Kriter > Dış Politika |

Karşı Saldırı, Kalkışma, Müzakere Masası… Tüm Kartlar Masada


Geciken Ukrayna saldırısının, resmen ilan edilmemekle beraber 4 Haziran’da başladığı herkes tarafından kabul görmekte. Aldığı hatırı sayılır miktarda silah sistemi, mühimmat ve eğitim desteğine rağmen Ukrayna ordusu, Rus savunma hatlarını tarumar edecek bir saldırı başlatamadı, İkinci Dünya Savaşı’nda Almanya’nın uyguladığı “Blitzkrieg-Yıldırım Savaşı” tarzı bir taktik bekleyenler hayal kırıklığı yaşadı.

Karşı Saldırı Kalkışma Müzakere Masası Tüm Kartlar Masada

Kriter’in Mayıs’ta yayınlanan 79. sayısı için kaleme aldığım Rusya-Ukrayna Savaşı’nın gidişatına dair makalede, bu çatışmanın 2024’e uzamasının kaçınılmaz olduğuna işaret etmiş, önümüzdeki aylarda çatışmaların gelişiminde iki faktörün belirleyici olacağını ifade etmiştim. Bu faktörlerden birisi, Nisan’da başlaması beklenen ama geciken Ukrayna karşı saldırısının “karakteri ve hedefleri”, diğeri ise Prigojin liderliğindeki Wagner ordusu ile Rusya Savunma Bakanlığı ve Genelkurmay Başkanlığı arasındaki mücadelenin nasıl bir seyir izleyeceği idi.

Geciken saldırının, resmen ilan edilmemekle beraber 4 Haziran’da başladığı herkes tarafından kabul görüyor. Saldırının nasıl bir karakter taşıdığı meselesi ise ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin ile Ukrayna Dışişleri Bakanı Dmitro Kuleba’nın açıklamalarında kendisini ortaya koydu. Aldığı hatırı sayılır miktarda silah sistemi, mühimmat ve eğitim desteğine rağmen Ukrayna ordusu, Rus savunma hatlarını tarumar edecek bir saldırı başlatamadı. Ukrayna’ya ulaşan tank ve zırhlı araç miktarına bakıldığında, İkinci Dünya Savaşı’nda Almanya’nın uyguladığı “Blitzkrieg-Yıldırım Savaşı” tarzı bir taktik bekleyenler hayal kırıklığı yaşadı. Rus savunma hatlarının kırılarak, Ukrayna zırhlı birliklerinin derinlemesine ilerlediği bir süreç hayata geçemedi. Karşı saldırının ilk ayı geride kalırken Ukrayna ordusu, Zaporijya bölgesinde pek de stratejik değeri olmayan sınırlı toprak kazanımları elde etti. Bakhmut kenti çevresinde de Rus ordusunu geriletmeyi başardılar. Ancak bu kazanımlar esnasında kaybedilen Leopard-2 tankları ile ABD yapımı zırhlı araçlarının sayısı dikkate alındığında parlak bir manzaradan söz etmek mümkün değil. Karşı saldırıda geride kalan ilk ayın kayda değer vakalarından biri Dinyeper Nehri üzerindeki Kahovka Barajı’nın imha edilmesi oldu. Rus ordusunun kontrolündeki barajın setinin yıkılmasıyla yüzlerce yerleşim birimi sular altında kaldı, on binlerce sivilin tahliye edilmesi gerekti. Nehrin su seviyesinin yer yer 10 metre yükselmesi, Ukrayna ordusunun, eğer var ise bir karşı saldırı planını engellediği gibi, Rus ordusunun savunma hatlarına da ciddi şekilde zarar verdi, hatta çok sayıda Rus askerinin su baskınlarında yaşamlarını yitirdiklerine dair görüntüler sosyal medyaya yansıdı. Kahovka baraj gölünün boşalması Zaporijya Nükleer Santrali’nin sağlıklı çalışması açısından da tehdide dönüşürken, Kırım’ın uzun yıllar susuz kalmasına yol açacak ve bölgedeki tarım faaliyetlerini yıllarca sekteye uğratacak sonuçlar doğuracak.

 

Kısa Mesafe Koşusu Değil, Bir Maraton

İşte bu manzarayı nasıl yorumlamak gerektiğine dair ilk işaret 15 Haziran günü Brüksel’de düzenlenen “Ukrayna’nın Savunması İçin Temas Grubu” toplantısına katılan ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin’den geldi. Austin; “Ukrayna’nın mücadelesi bir kısa mesafe koşusu değil, bir maraton” ifadesini kullanırken, Kiev yönetiminin savunma için acil ihtiyaç duyduğu yardımları sağlayacaklarını, uzun vadede de Rusya’nın saldırganlığını engelleyecek imkanları temin edeceklerini söyledi. Ukrayna Dışişleri Bakanı Dimitri Kuleba da akabinde “Ortaklarla konuşurken hep bunu vurguluyorum: Bu karşı taarruza son ve tayin edici olarak bakmamak lazım. Ne kadar gerekliyse o kadar karşı taarruz olacak” sözleriyle, gerek Washington’ın, gerek Kiev’in 2023 içerisinde bitecek bir savaş planlamasının peşinde olmadıklarını belli etti.

Tayin edici bir muharebe arayışında olmayan bu mücadele anlayışının, ABD-İngiltere-Polonya-Ukrayna grubunun savaşın uzamasından yana olduklarına dair 2022’den bu yana yürüttükleri stratejiye uygun olduğunu söylemek mümkün. Bahsi geçen dört ülkenin, Rus ordusunu askeri anlamda mağlup etmekten ziyade, Kremlin Sarayı’nda yönetimi değiştirecek boyutta Rusya’da ortaya çıkacak siyasi-ekonomik ve sosyal kriz sürecine yatırım yaptığını, geçmişte kaleme aldığım yazılarda ve katıldığım yayınlarda ifade etmiştim.

Bahmut’un ön cephesi
Yaklaşık 15 aydan beri süren Ukrayna-Rusya Savaşı'nda çatışmaların yoğun şekilde devam ettiği Bahmut’un ön cephesinde bulunan binalar ve yollarda oluşan hasar havadan görüntülendi. (Ukrayna Savunma Bakanlığı/AA, 23 Mayıs 2023)

 

Batı, Prigojin’in Açtığı Çatlağı Genişletecek mi?

Nitekim Batılı ülkelerin bu beklentilerinin bir karşılığı olduğu Haziran’nın son haftasında netleşti. Rusya’nın Ukrayna, Suriye ve Afrika cephelerindeki nüfuz alanlarının genişletilmesinde asli rol üstlenen Wagner Ordusu ile Rusya Savunma Bakanlığı ve Genelkurmay Başkanlığı arasında aylardır devam eden gerilim, tüm unsurları ile yüzeye çıkarak sıcak çatışmaya dönüştü. Wagner’in patronu Yevgeni Prigojin’in 23 Haziran günü özel ordusunun kamplarına füze saldırısı düzenlediği iddiasında bulunmasının ardından olaylar hızla gelişti. Rusya’da 1917’den bu yana, Rus Çarlığı, Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği ve Rusya Federasyonu tarihinin tamamı göz önüne alındığında eşine rastlanmamış bir 24 saat yaşandı. Wagner Ordusu, Devlet Başkanı Putin’in çevresindeki bir grubu tasfiye etmek iddiasıyla Moskova’ya yürümeye başladı. Taraflar birbirlerine ateş açtı, Rus ordusuna ait istihbarat uçağı ile helikopterler düşürüldü. Adı konamayan 24 saatlik kargaşa Belarus Devlet Başkanı Lukaşenko’nun arabuluculuğuyla çözülürken, Wagner Ordusu ile patronu Prigojin’in Belarus’a transferi için anlaşma sağlandı, savaş baltaları en azından bir süre toprağa gömüldü.

Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği döneminde de Kremlin Sarayı’nda sessiz tasfiyeler yaşanmış, Stalin rakip gördüğü mareşalleri idam ettirmekten çekinmemişti. Gizli polis teşkilatı şefi Lavrenti Beria ortadan kaldırılmış, Sovyet Komünist Partisi Birinci Sekreteri Kruşçev’e Karadeniz sahillerindeki tatilinden dönüşünde sessiz sedasız istifası imzalatılmıştı. 1991’de Gorbaçov yine Karadeniz kıyısında tatildeyken enterne edilmiş, başkentte tanklar yürümüş ancak darbeciler teslim olmak zorunda kalmıştı. Yine de bu olayların hiçbiri Wagner Ordusunun girişimi kadar başı sonu belirsiz bir vaka olarak tarihe kaydedilmedi. Prigojin’in amacının tam olarak ne olduğunu ortaya çıkarmaya yönelik çabalar sürmekte. ABD basınına göre, Prigojin’i Rus ordusu içerisinden destekleyen generallerin sayısı tahmin edilenin üzerindeydi. Her ne kadar kalkışma şu an için bastırılmış gibi görünse de Kremlin’deki iktidarın parçası olan ancak Ukrayna Savaşı’nın gidişatından memnun olmayan unsurlar, Prigojin’i feda ederek Devlet Başkanı Putin’e istedikleri mesajı verdiler. 23-24 Haziran günlerinin arkasında yatan gerçeğin aydınlanması uzun sürse de ABD-İngiltere-Polonya-Ukrayna dörtlüsünün, Rusya’daki siyasi sistemde açılmasını umdukları gedik gerçekleşmiş durumda. Şimdi sırada bu gediğin genişletilerek Kremlin’in barışa ikna edilmesi var.

 

ABD Basınına Sızan Haberler ve “Havuç-Sopa” Mesajları

Washington Post gazetesine Haziran’ın son haftasında, Beyaz Saray kaynakları tarafından sızdırıldığı anlaşılan bir habere göre, CIA (ABD Merkezi Haber Alma Teşkilatı) Direktörü William Burns, Wagner Ordusunun kalkışmasından kısa süre önce Ukrayna’nın başkenti Kiev’i ziyaret etti. Bu ziyaret esnasında Ukrayna yönetimi, sonbahara kadar kayda değer miktarda toprak kazanımları elde edeceklerine dair ABD tarafına teminat verirken, Kırım sınırlarına yapacakları ağır silah yığınağıyla Rusya’yı yeni yıldan önce müzakere masasına oturtacak bir planı gündeme getirdiler. Washington Post gazetesine göre Ukrayna, Kırım’ın Rusya’da kalmasına razı olabilir. Ancak bunun için Ukrayna’nın Avrupa Birliği ve NATO üyeliğini Rusya’nın kabullenmesi gerekecek. Bu haberle eş zamanlı olarak 29 Haziran günü bu defa Wall Street Journal gazetesine bir başka haber “sızdı”. Bu habere göre ABD, sürüncemede bıraktığı Ukrayna’ya 300 kilometre menzilli ATACMS balistik füzelerini tedarik etmek için harekete geçmeye hazırlanıyordu. Wagner kalkışması sonrasında peş peşe gelen bu haberler, Kremlin’e “bir müzakere şansı tanınacağını”, bunun kabul görmemesi halindeyse “Rus ordusunun imkanlarını daha derinlemesine imha edecek” silahların yolda olduğu mesajını iletiyor.

Peki bu “havuç ve sopa” taktiği akamete uğramış dahi olsa bir kalkışmanın travmasını atlatmaya çalışan Rusya Devlet Başkanı Putin üzerinde etkili olacak mı?

Papa Francis’in özel temsilcisi olarak 28-30 Haziran tarihlerinde Moskova’da temaslarda bulunan Kardinal Matteo Zuppi’nin, Vatikan’ın resmi açıklamasında yer almayan yorumuna bakacak olursak, iyimser olmak için hala bir sebep yok. Moskova’da diplomasi ve kilise çevreleri ile bir araya gelen Kardinal Zuppi, Vatikan’a dönüşünde “Bu savaş hiç bitmeyecek gibi görünüyor” yorumunda bulundu.

Savaşın ne yönde gelişebileceğine dair bundan sonrası için izleyeceğimiz gelişme, Türkiye açısından da önemli gündemler barındıran Litvanya’nın başkenti Vilnius’ta 11-12 Temmuz tarihlerinde düzenlenecek NATO Zirvesi. Ukrayna Devlet Başkanı Zelensky, zirve öncesinde askeri anlamda ordusunun yeteneğini kanıtlayacak bir hamle yapmak niyetinde olduğunu beyan etti. Zirvede, ittifak üyesi ülkelerin Ukrayna’nın NATO üyeliği konusunda verecekleri mesaj, Rusya’yı müzakere masasına oturtma gayretlerinin önemli bir faktörü olacaktır. Çin Halk Cumhuriyeti’nin Ortadoğu ve Latin Amerika istikametinde yaptığı diplomasi ataklarına ve BRICS ülkelerinin dolarizasyonla mücadele çabalarına bakacak olursak, Rusya’nın müzakereye yanaşmak yerine biraz daha dişini sıkmayı ve cephede 2024’ü görmeyi tercih edeceğini güçlü bir ihtimal olarak kabul etmek, sürecin doğal akışına en azından şimdilik daha uygun düşmekte.

 


Etiketler »  

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için "veri politikamızı" inceleyebilirsiniz. Daha fazlası