BM, "geleceği kurtarmak" için mutabakat arıyor. İmtiyazlı ülkeler, sadece kendi çıkarlarını önceleyen bir sistemde ısrar ederlerse, hiç kimse güvende olmayacaktır. İsrail’in, soykırım yaparken hâlâ açıktan desteklenmeye devam edilmesi, zaten adil işlemeyen uluslararası kurum ve normları giderek daha da anlamsızlaştırıyor. Kurallı bir dünya düzeni, bir gün herkese lazım olacak. Belki yeni büyük bir felaketten sonra...
BM Genel Kurulu, İsrail'in İşgal Altındaki Filistin Toprakları'nda uzun yıllardır devam ettirdiği yasa dışı varlığını, kararın kabulünden itibaren en geç 12 ay içinde sona erdirmesini, tüm yeni yerleşim faaliyetlerini derhal durdurmasını ve tüm yerleşimcileri İşgal Altındaki Filistin Toprakları’ndan tahliye etmesini talep eden bir karar aldı. Bağlayıcı olmayan karar, 124'e karşı 14 karşı oyla kabul edilirken 43 ülke ise çekimser kaldı.
On binlerce İsraillinin hükümetin düzenlediğine değil, alternatif anma törenine katılması bekleniyor. Anma etkinliğinin bile alternatifiyle düzenleneceği İsrail’de, siyasetin toplumu nasıl kutuplaştırdığı, ortak acıda bile birleşilmesini engellediği gözleniyor. Siyasetin tam da var olan toplumsal kırılmalardan, halihazırdaki fay hatlarından geçiyor olmasının 7 Ekim sonrasında toplumsal krizi de derinleştirdiği vakıa.
Gazze'deki Filistinliler için her gece bir kabus ve bir yılın ardından artık sadece hissizleşmiş durumdalar. Filistinlilerin sormaya devam ettiği soru şu: Bu kabus yakında sona erecek mi yoksa yeni bir norm haline mi gelecek? İsrail, 7 Ekim'in birinci yıl dönümüne yaklaşırken Lübnan halkına karşı yeni bir soykırım gerçekleştirmeye hazırlanıyor gibi görünüyor. Lübnan halkını en iyi anlayanlar şimdi Gazze'deki Filistinliler. Çünkü İsrail, daha önce de birçok kez aynı ölüm ve yıkımı onlara yaşattı.
21 Temmuz’da yarıştan çekilen Biden, aynı günkü açıklamasıyla, başkan adaylığı görevini yürüten Kamala Harris’i desteklediğini ve tüm Demokratların Harris’in etrafında birleşmesi gerektiğini açıkladı. Ana akım liberal medyanın ve Demokrat Parti kurmaylarının hızlı desteğiyle daha ilk günlerden itibaren ivme yakalayan Harris, haftalar ilerledikçe anketlerde Trump’ı yakaladı.
ABD ve İsrail'in, bölgede İran'ın rolüne ve Hizbullah'ın silahlanmasına son verme kararı almış olmasından Esad'ın endişe duyduğu söylenebilir. Esad'ın, hesaplarını, Donald Trump'ın ABD seçimlerini kazanma ihtimali üzerine yaptığı muhtemeldir. Trump'ın bölgede İran ve Hizbullah'ın etkisini azaltmaya çalışacağını ve ABD'nin Fırat'ın doğusundan çekilebileceğini öngörmektedir. Bu durum, PYD'yi Esad'a sığınmaya zorlayabilir.
20. yüzyılda Suriye ve Irak siyasetini şekillendiren Baas partisi, bölge siyasetine yön veren gelişmeler ve aktörlerin ilişkileri, yıllar boyunca rekabet, gerilim ve sonrasında ilişkilerin tamamen kesildiği düşmanlığa varan çekişmelere sahne olmuştur. Irak’ta Baas, Batı emperyalizmine karşı bir motivasyonla iktidara gelerek muhafazakar tandansıyla karşımıza çıkarken, Suriye’de ise feodal sistemin adaletsizliğine karşı daha çok sınıfsal bir motivasyonla iktidara gelmiştir.
ABD, Türkiye’nin Kritik Mineral Güvenliği Ortaklığı’na (MGO) katıldığını açıkladı. MGO; ABD, Avrupa Birliği ve 13 diğer ülke ile kritik ham maddelerin ve nadir toprak elementlerinin üretimi konusunda iş birliği inşası amacıyla kurulan bir forum. Biden yönetimi tarafından başlatılan bu girişim, küresel tedarik zincirini çeşitlendirmeyi ve Çin gibi baskın aktörlere olan bağımlılığı azaltmayı hedefliyor.
İnsan haklarının evrensel değerleri yerine Hristiyan/Yahudi temellerinde yeniden inşa edilen ve ırkçılık barındıran “yerel” Avrupalı kültürünün yüceltilmesinden müteşekkil aşırı sağın; İslamofobik, göçmen karşıtı ve yabancı düşmanı söylemlerinin giderek toplumsal tabana yayılması, oy kaybı yaşayan sağ ve sol merkez partilerin de bu söylemleri içselleştirerek devlet politikalarına dönüştürmesine yol açmaktadır.
BM, "geleceği kurtarmak" için mutabakat arıyor. İmtiyazlı ülkeler, sadece kendi çıkarlarını önceleyen bir sistemde ısrar ederlerse, hiç kimse güvende olmayacaktır. İsrail’in, soykırım yaparken hâlâ açıktan desteklenmeye devam edilmesi, zaten adil işlemeyen uluslararası kurum ve normları giderek daha da anlamsızlaştırıyor. Kurallı bir dünya düzeni, bir gün herkese lazım olacak. Belki yeni büyük bir felaketten sonra...
Geçtiğimiz yüzyılda nükleer silahlar ve uzay yarışı nasıl süper güçler arasındaki rekabeti şekillendirdi ise bugün de yapay zekâ ve ilişkili teknolojiler benzer bir rol oynuyor. Yapay zekânın; ekonomik büyüme, askeri üstünlük ve toplumsal dönüşüm üzerindeki potansiyel etkileri, bu alandaki liderliğin küresel hegemonya için kritik olduğunu gösteriyor.
Türk dış politikasının yapım sürecindeki en üst isim olan Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın makalesi başta olmak üzere birçok uzman, akademisyen ve araştırmacı, bu kapsamlı eserin içeriğine çalışmalarıyla katkı sağlıyor. Toplam 11 bölüm ve 234 sayfa boyunca Türk dış politikasının tarihi seyrini çeşitli açılardan mercek altına alarak inceleyen eser, dış politikamızdaki stratejik dönüşümü de gözler önüne seriyor.
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için "veri politikamızı" inceleyebilirsiniz.
Daha fazlası