Kriter > Dış Politika |

Türk Dış Politikası ve Savunma Sanayii


Türk dış politikasında bir savunma diplomasisinin ortaya çıkması, dış politikada ikili ilişkileri güçlendirici adımların atılması, savunma sanayiinde muharebe trendlerinin belirlenmesi, geniş bir sanayii ekosisteminin kurulabilmesi ve etkin hareket edebilen bürokratik düzenlemelerin yapılabilmesiyle mümkün olmuştur.

Türk Dış Politikası ve Savunma Sanayii
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Milli Savunma Bakanlığı Arifiye Yerleşkesi'nde gerçekleştirilen Yeni Altay Tankının Testler İçin TSK’ya Teslimi Töreni'ne katıldı. (Murat Çetinmühürdar-TCCB/AA, 23 Nisan 2023)

Geçtiğimiz yirmi yılda, Türk savunma sanayiinde kaydedilen büyük atılım, Türk dış politikasında da görünürlüğü giderek artan bir savunma sanayii boyutunun oluşmasını sağladı. Ulusal güvenliğin sağlanması ve milli menfaatlerin korunması gibi hususlar, dış politikadaki başat hedefler arasında olduğundan, yerli ve milli bir savunma sanayiinin kurulması, dış politika hedeflerinin gerçekleştirilmesi kapsamında önemli bir unsur olarak görülmektedir. Bu anlamda, Türk savunma sanayiinde kaydedilen gelişimle, Türk dış politikasında ilgi ve etki alanının genişlemesi eş zamanlı gerçekleşen gelişmeler olurken, savunma sanayii ile dış politika arasında anlamlı bir sinerjinin ortaya çıkmasından bahsedilebilir. Söz konusu süreçte, sektörde birçok sistem, alt sistem ve kritik teknoloji, yerli ve millileştirilerek, yerlilik oranı yüzde 70’in üzerine çıkarken, Türkiye uluslararası savunma pazarında tüketici konumundan çıkarak üretici ve satıcı rolüne sahip olmuştur.

Türkiye’de ulusal bir savunma sanayii gelişimi, dış politika ile ilişkisi bakımından dört temel düzeyde ele alınabilir. Birincisi, ulusal bir savunma sanayii teşkilinin dış politika açısından en önemli getirisi temel bir güç bileşeni olmasından kaynaklanmaktadır. Zira savunma sanayiinin varlığı, milli gücün en önemli iki bileşeni sayılabilecek askeri gücü ve ekonomik gücü bünyesinde barındırmaktadır. Savunma sanayii altyapısının varlığı, ihtiyaç duyulan silah sistemleri, askeri araç ve teçhizatın özgün konseptler doğrultusunda devletin kendi imkan ve kabiliyetleriyle üretilmesinden ötürü hızlı ve etkin bir askeri güç artırımına olanak sağlayabilmektedir.

Türkiye’nin bir savunma sanayii teşkil etmesi ve ihtiyaç duyduğu kritik teknolojileri kendine özgü tasarımlar geliştirerek üretmesi, benimsenen dış ve güvenlik politikalarının uygulanmasını kolaylaştırmıştır. Diğer taraftan savunma sanayii, askeri gücün yanında ekonomik güç bileşenini de içermektedir, zira savunma sanayii altyapısı, endüstriyel bir gelişme niteliği de taşımakta, özellikle askeri sektörle sivil sektör arasında bir sinerji oluşturulması ve çift kullanımlı teknolojilerde başarı kaydedilmesi durumunda ekonomik gücün itici unsurlarından biri olabilmektedir. Bunun yanında, ulusal savunma sanayii teşkilinin, yurt içinde nitelikli insan kaynağı yetiştirilmesi, teknolojiye dayalı bir eğitim sistemi ve milli kültürün benimsenmesi, AR-GE’ye dayalı araştırma konseptleri ile genel olarak toplumda bir teknolojik ilerleme farkındalığının oluşturulması bakımından da önemli sonuçları bulunmaktadır.

İkincisi, savunma sanayii ekosisteminin varlığı, dış tedarikte karşılaşılan engeller, geciktirmeler, açık veya örtülü ambargolar gibi problemlerin ortadan kaldırılmasını sağlamaktadır. Türkiye, geçmişte ve günümüzde başta terörle mücadele ve Yunanistan’la ilişkiler gibi konular olmak üzere, birçok dış ve güvenlik politikası meselesi dolayısıyla çeşitli baskılara ve silah satışlarında geciktirme ile ambargolara uğramıştır. Bu anlamda tarihsel sürekliliği olan bir tedarik riski, açık bir şekilde görülmektedir. Bu durum, F-16 satın alma sürecinde Türkiye’nin İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliklerini onaylamasının bir şart olarak dile getirilmesiyle de görülmüştür. Halbuki Türkiye, Finlandiya ve İsveç’in başta PKK olmak üzere terör örgütleriyle mücadelesindeki zafiyetten duyduğu rahatsızlığı dile getirerek iki ülkeyle Üçlü Muhtıra imzalamış, muhtırayı temel alan yeni bir süreç başlamıştır. Bundan öncesinde ise Türkiye’nin Suriye’nin kuzeyinde terörle mücadele operasyonlarını veya sınır ötesi harekatlarını durdurması, Yunanistan’a yönelik politikasını kapsamlı bir değişikliğe tabi tutması gibi birçok şart öne sürülmüştür.

Milli Muharip Uçak KAAN, İNFO

Üçüncüsü, Türkiye kendi savunma imkan ve kabiliyetlerini geliştirmesi sayesinde, dost ve müttefik ülkelerin ulusal güvenliklerine önemli katkılar verebilme fırsatı bulmuştur. Geçtiğimiz yıllarda Türk dış politikasında öne çıkan temalardan biri, giderek artan sayıda yabancı devletle imzalanan askeri ve savunma sanayii iş birliği anlaşmaları olmuştur. Bu anlaşmalarla Türkiye, ilişkilerini geliştirmek ve derinleştirmek istediği ülkelerle yaptığı görüşmelere askeri ve sanayii boyutunu da eklemiştir. Bu şekilde hem karşılıklı güvenin daha fazla artırılması, ortak tatbikat ve eğitim programlarının düzenlenmesi, birlikte çalışabilirliğin ilerletilmesi ile savunma ve havacılık ihracatının desteklenmesi sağlanmıştır. Bu anlaşmalarla birlikte, Türkiye bazı dost ve müttefik ülkelerde askeri üsler kurmuş ve eğitim sağlamış, ortak tatbikat yaptığı ülke sayısını ve ilgili coğrafyayı çeşitlendirmiş, savunma ve havacılık ihracatını önemli oranda artırmıştır. Dolayısıyla, Türk dış politikasında ortaya çıkan aktivizme, savunma ve askeri aktivizm boyutları da eklemlenmiştir.

Savunma sanayii destekli dış politika aktivizminin en açık görüldüğü alanlar olarak Azerbaycan, Libya ve Ukrayna gibi ülkelerle olan ilişkiler sayılabilir. Söz konusu ülkelerin güvenlik endişelerinin giderilmesinde ve ihtiyaç duyulan askeri sistemlerin sağlanmasında Türkiye artan oranda bir rol oynamıştır. Örneğin Karabağ Savaşı’nda Türkiye, Azerbaycan’a hem platform bazında hem de eğitim, doktrin ve istihbarat paylaşımı alanlarında önemli bir destek sağlamıştır. Türk ürünlerin Ermenistan’a ait hava savunma ve radar sistemlerinin etkisiz hale getirilmesinde, Ermeni lojistik hatlarının bağlantısının kesilmesinde, zırhlı araçlar, balistik füzeler ve elektronik harp unsurlarının imhasına ciddi bir katkı verdiği bilinmektedir. Benzer şekilde, Libya ile askeri, ekonomik ve enerji gibi alanlarda önemli anlaşmalar imzalayarak stratejik bir ortaklık seviyesine çıkarılan ikili ilişkiler, Libya’da Ulusal Mutabakat Hükümetine sağlanan güçlü savunma desteği ile kolaylaştırılmıştır.

Dördüncüsü, özellikle Türk ürünlerinin muharebe başarısını müteakip oluşan uluslararası ilginin, Türk dış politikasında savunma diplomasisini ortaya çıkarmasıdır. Türk İHA’larına özel bir ilgi gösterilmesinden dolayı, dron diplomasisi ifadesi de kullanılmaktadır. Türk dış politikasında bir savunma diplomasisinin ortaya çıkması, dış politikada ikili ilişkileri güçlendirici adımların atılması, savunma sanayiinde muharebe trendlerinin belirlenmesi, geniş bir sanayii ekosisteminin kurulabilmesi ve etkin hareket edebilen bürokratik düzenlemelerin yapılabilmesiyle mümkün olmuştur. Benzer şekilde Türkiye’nin askeri aktivizmi ile sağladığı eğitim, doktrin, istihbarat ve teknik destek ülkenin güvenilir bir tedarikçi olarak oluşan algısını pekiştirmiştir.

Türkiye’de özellikle son yirmi yılda savunma sanayiinde kaydedilen ilerleme, dış politika alanına da birçok boyutuyla dahil olmuştur. Ulusal çıkarların korunması, dış politika hedeflerinin gerçekleştirilmesi ve ikili ilişkilerin geliştirilmesinde, savunma sanayii artan oranda önemli ve belirleyici bir role sahip olmuştur. Sektörde yaşanan kurumsal dönüşüm ve oluşturulan kültürel farkındalık, bu süreci kolaylaştırıcı bir etki yapmıştır. Dış politikada, ülkenin uluslararası konumunun yükseltilmesi, uluslararası siyasette etkisinin artırılması gibi hedefler, savunma sanayiinin sağladığı güç artırımı, daha otonom hareket yeteneği ve teknolojik prestij gibi faktörlerle desteklenmiştir. Aynı zamanda, dost ve müttefik ülkelere sağlanan savunma desteği ile Türkiye güvenlik sağlayıcı bir aktör konumuna da kavuşmuştur.

Savunma sanayiinin bu şekilde bir etki yapabilmesinin ise bazı somut gerekçeleri bulunmaktadır. Öncelikle yerli ve milli bir savunma sanayiinin oluşturulması yönündeki güçlü siyasi iradenin varlığı ve sürekliliği olmak üzere, geniş kapsamlı bir savunma sanayii ekosistemi meydana getirilmesi, muharebe trendlerinin takip ve değerlendirilmesi, özgün tasarımların gerçekleştirilmesi, TSK’nın adaptasyon yeteneği ve yenilikçi doktrinlerin benimsenmesi bunlar arasında sayılabilir. Tarihsel olarak ve halihazırda dış politika ve ikili ilişkilerinden dolayı çeşitli tedarik sorunlarıyla karşı karşıya kalan Türkiye için ulusal bir savunma sanayii oluşturulması, bir emniyet niteliği taşımaktadır. Bu anlamda gelecek yıllarda da savunma sanayii ile dış politika arasındaki sinerjinin artarak sürmesi beklenmelidir.

 


Etiketler »  

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için "veri politikamızı" inceleyebilirsiniz. Daha fazlası