Türkiye son yıllarda çok ciddi güvenlik sorunlarıyla mücadele ediyor. Bir yandan terör örgütleriyle mücadele sürerken diğer taraftan düşmanca yaklaşımlara karşı ülkenin geleceğini teminat altına almaya çalışıyor. Bu süreçte silahlı mücadele kadar ekonomik, siber ve enerji teminine dair mücadeleler de diğer başlıklardan. Hatta bu süreçte gündeme gelen Mavi Vatan söylemleri de hem stratejik hem ekonomik hem askeri açıdan önemli bir başlık olarak dikkat çekiyor. Son yılların bu önemli başlığı dolayısıyla da Türkiye’de su güvenliği deyince akla Mavi Vatan geliyor. Ancak su güvenliği konusu, biraz daha farklı bir başlık. Dolayısıyla askeri veya ulusal alt başlıklar yanında, yerel yönetimlerin önemli etkilerinin olduğu Türkiye’nin geleceğinde oldukça öncelikli olması beklenen bir mesele, su güvenliği.
Aslında su güvenliği meselesi yalnızca Türkiye için değil, insanlığın geleceği için önemli bir başlık. Çünkü su; yaşamın devamlılığı, ekonomik gelişim, sağlık, doğa pek çok kritik alan için en önemli kaynak. Öte yandan tüm dünyada kullanılabilir su kaynakları ve suya erişim imkanları gittikçe azalıyor. Bir insan hakkı olan suya erişim, yalnızca Afrika, Asya ya da Ortadoğu gibi daha su fakiri bölgeler için değil, küresel ölçekte büyüyen bir sorun halini alıyor. Bu sorunun gelişiminde vahşi sanayileşme, aşırı kentleşme, nüfus artışı ve son yıllarda etkisi artan küresel ısınma gibi etkenler var. Bu etkenler dolayısıyla tüm dünyada su talebi artıyor. 2050’ye kadar bu talebin yüzde elli civarında artacağı öngörülüyor. Tabii bu talep artışı, kısıtlı su kaynaklarına erişimi daha da güçleştirecek. Diğer yandan nüfusların şehirlerde yoğunlaşmaya devam etmesi, gelecekte de kentsel nüfusun ve nüfus yoğunluğunun artacağına yönelik beklentiler, bu alanlarda su yönetimi etkinliğini zaruri kılıyor.
Türkiye’de su yönetimi dendiğinde Tarım ve Orman Bakanlığına bağlı Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü önemli merkezi aktörlerden birisidir. Aynı şekilde Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı da en büyük role sahip kurumlardandır. Ulusal düzeyde özellikle IPA programları aracılığıyla finansman sağlanarak 2007-2013 arasında içme suyu, atık su, katı atık ve altyapı gibi çevre altyapı yatırımları çoğaltılmış, 13 milyon kişiye hizmet veren tesislere yönelik destekler sağlanmıştır.[1] 2005-2017 dönemi ele alındığında ise ulusal ve uluslararası destekler yoluyla 8 bin 513 belediye ve mahalli idare birliğine yönelik destek sağlanmıştır.[2] Aynı şekilde İLBANK destekleri ve finansmanı aracılığıyla su kayıplarının önüne geçilmesi için altyapı yatırımları gerçekleştirilmiştir.
Diğer taraftan özellikle kentsel alanlardaki içme suyu ile atık suların yönetiminden sorumlu yerel aktörler olarak belediyeler gittikçe daha önemli hale gelmektedir. Bu nedenle yerel yönetimlerin su yönetimine dair yetki ve sorumluklarıyla ilgili pek çok yasal düzenleme gerçekleştirilmiştir. Belediyeler Kanunu, Büyükşehir Belediyesi Kanunu, İl Özel İdaresi Kanunu, Mahalli İdare Birlikleri Kanunu, Sulama Birlikleri Kanunu, Kentsel Atık Su Arıtımı Yönetmeliği, İçme-Kullanma Suyu Havzalarının Korunmasına Dair Yönetmelik, Kentsel Atık Su Arıtımı Yönetmeliği, Atıksu Altyapı ve Evsel Katı Atık Bertaraf Tesisleri Tarifelerinin Belirlenmesinde Uyulacak Usul ve Esaslara İlişkin Yönetmelik bunlardan bazılarıdır. Özellikle kentsel alandaki su kaynaklarının korunması, yönetimi, kayıp kaçağın önlenmesi, katı atık yönetim, su kalitesinin korunması, atık suların tekrar kullanımı, su deşarjı için gerekli altyapıların oluşturulması gibi hususlarda yerel yönetimler önemli ve öncelikli aktörlerdendir. Tabii büyükşehir belediyeleri hizmet sundukları coğrafi alan ve nüfus itibariyle çok daha önceliklidir. 5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanunu, büyükşehir belediyelerine su ve kanalizasyon hizmetlerini yürütmek, bunun için gerekli baraj ve diğer tesisleri kurmak, kurdurmak ve işletmek; derelerin ıslahını yapmak ve kaynak suyu veya arıtma sonunda üretilen suları pazarlamak yetki ve sorumluluğunu vermektedir. Ayrıca bu hizmetleri yürütürken belirli kriterler eşliğinde mali finansman esneklikleri de sağlanmıştır.
![İzmir Körfezi'nde Karşıyaka ve Balçova'nın sahil bandı İzmir Körfezi'nde Karşıyaka ve Balçova'nın sahil bandı](/images/news/2024/11/30/cenay-babaoglu-2.jpg)
Yetkili ve Sorumlu Birimlerin Karnesi
Buna karşın büyükşehirlerimizde son yıllarda su yönetimine bağlı olarak pek çok sorun ve afetle karşı karşıya kalınmıştır. Bir yandan iklim değişikliğiyle bağlantılı olarak artan yağışlara bağlı yaşanan seller, diğer taraftan yetersiz altyapılara ve tedbirsizliklere bağlı su taşkınları görülmektedir. Bu yetersizlikler ise yalnızca maddi kayıplara değil, can kayıplarına yol açmaktadır. Özellikle 2022’de Ankara’da dört kişinin su taşkınları nedeniyle hayatını kaybetmesi, 2023’te İstanbul’da gerçekleşen su taşkınlarında iki kişinin hayatını kaybetmesi ve 2021’de İzmir’deki su taşkınlarında iki kişinin hayatını kaybetmesi inanılmaz vahim olaylar olarak görülmelidir. Yine İzmir’de Temmuz 2024’de altyapı sorunu nedeniyle sokakta kaldırım boyu su birikmesi ve elektrik kablolarıyla teması sonucu iki kişinin hayatını kaybetmesi ise tam bir trajedidir. Geliştiği ve altyapı sorunlarını çözdüğü iddia edilen üç büyükşehrimizde hâlâ bu tarz trajedilerin yaşanıyor olması gerçekten çok üzücüdür.
Su yönetimine dair bu büyükşehir belediyelerimizin faaliyetleri genel olarak incelendiğinde İstanbul’da 2019-2023 arasında yıllık yaklaşık iki yüz kilometrelik içme suyu hattı döşendiği görülmektedir. 2014-2019 döneminde ise yıllık yaklaşık 280 kilometre hat döşendiği görülmüştür. İçme suyu depolarının hacimleri incelendiğinde de dönemsel olarak yarı yarıya varan yatırım oranı kayıpları gözlenmiştir. Ayrıca içme suyu terfi merkezleri incelendiğinde 2014-2019 döneminde 19 adet yeni içme suyu terfi merkezi yatırımı gerçekleştirilmişken, 2019-2023 döneminde yalnızca iki adet yeni terfi merkezi yatırımı yapılmış olması dikkat çekicidir. Dolayısıyla suyun depolanması ve iletilmesi noktasında sorunlar olduğu görülmektedir. Artan nüfusa ve ihtiyaca rağmen içme suyu yatırımlarındaki düşüş düşündürücüdür.
Atık su açısından bakıldığında ise 2014-2019 döneminde yıllık ortalama 312 kilometrelik hat döşendiği görülüyorken, 2019-2023 döneminde bu ortalamanın 221 kilometreye düştüğü izlenmiştir. Aynı şekilde artan nüfusa ve artan ihtiyaca rağmen yaklaşık yüzde ellilik bir düşüş olması, altyapı anlamında sorunlara işaret etmektedir. Atık su tesisleri açısından da benzer bir görüntü ortaya çıkmaktadır. 2014-2019 arasında toplam 19 yeni tesis açılmışken, sonraki dönemde yalnızca dört tesis kurulabilmiştir. Ayrıca planda olan bazı tesislerin projelerinin iptal edilmesi de sorunun boyutlarını ortaya koymaktadır. Özellikle Silahtarağa İleri Biyolojik Arıtma Tesisi projesiyle temsillenen temel atmama törenleri, bu açıdan oldukça manidardır.
İzmir Büyükşehir Belediyesi ise 2019-2023 arasında yıllık ortalama 430 kilometrelik içme suyu hattı, 33 kilometre yağmur suyu hattı, 160 kilometre atık su hattı yatırımı gerçekleştirmiştir. Ortalama sıcaklığın ve yağış miktarının yüksek olduğu İzmir’de bu yatırımların ne kadar yeterli olduğu da yine ortaya çıkan taşkın ve baskın görüntülerinden anlaşılmaktadır.
Ankara’da ulaşılabilen veriler incelendiğinde ise 2020-2023 arasında yıllık ortalama 140 kilometre yağmur suyu hattı döşendiği görülmüştür. 2019-2023 dönemi yıllık içme suyu hat uzunluğu ise 322 kilometre civarındadır. İçme suyu arıtma tesisleri açısından bakıldığında ise yeni yatırımların gerçekleşmediği, eski projelerden bazılarının devam ettiği görülmektedir.
Dolayısıyla nüfus ve sosyoekonomik gelişmişlik olarak ilk üç sırada yer alan bu şehirlerimizde su yönetimine yönelik altyapı yatırımlarındaki sorunlar göze çarpmaktadır. Büyükşehir belediyelerine bağlı su ve kanalizasyon idarelerinin mali ve idari sorunları da sıklıkla kamuoyu gündemine taşınmaktadır. Aynı şekilde her yoğun yağış döneminde, kamusal alanlarda yaşanan taşkın görüntüleri, yolda kalma görüntüleri, can ve mal kayıpları ülkemiz açısından üzücü gelişmelerdir. Bu kayıpların önüne geçebilmek için altyapı yatırımları oldukça kritiktir. Sosyal yardımlar kadar altyapıların sürekli olarak yenilenmesi, tadili ve tamiri önceliklendirilmelidir. Bunun yanında yenilikçi şehir yönetimlerine de ihtiyaç bulunmaktadır. Sünger şehir, yeşil şehir ve akıllı şehirler bu açıdan öne çıkan başlıklardandır.
Çevreci Modeller
Çin’deki yoğun nüfus alanlarında başarılı şekilde uygulanan sünger şehir uygulamalarında su, israf edilmeyecek derecede kıymetli bir kaynak olarak görülmektedir. Bu kapsamda öncelikli amaç yağışlarla şehre düşen suyun etkin yönetilebilmesidir. Doğal ve yapay unsurlar eliyle şehrin drenajını sağlamak, taşkınları önlemek, yağış kaynaklı suların depolanması ve arıtılması, su arzında etkinliğin sağlanması temel gayelerdendir. Yeşil alanlar bu yöntem için oldukça etkili araçlardır. Benzer şekilde yeşil şehir modelinde su arzı alt başlıklardan birisi olarak gündeme gelmektedir. Yeşil şehir modelinde doğayla uyumlu yapılaşma ve doğayla uyumlu yaşam teması önceliklidir. Çevreci bir modelde hava kalitesi, atık yönetimi, sürdürülebilirlik, yeşil alanların korunması ve yaygınlaştırılması önem kazanmaktadır.
Akıllı şehirler ise pek çok alanda sunduğu faydaların yanında etkin su yönetimine yönelik katkılarıyla da öne çıkmaktadır. Nesnelerin interneti teknolojileri eliyle su arzının, talebinin ve atık suyun takibi, yapay zekâ destekli modellemeler eliyle altyapı yatırımlarının yönlendirilmesi gibi başlıklarla suyun zarar veren bir etken değil, şehir sakinlerinin hayatını iyileştiren bir kaynak olarak kullanılması hedeflenmektedir.
Farklı şehirlerimizde bu yönde çalışmalar yürütülmesi sevindiricidir. Öte yandan bu çalışmaların çıktı üretmesi noktasında yaşanan sorunlar düşündürücüdür. Ankara’da yürütülen yeşil şehir çalışmaları ve İzmir’de başlatılan ancak devamlılık sorunları yaşanan sünger şehir çalışmaları bu kapsamda zikredilebilir çalışmalardandır. Görüldüğü üzere su güvenliği Türkiye açısından en mühim politika alanlarından birisidir. Günden güne artan tüketim miktarı ve kayıplarla birlikte Türkiye su kaynakları açısından kritik eşiğe yaklaşmaktadır. Tüketimin en yoğun olduğu büyükşehirlerde suyun yönetimi bu anlamda daha da önem kazanmaktadır. Dolayısıyla büyükşehirlerimizde görünür hizmetler kadar görünmeyen ama elzem olan hizmetlere ağırlık verilmesi ülkemizin geleceği açısından zaruridir. Bu alanlarda atılacak adımlara oy potansiyeli olarak değil, geleceğimizin korunması açısından yaklaşmak sorumlu yöneticilik anlayışının gereğidir.
[1] Tarım ve Orman Bakanlığı (2019). Ulusal Su Planı (2019-2023),
https://www.tarimorman.gov.tr/SYGM/Belgeler/NHYP%20DEN%C4%B0Z/ULUSAL%20SU%20PLANI.pdf
[2] Çevre ve Şehircilik Bakanlığı (2017). Atıksu Arıtımı Eylem Planı (2017-2023), https://webdosya.csb.gov.tr/db/cygm/editordosya/AtiksuEylemPlani.pdf.