Kriter > Dosya > Dosya / 7. Yılında 15 Temmuz |

Yedinci Yılında 15 Temmuz, FETÖ ile Mücadele ve Sonrası


15 Temmuz sonrası TSK’dan FETÖ ile ilişkili olduğu gerekçesiyle toplam 24 bin 706 askeri personel ihraç edilmiştir. İhraç edilenler arasında 150 general bulunmaktadır. Bu sayı, ordunun general ve amiral kadrosunun yarıya yakınının ihraç edildiğini ve dolayısıyla FETÖ’nün silahlı kuvvetlerin en üst yönetici pozisyonlarında kazandığı yaygınlığı göstermektedir.

Yedinci Yılında 15 Temmuz FETÖ ile Mücadele ve Sonrası
(Raşid Aydoğan/AA)

Darbe girişiminin üzerinden yedi yıl geçti. Türkiye, birden çok engelleyici faktörün bir araya gelmesi sayesinde büyük bir felaketin eşiğinden döndü. Darbenin başarısız olmasında Türk milletinin direnişi, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın tarihi liderliği, önemli sayıda Silahlı Kuvvetler ve Emniyet personelinin darbecilerle mücadelesi, Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) mensuplarının darbe faaliyetlerinde yaptıkları plan ve zamanlama hataları etkili oldu.

Darbe girişiminden sonra FETÖ ile topyekûn mücadele süreci başladı. Ancak örgütle adli ve idari anlamda kurumsal mücadelenin ilk adımları, 2014’te 17/25 Aralık hükümeti devirme teşebbüsünün hemen ardından atılmıştı. Şüphesiz 2014-2016 arasında yürütülen FETÖ ile mücadele, 15 Temmuz sonrasıyla boyut ve tesiri itibarıyla kıyaslanamayacak olsa da bu durum onu önemsiz kılmaz.

40 yıla yakın süredir yargı, ordu ve emniyet başta olmak üzere kritik kamu kurumlarında, sivil toplum, eğitim, medya ve finans dünyasında yaygın şekilde yapılanmış bir örgüte karşı devletin harekete geçmesi için gereken siyasi, hukuki ve bürokratik alt yapı bu iki buçuk yıllık (2014-2016) dönemde oluşturulmuştur. Bir başka deyişle mücadele edilecek hedefin tanımlanması ve bürokratik mekanizmaların mücadele konseptine geçirilmesine bu yıllarda başlanmıştır. Bu iki yıl atlanıldığı takdirde 15 Temmuz ve sonrasında örgütle yürütülen mücadele sağlıklı bir şekilde anlaşılamaz.

 

2014-2016 Arası Dönem

2014 başlarından itibaren örgütün ideolojisini, örgütlenmesinin boyutunu, motivasyonlarını, yapılanma yöntemlerini ortaya koyan önemli soruşturmalar gerçekleştirilmiştir. Bu soruşturmalar sonucu örgütün “mahrem” şeklinde tarif ettiği, gizliliği en üst düzeyde tuttuğu güvenlik kurumlarındaki yapılanması hakkında önemli bilgiler edilmeye başlanmış ve iddianameler hazırlanmıştı.

Yine bunun dışında FETÖ mensuplarına yönelik çeşitli kumpas yargılamaları sebebiyle tahkikatlar yürütülmüş ve gözaltı işlemleri yapılmıştır.

Diğer taraftan Türkiye’nin ulusal güvenlik siyasetinin oluşturulduğu Milli Güvenlik Kurulu’nun bu iki buçuk yıl zarfındaki basın açıklamalarından FETÖ ile giderek ivmesi artan bir mücadele yürütüldüğü izlenebilmektedir. MGK açıklamalarında örgüt önce “devlet içindeki illegal yapılanma”, ardından “paralel devlet yapılanması” ve son olarak 26 Mayıs 2016’da terör örgütü olarak nitelendirilmiştir.

Tüm bunların neticesinde iki önemli kazanım elde edildiğini söylemek mümkündür. Birincisi devlet; örgütü, onun sofistike taktiklerini, arz ettiği tehdidin boyutlarını, girift yapısını tanımaya başlamıştır. Bu süreçte elde edilen veriler 15 Temmuz sonrası topyekûn mücadele dönemi için önemli bir kaynak işlevi görmüştür. Örneğin yargının 15 Temmuz’dan sonra FETÖ’den arındırılmasında 2014-2016 arasında atılan adımların katkısı büyüktür.

İkincisi ise örgüte karşı yürütülen kararlı mücadele onun TSK’yı bütünüyle ele geçirmesinin önüne geçmiş ve bu husus darbe teşebbüsünün başarısız olmasında önemli rol oynamıştır (Mert Hüseyin Akgün, FETÖ’nün Askeri Kanadı: Genelkurmay Çatı Davası, s. 20-24).

15 Temmuz davaları
(Erhan Elaldı/AA, 17 Temmuz 2019)

 

15 Temmuz Sonrası

15 Temmuz 2016, Türkiye tarihinin belki de en katastrofik günlerinden biridir. Ülkeyi bir iç savaşa götürebilecek derecede büyük bir tehlike olan darbe teşebbüsü atlatıldıktan sonra her devlet gibi Türkiye Cumhuriyeti de karşılaştığı bu varoluşsal tehdide mukabelede bulunmuştur. Bunun için 20 Temmuz 2016’da Anayasanın 120. maddesine dayanılarak olağanüstü hal ilan edilmiştir.

Bir yandan OHAL kapsamında devletin FETÖ’den arındırılmasına çalışılırken diğer yandan adli makamlarca darbe teşebbüsünün faillerini, FETÖ yöneticilerini ve üyelerini konu alan soruşturma ve kovuşturmalar yürütüldü. Tüm bunların neticesinde Türkiye, bu sıra dışı terör örgütünü başta ordu, polis ve yargı teşkilatı olmak üzere devlet kurumlarından tasfiye etmeyi başarmıştır.

15 Temmuz sonrasında TSK’dan FETÖ ile ilişkili olduğu gerekçesiyle toplam 24 bin 706 askeri personel ihraç edilmiştir. İhraç edilenler arasında 150 general bulunmaktadır. Bu sayı ordunun general ve amiral kadrosunun yarıya yakınının ihraç edildiğini ve dolayısıyla FETÖ’nün silahlı kuvvetlerin en üst yönetici pozisyonlarında kazandığı yaygınlığı göstermektedir. İhraç edilen generallerin çoğunlukla tuğgeneral/tümgeneral rütbesinde olduğu düşünülürse böylesi bir tasfiyenin yapılamaması halinde, FETÖ’nün ordu komutasını tamamen ele geçirmesi tehlikesiyle karşılaşılacaktı.

Türkiye, milli ordusunu terör örgütü mensuplarından temizleyerek önemli bir güvenlik zafiyetinden kurtulmuştur. Nitekim 15 Temmuz sonrasında TSK, Suriye ve Irak’ta çok sayıda askeri harekat gerçekleştirmiş, diğer güvenlik kurumlarıyla birlikte terörle mücadele ve Türkiye’nin milli güvenliği bakımından tarihi kazanımlar elde edilmesini sağlamıştır.

Polis teşkilatında da benzer bir arındırma süreci yaşanmış ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Kasım 2022’de Polis Amirleri Eğitimi Merkezi 6. Dönem Mezuniyet Töreni’nde yaptığı açıklamaya göre 15 Temmuz sonrasında toplam 38 bin Emniyet mensubu ihraç edilmiştir.

Örgütün yargı yapılanması da terörle mücadelenin hedeflerinden biri olmuştur. FETÖ’nün TSK yapılanmasını genişletmede, siyaset ve sivil toplum kurumlarına yönelik operasyonlarında kullandığı yargı örgütlenmesine büyük bir darbe vurulmuştur. Geçtiğimiz yedi yılda 4 bine yakın hakim ve savcı meslekten ihraç edilmiştir.

 

Bundan Sonrası

Bugünkü veriler ışığında örgütün devlet içindeki operasyonel kabiliyetini yitirdiğini söyleyebiliriz. Önümüzdeki dönemde ise FETÖ ile mücadele sürecinde elde edilen yüz binlerce sayfalık bilgi ve belge, kazanılan tecrübe ve birikim kapsamlı bir analize tabi tutulmalıdır. Böylece FETÖ’nün ortaya çıkışını, yaygınlaşmasını-gelişmesini sağlayan veyahut kolaylaştıran koşullar saptanmalı ve bu tehditlerle bir daha karşılaşılmaması için atılması gereken adımlar belirlenmelidir.

Bu bağlamda FETÖ ve benzer illegal örgütlenmelerin kamu kurumlarında yapılanmasını ve sosyal bir zemin bulmasını engelleyecek hususları şu şekilde sıralayabiliriz.

  1. Hukuk devleti ilkesinin güçlendirilmesi ve demokratikleşme.

FETÖ’nün en önemli kaldıracı Türkiye’deki kurumsal vesayetin onlarca yıl boyunca sivil, şeffaf ve meşru siyaseti ve sivil toplumu baskılaması olmuştur. Demokratik siyasetin önünün açılması ve hukukun üstünlüğünün tesis edilmesi bu tarz örgütlerin istismar zeminini ortadan kaldırmaktadır.

Bu bakımdan AK Parti hikayesi olumlu bir örnek olarak zikredilebilir. AK Parti’nin ötekileştirilmiş toplum kesimlerinin taleplerini çevreden merkeze taşıyarak karşılaması Türkiye’de devlet ve millet arasındaki mesafeyi ortadan kaldırmış ve sosyal barışı güçlendirmiştir. Sivilleşme ve demokratikleşme reformları sayesinde, siyasetin toplumsal itibarı yükselmiştir.

  1. Din ve vicdan özgürlüğünün kamu düzeni ve başkalarının hak ve özgürlüklerini ihlal etmediği sürece tüm unsurlarıyla ve tam olarak tanınması, güvence altına alınması ve pratik düzeyde korunması.

Dini özgürlüklerin güçlendirilmesi, şeffaflığı beraberinde getireceği için FETÖvari kült oluşumlara karşı en etkili tedbirlerden biri olacaktır. Yine bu konuda da son yirmi yılda başörtüsü yasağı, katsayı adaletsizliği ve dini eğitim kısıtlamalarının kaldırılması gibi başlıklarda önemli kazanımlar elde edildiğini söyleyebiliriz.

  1. Demokratik meşruiyeti ve hesap verebilirliği güçlü yürütme organı.

Zayıf ve çok parçalı bir yürütme kurumu yasa dışı örgütlerle mücadelede devletin zafiyet yaşamasına yol açar. Öte yandan yürütme organının demokratik meşruiyetinin güçlendirilmesi onu her türlü baskı odağına karşı daha dirençli kılacaktır. Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi, tek başlı yürütme organının doğrudan halk tarafından seçilmesi niteliği yönünden olumlu bir gelişme olarak zikredilebilir.

  1. Toplumsal barışı güçlendirecek yeni ve sivil bir anayasa

Bundan sonrası için alınacak tedbirler için en işlevsel zemin yeni ve sivil bir anayasa olacaktır. Yasama ve yürütme organlarının etkinliği ve verimliliğini, yargı bağımsızlığını, hukuk devleti ilkesini, denge ve denetim mekanizmalarını güçlendirecek 1982 Anayasasının otoriter ruhunu bütünüyle terk etmiş çoğulcu bir yeni anayasa yapılması son derece önemlidir. Böyle bir reform, Türkiye’nin refah ve huzuruna büyük katkılar yapacağı gibi FETÖ’ye ve benzer yapılara karşı alınacak en etkili önlem olacaktır.

 


Etiketler »  

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için "veri politikamızı" inceleyebilirsiniz. Daha fazlası