Kriter > Dış Politika |

Navalni Öldü mü, Öldürüldü mü?


Navalni’nin ve muhalefet faaliyetlerinin, Rusya’da alışık olunan “yerleşik” muhalefetten ayrıştığı açık. Bu sebeple, Navalni ve onun muhalefet faaliyetleri, Putin’i zayıflatma, bütüncül değilse bile mevzi alanlarda zafiyete uğratma, içeride ve dışarıda itibarını zedeleme kapasiteleri üzerinden Batı için önem ve değer arz ediyordu. Navalni, Batı için önem ve değer arz ettiği nispette de doğal olarak Putin ve iktidarı için tehdit oluşturuyordu.

Navalni Öldü mü Öldürüldü mü
Bükreş’te Rusya büyükelçiliğinin önünde insanlar Rus muhalif figür Alexey Navalny'i anıyor. (Alex Nikodim/AA, 18 Şubat 2024)

Uzun yıllar Rusya’da Putin’e ve onun iktidarına karşı yoğun bir muhalefet faaliyeti yürütmüş olan Aleksey Navalni, en son hüküm giydiği suç sebebiyle bulunduğu Rusya’nın Arktik bölgesindeki bir cezaevinde ani bir şekilde hayatını kaybetti. Yazının kaleme alındığı an itibariyle cezaevi yetkilileri ve ilk incelemeyi yapan kişiler Navalni’nin ölümüne bir “emboli”nin sebep olduğunu açıkladı. Önümüzdeki yakın bir gelecek içinde de Rus yetkililerin paylaştığı veriler haricinde, Navalni’nin ölümüne dair güvenilir bir bilgiye ulaşmak mümkün olmayacak. Buna mukabil, Batılı siyasetçi, istihbaratçı, adli tıp uzmanları ve doktorlar halihazırda Navalni’nin ölümünden Putin ve iktidarını sorumlu tutmaya başladı ve bundan sonra da bu “sorumluluk”, Putin ve iktidarının omuzlarında kalacak gibi duruyor. Navalni’nin ölümü söz konusu olsun ya da olmasın, Navalni’nin şahsında geniş manada Batı ile Rusya arasındaki fikir ayrılığı ve güvensizlik çok uzun yıllardır var olan bir durum. Hatta devam etmekte olan Rusya-Ukrayna Savaşı öncesinde bile tarafların pozisyonları ve birbirlerine yönelik algıları aynen bugün olduğu gibiydi.

Navalni, Ağustos 2020’de Rusya’nın Omsk şehrinde zehirlenme şüphesiyle yoğun bakıma kaldırıldığında, sonrasında da Almanya’ya tedavi olmak üzere sevk edildiğinde benzer suçlamalar ve karşılıklı güvensizlik, son derece belirgindi. Bugün ise Rusya-Ukrayna Savaşı sebebiyle Batı ile Rusya arasındaki güvensizlik ve hasmane yaklaşım, o zamana kıyasla çok daha üst bir seviyeye ulaşmış durumda. Dolayısıyla Navalni gerçekten de doğal bir süreç içerisinde hayatını kaybetmiş bile olsa veya çok daha ileri bir tarihte ve ileri bir yaşta yine cezaevinde hayatını kaybetmiş olsaydı dahi Batılı aktörler ve kurumlar tarafından hiçbir şekilde “doğal yolla ölüm” açıklaması, tatminkâr bulunmayacaktı. Zira Navalni, Rus yetkililerin gözünde olduğu gibi bir “etki ajanı” ya da Batılı ülkelerin gizli servislerinin desteklediği “gayrimilli” bir aktör olsun ya da olmasın, Batılı ülkeler için Navalni’nin “stratejik” sayılabilecek bir değeri vardı. Navalni, izlenme sayısı milyonları bulan ve Putin’in yolsuzluklarını “ifşa eden” sosyal medya videolarıyla, Rusya’da ilham verdiği kitlesel gösterilerle ve daha pek çok farklı muhalefet etme yöntemiyle Batı için en az 2014’ten bu yana ciddi manada sorun çıkaran Putin Rusyası’nın başını ağrıtabiliyordu.

Rusya’da muhalefet ya da kitlesel gösteriler, Navalni haricinde hiç karşılaşılmayan şeyler değildi. Kamuoyu önünde Putin’e ve iktidarına açıktan muhalefet eden siyasetçiler de belli aralıklarla gerçekleşen kitlesel gösteriler de Rusya’da karşılaşılan olgulardı. Ancak Rusya’nın siyasi sistemine vâkıf olanlar ya da yakın gözlemciler, Rusya’da var olan muhalefetin bizzat “sistem” ya da Putin tarafından “üretilmiş”, “kontrol edilen” veya en azından “varlığına müsaade edilen”, toplumsal muhalefet ihtiyacını ya da biriken enerjiyi “topraklama” misyonu icra eden “danışıklı bir muhalefet” olduğunu iddia edegelmiştir. Yine bu değerlendirmeler gerçeği yansıtsın ya da yansıtmasın, Navalni’nin ve muhalefet faaliyetlerinin, Rusya’da alışık olunan “yerleşik” muhalefetten ayrıştığı açıktır. Bu sebeple Navalni ve onun muhalefet faaliyetleri, Putin’i zayıflatma, onu bütüncül değilse bile mevzi alanlarda zafiyete uğratma, içeride ve dışarıda Putin’in itibarını zedeleme kapasiteleri üzerinden Batı için önem ve değer arz ediyordu. Navalni, Batı için önem ve değer arz ettiği nispette de doğal olarak Putin ve iktidarı için tehdit oluşturuyordu. Zaman içerisinde Putin iktidarı, Navalni ile farklı yöntemlerle ve farklı yoğunluklar içeren müdahale ve baş etme yollarını kulandı. Navalni bazen kovuşturuldu, yargılandı, faaliyetlerine kısıtlama getirildi ve hapse girdi. Muhtemeldir ki, Putin iktidarı tarafından belli ölçekte ve belli aralıklarla Navalni’nin faaliyetlerine kontrollü bir şekilde müsaade edildi ve bu şekilde toplumsal etkisinin ne kadar yayılabileceği ve Navalni’ye iktidar tarafından uygulanan muamelenin ne tür tepkiler doğurabileceği ölçülmek istendi. Nihayet Navalni, Putin iktidarı tarafından “hatırı sayılır ölçekte tehlikeli” addedilmiş olacak ki hayatını kaybetmiş olduğu cezaevindeki son giydiği hükmünü gerektirecek bir cezaya mahkum edildi.

Navalni’ye yönelik tutum ya da karar değişikliğinin sebebi, Rusya’nın jeopolitik anlamda Batı ile olan karşılıklı konumlarında Ukrayna savaşından da önce başlayan -gerçek ya da algısal- kendine dair artan bir güvensizlik ya da kırılganlık hissinde aranmalı. Tam olarak kesin bir tarih vermek güç olsa da kabaca 2019 civarının mezkur güvensizlik ve kırılganlık hissinin artışa geçtiği zaman dilimi olarak zikretmek mümkün. Bunu, Rusya Federasyonu’nun bu tarih itibariyle atmaya başladığı bir dizi adıma bakarak anlayabiliyoruz. Batı’dan bakıldığında çok klasik bir şekilde daha fazla “otoriterleşme” olarak görülebilecek adımlar, Rusya tarafından adeta kendisini Batı’dan gelebilecek “zararlı etkiler”, “yıkıcı faaliyetler”, “istikrarsızlaştırıcı cereyanlar” vb. gibi “tehditlere” karşı bir “yalıtım” çabası olarak karşımıza çıkıyor. Tarihin ve coğrafyanın defaatle gösterdiği üzere Rusya’nın fiziken ve askeri yollarla işgal edilip yıkılması gerçekçi bir ihtimal olmadığı için Rusya’nın en az on yıldır Batı kaynaklı temel tehdit algısı daha ziyade yukarıda ifade edilen “yumuşak” mahiyetteki unsurlar etrafında şekillenmiştir. Eski Sovyet coğrafyasında gerçekleşen renkli devrimler ve nihayet Ukrayna’daki meydan olayları, Rusya’nın Batı’dan algıladığı tehditleri hem haklı çıkardı hem de daha ileri seviyede besledi. Rusya’dan bakıldığında Rusya’nın 2014’te Kırım ve Donbas’ı ilhakı, o vakte kadar önü alınamaz gibi görünen Batı kaynaklı bir devrim dalgasının kırılması yönünde Rusya’nın bulduğu bir “çareydi”.

Rus muhalefet lideri Alexei Navalny yürüyüş gösterisinde
25 Şubat 2018 tarihli bu dosya fotoğrafı, Rus muhalefet lideri Alexei Navalny'nin, Rus siyasetçi ve muhalefet lideri Boris Nemtsov'un anısına Moskova'nın Strastnoi Bulvarı'nda düzenlenen yürüyüşe katıldığını gösteriyor. Boris Nemtsov, 27 Şubat 2015 akşamı Bolşoy Moskvoretsky Köprüsü'nde vurularak öldürülmüştü. (Sefa Karacan/AA)

 

Ancak Rusya’nın mezkur dalgayı Ukrayna’da kırması, güvensizlik ve kırılganlık hissini ortadan kaldırmadı ki 2019’da Rusya, internet ağını küresel ağdan yalıtan, veri akışını kontrol eden veya filtreleyen bir “egemen internet yasası”nı kabul etti. O vakte kadar zaten belli sosyal medya sitelerini ülkesinde yasaklayan ya da kısıtlama getiren Rusya, 2019’a gelindiğinde Rusya’daki kitlelerin internet erişimini bütünüyle kontrol etme yoluna gitti. Aynı dönemde Putin’in, Belarus Cumhurbaşkanı Lukaşenko’nun mukavemetine rağmen Rusya ile Belarus arasında bir “Birlik Devleti” veya federasyon modelini hayata geçirme ısrarına ve baskısına şahit olduk. O kadar ki 2020 boyunca Rusya ile Belarus arasında ilişkiler gerildi, Lukaşenko Rusya’yı Belarus’u istikrarsızlaştırmak üzere ülkeye Wagner paralı askerlerini göndermekle itham etti ve hatta Wagner üyelerini tutukladı. Ancak 2020’de Belarus’taki cumhurbaşkanlığı seçimlerinde seçimlerin şeffaf olmadığı ve Lukaşenko tarafından çalındığı iddiasıyla kitlesel gösterilerin yapılması ve Batı’dan en hafif tabiriyle söylemsel destek bulması, Belarus’u Rusya’yla daha fazla bütünleşmeye ikna etti. Bunlar olurken Rusya’nın Şubat 2022’de Ukrayna’yı işgalle sonuçlanan adımını planlayıp planlamadığı bilinmez ancak, en geç 2019’dan itibaren Rusya’nın Batı ile uzun vadeli bir jeopolitik mücadeleye hazırlık kapsamında kendi içinde bir konsolidasyona gittiği, “saflarını sıklaştırdığı”, zayıf gördüğü ya da dış etkiye maruz kalma potansiyeli bulunan “gediklerini tıkamaya” gayret ettiği anlaşılıyor.

İnternet zemininin harekete geçirdiği ve güçlendirdiği kitlesel gösteriler yolu ile Rusya’nın veya nüfuz alanı olarak gördüğü ülkelerin istikrarsızlaşması, yönetilemez hale getirilmesi ve hatta iktidarın değişip -Ukrayna’da olduğu gibi- Rusya’ya aktif bir hasım haline gelmesi ihtimali, Rusya’yı bu tedbirleri almaya itmiş görünüyor. Navalni’nin Rusya içerisinde hapse atılmadan önce uyandırdığı en son etkinin çapı ve üzerinde cereyan ettiği iki zemin; yani internet üzerinden yayılan mesaj ve videolarla Rusya çapında 200’e yakın şehirde gerçekleşen kitlesel gösteriler, tasvir edilen jeopolitik ortam ve ona eşlik eden güvensizlik/kırılganlık hissi çerçevesinde Navalni’den algılanan tehdidin de boyutunu büyütmüş olması son derece muhtemel. Kendince Batı karşısında hissettiği güvensizlik ve kırılganlık hissine tedbirler almaya çalışan Rusya, bu yönde Navalni’yi de hapsettikten sonra hepimize son derece akıl dışı görünen ve an itibariyle büyük bir felakete dönüşmüş olan Ukrayna işgalini de başlattı. Gelinen noktada Rusya’nın Batı ile hemen her alanda ilişkilerinin kopması, Batılı ülkelerin Ukrayna’ya sağladığı yardımlarda sürekli el yükseltmesi, Rusya için de Batı’daki imajı için endişeleneceği unsurları tamamen ortadan kaldırıyor. Yani bu saatten sonra Rusya, içindeki muhaliflere “iyi de davransa kötü de davransa” Batı ile ilişkilerinde kritik eşiği çoktan aşmış durumda. Şayet Navalni’nin ölümünde Putin iktidarının bir dahli varsa bu, Batı ile ilişkilerinde “üzerine titrenecek” herhangi bir unsurun kalmaması ile teşvik edilmiştir. Bundan sonrası, Putin iktidarının muhaliflerine “Batı için” veya “Batı ile çalışanlara” nasıl davranacağını gösteren ibretlik durumlar oluşturmaktan ibaret.


Etiketler »  

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için "veri politikamızı" inceleyebilirsiniz. Daha fazlası