Kriter > Siyaset |

AK Parti’de Değişimin Zamanı ve Kapsamı


AK Parti’nin iktidara geldiği 2002’den bu yana hem Türkiye hem de dünya önemli ölçüde değişti. Türkiye’de siyasetin, ekonominin ve sosyolojinin dönüşümü açısından en önemli aktör, hiç şüphesiz, Cumhurbaşkanı Erdoğan. Üstelik Erdoğan, küresel sorunlar karşısında üstlendiği inisiyatifle dünya genelinde yaşanan değişim bakımından da hayati bir role sahip.

AK Parti de Değişimin Zamanı ve Kapsamı
Erdoğan, Kızılcahamam Eliz Otel'de partisinin Yerel Yönetimler İstişare ve Değerlendirme Toplantısı'na katılarak konuşma yaptı. (Muhammed Selim Korkutata / AA, 1 Temmuz 2024)

Yerel seçimlerden sonra AK Parti cenahında en fazla karşılaşılan kavramlardan biri “değişim” oldu. Seçimlerde yaşanan beklenmedik oy ve belediye kaybının yönetim kademelerinde değişikliklere gidilmesiyle telafi edilebileceği yönünde bir söylem ortaya çıktı. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bizatihi kendisi de idari kadrolarda bazı değişiklikler yapacaklarını açıkladı. Yirmi yılı aşkın bir süredir iktidarda olan ve aynı dönemde yerel yönetimlerin çoğunu da elinde tutan bir partinin belirli ölçülerde yıpranması normal karşılanmalı. Bunun yanında, sorumluluk mevkiindeki herkesin iş başında bulunduğu süreçte aynı performansı göstermesini beklemek mümkün değil. Ancak değişimle ilgili taleplerin bir kısmının somut bir temele oturmadığının altı çizilmeli. Kapsamı ve içeriğinden bağımsız şekilde, değişim, sanki karşılaşılan tüm sorunları çözecek bir anahtar gibi gösteriliyor. Burada değişimle ilgili taleplerin kişiler ekseninde geldiği açıkça görülüyor. Değişimden kasıt, parti politikaları veya makro konulardan ziyade bakanlar ve parti yöneticileri başta olmak üzere belirli yöneticilerin yerlerine yenilerinin gelmesi. Değişim bu yönüyle, Erdoğan siyasetine uzak bir kavram değil. Cumhurbaşkanı Erdoğan, uygun şartlar oluştuğunda yakın çalışma arkadaşlarına farklı görevler verebiliyor. Ayrıca tecrübe ve birikimine güvendiği kişileri de doğrudan tanımasa bile önemli görevlere getirmekten imtina etmiyor. Bu bakımdan, Erdoğan ve AK Parti’nin siyasi elit üretme konusunda önemli bir becerisinin bulunduğu muhakkak. Halihazırda kamuoyunun tanıdığı çok sayıda isim, siyasete ve bürokrasiye ilk olarak Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından taşındı. Bu bakımdan, Erdoğan’ın hem siyasette hem de bürokraside yeni isimlerle çalışmaktan kaçınmadığı biliniyor. Ancak Erdoğan, son dönemde yaşandığı üzere, birdenbire ortaya çıkan ve somut bir temeli bulunmayan, tepkilere dayalı fevri taleplere de ihtiyatla yaklaşıyor.

31 Mart 2024’te ortaya çıkan seçim sonuçlarının, bir kısmı birbiriyle ilişkisiz çok sayıda etmenden kaynaklandığı açık. Aslında her şeyin merkezinde AK Parti’nin kendi seçmen kitlesinin bir kısmını sandığa götürememesi var. Bunun en belirgin göstergelerinden biri Ekrem İmamoğlu’nun İstanbul’da 2019 seçimlerine göre üç yüz binden daha az oy almasına rağmen yeniden seçilmesi. Ekonomik sorunlar, seçimden önce emeklilerin ve asgari ücretlilerin durumlarının iyileştirilmesine yönelik beklentilerin cevap bulamaması, depremin negatif etkilerinin devam etmesi ve muhalefette yaşanan değişim, seçim sonuçlarının bu şekilde gelişmesinin nedenlerinin bir kısmı. Elbette bu süreçte, aday belirleme prosedürleri de dahil olmak üzere kişisel denilebilecek hatalar yapılmış olabilir. Ancak sorunları, kişilere bağlamak ve geçici çözümler üretmeye çalışmak etkili ve gerçekçi bir sonuç doğurmayacaktır. Pansuman tedbirler, sorunların gerçek boyutuyla görülmesini ve anlaşılmasını sağlamaktan uzaktır. Bu nedenle, değişimi zamana yaymanın ve amacından sapmadan hayata geçirmenin en doğru yöntem olduğu söylenebilir. Burada öncelikle değişimin dinamiklerine ve istikametine odaklanmak gerekiyor. Halihazırda Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın liderliği üzerinde tam bir mutabakat bulunuyor. Dolayısıyla değişim tartışmalarında geriye işlevleri ve mahiyetleri bakımından farklılık gösteren üç unsur kalıyor: Kabine, Meclis Grubu ve Parti Yönetimi. Her yerde eş zamanlı şekilde gerçekleşecek topyekün bir değişim söz konusu olamayacağına göre iktidarın bu sacayağının parçalarına ayrı ayrı bakmak gerekiyor.

 

Sistem Değişikliği İşlevsel Farklılaşmayı Getirdi

Değişim vurgusu yapanların sıklıkla gözden kaçırdıkları bir nokta var: 2018’den sonra siyasetteki roller ve kimlikler yeni bir faza geçti. Parlamenter sistemin doğasına uygun olarak şekillenen bakanlık, parlamento ve parti arasındaki ilişkiler dönüşüme uğradı. Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine geçildikten sonra Meclis grubu, kabine ve parti yönetimi arasında net bir işlevsel farklılaşma yaşandı. Önceki dönemlerde her bir pozisyon bir sonraki görev için başarı göstergesi olarak kullanılabiliyordu. Mesela başarılı bir milletvekili parti yönetimine girip oradaki performansına göre bakanlığa uzanan bir çizgi izleyebiliyordu. Bu bakımdan, bir milletvekili açısından nihai hedef bakanlık şeklinde beliriyordu. Yeni sistemde ise bakanlar büyük oranda teknokratlar arasından seçildi. Doğrudan siyasetin içinden gelen çok az kişi bakanlık koltuğuna oturdu. Bunun yanında, bakan olarak atananların milletvekillikleri ve parti yönetimindeki görevleri sona erdi. Yeni sistemde bakanlar, geçmişteki siyasi başarılarına göre değil uzmanlık bilgileri ve profesyonel kariyerleri doğrultusunda göreve geldiler. Dolayısıyla bakanların değerlendirilmesinde de ölçütün aynı yönde belirlenmesi önem taşıyor.

Parlamenter sistemin yürürlükte olduğu bir yapıda bakanlardan beklenen başarı göstergelerinin günümüz Türkiye’si için geçerli olamayacağını anlamak gerekir. Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminde asıl sorumluluk devlet başkanında. Başkana bağlı olarak çalışan bakanlardan siyasi kimliğe sahip olmaktan daha çok kendi görev alanlarında çalışan teknokratlar olmaları bekleniyor. Nitekim 2 Temmuz günü kabinede yapılan iki değişiklik de aynı istikamette gerçekleşti. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığına, önceki bakan, bürokrat kökenli Murat Kurum yeniden atanırken Sağlık Bakanlığına da İstanbul İl Sağlık Müdürü, tıp profesörü Kemal Memişoğlu getirildi. Böylece Erdoğan, yeni sisteme geçişten sonra izlediği rotadan ayrılmayacağını ve bakanların siyasi etki alanlarından çok uzmanlık bilgilerine önem verdiğini bir kere daha gösterdi. Bundan sonraki muhtemel değişikliklerin de aynı istikamette olması, yani Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin genel mantığından uzaklaşılmaması kolaylıkla tahmin edilebilir.

 Cumhurbaşkanlığı Kabinesi toplandı
Cumhurbaşkanlığı Kabinesi, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde toplandı. Toplantıya, dün Sağlık Bakanlığına atanan Memişoğlu ile Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığına atanan Murat Kurum da katıldı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Bakan Kurum ile tokalaştı. (TCCB / Murat Çetinmühürdar / AA, 2 Temmuz 2024)

 

2018’den sonra yalnızca kabinenin değil parti yönetiminin de fiilen yeni sistemin doğasına uygun şekillendiği görüldü. Üç dönem kuralının da etkisiyle AK Parti yönetiminde görev alan çok sayıda isim halihazırda milletvekili değil. Bu durum, meclis grubu ve parti yönetiminin de ayrılmasını beraberinde getiriyor. Elbette belirli konular açısından uyum içinde hareket etmek zorunlu. Ama mesela yeni yasaların ve diğer düzenlemelerin yürürlüğe konulması sürecinde Meclis grubu ile bakanlıklar arasındaki ilişkinin öne çıktığı, parti yönetiminin daha arka planda kaldığı anlaşılıyor. Buna karşılık, bakanların çoğunun siyasetçi olmamasının da etkisiyle parti yönetimi, yerel düzeyde geçmişe göre çok daha fazla inisiyatif almak durumunda. Geçmişte bakanlar, aynı zamanda milletvekili oldukları için özellikle kendi seçim çevreleriyle ilgili konulara hem müdahil hem de bunlardan sorumlu olurlardı. Yeni sisteme geçildikten sonra ise parti yönetiminin yerel sorunlar konusunda daha fazla göreve sahip olduğu söylenebilir. Özellikle teşkilatlanma ve yerel yönetimlerle ilgili mevzularda, parti yönetimi eskiye göre çok daha fazla şekilde belirleyici. Buna karşılık, partide görevli yöneticiler devletin yasama ve yürütme işlevlerine geçmişe göre çok daha uzaklar. Elbette bu durum, belirli açılardan yerel taleplerin karşılanamaması ya da beklentilerin tam anlamıyla cevap bulamaması gibi sorunlar üretmiş olabilir. Ancak burada hem parti yönetimi hem de kurumsal mekanizmalarla ilgili değerlendirmelerin doğru şekilde yapılması gerekir. Nasıl bakanların siyasi kimlikleri eskisine göre daha zayıfsa devlet yönetimi ve yasama faaliyetleri açısından da parti yönetimini eleştirmek çok doğru olmayacaktır. Değişim taleplerinde hem bakanlar hem de parti yöneticileri açısından bu durum göz önünde bulundurulmalı.

 

Değişimi Yönetmek

Değişim ifadesinin en az etkide bulunacağı yer AK Parti’nin parlamento grubu. Halen ne iktidarın ne de muhalefetin erken seçim konusunda bir beklentisi var. Mevcut milletvekillerinden beklenen en önemli husus, önümüzdeki dönemde daha aktif şekilde çalışmaları. Bu noktada vekillerin de bakanlara ulaşma açısından belirli serzenişlerinin olduğu duyuluyor. Burada parlamento ile bakanlıklar arasındaki köprülerin güçlendirilmesi faydalı olabilecek. Meclis yönetimi de değişim tartışmalarının dışında gibi görülüyor. TBMM Başkanı Prof. Dr. Numan Kurtulmuş, tıpkı selefi Prof. Dr. Mustafa Şentop gibi adil, dengeli ve muhalefetin dahi şikayet etmediği bir tarzda yönetim sergiliyor. Grup başkanı ve başkanvekilleri başta olmak üzere AK Parti grup yönetimine yönelik de genel bir memnuniyetin bulunduğu dikkat çekiyor. Bu nedenle, kabine ve parti yönetimine odaklanan değişim söylemi AK Parti meclis grubu açısından çok daha sınırlı kaldı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, siyasi meselelerde oldukça soğukkanlı ve itidalli hareket etmesiyle tanınıyor. Değişim sürecinde de Erdoğan’ın fevri davranmayıp çok sayıda faktörü göz önünde bulundurduğu görülüyor. Bu durum öncelikle Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yeni sistemin mimarı olarak bu modelin kodlarını herkesten iyi bilmesiyle ilişkili. Yukarıda bahsettiğimiz işlevsel farklılaşmanın Erdoğan’ın zihninde gayet net olduğu anlaşılıyor. Buna göre, kabine, parti ve meclis grubundaki hiçbir yöneticiye üstlendiği görev ve sorumluluğun dışında ilave yük yüklenmediği görülüyor. Daha açık bir ifadeyle, Erdoğan ortaya çıkan sonucun faturasını kusuru ya da hatası olmayan kimseye kesmek istemiyor. Buna öteden beri Cumhurbaşkanının en belirgin hasletlerinden biri olarak gösterilen vefayı da eklemek gerekir. Erdoğan, seçimlerde alınan olumsuz sonuç nedeniyle, geçmişte başarılı hizmetler yaptığını düşündüğü yol arkadaşlarıyla araya mesafe koymak istemiyor. Aynı zamanda, Erdoğan’ın birlikte çalıştığı ekipten genel memnuniyet düzeyinin yüksek olması ihtimalini de gözden kaçırmamak gerekiyor. Üstlendikleri görev gereği, partideki her yöneticinin doğrudan kamuoyu ile temas halinde olması gerekmiyor. Bu bakımdan, kişinin kamuoyunda bilinirlik ve tanınırlık düzeyinden daha çok kendisinden beklenen sorumlulukların gereğini yerine getirip getirmediğine odaklanmak daha önemli.

AK Parti’nin iktidara geldiği 3 Kasım 2002’den bu yana hem Türkiye hem de dünya önemli ölçüde değişti. Türkiye’de siyasetin, ekonominin ve sosyolojinin dönüşümü açısından en önemli aktör, hiç şüphesiz, Cumhurbaşkanı Erdoğan. Üstelik Erdoğan, küresel sorunlar karşısında üstlendiği inisiyatifle dünya genelinde yaşanan değişim bakımından da hayati bir role sahip. Uzun yıllar Batı’nın sömürgesinde kalan ve neredeyse bağımsız karar alma yeteneğini kaybeden pek çok ülke ve toplum için Erdoğan adeta doğal lider durumuna geldi. Buradan hareketle, her ne pahasına olursa olsun mevcut statükoyu korumanın Erdoğan’ın genel siyasi tavrıyla hiçbir şekilde bağdaşmadığının altını çizmek gerekiyor. Tam tersine Erdoğan, değişim süreçlerini yönetmeyi tercih eden bir siyasetçi. Başarısını ise hamleleri doğru zamanda yapmaya borçlu. Kabinede ya da parti yönetiminde yapılacak değişiklikleri de aynı eksende değerlendirmek gerekir. Bu süreçte, Erdoğan’ın sırf değişiklik yapmış olmak için bakanlarını ve parti yöneticilerini görevden almayacağı kolayca tahmin edilebilir. Kapsamlı sayılabilecek değişiklikler için muhtemelen önümüzdeki yılın bahar aylarında yapılacak AK Parti’nin olağan kongresini beklemek gerecektir. 2024’ün Sonbaharında başlayacak il ve ilçe kongrelerinde ortaya çıkacak yerel düzeyde değişim, takip eden olağan kongrede üst yönetime yansıyacaktır. Aynı dönemde, yaklaşık olarak iki yıllarını tamamlayacak olan bakanlarda da kısmi bir değişiklik beklenebilir. Zira aradan geçen dönem, bakanlar açısından bir performans değerlendirmesi fırsatı meydana getirebilecektir. Ancak tüm bu süreçte, Türkiye’nin artık yeni bir hükümet sistemi tecrübe etmekte olduğu ve parlamenter sistemden kalma alışkanlıkların geride bırakılması gerektiği akılda tutulmalı.

 


Etiketler »  

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için "veri politikamızı" inceleyebilirsiniz. Daha fazlası