Küresel sistemin tanımlanmasında kullanılan Kuzey-Güney ayrımında çoğu zaman Afrika ile özdeşleşen az gelişmiş ve fakir kalmış “Güney” kavramsallaştırması, yavaş yavaş anlamını yitirmeye başladı. Afrika kıtası artık eskisi kadar açlık, yoksulluk ve yaşam standartlarının düşüklüğü ile anılmıyor. Dünyanın kara kıtaya bakışı ciddi olarak değişiyor. Bugünlerde Afrika ülkeleri pek çok gelişmekte olan ülke için ticaret yapma imkanı, büyük şirketler için yatırım fırsatları, hammadde kaynakları ve gelişmekte olan ülkeler için de kalkınmada iş birliği ve siyasi dayanışma ortakları olarak görülüyor. Dahası iklim değişikliği, kuraklık ve gıda güvenliği gibi küresel sorunların arttığı bir dönemde, sahip olduğu yeraltı kaynakları, geniş tarım arazileri ve genç nüfusuyla Afrika, insanlığın geleceğini kurtaracak bir ümit coğrafyası olarak görülüyor. Bu nedenledir ki, Çin, ABD, Rusya ve AB gibi Türkiye de son yirmi yılda Afrika ile çok yönlü sürdürülebilir ilişkiler geliştirme arayışındadır.
Bu bağlamda, Türkiye’nin 1998’de hazırladığı Afrika Eylem Planı ile başladığı Afrika açılımı serüveni de hem ikili düzeyde hem de Afrika Birliği ile geliştirilen Stratejik Ortaklık anlayışı ile her geçen gün gelişiyor. Her beş yılda bir düzenlenen Türkiye-Afrika zirve toplantıları, ilişkilerin kurumsallaşması açısından son derece önem arz ediyor. Ama daha da önemli olanı kıta ile ilişkilerde siyasetin açtığı imkanları, kamu kurumlarının, iş aleminin ve sivil toplum kuruluşlarının etkin şekilde kullanabilmesidir. Burada özellikle kalıcı ilişkilerin kurulması açısından önemli olan ve halklar arasındaki bağların geliştirilmesinde kritik rol oynayan eğitimin rolüne değinilecek ve Türkiye Maarif Vakfı’nın (TMV) vizyonu ve faaliyetleri tartışılacaktır.
Türkiye Maarif Vakfı ve Afrika Açılımı
Küresel anlamda bir ulus devletin izlediği dış politika, daha çok o ülkenin uluslararası alanda savunduğu ve öne çıkardığı değerler, kurduğu ittifaklar ve reel-politik düzlemde yaptığı tercihleriyle anlam kazanır. Türkiye de bu bağlamda son yıllara küresel düzlemde insan güvenliğini ön plana çıkaran, daha adil bir küresel yönetişim sisteminin kurulmasını savunan, gelişmekte olan ülkelerle iş birliği ve dayanışmayı önceleyen bir dış politika izlemektedir. Neredeyse tüm dünyada dışlayıcı, korumacı ve yabancı düşmanlığına dayanan politikaların arttığı bir dönemde Türkiye, tam tersine, girişimci ve insanı önceleyen dış politika vizyonuyla Afrika’dan Latin Amerika’ya kadar tüm dünya ile ilişkilerini geliştirmektedir. Çok taraflı diplomatik ağını son yıllarda büyük ölçüde genişleten Türkiye, açtığı 253 diplomatik misyonuyla dünyanın en büyük beşinci küresel ağına sahiptir. Buna ilaveten TİKA, Yunus Emre Enstitüsü, YTB ve TMV gibi uluslararası kuruluşlarıyla kalkınma, eğitim, kültür ve insani yardım alanlarında tüm dünya halklarını kucaklayan bir açılım gerçekleştirmektedir. Her bir kuruluşun üstlendiği farklı misyonlar, toplamda sürdürülebilir bir küresel gelecek inşasını amaçlamaktadır. Nitekim bu insani dış politikanın somut bir sonucu olarak, istatistiklere göre Türkiye toplam milli gelirinin yüzde 1,15’ini kalkınma ve insani yardımlara ayıran dünyanın en cömert ülkesi konumuna yükselmiştir.
Türk dış politikasının son yıllarda özellikle AK Parti döneminde en çok hissedilen ve küresel güçlerce de yakından takip edilen açılımlarından biri, Afrika coğrafyasıyla kurduğu çok yönlü ilişkilerdir. 21. yüzyılın başlarında bir düzineyi geçmeyen diplomatik temsilciliklerin sayısı bugün neredeyse dört kat artmıştır. Artık pek az Afrika ülkesinde –şimdilik- büyükelçiliğimiz yoktur. Afrika halklarının önemli bir kısmı uluslararası uçuşlarda THY’yi kullanmaktadır. Önceleri ilişkilerimiz kalkınma yardımı ve ekonomik ağırlıklı iken, takip eden yıllarda giderek çeşitlenmiştir. Bugün Türkiye’nin Afrika açılımı artık ekonomiden siyasete, güvenlikten eğitime çok boyutlu ve çok katmanlı hale gelmiştir. Özellikle 2011’de Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın geniş bir heyetle gerçekleştirdiği Somali ziyareti sonrasında Türkiye’nin kıtaya bakışındaki “insani güvenlik” perspektifi çok daha anlaşılır bir içerik ve anlam kazanmıştır.
Eğitim Stratejik Bir Yatırımdır
Eğitim alanında Türkiye’nin dünyaya açılan penceresi olan TMV’nin 2016 sonrasında Afrika kıtasında başlayan eğitim kurumları açma politikası, Türkiye’nin Afrika açılımını derinleştirici ve insani bağlarını güçlendirici bir etki oluşturduğu söylenebilir. Bu anlamda Maarif Vakfı, Türkiye-Afrika ilişkilerine yeni bir öğeyi temsil etmektedir. Genç nüfusun yaygınlığı da dikkate alınırsa eğitim alanında Afrika’ya açılım son derece kıymetli bir stratejik yatırım olarak görülmelidir. Zira Türkiye tecrübesi de göstermektedir ki, kalkınmanın temeli eğitimdir; iyi yetişmiş nüfus dünyanın her yerinde milletlerin en kıymetli hazinesidir. Maarif Vakfı işte bu amaçlara ulaşılmasına katkı sağlamak ve Türkiye-Afrika ilişkilerinde eğitim öğesini derinleştirmek adına kıtada 2021 sonu itibariyle 25 ülkede 175 eğitim kurumu ile faaliyetlerini sürdürüyor. TMV’nin kurumsal stratejik planı doğrultusunda belirlenen öncelikler çerçevesinde, ilgili bakanlıklar ve diğer devlet kurumlarıyla istişare halinde Afrika genelinde 47 ülkeyle kurulan resmi temaslar sonucunda 33 ülkeye temsilci atanmış olup, 25 ülkede de eğitim faaliyeti yürütülüyor. Tüm bu okullarda yaklaşık 20 bin öğrenci eğitim ve öğretim hayatına devam ediyor. TMV’nin önümüzdeki yıllarda ana politikası Yurtdışı Türkler Başkanlığı (YTB), Yunus Emre Vakfı ve diğer kurum ve kuruluşlarla birlikte eğitim alanının Türkiye ile kıta arasında ana ilişki hatlarından birisi olmasını sağlamaktır. Maarif Vakfı’nın önümüzdeki dönemde Afrika’ya yönelik ana politikası, “derinleşme öncelikli genişleme” şeklinde izah edilebilecek, müfredat geliştirme, öğretmen eğitimi ve dijitalleşme yoluyla kaliteyi artırmaktır.
Maarif Vakfı’nın Eğitim Anlayışı
Türkiye’nin dış politika alanında özellikle kültürel diplomasi açısından oldukça önemli olan TMV’nin eğitim felsefesinin temelinde insan sevgisi, dayanışma ve paylaşma olan Anadolu irfanıdır. Her insanı bir görmek, yaratılanı yaratandan ötürü sevmek ve eldeki imkanı paylaşmak bu anlayışın özetidir. Nitekim Maarif Vakfı’nın tanıtım kataloğu da bu anlayışı yansıtmaktadır: “Potansiyelimizi yenilemek için ülkemizin çeşitli alanlarda üstlendiği canlanmanın en kalıcı ve uzun vadeli tezahürü kuşkusuz eğitim alanında olacaktır. Böyle bir dönemde ihtiyacımız olan, tarihinin zenginliğinden beslenen ve kendi geleneğini hikmetle harmanlayarak, evrensele katılarak ve ona yeni unsurlar ekleyerek geleceğe yürüyen bir kurum olmaktır.”
Bu ifade, TMV’nin üç temel görevi üstlendiğini ortaya koymaktadır. İlk olarak, başlı başına çok önemli olan “öteki” için hareket etme sorumluluğu çağrısının altını çizmektedir. Türkiye, dünyanın en dezavantajlı toplumlarına yardım etmeyi taahhüt eden kapsayıcı bir paradigma geliştirmiştir. Afrika ülkelerinde milyonlarca çocuk eğitim imkanından mahrum durumda olup ilkokul çağındaki okula gitmeyen çocukların tahminen yüzde 50'si çatışma bölgelerinde yaşamaktadır. Bu nedenle TMV, Afrika'da eğitim kurumları kurmaya öncelik vermek adına ilk Üç Yıllık Stratejik Plan’ında Afrika kıtasını ana faaliyet bölgesi olarak belirlemiştir.
İkincisi, -belki de günümüzde en çok ihtiyaç duyduğumuz- iletişim, etkileşim ve paylaşım araçlarının geliştirilmesine yönelik çağrıdır. Türkiye, yabancı düşmanlığı yerine iş birliğine dayalı bir gelecek tasavvur etmekte ve bu anlayışı yaymaya gayret etmektedir. “Hikmet” kavramı akademik bilgi, beceri ve değerden oluşan üçlü sacayağına göndermede bulunurken; bu üç ayaklı temeli “Avrupa Yeterlilikler Çerçevesi” ile de uyumlu çeşitli alt niteliklerle donatmakta, böylece eğitim olgusuna bütüncül bir yaklaşım ortaya koymaktadır.
Üçüncüsü, evrenseli yerelle harmanlayan kuşatıcı bir faaliyet tarzını önermesidir. TMV'nin eğitim felsefesi, yüzlerce yıl boyunca çoğulcu toplum kavramıyla karakterize edilmiş olan Anadolu medeniyet geleneğini yansıtmaktadır. Nitekim bu anlayışı sayesinde, beş yıl içinde Uluslararası Maarif Okulları, yalnızca eğitim hizmetleriyle değil, aynı zamanda yeni istihdam olanaklarıyla da binlerce insana ulaşma konusunda önemli bir başarı elde etmiştir. Akademik ve idari personelin yaklaşık yüzde 90'ını ev sahibi ülke vatandaşlarından seçen Maarif Vakfı’nın İnsan Kaynakları Politikası, TMV’nin ekonomik, sosyal ve kültürel çıktılara ne denli önem verdiğinin de açık bir göstergesidir.
Eğitimde Model Olmak
Maarif Vakfı Afrika kıtasında açtığı okullar ile kıtadaki eğitim kalitesine katkı sağlamak yanında, yaptığı birçok iş birliği sayesinde kıtadaki devlet okulları ve özel sektöre de bir nevi model oluşturmaktadır. Pandemi döneminde sergilediği “kesintisiz eğitim” yaklaşımı ve uzaktan eğitim modelini etkin biçimde uygulama beceri ve kapasitesi ile Maarif okulları pek çok ülkede ön plana çıkmış ve ilgili otoritelerin dikkatini çekmiştir. Nitekim kıtadaki pek çok ülkeden sık sık çeşitli destek talepleri gelmekte ve Maarif de tecrübe paylaşımı ve öğretmen eğitimi gibi faaliyetleriyle destek sağlamaktadır. Özellikle okul öncesi eğitim alanında müfredat desteği sağlanmakta ve kıtada yaygın olmayan Psikolojik Danışma ve Rehberlik (PDR) uygulamaları alanında da yerel eğitim sistemleri için model geliştirilmesinde yardımcı olmaktadır. Ayrıca Türkçe’nin yabancı dil olarak Afrika coğrafyasında yayılması konusunda Vakıf Okullarında öğretilen zorunlu Türkçe derslerinin yanında, üniversiteler veya okullar bünyesinde açılan Türkçe eğitimi kursları hem büyük ilgi görmekte hem de ülkemiz adına önemli bir kültürel hizmeti temsil etmektedir.
Afrika kıtasında genç nüfus yoğun olduğu için özellikle meslek liseleri ihtiyacı olduğu açıktır. Kıtada tarım lisesinden spor okuluna, teknoloji okulundan sağlık okullarına kadar her alanda meslek liseleri anlamında çok ciddi bir talep vardır. Maarif Vakfı kendisine gelen talepler doğrultusunda bu konuya özellikle eğilerek, kendisine has bir meslek lisesi modeli oluşturma çabalarına hız vermiştir. Önümüzdeki yıllarda kıtadaki kalifiye ve yetişmiş eleman ihtiyacını doğrudan karşılamak için altyapısı müsait olan bazı Afrika ülkelerinde, Türk Milli Eğitim Bakanlığı ile iş birliği halinde meslek lisesi programları ile halka yönelik mesleki eğitim kurslarının açılması da Maarif Vakfı’nın en önemli gündemlerinden birisidir.
Maarif Vakfı’nın eğitim faaliyetleri yürüttüğü Afrika ülkelerinin 19’u, BM raporlarına göre En Az Gelişmiş Ülkeler (EAGÜ/LDCs) listesinde yer almaktadır. Okullarımızdan mezun olan başarılı öğrencilere, Türkiye’nin eğitimde uluslararasılaşma perspektifi çerçevesinde Türkiye’de okumaları için burs imkanları sağlanmaktadır. TMV tüm bu fonksiyonlarıyla BM’nin 2030 sürdürülebilir kalkınma hedeflerinde ifade edilen, okul çağına gelmiş her bir çocuğun kaliteli eğitime ulaşabilmesi amacına hizmet etmekte ve Türkiye’nin insani temelli, paylaşımcı ve kalkınmada dayanışmayı önceleyen dış politika yaklaşımının sahadaki somut yansımasını temsil etmektedir.
Özetle, Maarif Vakfı tüm dünyada insanlığın ortak birikim ve değerlerini esas alarak örgün ve yaygın eğitim hizmetleri vermek ve geliştirmek için kurulmuştur ve tüm insanlığı kuşatan bir eğitim vizyonuyla eğitim faaliyetleri sürdürmektedir. İnsanlığın ortak birikim ve değerlerini kendi değerleri addederek, Anadolu’nun kadim irfan geleneğini evrensel insanlık mirasıyla buluşturmaktadır. Ülkemizin girişimci ve insani dış politikasına katkı sağlarken, BM kalkınma hedefleri doğrultusunda Afrika’nın genç nüfusuna fırsat eşitliği temelinde nitelikli eğitim alma imkanı sunmaktadır. Böylece, insanlığın ortak ideali olan “erdemli ve iyi insanlar” yetiştirerek dünyanın barışçı geleceğine hizmet etmeye devam etmektedir.