15 Temmuz darbe girişiminin üzerinden geçen altı yıllık süre değerlendirildiğinde, hem Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) hem de darbe girişimine karşı etkili bir mücadele yürüten kurumların başında yargının geldiği rahatlıkla söylenebilir. Hatta yargı 15 Temmuz öncesinde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın çağrısına karşılık vererek FETÖ’yle mücadeleye omuz veren az sayıda kurumdan birisiydi. Ayrıca darbe girişimi sırasında, birçok kurumdan çok daha önce harekete geçerek demokratik iradenin yanında durmuş ve geçmiş darbelerdeki vesayetçi imajını düzeltmeyi başarmıştır.
FETÖ ile ilgili 15 Temmuz öncesinde, usulsüz dinlemelerden Hrant Dink Davasına, MİT Tırları Davasından KPSS Soruşturmasına kadar çok sayıda soruşturma yürütülmüş ve dava açılmıştı. 15 Temmuz sonrası yürütülen soruşturmalar ve davalar ise iki ayrı koldan FETÖ/PDY davaları ve fiili darbe davaları şeklinde ilerlemiştir. FETÖ/PDY soruşturma ve davaları darbe girişiminden bağımsız olarak örgüt üyeliği, örgüt yöneticiliği ve görevi kötüye kullanma gibi örgüt adına işlenen birtakım suçlar hakkında yürütülmüştür. Darbe davaları ise 15 Temmuz günü fiilen darbeye katılan askerler ve az sayıda sivil hakkında açılmış davalardır. FETÖ/PDY soruşturma ve davaları, darbe girişiminden çok önce başlamış ve 1 Kasım 2015 seçimlerinden sonra genişleyerek hızlanmıştı.
Davaların Tamamında İlk Derece Yargılaması Sona Erdi
Son verilere göre, “fiili darbe” ve “Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme” suçlarına ilişkin olarak başlatılan soruşturmalar üzerine açılan toplam 289 davanın tamamı ilk derece mahkemelerinde karara bağlanmıştır. Ankara ve İstanbul başta olmak üzere Muğla, Malatya, Diyarbakır, Sakarya, Kars, Ardahan, Edirne, Kocaeli, Manisa, Isparta, Siirt ve Şırnak gibi çok sayıda şehirde ağır ceza mahkemelerinde darbe girişimine ilişkin her bir olay için ayrı ayrı davalar açılmıştır.
Bu davalarda ilk karar Erzurum’da açıklanmış ve Erzurum 2. Ağır Ceza Mahkemesinde yargılanan sözde “Erzurum Sıkıyönetim Komutanı” Kurmay Albay Murat Koçak ile Kurmay Binbaşı Murat Yılmaz, 5 Ocak 2017’de “Anayasayı ihlal” suçundan ayrı ayrı ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılmıştı. En son karara bağlanan Çanakkale 5. Alay Komutanlığı davası ile ilk derece mahkemelerindeki 289 davada 6 yıllık yargılama süreçlerinin sonuna gelinmiş oldu. Şüphesiz bu durum yargı sürecinin tamamlandığı anlamına gelmiyor. Davaların çoğu için istinaf ve temyiz aşamaları hala devam ediyor. En son kesinleşen dosyalar için Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne bireysel başvurular da söz konusu olabilecek.
Sona eren davalarda, 3 bini ömür boyu olmak üzere 4 bin 891 sanık hakkında mahkumiyete hükmedilmiş, aralarında 85 eski general, bin 116 eski subayın da bulunduğu bin 634 sanık ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılmış ve bin 366 sanık ise müebbet hapis cezası almıştır. Müebbet hapis cezası verilenler arasında 24 eski general, 536 subay da yer alıyor.
Darbe teşebbüsü ve 15 Temmuz günü işlenen suçlara ilişkin öne çıkan iki ana dava “Akıncı Üssü davası” ve “Genelkurmay Çatı davası”dır. Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen 224 sanıklı Genelkurmay Çatı davasında 20 Haziran 2019’da hükmün açıklanmasıyla ilk derece yargılaması sonuçlanmıştır. Mahkeme Akın Öztürk, Mehmet Dişli, Mehmet Partigöç, Ömer Faruk Harmancık, Gökhan Şahin Sönmezateş, Mustafa Barış Avıalan, Hakan Evrim, Kubilay Selçuk, Muzaffer Düzenli ve Ahmet Özçetin gibi darbenin yönetici asker sanıklarını Anayasa’yı ihlal, Cumhurbaşkanına suikast ve kasten öldürme suçlarından Türk Ceza Kanunundaki (TCK) en ağır ceza olan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırmıştır. Ankara Ağır Ceza Mahkemesi’nin bu kararları, 14 Ekim 2020’de Ankara Bölge Adliye Mahkemesi tarafından istinaf incelemesinden geçirilmiş ve hukuka uygun bulunmuştur. Dosya halihazırda temyiz aşamasında Yargıtay önünde beklemektedir.
Genelkurmay Çatı davası FETÖ’nün TSK’daki örgütlenmesini, darbe girişiminin hazırlık sürecini, nasıl icra edildiğini, Genelkurmay Karargahı’nda gerçekleşen eylemleri ve darbenin askeri yöneticilerini açığa çıkartmıştır. Davanın odaklandığı konu FETÖ tarafından sevk ve idare edilen darbe girişiminin askeri yöneticileridir. Karşılaştırma yapacak olursak, Akıncı davasında 15 Temmuz girişimini FETÖ adına yöneten ve darbenin gerçek liderleri olan sivil kanat öne çıkmakta iken, Genelkurmay Çatı davası eylemleri sivil yöneticilerin direktifleri doğrultusunda gerçekleştiren ve organize eden askeri kanada odaklanmaktadır.
Yargıtay aşamasında olan Genelkurmay Çatı davasına karşın Akıncı davası, halihazırda Ankara Bölge Adliye Mahkemesinde istinaf incelenmesinde bulunuyor. 26 Kasım 2020’de ilk derece mahkemesinde sona eren ve toplamda 475 sanığın yargılandığı davada darbe girişimini Akıncı Üssü’nden yöneten örgütün “sivil imamları” Kemal Batmaz, Hakan Çiçek, Harun Biniş ve Nurettin Oruç ile çok sayıda asker sanık, “anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs”, “Cumhurbaşkanına suikast” ve “77 kişinin şehit edilmesine” ilişkin suçlardan toplam 79’ar kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırıldı. Polis Özel Harekat Başkanlığını bombalayan eski pilot Yüzbaşı Uğur Uzunoğlu 45 kez ağırlaştırılmış müebbet ve bin 170 yıl, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi Kavşağı’nı bombalayarak 15 kişiyi şehit eden eski pilot Üsteğmen Müslim Macit 16 kez ağırlaştırılmış müebbet ve 283 yıl 6 ay, Emniyet Genel Müdürlüğü Havacılık Dairesi Başkanlığında 7 polisi şehit eden eski pilotlar Yüzbaşı Ertan Koral ve Üsteğmen Mehmet Çetin Kaplan’a 8’er kez ağırlaştırılmış müebbet ve 90’ar yıl hapis cezası verildi. Böylece TCK’daki en üst sınırdan ceza veren mahkeme heyeti, sanıklar hakkında takdir indirimi uygulamadı.
Bu iki ana dava dışında yargı süreçleri kesin hüküm ile tamamen biten davalar da vardır. Erzurum’da darbe girişimine ilişkin yargılanan ve örgütün sözde “Erzurum Sıkıyönetim Komutanı” olan Albay Murat Koçak ile sıkıyönetim komutanları atama listesinde ismi bulunan Kurmay Binbaşı Murat Yılmaz’a verilen ağırlaştırılmış müebbet hapis cezaları Yargıtay 16. Ceza Dairesi tarafından darbe girişiminden bir yıl sonra onanmıştı. Yargıtay’ın bu kararı darbe davalarında kesinleşen ilk karar karar olmuştu. Buna karşılık dönemin Adıyaman İl Jandarma Asayiş Müdürü Yarbay Gurbet Keskin hakkında 27 Mayıs 2017’de verilen beraat kararı, 15 Temmuz darbe davalarının ilk beraat kararı olarak kayda geçmiştir.
Cumhurbaşkanına suikast girişimiyle ilgili Muğla’da yürütülen dava 4 Ekim 2017’de ilk derece mahkemesinde sonuçlanmış ve suikast timine verilen ağırlaştırılmış müebbet hapis cezaları 22 Ekim 2019’da Yargıtay’da onanarak kesinleşmişti. İstanbul’da darbe girişimi ile ilgili her eylem için ayrı soruşturmalar açılmış ve toplamda 2 bin 626 sanık yönünden açılan 41 darbe davasının tamamı ilk derece mahkemesinde karara bağlanmıştır. İstanbul ana darbe davası 17 Nisan 2018’de sonuçlanmış, İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesince yapılan yargılamada eski Tümgeneral Fethi Alpay ve eski tuğgeneraller Eyyüp Gürler ile Özkan Aydoğdu başta olmak üzere çok sayıda yüksek rütbeli darbe yöneticisi “Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs” suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılmıştır. İzmir’de de ilk derece mahkemesinde devam eden fiili darbe davası kalmamıştır.
Darbe girişimine yönelik tamamlanan davalarda 4 bin 891 sanık hakkında mahkumiyete karar verilirken 2 bin 870 sanık beraat etmiştir. Görüldüğü üzere yargılanan kişilerin yüzde 65’i ceza almıştır. Darbe davalarında sanıkların soyut gerekçeler üzerinden topluca cezalandırıldığı ve emir altındaki düşük rütbeli askerlerin ve erlerin suçsuz oldukları halde ceza aldıkları ileri sürülmektedir. Yukarıda verilen istatistikler çok sayıda takipsizlik, ceza verilmesine yer olmadığı kararı ve beraat kararının verildiğini gösteriyor. Savcılıklar ve mahkemeler ceza yargılamasının gerekleri doğrultusunda gerçek suçluları tespit etmekte ve cezalandırmaktadır. Bazı davalarda ilk derece mahkemesi kararları istinaf veya Yargıtay aşamasında bozulmakta ve varsa yapılan hatalar düzeltilmektedir.
Darbe davalarına ilişkin iddianamelerin ve kararların FETÖ’nün genel yapısı ve TSK’daki örgütlenmesini açık bir şekilde ortaya koyduğunu, darbe hazırlıklarından başlamak üzere darbe girişiminin gelişim sürecini ve bu süreçte yer alan failler ile bu faillerin işledikleri suçları önemli oranda açığa çıkardığını söylemek gerekir. Darbe girişimi doğrudan FETÖ mensubu siviller ve askerler tarafından Fetullah Gülen’in talimatları ile hazırlanmış ve icra edilmiştir. Şüphesiz sürece ilişkin bilinmeyen bazı ayrıntılar söz konusu olabilir. Bunun en önemli sebebi FETÖ’nün TSK’daki hücre tipi yapılanmasının son derece gizli olması ve darbe girişiminden sonra örgütün izlediği stratejidir.
Sanıkların FETÖ’yü Aklama Stratejisi
Darbe davalarını yakından izleyenlerin kolayca fark edebildikleri bir gerçek, sanıkların bir merkezden planlanan ve koordine edilen bir savunma stratejisine sahip olduklarıdır. Darbe girişiminin başarısız olması üzerine kısa süreli panik yaşayan örgüt birkaç gün içerisinde toparlanmış, yargı süreçlerine ilişkin bir strateji oluşturmuş, şüpheli ve sanıkları bu yönde ikna edip yönlendirmeyi başarmıştır. Bu sebeple ilk aşamada itirafçı olan bazı sanıklar dışında hemen tüm sanıklar örgütün planı doğrultusunda hareket etmiştir. Örgüt hem sanıkların ailelerine ulaşarak destek vermiş hem de sanıklara hukuki yardımda bulunmuştur.
Örgütün sanıklara dikte ettirdiği stratejinin birinci amacı, FETÖ’yü 15 Temmuz darbesinden aklamaktır. Somut delillere ve ortaya çıkan tüm gerçekliğe rağmen yürütülen bu inkar yöntemi yıllardır yalan, iftira, kimlik değiştirme, takiyye ve başkalarının arkasına geçerek hasımlarına saldırma gibi yöntemlere başvuran örgüt için hiç de yabancı değildir. FETÖ’nün kendisini aklamak amacıyla sanıklara uygulattığı savunma stratejisi, farklı konularda parça parça yalanlar söyleyerek kamuoyunun zihninde tereddütler oluşturmak ve 15 Temmuz’a ilişkin gerçeğin üzerini örtmek şeklinde ifade edilmektedir. Davalar boyunca, FETÖ’nün 15 Temmuz’un faili olduğu gerçeğini sarsmak ve kontrollü darbe söylemine malzeme üretmek örgütün odaklandığı temel amaç haline gelmiştir.
Darbe davaları boyunca yargı, adil yargılanma hakkını koruyarak sanıkların herhangi bir kısıtlamaya maruz kalmadan özgür bir şekilde savunma yapmasını sağlamıştır. Ancak sanıklar yargı süreçlerinde gerçeğin açığa çıkarılmasını değil bilakis FETÖ’nün 15 Temmuz’a ilişkin oluşturmaya çalıştığı algıyı desteklemeyi amaçlamıştır. Kendilerine tanınan ve bazen birkaç güne kadar uzayan savunma imkanlarını FETÖ’yü, diğer sanıkları ve kendilerini darbeden aklamak amacıyla kullanmışlardır.
Sanıkların önceki itirafları yanında, somut delillerle ispatlanmış gerçekleri de inkar ettikleri görülmüştür. Duruşmalarda bazı sanıklar tarafından itiraflar, tanık beyanları, kamera görüntüleri, HTS ve plaka tanıma sistemi analiz kayıtları, kule telsiz kayıtları, askeri hattan yapılan görüşmeler, olay yeri ve parmak izi inceleme raporları gibi somut ve bilimsel gerçeklik taşıyan deliller ya tamamen inkar edilmiş ya da çarpıtılmaya çalışılarak çelişkili beyanlar verilmiştir. Örneğin Akıncı Üssünde, dönemin Üs Komutanı eski Tuğgeneral Hakan Evrim’in sivil imam Kemal Batmaz’a koridorda başı ile asker selamı verdiği kamera kayıtlarına yansımış ancak her ikisi de bu açık görüntüleri inkar etmiştir.
Haklarındaki somut delillere ve iddialara cevap veremeyen ve bunları çürütemeyen sanıklar, dava dosyası kapsamında olmayan savunmalar yapmış ve yargıyı itibarsızlaştırmaya çalışmıştır. Sanıklar kendileri hakkındaki iddiaları reddettiği gibi FETÖ’yü, Fetullah Gülen’i ve diğer sanıkları da suçlamaktan özenle kaçınmışlardır. Darbe günü gerçekleşen eylemler sorulduğunda ise hep tanımadıkları, görmedikleri ve bilmedikleri hayali birilerini suçlamışlardır. FETÖ’nün yönlendirmesiyle sanıklar tarafından uygulanan bu yöntemlere rağmen, sanıkların bekledikleri gibi davalar çökmemiş, etkili ve adil bir yargılama yürütülmüştür. Yargı somut ve açık delillerle darbe günü işlenen suçları ve failleri tespit etmiş ve yargılamaları sonuçlandırmıştır. Sanıkların davaları uzatma ve sulandırma girişimlerine, en açık delillerle tespit edilmiş gerçekleri inkar etmelerine rağmen, mahkemeler sabırla süreci yönetmiş, somut deliller ile darbe girişimi sırasındaki eylemleri aydınlatmış ve bu eylemlerin faillerini ortaya çıkararak suçluları cezalandırmıştır.