Kriter > Dosya > Dosya / Dijitalleşme |

Dijital Oligarklar: Veri İmparatorlarının Yükselişi


Trump’ın son yemin töreninde, ABD’nin en büyük teknoloji şirketlerinin CEO’larının en ön sıralarda yer alması, bu yeni güç yapısının sembolik bir göstergesi. X’in sahibi Musk, Amazon’un kurucusu Bezos, Google CEO’su Pichai, Meta CEO’su Zuckerberg gibi Silikon Vadisi devleri, o gün yeni küresel düzenin aktörleri olarak oradalardı. Modern dünyanın seçkin elitleri haline gelen bu figürler, sadece ekonomik büyüklükleriyle değil, aynı zamanda toplumların karar alma süreçlerine doğrudan etkileriyle de dikkati çekiyor.

Dijital Oligarklar Veri İmparatorlarının Yükselişi

ABD’de yeniden başkanlık koltuğuna oturan Donald Trump’ın agresif politikaları, dünya siyasetinde yeni bir denge arayışına yol açıyor. Trump, göreve gelir gelmez Kanada, Meksika, Panama ve Danimarka’ya sert mesajlar verdi. ABD’nin iç siyasetinde de teamülleri derinden sarsan Trump, Avrupa’yı kendi eksenine sokmak için yoğun bir uğraş da veriyor. Ancak bu süreçte, ABD Başkanı kadar etkili olan başka bir aktör daha var: Teknoloji milyarderi Elon Musk.

Musk, yalnızca iş dünyasının değil, aynı zamanda siyasi karar alma mekanizmalarının içinde aktif rol oynayan bir figür hâline geldi. Trump ile sık sık bir araya gelmesi, bakanlarla ve yetkililerle kapalı toplantılara katılması ve küresel politika üzerinde etkili bir söylem geliştirmesi, onun sıradan bir iş insanı gibi davranmadığını gösteriyor. Peki, kendi ülkesi dâhil olmak üzere Avrupa’da da ırkçı siyasilere desteğini açıklayan ve sahip olduğu sosyal medya platformu (X) üzerinden bunun propagandasını yürüten Musk’ın bu kadar özgüvenli olmasının sebebi ne? 400 milyar doları geçen serveti mi? Yoksa küresel teknoloji rekabetinde ABD’nin elinde tuttuğu stratejik bir kart olması mı?

Aslında Trump’ın son yemin töreninde, ABD’nin en büyük teknoloji şirketlerinin CEO’larının en ön sıralarda yer alması, bu yeni güç yapısının sembolik bir göstergesiydi. Tesla ve Starlink’in CEO’su ve X’in sahibi Elon Musk, Amazon’un kurucusu Jeff Bezos, Google CEO’su Sundar Pichai, Meta CEO’su Mark Zuckerberg gibi Silikon Vadisi devleri, o gün yalnızca birer misafir olarak değil, yeni küresel düzenin aktörleri olarak oradalardı. Çünkü modern dünyanın seçkin elitleri haline gelen bu figürler, artık yalnızca ekonomik büyüklükleriyle değil, aynı zamanda toplulukların karar alma süreçlerine doğrudan etkileriyle de dikkati çekiyor. Bu isimler, dijital teknolojiyi ve veri akışını kontrol eden devasa şirketleriyle, geleneksel ekonomik ve siyasi güç yapılarını dönüştürebilen yeni bir güç sınıfı oluşturuyorlar. Bu da oligark tanımına alt bir başlık olarak, dijital veriden güç alan bu isimler için "dijital oligark" kavramını ortaya çıkartıyor.

Washington'da protesto
ABD’nin başkenti Washington’da binlerce kişi, ABD Hükümet Verimliliği Departmanı (DOGE) yöneticisi Elon Musk başta olmak üzere Başkan Donald Trump yönetimini protesto etti. ABD Kongresi binasının karşısındaki Union Meydanı’nda toplanan binlerce protestocu, Trump ve Musk karşıtı slogan attı. (Celal Güneş / AA, 17 Şubat 2025)

 

Geleneksel Oligarşiden Dijital Oligarklara

Oligarşi kavramı tarih boyunca farklı biçimlerde karşımıza çıktı. Antik Yunan’da aristokrat aileler yönetimde söz sahibiydi. Roma’da ise senatörler ekonomik güçlerini kullanarak dönemin karar alma mekanizmalarını yönlendiriyordu. 19. ve 20. yüzyıllarda sanayi devleri, enerji ve finans baronları, küresel iktidarı şekillendirdi. Ancak bugün, veriyi ve dijital ağları kontrol eden bir grup teknoloji milyarderi yeni güç merkezini oluşturuyor.

Teknoloji devlerinin yükselişine biraz daha dikkatli bakarsak geleneksel ekonomik ve siyasi yapıları kökünden değiştirdiğini görebiliriz. 20. yüzyılda güç, sanayi üretimi ve enerji kaynaklarıyla şekillenirken, bugün en değerli varlık veri oldu. İngiliz veri bilimcisi Clive Humby’nin "Veri yeni petroldür (Data is the new oil)" sözü, bu dönüşümü en iyi şekilde özetliyor. Sanayi baronları, fabrikaları ve ham maddeyi kontrol ederken, bugünün teknoloji devleri bilgi akışını, algoritmaları ve dijital altyapıyı yönetiyor. Verinin, petrol gibi bir kaynak haline gelmesiyle birlikte, onu işleyebilen ve yönlendirebilen şirketler, küresel ekonominin ve siyasetin en büyük aktörleri haline geldi.

Ekonomik gücün el değiştirdiği tarihsel süreci göz önüne aldığımızda, 1950-1980 arasının sanayi ve enerji odaklı bir dönem olduğunu görüyoruz. Rockefeller, Carnegie ve Ford gibi isimler, sanayi üretimi ve enerji kaynaklarını kontrol ederek büyük servetler biriktirdi. Ancak bu model, 1980’lerden itibaren değişmeye başladı. Küreselleşme ve serbest piyasa politikalarının yükselişiyle birlikte finans kapitalizmi dönemi başladı. Bankalar, yatırım şirketleri ve borsa, yeni ekonomik elitleri ortaya çıkardı.

2000’lerden itibaren ise ekonomik gücün temel dinamikleri köklü bir değişim geçirdi. Artık servet, üretim veya finansal araçlardan değil, bilgi teknolojileri ve veri akışının kontrolünden elde edilmeye başlandı. Google, Amazon, Microsoft ve Apple gibi devler; algoritmalar, yapay zekâ ve dijital ekonomi aracılığıyla küresel sermayeyi ellerinde tutmaya başladı. Veri, yeni çağın en büyük sermayesi oldu.

ABD, 2000’lerin başından itibaren veriyi elinde tutan Google, Microsoft ve Amazon gibi şirketleri askeri projelerde ve ulusal güvenlik alanında da destekledi. Teknoloji şirketleri yalnızca ekonomik değil, siyasi süreçleri de doğrudan etkileyen aktörler hâline geldi. Öte yandan, Cambridge Analytica skandalı, Facebook üzerinden toplanan verilerin seçim süreçlerini manipüle edebildiğini de gözler önüne serdi. X (eski adıyla Twitter) ve YouTube gibi platformlar, bilgi akışını yönlendirerek, halkın siyasi görüşlerini etkileyen güçlü araçlar hâline geldi. Dijital platformların sunduğu kişiselleştirilmiş içerik akışları, kullanıcılara yalnızca kendi görüşlerine yakın bilgileri göstererek bir tür “filtre balonu” etkisi oluşturdu. Bu durum, toplumda kutuplaşmayı artırarak farklı görüşlere maruz kalma olasılığını azalttı ve bireylerin dünya algısını teknoloji şirketlerinin yönlendirdiği çerçevede şekillendirdi.

Amazon’un bulut hizmetleri, ABD istihbaratının altyapısında kritik bir rol oynarken, Microsoft ve Google gibi devler, ulusal güvenlik alanında stratejik iş birlikleri geliştirdi. Özellikle Ulusal Güvenlik Ajansı (NSA), büyük teknoloji şirketleriyle olan iş birliği sayesinde dünya çapında veri toplama ve analiz süreçlerini yönlendirdi. Eski Merkezi İstihbarat Teşkilatı (CIA) ve eski Ulusal Güvenlik Dairesi (NSA) çalışanı Edward Snowden tarafından sızdırılan belgeler, NSA’nın PRISM programı kapsamında Google, Facebook, Microsoft ve Apple gibi şirketlerden doğrudan veri erişimi sağladığını ortaya koymuştu. Bu durum, ABD hükümetinin dijital ekosistemi yalnızca ekonomik değil, aynı zamanda istihbari ve stratejik bir avantaj olarak nasıl kullandığını gözler önüne serdi.

Tabii, teknolojinin bu gücü yalnızca ABD tarafından keşfedilmedi. Çin de kendi teknoloji oligarklarını devlet politikalarının merkezine koyarak benzer bir strateji izledi. Alibaba, Tencent ve Huawei gibi şirketler, Çin’in küresel rekabette en güçlü kozları haline geldi. Devlet destekli yatırımlarla büyüyen bu devler, hem ekonomik hem de siyasi alanlarda Pekin’in stratejik hedeflerine hizmet etti ve etmeye de devam ediyor.

Rusya ise dijital oligarklar yerine, enerji odaklı bir model izledi. Putin döneminde, Kremlin'e bağlı oligarklar, petrol ve doğal gaz sektörü üzerinden devasa servetler elde etti. Ancak bu model, Batı'daki dijital oligarkların sahip olduğu esneklikten ve küresel etki alanından yoksun kaldı. Geleneksel enerji kaynaklarına dayalı bu sistem, Rusya'nın ekonomik gücünü büyük ölçüde devlet kontrolü altında tutmasını sağladı; ancak küresel dijital ekonomide geri planda kalmasına yol açtı. ABD ve Çin’in teknolojiye dayalı yeni oligarşi modelleriyle kıyaslandığında, Rusya’nın bu geleneksel stratejisi, veri çağının sunduğu fırsatları yeterince değerlendiremeyen bir yapı olarak öne çıktı.

 

Şimdinin Dijital Oligarkları Geleceğin Egemen Güçleri Olabilir mi?

Cédric Durand’ın “Teknofeodalizm” kavramı, dijital oligarkların toplum üzerindeki etkisini çarpıcı bir şekilde tanımlıyor. Durand’a göre, eskiden toprak sahipleri güç sahibiyken, bugün veri sahipleri gücü elinde bulunduruyor. Teknoloji şirketleri artık yalnızca ekonomik aktörler değil, bireylerin günlük yaşamlarını ve siyasi süreçleri şekillendiren büyük güç merkezleri. Google, Facebook ve Apple gibi devler, insanları yalnızca tüketici olarak değil, aynı zamanda ekonomik bir kaynak ve veri sağlayıcısı olarak görüyor.

Bu şirketlerin sahiplerinin/yönetici elitlerinin, yani “dijital oligarkların”, artık geleneksel oligarşinin modern bir versiyonu olarak küresel arenada siyasi ve ekonomik gücü elinde tuttuğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Öte yandan, teknoloji şirketlerinin algoritmalar aracılığıyla kamuoyunu yönlendirme yeteneği, onları hükümetlerle eşit, hatta bazı durumlarda daha güçlü hâle getirdi. Çünkü geleneksel medya düzeninde siyasi iktidar, kamuoyunu medya aracılığıyla şekillendirirken günümüzde bu rol, teknoloji devlerine geçmiş oldu. Facebook’un seçim süreçlerine müdahalesi, Google’ın bilgi akışını yönetme yetisi, Elon Musk’ın X (Twitter) üzerinden doğrudan siyasi söylem üretmesi ve siyasi söylemlere yön vermesi gibi örnekler, bu yeni güç dinamiklerinin en somut göstergeleri arasında yer alıyor.

Bu noktada ise kritik soru şu: Büyük teknoloji şirketleri, devletlerden daha güçlü hâle gelebilir mi? Yoksa devletler bu gücü regüle edip kontrol altına alabilecek mi? Dijital oligarklar, yakın gelecekte oligarşik düzenden de çıkarak egemen mi olacak?

Avrupa Birliği’nin büyük teknoloji firmalarına yönelik düzenlemeleri ve ABD’de açılan antitröst davaları gibi girişimler, devletlerin hâlâ dengeyi korumaya çalıştığını gösterse de güç dengelerinin gelecekte nasıl şekilleneceği büyük bir bilinmez olarak önümüzde duruyor. Daha şimdiden dijital oligarkların bireysel servetleri, orta ölçekli ekonomiye sahip ülkeleri geçmiş durumda. Eğer bu eğilim devam ederse, gelecekte geleneksel devlet yapıları zayıflayabilir ve dünya, Elon Musk gibi bireysel aktörlerin kararlarıyla şekillenen bir düzene evrilebilir.

 


Etiketler »  

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için "veri politikamızı" inceleyebilirsiniz. Daha fazlası