Kriter > Dış Politika |

Ankara-NATO İlişkilerinde “Yeni Formül İhtiyacı”


25 Mayıs’ta Brüksel’de yapılan NATO zirvesi belki örgütün yeni binası ve bazı anıtların açılışının yapılması için gerçekleştirilen sembolik bir toplantıydı. Ancak en büyük ortak ABD’nin İttifak’ı “miadı dolmuş” olarak nitelendiren yeni başkanı Donald Trump’ın diğer üye ülkelerin devlet ve hükümet başkanlarıyla bir araya geldiği ilk zirve olması açısından önemliydi.

Ankara-NATO İlişkilerinde Yeni Formül İhtiyacı

25 Mayıs’ta Brüksel’de yapılan NATO zirvesi belki örgütün yeni binası ve bazı anıtların açılışının yapılması için gerçekleştirilen sembolik bir toplantıydı. Ancak en büyük ortak ABD’nin İttifak’ı “miadı dolmuş” olarak nitelendiren yeni başkanı Donald Trump’ın diğer üye ülkelerin devlet ve hükümet başkanlarıyla bir araya geldiği ilk zirve olması açısından önemliydi. Bütün üye ülkelerin liderleri bir araya geldiği için söz konusu açılışların ötesinde anlam ifade eden konular da konuşuldu.

Askeri Harcamaların Artırılması ABD’li Silah Şirketlerine Yarayacak

Trump’ın başkan seçilmesiyle yaşadıkları şoku henüz üzerlerinden atamayan Avrupalı liderler bu zirve sırasında ABD başkanının yeni taleplerle kendilerini sıkıştırmasından endişe ediyorlardı. Özellikle Rusya’nın saldırgan politikalarıyla öne çıktığı bir dönemde ABD ile kurdukları güvenlik ortaklığının zarar görmesini istemiyorlar ancak bu ortaklığın kendilerine yüklediği yükü taşımaktan da kaçınıyorlardı. Ülkesinin askeri harcamaları Gayrisafi Yurt İçi Hasılası’nın (GSYH) yüzde 3,3’üne ulaşan ABD Başkanı Trump, NATO’nun Avrupalı üyelerinin askeri harcamalarını yüzde 2’nin üzerine çekmesini istiyor ve bu konuda eksiği olan ülkelerin İttifak’a borçlu olduklarını ileri sürüyor. Almanya gibi askeri harcamaları GSYH’sinin ancak yüzde 1,2’si kadar olan ülkeler için bu talep çok ciddi bir baş ağrısı anlamına geliyor. ABD’nin bu talebini karşılamak için Almanya’nın askeri harcamalarını 70 milyar dolara çıkarması yetmeyeceği gibi, geçmişteki eksik harcamaları için Berlin’in çok daha fazla kaynak ayırması gerekecektir. İspanya, Hollanda ve İtalya gibi Avrupalı NATO ülkelerinin de Almanya’ya benzer şekilde askeri harcamalarının düşük olması ABD’den gelen baskıyı benzer şekilde hissetmelerine yol açmıştır.

ABD’nin askeri harcamalarını da tekrar yüzde 4’ün üzerine taşımayı planlayan Trump yönetiminin Avrupalı NATO üyelerine yönelik bu baskısı, artık Washington’ın Avrupa’nın güvenliğini sağlama konusunda isteksiz olduğunu ve Avrupa ülkelerinin kendi güvenlikleri konusunda daha fazla bütçe ayırmaları gerektiğini gösteriyor. Bu artırılacak savunma bütçelerinden Amerikan silah şirketlerinin önemli paylar alacağı düşünülürse Trump’ın bu konuda neden bu kadar ısrarcı olduğu anlaşılır. Suudi Arabistan ve diğer Körfez ülkeleriyle yüz milyar dolarları aşan silah satış anlaşmaları yaptığı Ortadoğu gezisinin hemen ardından uğradığı Avrupa’dan eli boş dönmek istemeyen Trump, kıta ülkelerinin de en az petrol zengini Arap ülkeleri kadar finansal imkanlarının geniş olduğunu gayet iyi biliyor. Bu konuda en fazla gözüne kestirdiği ülkenin, geçen yıl 295 milyar dolar dış ticaret fazlası veren Almanya olması ise hiç şaşırtıcı değil. ABD’nin 734 milyar dolar ticaret açığı verdiği bir dönemde Almanya’nın dünyanın “ticaret fazlası şampiyonu” olması “iş adamı Trump” için kabul edilemeyecek bir durum. Daha önce Berlin’i saldırgan bir ticaret politikası izlemekle suçlayan Trump, Almanya’nın aşırı ticaret fazlasını ABD’nin aşırı ticaret açığının nedenlerinden biri olarak görüyor. Almanya’nın askeri harcamalarını ve Amerikan şirketlerinden alacağı silahların miktarını artırması bu konuda dengeleyici bir rol oynayacaktır.

Askeri harcamalarını GSYH’sinin yüzde 4,9’una kadar artıran Rusya’nın son yıllarda izlediği saldırgan politika karşısında ABD’nin güvenlik şemsiyesine daha fazla ihtiyaç duyan Avrupa ülkeleri için, Trump’ın NATO hakkındaki negatif görüşleri ve Trump-Putin ilişkisine yönelik spekülasyonlar ne kadar rahatsız edici olsa da ABD’den gelen bu baskılara boyun eğecekleri ve askeri harcamalarını artırma yoluna gidecekleri söylenebilir.

NATO zirvesinin önemli konularından biri de terörizme karşı iş birliği meselesi olmuştur. Ortadoğu ziyareti sırasında Riyad’da hitap ettiği İslam ülkeleri liderlerini terörizme karşı mücadelede iş birliğine çağırırken bölgenin en tehlikeli terör örgütlerinden biri olan PKK’ya Suriye’deki uzantısı olan YPG üzerinden destek veren ABD Başkanı Trump, Brüksel’de de NATO müttefiklerine terörün önlenmesi konusunda ortak hareket etme çağrısı yapmıştır. Zirvenin, İngiltere’nin Manchester kentindeki terör saldırısının gölgesinde gerçekleştirilmesi de NATO çatısı altında terörizme karşı iş birliği vurgusunun öne çıkmasına yol açmıştır. Teröre karşı ortak mücadele, zaten Soğuk Savaş sonrasında NATO’nun varlığının devam etmesinin temel gerekçelerinden birisi olmuştur. Ancak NATO ülkelerinin birçoğu için çok ciddi bir tehdit haline gelen terörizme karşı iş birliği konusunda İttifak üyelerinin dayanışma içerisinde olduğunu söylemek mümkün değildir.

Türkiye NATO’ya Güvenmiyor

Bu konuda en fazla şikayeti olan ülkenin ise Türkiye olduğu açıktır. PKK, FETÖ ve DEAŞ gibi terör örgütlerinin eşzamanlı saldırılarına maruz kalan Türkiye’nin, bu örgütlere karşı mücadelesinde NATO müttefiklerinden beklediği desteği almak bir yana, bazı İttifak üyelerinin bu terör örgütlerine destek anlamına gelen politikalar izledikleri görülüyor. ABD’ye karşı 11 Eylül terör saldırıları gerçekleştiğinde beşinci maddedeki yardım yükümlülüğünü işletme kararı alan NATO’nun, bu derece büyük terörist saldırı altında kalan Türkiye’ye yardım etme konusunda hiçbir çaba göstermediği görülüyor. Türkiye’yi hedef alan saldırıların faili olan PKK ve FETÖ’nün ABD ve bazı Avrupalı İttifak üyeleri tarafından korunması veya ülkelerindeki faaliyetlerine izin verilmesi Ankara’nın NATO algısında ciddi bozulmalara yol açmıştır.

Terör örgütü olarak tanınmasına rağmen PKK’nın Avrupa’da serbestçe kendisine militan ve finans kaynağı bulması, onun Suriye kolu olan PYD-YPG’ye Washington yönetimi tarafından açıkça silah desteğinde bulunulması, Almanya gibi NATO üyelerinin FETÖ’nün 15 Temmuz darbe girişimi ile bağını reddedip terör örgütü olarak tanımaya yanaşmaması ve mensuplarına ülkesinde sığınma hakkı vermesi Türkiye’nin İttifak’a olan güvenini iyice sarsmıştır. Ayrıca Suriye krizi nedeniyle 2015 sonunda Rusya ile yaşadığı kriz sırasında ağır bir şekilde Moskova’nın baskısına maruz kaldığı dönemde NATO’nun dayanışmasından mahrum kalması da Ankara’nın İttifak’a karşı güveninin azalmasında önemli rol oynamıştır. Bunların yanında Türkiye’nin gerek terörle mücadele gerekse Ortadoğu bölgesindeki tehdit algıları çerçevesinde ihtiyaç duyduğu silahları NATO müttefiklerinden satın alma konusunda yaşadığı sorunlar da Ankara ile Brüksel arasında yaşanan güven krizlerinin bir parçasını oluşturmuştur. Son olarak 15 Temmuz darbe girişimi sırasında destek beklediği Batılı müttefiklerinin Ankara’ya sırtını dönmesi ve hatta o kritik dönemlerde darbecilere yönelik tedbirleri nedeniyle Türkiye’nin NATO üyeliğinden çıkarılabileceğine dair açıklamalar yapılması büyük rahatsızlığa yol açmış ve ülkedeki geniş kesimlerde darbenin arkasında NATO müttefiklerinden bazıları olduğuna dair bir algı oluşmasına neden olmuştur.

Batılı müttefikleriyle yaşadığı bu güven problemleri sonrasında Ankara’nın yüzünü Moskova’ya çevirmesi ve darbe girişimi sırasında açık desteğini gördüğü Rusya ile ilişkilerini normalleştirip sonrasında da S-400 füzeleri örneğinde olduğu gibi askeri iş birli- ğine yönelmesi NATO için büyük bir probleme dönüşmüştür. NATO 65 yıllık üyesini Rusya’ya kaybetme yolunda her türlü hatayı yaparken, Avrupalı bazı üyelerinin Türkiye’de yapılan 16 Nisan referandumu sırasında “hayır” kampanyasına destek verecek kadar Türkiye’nin içişlerine karışması ile Ankara’nın tahammül sınırları iyice zorlanmıştır.

Brüksel’deki zirvede DEAŞ’a karşı mücadeleye NATO’nun da katılması kararlaştırılmışken, bu İttifak üyelerinden biri olan Almanya’nın DEAŞ’a karşı mücadele çerçevesinde İncirlik’e konuşlandırdığı askeri birliğini buradan çekmekten bahsetmesi ve bir başka üyesi olan Türkiye’nin bundan rahatsız olmayacağını gösteren bir tutum içerisinde olması İttifak içerisindeki sorunların ne kadar büyüdüğünün açık göstergesidir. NATO’nun Avrupalı üyeleri ve ABD’nin, 65 yıllık müttefikleri olan Türkiye’ye karşı özellikle son yıllarda müttefiklikle bağdaşmayacak politikalar izlediklerini görmeleri ve başta PKK ve FETÖ olmak üzere terör örgütlerine karşı mücadelesinde Ankara’ya destek olmaya yönelmeleri bu sorunların en azından bir kısmını çözmek için doğru bir başlangıç olacaktır.


Etiketler »  

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için "veri politikamızı" inceleyebilirsiniz. Daha fazlası