Türk dünyasında, Büyük Türkistan (Orta Asya) coğrafyasındaki Türk devletlerinin bağımsızlıklarının henüz 30. yılını kutladığımız bugünlerde, bu kadar kısa bir sürede, bir kısmını dünyada değişen jeopolitik konjonktürün de dayatmasıyla, tahmin edemeyeceğimiz baş döndürücü gelişmeler oluyor. Türk Akademisi ve TÜRKSOY gibi çok önemli bilim, kültür ve sanat kuruluşlarının yanı sıra Türk Konseyi’nin (Keneşi) geçen yıl bir şemsiye örgüt olarak Türk Devletleri Teşkilatı adıyla yeniden yapılandırılması, Türk dünyasının birliği açısından büyük önem taşıyor. Dikkati çeken diğer bir husus, geçen yılki zirvede imzalanan “Türk Devletleri Teşkilatı 2040 Vizyon Belgesi”. Eğitimden ekonomiye, turizmden enerjiye pek çok alanda 2040’a değin yapılması gerekenlerin madde madde sıralandığı bu stratejik belgede eğitim, kültür ve sanat başlıkları önemli bir yer tutuyor. Bir zamanlar hayal gibi görülen, İsmail Gaspıralı’nın bundan yüz yıl önce ifade ettiği “dilde, fikirde, işte birlik” mottosu bugünlerde ete kemiğe bürünüyor. Belgeye göz attığımızda eğitim ve kültür babında şu noktalara işaret ediliyor…
2040 yol haritası niteliğindeki bu vizyon belgesinde üye ve gözlemci devletlerin ulusal kültür, eğitim ve gençlik politikalarının daha fazla uyumlaştırılmasının sağlanması, daha iyi iletişim sağlamak için alfabe ve terminolojide birliğin sağlanması adına kapasite oluşturulması, Türk Devletleri Teşkilatı bölgesinin, akademik ve bilimsel araştırma, öğrenme ve yenilik merkezi haline getirilmesi, bilimsel ve teknolojik iş birliğinin geliştirilmesine yönelik ortak araştırma ve projeleri desteklemek için bir finansman mekanizması oluşturulması, Türk dünyasında birlik, beraberlik ve dayanışma bilincine sahip bir nesil yetiştirmek amacıyla gençlik hareketliliği, değişimi ve eğitimi konularında ortak projelerle gençlik iş birliğini, kapsamlı bölge içi iş birliğinin vazgeçilmez bir unsuru haline getirilmesi gibi maddeler bulunuyor.
Eğitimde Türk Birliği
En kapsamlı maddelerin eğitim alanında olduğu bu stratejik belgede; üye devletler arasında yüksek öğretim alanında daha iyi iş birliği için müfredat ve kredi sistemini uyumlu hale getirme ve diplomaların ve akademik niteliklerin tanınmasında iş birliği teşvik etme, yenilikçi öğrenme yöntemlerinden, eleştirel düşünceden ve teknolojinin pratik kullanımından faydalanarak üye devletlerdeki eğitim sistemlerinin uluslararası standartları uyarınca daha da geliştirilmesinde katkı sağlama, ortak Türk tarihi, kültürü, dili, edebiyatı ve coğrafyası ile ilgili bilimsel ve analitik araştırmaları yoğunlaştırma ve okul müfredatlarında bu konulara ilişkin olarak yer alan seçmeli dersleri destekleme, Orhun Süreci Değişim Programı aracılığıyla Türk Yükseköğretim Alanı’nı tamamıyla işlevsel hale getirme ve Türk Üniversiteleri Birliği'ni (TÜRKÜNİB) öncü iş birliği mekanizması haline getirme, ortak politikalar ve araçlar vasıtasıyla öğrencilerin, araştırmacıların ve akademisyenlerin hareketliliğini artırma, ortak Türk tarihi, coğrafyası, edebiyatı, değerleri, kültürü ve gelenekleri üzerine özgün ve modern tekniklerle eğitici videolar hazırlama, akademisyenler, araştırmacılar ve öğrenciler için ulaşılabilir bilimsel yayın verileri geliştirme ve üye devletlerin bilimsel dergileri için ortak bir uluslararası dizin oluşturma, girişimcilik ve mesleki eğitim konularında en iyi uygulamaları paylaşma ve bu doğrultuda bilgi ve becerilerin artırılmasına yönelik ortak projelerin gerçekleştirilmesine yönelik fırsatları araştırma, ortak temel, pratik, yenilikçi ve başlangıç projelerinin hayata geçirilmesini destekleme, ortak yenilikçi ekosistem geliştirme, üye devletler arasında teknoloji transferini destekleme ve bilimsel sonuçların ticarileştirilmesini teşvik etme, uluslararası belgelere uygun olarak etkin fikri mülkiyetin korumasını ortaklaşa teşvik etme, ortak çevrimiçi açık erişimli bir Türk dünyası ansiklopedisi oluşturma, düşünce kuruluşları arasında iş birliğini hızlandırma ve “Türk Dünyası Düşünce Kuruluşları Ağı” kurma gibi son derece somut ve gerçekleştirilmesi mümkün maddeler yer alıyor.
Türk akademisinin hazırladığı Ortak Türk Tarihi Ders Kitabı, Türk Üniversiteler Birliği’nin (TÜRKÜNİB) Orhun Değişim Programı, Ahmet Yesevi Üniversitesi’nin Anadolu Üniversitesi ile iş birliği ile hazırladığı ders kitaplarının bölgedeki Türk dillerine tercümesi projesi, Manas ve Ahmet Yesevi Üniversitesi gibi ortak üniversiteler, Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı’nın (YTB) kardeş bölge ülkelerine tahsis ettiği burslar, Yunus Emre Enstitüsü ve TİKA’nın faaliyetleri, Türk Devletler Teşkilatı’nın gençlik projeleri belgenin içerdiği pek çok madde halihazırda gerçekleşiyor.
Türk Cumhuriyetlerinin bağımsızlıklarından bu yana yapılan projelere bir göz atacak olursak; 1992’de bağımsızlıktan sonra yapılan ilk iki somut proje “Büyük Öğrenci Projesi” ve Ahmet Yesevi Uluslararası Türk-Kazak Üniversitesi’nin kuruluşudur. Türkiye yeni bağımsız olan Azerbaycan, Kazakistan, Özbekistan, Türkmenistan ve Kırgızistan’a 1992’de 10 bin kişilik burs kontenjanı ayırmış ve günümüzde Türkiye’den mezun olan kardeş ülkelerin öğrencilerinin sayısı yüz binlere ulaşmıştır. Proje 2012’den itibaren Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı tarafından verilen lisans ve lisansüstü düzeyde devam ettirilmektedir. Bu burslara bölge gençlerinin ilgisi oldukça yüksek olup bu bölgeye tahsis edilen burs kontenjanlarının artırılması faydalı olacaktır.
Diğer önemli bir somut proje ise Ahmet Yesevi Uluslararası Türk-Kazak Üniversitesi’dir. Kazakistan’ın bağımsızlığının hemen ardından, Türkiye ve Kazakistan tarafından Türk dünyası üniversitesi olarak “Büyük Bozkır”ın kalbinde Türkistan’da Ahmet Yesevi’nin çölde bir vaha gibi, yaklaşık bin yıl önce, kurmuş olduğu öğretiyi 21. asra taşımak için teşekkül edilen üniversite, Ahmed Yesevi öğretisini Türk dillerinde tüm Türk alemi ve dünyada ihya etmek için bina edildi. Ama aynı zamanda Türk dünyası gençlerini Türk birliği ideali doğrultusunda çağdaş dünya ile rekabet edebilecek donanıma sahip bireyler olarak yetiştirmeyi amaçlıyordu.
1992’de çok zor şartlar altında Türkiye’nin kayıtsız şartsız desteğiyle kurulan üniversite, Ahmet Yesevi’den yaklaşık bin yıl sonra Büyük Bozkır’da onun yaktığı ilim meşalesini devam ettiriyor. Günümüzde Türkistan, Kentav, Çimkent, Almatı ve Ankara’daki çağdaş yerleşkeleri, on bir fakültesi ve enstitüleriyle toplamda 15 binin üzerinde Türk dünyası öğrencisine hizmet veriyor. Kurulduğu günden bu yana mezun ettiği 90 bini aşkın öğrencisi dünyanın her yerinde Ahmet Yesevi öğretisi ve Türk birliği ideali ile Türk dünyasını temsil etmektedir. Son dönemde büyük atılım yapan üniversite, QS Dünya sıralamasında 714. sırayı almıştır. Ahmet Yesevi Üniversitesi’nin diğer bir önemli özelliği açtığı dil merkezleriyle Almatı, Çimkent, Türkistan ve Kentav şehirlerinde her yaştan insana Türkçe öğretmesi; açmış olduğu meslek edindirme kurslarıyla üniversitede okuma imkanı bulamamış, genç, kadın ve engellilere meslek edindirerek onları istihdama kazandırmasıdır.
Yeni Üniversitelerin Kurulması Çalışmaları
Bölgedeki diğer önemli ve müşahhas proje olan Manas Türkiye-Kırgızistan Üniversitesi ise 1995’te kuruldu. Türkiye ve Kırgızistan’ın ortak eğitim kurumu olan ve Türkçe ile Kırgızca eğitim yapılan üniversitede burslu Türk ve Kırgız öğrenciler ücretsiz olarak eğitim görmektedir. Günümüzde beş bini aşan öğrenci sayısı, on bini aşan mezun rakamıyla, ilk ve ortaöğretim kurumlarını da bünyesinde barındıran üniversite Bişkek’te on bir fakülteden müteşekkil modern bir kampüse sahiptir. Üniversite geçen yıl QS sıralamasında 801. sırayı almıştır ve Kırgızistan’ın bu sıralamaya girebilen ilk ve tek üniversitesidir.
Azerbaycan ve Kazakistan’da bulunan Yunus Emre Enstitüleri Türkiye Türkçesi öğretmektedir. Bunun dışında liselerimiz ve ilahiyat fakültemiz bulunmaktadır. Bir Türkiye-Azerbaycan üniversitesinin kurulmasının kararı alınmış çalışmalar devam etmektedir. Çok sayıda Azerbaycanlı gencimiz Türkiye’de eğitim görmektedir. Türkiye Diyanet Vakfı (TDV) da bu coğrafyadan başarılı öğrencilere ortaöğretimde burslu okuma imkanı sunmaktadır. Yine Türkiye’nin Kırgızistan’da ve Kazakistan’da ilk ve ortaöğretim seviyesinde okulları ile ilahiyat fakülteleri mevcuttur.
Özbekistan’la ilişkiler son yıllarda önemli ve çok süratli bir biçimde aşama kaydetmiştir. Halihazırda TOBB ve Sağlık Bilimleri Üniversiteleri Özbekistan’da şubelerini açmışlar ve Taşkent’te Türk-Özbekistan Üniversitesi’nin kuruluş çalışmaları devam etmektedir. Halen Türkiye’de 2 bin 500’den fazla Özbek öğrenci eğitim görmektedir. Özellikle Kazakistan ve Özbekistan’da gençler arasında Türkiye Türkçesi’ne büyük ilgi bulunmaktadır. Türk dizileri, turizm, Türkiye’de eğitim, yaşama ve çalışma imkanları Türkiye Türkçesi’ne bu yoğun ilginin en önemli sebebidir. Birbirlerine oldukça benzeyen Türkiye Türkçesi ve diğer Türk lehçelerinin yakınlaşmasının arasındaki en önemli engel ise henüz bütün cumhuriyetlerin ortak bir alfabeye geçememiş olmasıdır.
Eğitim ve kültür alanında 1992’den bu yana yapılmakta olanlar ile Türk Devletleri Teşkilatı 2040 vizyon belgesinde yapılması planlananları serdikten sonra neler yapılması gerektiği hususunda bölgede beş yıldır çalışan bir eğitim yöneticisinin gözlemleri olarak şunların yapılması önerilebilir: Bölge ülkelerinde, her alanda olduğu gibi, Sovyet döneminin mirası olan makro sorunlar bulunmaktadır. Bu sorunlar her ülkenin kendi sosyal tabanı ile hükümeti tarafından zaman içinde çözülmelidir.
Ortak Alfabenin Önemi
Eğitim iletişimle başlar ve iletişimin temel aracı dildir. Türk ülkeleri, Rusça ve İngilizcenin dışında bir “lingua franca” oluşturmak zorundadır. Türk lehçeleri temelde birbirine oldukça yakın olmakla birlikte alfabe problemi hala önemli bir engeldir. Azerbaycan, Türkmenistan ve Özbekistan Latin alfabesine geçmiş olmakla birlikte Kazakistan ve Kırgızistan Kiril alfabesini kullanmaktadır. Bir an evvel ortak alfabeye geçilmesi çeşitli Türk lehçeleri konuşan bölge halklarının birbirini anlamasında önemli bir unsur olacaktır. Eğitim ve Türk dizileri halihazırda zaten ortak dile önemli katkıda bulunmaktadır. Tıpkı farklı lehçeleri olan yirmi üç Arap ülkesinin yaşadığı tecrübede olduğu gibi ortak alfabenin 20-30 yıl içerisinde bütün Türk lehçesi konuşan ülkelerin toplumlarının birbirlerini anlamalarına vesile olacaktır.
Bölgede, alfabe dışında, eğitimde şüphesiz en önemli sorunlar müfredat ve Doktora unvanına sahip kaliteli öğretim elemanı yetersizliğidir. Türk Devletleri Teşkilatı bir an önce AB’deki Bologna ve Erasmus süreçleri benzeri bir standart üniversite müfredatı oluşturmalıdır. Aksi halde öğrenci ve öğretim üyesi hareketliliği ve ortak diplomadan bahsetmek mümkün olmayacaktır. Türkiye özellikle bu bölgeden gelenlere doktora burslarını artırarak, Türk ülkelerindeki standardın yükseltilmesine katkıda bulunmalıdır. Bölge ülkeleri gençleri çeşitli yollarla gezi amaçlı ve kısa süreli de olsa Türkiye’ye getirilmelidir. Bizim tecrübemiz 15 günlük bir yaz kampına giden bölge gencinin Türkiye ve Türk dünyası ile ilgili tasavvurunun değiştiğini göstermektedir. Aynı şekilde Türk gençlerinin de bölge ülkelerini ziyaretleri tanışma ve kaynaşmayı sağlayacaktır.
Bu süreçler sabır gerektirir. Uluslararası ilişkiler çerçevesinde her bir ulus devleti eşit partner mesabesinde ele alıp, ağabey-kardeş ilişkisinden ziyade profesyonel eşit paydaşlar olarak değerlendirerek, sahada hiçbir gerçekliği olmayan hayalci-romantik, hamasi-duygusal, ütopik-irreal söylemler yerine realist-tatbiki kabil, bölge gerçekleriyle uyumlu, ayni ve nakdi yardımlardan ziyade know-how destekleri içeren, insana ve özellikle gençlere yatırımı önceleyen, Türk dünyasında katma değeri yüksek ürünler üretebilmek amacıyla, katma değeri yüksek insan yetiştirmek için ortak projeleri hayata geçirmek hem mümkün olabilecek hem de moda tabirle uzun vadeli kazan-kazan ilişkileri sürdürülebilir olacaktır.