması beklenen özel bir yapay zekâ yasası üzerinde çalışıyor.

Şunu görmek gerekir ki, Çin'in yapay zekâ yönetişim yaklaşımı, zaman içinde evrim geçirdi. Başlangıçta odak noktası, endüstriyel düzenlemeleri teşvik etmek ve pazar fırsatlarını yakalamaktı. Çin'in siber güvenlik rejimi sağlamlaştıkça, vurgu, endüstri katılımını teşvik etmek ve gelecekteki kurallar için temel oluşturmak üzere ulusal standartlar yayınlamaya kaydı. Son yıllarda, Çinli düzenleyiciler, Temmuz 2023'te yayınlanan "Üretken Yapay Zekâ Hizmetlerinin Yönetimi için Geçici Önlemler" gibi belirli endüstrileri ve teknolojileri hedef alan somut kurallar çıkardı. Ancak, Çin'in bu yaklaşımı bazı zorluklarla karşılaştı. Özellikle üretken yapay zekâ alanındaki sıkı düzenleyici kontroller, Çin'in bu ekosistemdeki rekabet gücünü engellediği gerekçesiyle eleştirildi. Buna yanıt olarak Çin, yapay zekâ gelişimi için daha fazla destek ve daha rahat bir ortam ihtiyacını vurgulayan son açıklamalarıyla politik tutumunu gevşetme sinyalleri verdi.

Genel olarak, Çin'in yapay zekâ stratejisi, bu alandaki iddialı hedeflerini desteklemek için araştırmaya yatırım, yetenek kazanımı ve düzenleyici gelişimi birleştiren bütüncül bir hükümet yaklaşımıyla karakterize ediliyor. Strateji bazı zorluklarla karşılaşsa da Çin; veri, hesaplama gücü ve hükümet desteğindeki benzersiz güçlerini kullanarak küresel bir yapay zekâ gücü olma konusundaki kararlılığını sürdürüyor.

ABD ve Çin arasındaki yapay zekâ rekabeti, günümüzde birçok kritik teknoloji alanında yoğunlaşarak daha da derinleşiyor. Bu rekabetin en belirgin cephesi, çip üretimi ve yarı iletken teknolojileri. ABD'nin, Çin'e yönelik çip ihracatı kısıtlamaları ve Çin'in yerli çip üretim kapasitesini artırma çabaları, bu alandaki gerginliği büyütüyor. Küresel yarı iletken rekabeti, özellikle Çin'in 47,5 milyar dolarlık yarı iletken fonu ile daha da kızışacak gibi görünüyor. Bu fon, Çin'in “Made in China 2025” programı çerçevesinde yerli yarı iletken üreticilerini desteklemek ve teknolojik bağımsızlığı artırmak amacıyla önemli bir adım olarak değerlendiriliyor. ABD, 9 Ağustos 2022'de ABD Başkanı Joe Biden tarafından imzalanarak yürürlüğe giren CHIPS ve Bilim Yasası kapsamında, yarı iletken üreticilerine 39 milyar dolar hibe ve 75 milyar dolar kredi ve garanti sağladı. Bu durum, küresel yarı iletken üstünlüğü için bir mücadele ortamı meydana getiriyor.

Çin'in yarı iletken sektöründeki büyümesi, özellikle elektrikli araçlar ve temiz enerji gibi stratejik alanlarda yoğunlaşmış durumda. U.S. Commerce Secretary Gina Raimondo, Çin'in 2027’ye kadar legacy chip (eski nesil çip) pazarında yüzde 60 pay almasının beklendiğini belirtti. Bu durum, Çin faktörünün tüm dünya tarafından ne kadar önemsenmesi gerektiğini gözler önüne seriyor. Bu tip çiplerin günlük ürünlerde yaygın olarak kullanılan, nispeten daha basit çipler olması bunu değiştirmiyor. Çin, çip üretimi alanında güçlü bir üretim kapasitesine sahip. Çin bu rüzgârı arkasına alarak 2030’a kadar yapay zekâda dünya lideri olmayı hedefliyor ve bu doğrultuda Baidu, Alibaba ve Tencent gibi teknoloji devleri de önemli projeler geliştiriyor. Örneğin, Çin'in yeni video üretme yapay zekâ aracı Kling, içerik üretiminde devrim potansiyeline sahip.

Diğer yandan, ABD de yapay zekâ alanındaki inovasyonları özel sektör üzerinden destekliyor. Ciro bakımından her biri ayrı bir devlet büyüklüğünde olan Google, Nvidia, Meta, Apple, Microsoft ve Amazon gibi dev şirketler, yapay zekâ uygulamaları ve araştırmalarında öncülük ediyor. Ayrıca, ABD'nin yeni kurduğu Yapay Zekâ Güvenlik Merkezi, ulusal güvenlik ve savunma stratejilerini şekillendirmede önemli bir rol oynamayı amaçlıyor.

5G ve gelecek nesil iletişim teknolojileri de bir diğer önemli çatışma noktası. Huawei'nin küresel 5G altyapısındaki rolü, ABD ve müttefiklerinin güvenlik endişeleri nedeniyle tartışmalara yol açıyor. Quantum bilişim ve ileri malzeme bilimi gibi gelecek vaat eden alanlarda da iki ülke arasında kıyasıya bir rekabet yaşanıyor.

Büyük veri ve algoritmik yönetişim, rekabetin bir diğer boyutunu oluşturuyor. Çin'in geniş nüfusu ve veri toplama konusundaki avantajları, yapay zekâ algoritmalarının geliştirilmesinde önemli bir üstünlük sağlıyor. Ancak bu durum, veri gizliliği ve insan hakları konularında etik tartışmaları da beraberinde getiriyor. ABD ve Çin'in yapay zekâ teknolojilerini; sosyal kontrol, ekonomik planlama ve ulusal güvenlik alanlarında farklı şekillerde kullanmaları, küresel yapay zekâ yönetişimi konusunda derin görüş ayrılıklarına yol açıyor. Bu rekabet alanları ve çatışma noktaları, sadece teknolojik üstünlük mücadelesini değil, aynı zamanda farklı toplum modelleri ve değer sistemleri arasındaki çatışmayı da yansıtıyor elbette.

Bu kıyasıya rekabet, ister istemez uluslararası norm ve standartların belirlenmesi sürecini de etkiliyor. ABD ve müttefikleri, sözde demokratik değerlere ve insan haklarına saygılı bir yapay zekâ gelişimi için çaba gösterirken, Çin kendi yapay zekâ yönetişim modelini yaygınlaştırmaya çalışıyor. Bu durum, Birleşmiş Milletler gibi uluslararası kuruluşlarda yapay zekâ etiği ve yönetişimi konularında zorlu tartışmalara da yol açıyor. Üçüncü ülkeler, bu iki model arasında denge kurmaya çalışırken, kendi ulusal çıkarlarını ve değerlerini koruma mücadelesi veriyor. Sonuç olarak, ABD-Çin yapay zekâ rekabeti, sadece teknolojik bir yarış değil, aynı zamanda küresel düzenin geleceğini şekillendiren jeopolitik bir mücadele haline geldi. 

 

Sonuç ve Değerlendirme

Türkiye'nin ABD-Çin yapay zekâ rekabeti karşısındaki pozisyonu, ülkenin gelecekteki teknolojik ve jeopolitik konumunu belirleyecek kritik faktörlerden biri olacaktır. Bu rekabeti fırsata çevirmek için Türkiye'nin, kendi yapay zekâ araştırma ve geliştirme kapasitesini artırması, nitelikli iş gücü yetiştirmesi ve uluslararası iş birliklerini stratejik bir şekilde yönetmesi gerekmektedir. Aynı zamanda, veri güvenliği, etik yapay zekâ kullanımı ve teknolojik egemenlik gibi konularda proaktif politikalar geliştirmesi, Türkiye'nin bu yeni teknolojik düzende güçlü bir pozisyon elde etmesini sağlayabilir. Türkiye'nin bu süreçteki başarısı, sadece kendi ulusal çıkarları açısından değil, aynı zamanda küresel teknoloji dengeleri açısından da önem taşımaktadır. Şunu net bir şekilde biliyoruz ki; artan teknolojik birikimimiz, sürekli gelişen insan kaynağımız, yatırımlarımız, içerideki ve dışarıdaki başarılarımızla geleceğin dünyasında önemli bir denge unsuru olacağız.

 


Etiketler »  

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için "veri politikamızı" inceleyebilirsiniz. Daha fazlası