Kriter > Dosya > Dosya / Deprem |

6 Şubat Depremleri Sonrası Sosyolojik Değişimler


6 Şubat depremleri sonucu yerlerini terk eden ve deprem göçmeni olarak adlandırılan insanlar, tekrar doğduğu, büyüdüğü, adeta kimliği ile kimlik kazandığı kentlerine geri dönmekte; sosyal, kültürel ve ekonomik hayatın bu alanlarda tekrar canlanması konusunda büyük çaba sarf etmektedirler. Çünkü Anadolu’nun birçok kenti gibi bu deprem alanlarındaki kentlerin her biri; tarihi dokusu, kültürel kökleri, gelenekleri, örfleri ve yaşam tarzlarıyla bambaşka bir profil çizmektedir.

6 Şubat Depremleri Sonrası Sosyolojik Değişimler
Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, 6 Şubat 2023'teki Kahramanmaraş merkezli depremlerin ardından bugüne kadar yapılması planlanan konutların yüzde 45'inin teslim edildiğini bildirdi. (ÇŞİDB / AA, 26 Ocak 2025)

Afetlerin adı ve etkisi ne olursa olsun insan yaşamında önemli belirsizliklere, sosyal, ekonomik ve psikolojik sorunlara yol açmaktadır. Bu afet türü deprem olunca etkileri çok boyutlu ortaya çıkmakta, insan yaşamında maddi ve manevi büyük boşluklara neden olabilmektedir. Toplumsal yapının ve nüfus profillerinin hemen her düzeyinde ciddi travmalar yaşatan bu afetin etkilerinin canlı tutulması ve bu konuda toplumsal bilinçlenmenin sürdürülebilir olması gerekmektedir. Bu açıdan afet ve acil durumlara karşı hazırlıklı olmak, hem bireysel ve toplumsal bilinç açısından hem de bir yaşam merkezi olan kentlerin dirençlilik düzeylerinin artırılması açısından önemlidir. Türkiye’de meydana gelen 6 Şubat Kahramanmaraş merkezli depremler göstermiştir ki, bu hazırlıklarda çok yönlü bir ilişki ve iş birliği gerekmekle beraber, özellikle hazırlık sürecinde en önemli bir rol, yerel yönetimlere düşmektedir. Bilhassa afet öncesi, afet anı ve sonrası yapılan tüm iş ve işlemlerin çok büyük bir kısmı doğrudan yerel yönetimler ile ilgilidir. Merkez-yerel iş birliği, kurumlar arası iş birliği ve koordinasyon, uluslararası iş birliği, devlet ve devlet dışı tüm aktörlerin süreçlerde etkin rol almasının da bir yönü yerel yönetimlere bakmaktadır. Diğer bir ifade ile afet hazırlıkları ve sonraki süreçler, tüm paydaşların ve yerel dinamiklerin dikkate alınmasını zorunlu kılmaktadır.

 

Mevzuat ve Düzenlemeler

Gerek On Birinci Kalkınma Planında gerekse On İkinci Kalkınma Planında belirtildiği gibi afetlere karşı toplumsal bilincin artırılması, afet farkındalığının oluşturulması, yerleşim alanlarının afet riski dikkate alınarak planlanması, afetlere hazırlık ve risk azaltmaya yönelik iş birliği, siyasi ve idari tedbirler gereklidir. Ancak belirtilen bu süreçler her ne kadar geniş bir katılımı gerektirse de bu işin doğrudan yerel düzeyden başlaması gerektiği de açıktır. Nitekim On İkinci Kalkınma Planında yerel yönetimlerin kamu hizmet sunumunda vatandaş memnuniyetini gözetmesi kadar afetlere hazırlık, iklim değişikliğine dirençli, çevrenin korunmasını önceleyen, teknolojik gelişmelere uyum sağlayan katılımcı, şeffaf ve sürdürülebilir bir yapıya kavuşturulması gerektiğine vurgu yapılmaktadır (On İkinci Kalkınma Planı, 2024-2028, 2023: s.240). Ayrıca yerel mevzuatta ve doğrudan acil ve afet konularına ilişkin düzenlemelerde, yerel yönetimlerin görev, yetki ve sorumluluklarına yer verilmekle beraber bunun yeterli düzeyde olmadığı söylenebilir. Çünkü kentlerin afete hazırlık sürecinde doğrudan ilgili olan toplumsal bilinci geliştirmek, parselasyon, yapılaşma süreci, kentsel alanın belirlenme ve yayılma süreci ile ilgili birçok konu doğrudan yerel yönetimlerle ilgilidir. Bu açıdan afet durumunda her ne kadar çok yönlü bir koordinasyon ve iş birliği gerekli olsa da bu koordinasyon ve iş birliğinin önemli bir kısmında yerel yönetimlerin var olması gerektiği görülmektedir. Uygulamada genellikle merkezi yönetim ve ilgili kuruluşların temel aktör olarak sahada yer aldığı ve yerel yönetimlerin ikinci plana atıldığı görülmektedir. Halbuki paydaşların tüm faaliyetleri ve yerel halkın aradığı çıkış noktaların çok önemli bir bölümü yerel yönetimlerle ilgilidir. Bu açıdan yerel yönetimlerin afetlere hazırlık, afet anı ve sonrasında görev, yetki ve sorumluluklarının artırılması, etkin hale getirilmesi ve netleştirilmesinde fayda vardır.

Adıyaman'da, merkeze uzak köyler
Kahramanmaraş merkezli 6 Şubat'ta meydana gelen depremlerde yıkımın yaşandığı illerden Adıyaman'da, merkeze uzak köylerde yaşayan çok sayıda depremzede kent merkezine göç etti. Adıyaman'a bağlı dağ köyleri 7,7 ve 7,6 büyüklüğündeki depremlerde büyük hasar gördü. (Orhan Pehlül / AA, 11 Mart 2023)

 

Afet Sonrası Yaklaşımları

6 Şubat 2023 Kahramanmaraş merkezli meydana gelen depremler çok acı hikayeleri içinde barındırmaktadır. Ancak her acı gibi bu acının da geçmesi ve hayatın normale dönmesi gerektiği açıktır. Bu bağlamda, toplumun resmi ve resmi olmayan tüm kurum ve yapıları, deprem bölgesinde yer alan tüm illerimiz için ciddi bir seferberlik başlatarak yaraları sarma yönünde önemli mesafeler almışlardır. Kentinden kırsalına kadar tüm mevki ve alanlarda yaşamın devamına yönelik sosyal, kültürel, psikolojik alanda olduğu kadar fiziki mekanların da tamamlanması konusunda önemli bir çabanın olduğu açıkça görülmektedir. Özellikle deprem sonrası toparlanma ve dayanıklılık kazanma çok önemli bir durumdur. Çünkü bu tür afetlerin sadece fiziki etkileri değil aynı zamanda sosyal sistemlerin işleyişindeki zayıflıkları da ortaya çıkardığı görülmektedir. Afetlerle birlikte kitlesel paniği ortaya çıkaran pek çok faktör bulunmaktadır (Yeniçırak & Durmaz Yurt, 2024:184). Onun için afet sonrası kurumsal iş birliğinden toplumsal dayanışmaya kadar tüm faktörlerin doğru bir şekilde işlemesi gerekmektedir. Afetlere verilen tepkilerin bireysel değil, toplumsal bir perspektifle ele alınarak sürdürülebilir bir toplumsal bilinç oluşturmanın önemi dikkate alınmalıdır. Özellikle afet sonrası yeniden inşa sürecinde dayanışma mekanizmalarının etkin kullanılması ve toplumsal dayanıklılığın sağlanması toplumsal travmaların atlatılmasında kritik bir rol oynayacaktır. Çünkü afet öncesinde var olan rutinleşmiş toplumsal ilişkiler ve davranış kalıpları, kaybolan örf, adet ve gelenekler afet sonrası tekrar gündeme gelmektedir.

6 ilimizi daha fazla etkilemekle beraber toplamda 11 ilimizi vuran 6 Şubat depremleri esnasında kısmen de olsa toplumsal ahlaki zafiyetlerin yansımaları deprem kadar acı veren bir durum olmuştur. Deprem sonrası dile getirilen bu davranış ve yaklaşımlar, deprem sonrası üzerinde durulması gereken bir eğitimi ve ahlaki boşluğu da gündeme getirmiştir. Bu afetin bölgede etkisi çok büyük, ancak çıkarılması gereken dersleri de unutmamak gerekir. Özellikle her bir kentin kendi gerçekliği dikkate alınarak; kentlerin dirençlilik düzeyini, yapı denetimlerini, kent planlarını, yatay veya dikey yapılaşma kararlarını buna göre vermek gerekir. Örneğin tarihsel süreçte 7 ve üzeri depremlerin çokça yaşandığı Hatay’da bu afetin etkilerini azaltmak amacıyla elbette ki birtakım adımlar atıldı. Ancak bunun, sürdürülebilir olması noktasında ve benzer afetlerin yaşanması bağlamında etkilerinin azaltılması konusunda yeterli olunmuş mu, üzerinde düşünülmesi gereken bir konudur. Afetlerin boyutu ne olursa olsun bu coğrafyanın insanı, bu alanlardan kalıcı olarak uzaklaşmamaktadırlar. Nitekim 6 Şubat depremlerinin ardından yerlerini terk eden ve deprem göçmeni olarak adlandırılan insanların, tekrar doğduğu, büyüdüğü, adeta kimliği ile kimlik kazandığı kentlerine geri dönmekte; sosyal, kültürel ve ekonomik hayatın bu alanlarda tekrar canlanması konusunda çok büyük çaba sarf etmektedirler. Çünkü Anadolu’nun birçok kenti gibi bu deprem alanlarındaki kentlerin her birinin tarihi dokusu, kültürel kökleri, kadim gelenek ve örfleri, yemek kültürleri ve yaşam tarzları bambaşka bir profil çizmektedir. Bu coğrafyanın yaşam kültürüne alışan, kolay kolay buraları terk etmemektedir. Nitekim depremlerin üzerinden henüz iki yıl geçmiş olmasına rağmen, bölgenin adeta yeniden hayat bulma yoluna girdiği görülmektedir.

Burada devletin rolü ve yapılan kamu hizmetlerinin etkisi kadar toplumsal yaklaşımların ve iradelerin de tesiri büyüktür. Çünkü bu kentlerin her birisi tarihin farklı sayfalarına ışık tutmaktadır. Tarihte caddelerinde ilk ışıklandırma yapılan ve birçok medeniyete beşiklik yapmış ve halen de yapmaya devam eden hoşgörü kenti Antakya, hemen her kentimizin sahip olduğu tarihi konaklarıyla, ibadet merkezleriyle öne çıkan Kahramanmaraş, Adıyaman, Malatya, hepsi; toplumsal yaşam açısından artı değerlere sahip olan kadim şehirleridir ve bu şehirlerin insanları, kendi şehirlerine sahip çıkmakta ve buralarda hayat yeniden canlanmaktadır. Bu afetin etkilerini azaltmak ve coğrafyayı yeniden inşa etmek, çok boyutlu bir iş birliğini gerekli kıldığı için, afet yönetimindeki anlayış değişimi ve kurumsal yeniden yapılanma da kamuoyunun istekleri doğrultusunda şekillenmeye başlanmıştır. Dolayısıyla bundan sonra afet yönetimindeki eksiklikler, hemen her aktörün -sivil toplum, üniversiteler, yerel yönetimler, merkezi yönetim teşkilatları gibi- çok aktörlü ve ortak sorumluluğu dikkate alacak şekilde ortaya çıkmaktadır. Bölgedeki iyileştirme girişimlerini de bu bağlamda okumak gerekmektedir.

 

Kaynakça

Yeniçırak H. & Durmaz Yurt, B. (2024), Kitlesel Panik, Dayanışma, Çatışma Ve Toplumsal Cinsiyet Ekseninde Afet Sosyolojisi, Trakya Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dergisi, Cilt: 14, Sayı: 28. s, 181-200.

T.C. Strateji ve Bütçe Başkanlığı (2023, Ekim 31). Nisan 21, 2024 tarihinde 12. Kalkınma Planı: https://www.sbb.gov.tr/wp-content/uploads/2023/12/On-Ikinci-Kalkinma-Plani_2024-2028_11122023.pdf.

 


Etiketler »  

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için "veri politikamızı" inceleyebilirsiniz. Daha fazlası