Demokratik seçimlerin yapıldığı coğrafyalarda, çeyrek yüzyıllık siyasi hayatında girdiği iki seçimde de ilk turda yüzde 50’yi aşarak Cumhurbaşkanı seçilen tek lider oldu Tayyip Erdoğan. Kovid krizine, sınırlarının yanı başındaki savaşa, etki alanı Hollanda büyüklüğündeki bir ülkeye tekabül eden tam 11 ildeki deprem felaketine ve bütün bunların Türkiye ekonomisi üzerindeki tesirine karşılık bu sefer ilk turda seçilmeyi kıl payı farkla kaçırdıysa da yarışı önde bitirdi; Eski Kıta’dan Yeni Kıta’ya bütün Batı medyasında “Diktatör” başlığıyla yayınlanan nefret dolu yazı ve yorumlara rağmen. Biden’in Demokrat Parti Başkan adayı olarak 2020’de “Türk muhalefetiyle bağlantı kurup Erdoğan'ın seçimleri kaybetmesi için farklı bir yaklaşım sergilenmesi” çağrısına, yani bu sefer yönetim değişikliğinin askeri darbe ile değil seçim süreciyle olması gerektiğine dair imasına ve başkanlığı sırasında ABD’nin buna dönük icraatlarına, AB’nin Yunanistan’ı önüne koyup giriştiği türlü türlü manevralara rağmen!
Çünkü son 21 yılda Erdoğan ülkesine, önceki 80 yıla kıyasla, daha fazla hizmet etti; ülkede asker sivil ilişkisini demokratikleştirdi, Müslüman muhafazakarlar özgürleşti, başörtülü kadınların önündeki eğitim ve çalışma hayatına ilişkin engeller kaldırıldı, devlet televizyonunda Kürtçe yayın yapan bir kanal kuruldu, okullarda Kürtçe seçmeli ders oldu, üniversitede Kürt dili kürsüleri açıldı, Ayasofya’yı ibadete açtı, Türkiye’nin çehresini değiştirdi, batısından doğusuna ulaşım, sağlık hizmetlerini baştan aşağı yeniledi, teknoloji, uzay, enerji, savunma sektörü alanında ülkeye birkaç eşik birden atlattı, ilk yerli otomobil, ilk SİHA gemisi yapıldı, ilk nükleer santral kuruldu, doğal gaz ve petrol bulundu, üretilen İHA, SİHA’larla Fukuyama’nın tabiriyle “Dünya savaş stratejisini değiştirdi”, ülkesini bölgesel bir aktöre dönüştürdü, tüm Afrika’da insani güç, Kuzey Afrika’da ise hem insani hem askeri güç olarak söz sahibi yaptı, Dağlık Karabağ’ın Ermenistan işgalinden kurtarılmasında kilit rol oynadı, nitekim tarihte ilk kez Türk Devletleri Teşkilatı üyeleri seçim öncesi bir lidere, Erdoğan’a desteklerini açıkladı. Balkanlar’da pek çok krizde arabulucu oldu, savaş halindeki iki ülkeyi Rusya ve Ukrayna’yı bir araya getirerek tahıl koridorunun açılmasını sağladı, dünyayı bir gıda felaketinden kurtardı. Depremden 67 gün sonra bin 442 konut, 250 köy evi ile 47 iş yerinin anahtarını teslim etti, 105 binin üzerinde deprem konutunun yapım sürecini başlattı. Kuşkusuz 21 yılda Avrupalı ve ABD’li muhataplarının ülkelerindeki icraatlarına nispetle açık ara önde Erdoğan. Zaten zımnen de olsa Batı basını da kabul ediyor; Erdoğan’a karşı karalama kampanyasında eskiden Irak’ın Saddam’ıyla mukayese edilirken, şimdi Rusya’nın Putin’iyle mukayese edilir oldu! Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ilk turundan sonra bu durum da değişti: Daha önce Erdoğan ve Putin’i birbirine hayran iki diktatör diye tavsif eden Newsweek kendini de tekzip etmeyi göze alarak yazdı: “Erdoğan’a diktatör demeyi bırakın, diktatörler ikinci tura kalmaz”!
Yaşananlara Seçmenin Cevabı
Ancak tabiatıyla şaşırtıcı olan Batı basınının yahut Türkiye’deki muhaliflerin iddia ettiği gibi Erdoğan’ın zaferi değil. Seçimleri belirleyen de Erdoğan, çünkü, bunca yıl sonra seçmen Erdoğan için ve Erdoğan’a karşı iki saf tuttu. Kılıçdaroğlu, seçim sloganını bile Erdoğan’ın ona taktığı lakaptan aldı, seve seve kabul etti, “Bay Kemal”! Şaşırtıcı olan şu: Kılıçdaroğlu’nun ilk turu Erdoğan’ın 5 puan yaklaşık 2,5 milyon oy gerisinde bitirse de, yüzde 44,88 oranını yakalaması. Batı dünyasının tam desteğini almasına, irili ufaklı 5 partiyi milliyetçisinden, Müslüman-muhafazakarına, aşırı sola ve PKK’nın siyasi kolu HDP’ye kadar Türkiye’deki bütün siyasi motifleri şemsiyesi altında toplamasına rağmen, bu oran Kılıçdaroğlu için önemli bir skor. Bu skorun şaşırtıcılığı Sevan Nişanyan’ın dediği gibi “10 seçime girip kaybetmiş, muhtemelen siyaset tarihinin en beceriksiz, en yenilgiye mahkum, bir şeyi temsil etmeyen kişisi” olmasından yahut Alevi olmasından da kaynaklı değil. Şaşırtıcı olan Türkiye’de CHP Genel Başkanı olarak bu oy oranını yakalaması. Nitekim CHP, bu seçimde de yüzde 25,35’le, bu kadar yıl sonra hala yüzde 35 alan AK Parti’nin on puan gerisinde kaldı.
Cumhurbaşkanlığı ve genel seçimlerin yapıldığı gün, aynı zamanda 14 Mayıs 1950’de tek partili hayattan çok partili siyasi hayata geçişin ve Demokrat Parti’nin zaferinin yıl dönümüydü, DP lideri Menderes de tıpkı Erdoğan’a yapıldığı gibi daha seçimlerden bir hafta sonra CHP tarafından “diktatör” ilan edilmişti. 14 Mayıs 1950 tarihi, tek partili siyasi hayatın yani CHP iktidarının da sonu anlamına geliyordu. Bir daha bir kere bile tek başına iktidar olamadı, işte bugün de 14 Mayıs 2023’te aldığı oy yüzde 25.
14 Mayıs 1950’de “Genç subaylar", DP'nin en büyük seçim zaferinden hemen sonra, onu devirmeye karar vermişlerdi bile! CHP ise 27 Mayıs'a giden sürecin siyasi önderi olmakla kalmadı, darbenin koşullarını organize etti ve darbeyi destekledi. 14 Mayıs 1950’nin hemen ertesinde çıkan ve zaman içinde olgunlaştırılan formül dahilinde bir sacayağı kurulmuştu, ülkeye ordu, yargı ve CHP’nin bir arada kurduğu vesayet sistemi hakim olacaktı. Başbakan Menderes ve 3 bakanı idam edildi, 1961 anayasasıyla, gelecek vesayet altında alındı, gerektikçe başka askeri darbeler ve anayasalarla bu durum kontrol edildi. Milli Şef İnönü CHP Genel Başkanı 1963'te kurulan azınlık hükümetinin başbakanı olarak 27 Mayıs askeri darbesini Hürriyet ve Anayasa Bayramı adıyla milli bayram ilan eden bir de yasa çıkardı. Müslüman muhafazakar, Kürt, Alevi, gayrimüslim Osmanlı bakiyesi hangi kimlikten insan varsa 80 yılda bu egemenliğin mazlumları oldu. Bu koskoca bir tarih…
Erdoğan da siyaset sahnesine çıktığı andan itibaren bu sistemle boğuşmak zorunda kaldı, siyaseten yasaklı oldu, hapse girdi, bulunduğu parti kapatıldı, kurduğu partiye kapatma davası açıldı, askeri muhtıranın ve bir darbe girişiminin hedefi oldu. 15 Temmuz 2016’daki askeri darbe girişiminde Menderes gibi idam yoluyla değil ama doğrudan ortadan kaldırılmak istendi, kaldığı otelde ve uçağı havadayken hayatına kast edildi. 27 Mayıs darbesi ve Menderes’in asılmasına ilişkin acı hafızayla “Bir daha asla” diyen milyonlar sokağa döküldü ve darbe girişimi geri püskürtüldü.
Ali Nesin sosyal medya hesabından sordu; "80 yılda bu halka neler yapmış olmalıyız ki, 20 yıllık iktidar yıpranmasına ve ekonomik krize ve de depreme rağmen birinci turda rahatlıkla kazanamıyoruz. Bir de bu açıdan düşünsün biraz olsun aklı olanlar"! Ali Nesin’in sorusunun muhatapları, her zaman olduğu gibi yine cevabı aramaya niyetli görünmüyor. Birkaç yıldan bu yana Kılıçdaroğlu’nun yaptığı birkaç söylem ve taktik değişikliğiyle her şey unutulur sandılar belki de! Yine her seferinde olduğu gibi CHP seçmeni, seçimlere hile karıştırıldığı iddiasıyla siyasilerinin önderliğinde sosyal medyada infiale kapıldı. Aradaki 2 milyondan fazla oy farkına rağmen! Rakamın önemi yok, 2018’de CHP’li Muharrem İnce ve Erdoğan arasındaki fark 10 milyonu aştığı halde, CHP ve ona taraf medya bir hafta boyunca aynı iddiaları gündem yapmıştı. Yine 1950’den bu yana her seçimden sonra olduğu gibi seçim sonucuna kısmen inananlar da sosyal medyadan hakaret ettiler, Erdoğan’ın 26,5 milyonluk seçmenini “cehalet, aptallık, geri zekalılık, bidon kafalılıkla” suçladılar. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın deprem bölgelerindeki illerde yüzde 60’ı aşan oy desteğine karşılık, “Geberseydiniz, elimiz kırılaydı da size yardım etmeseydik” diye tweet attılar. CHP’li bir belediye başkanı ağırladıkları depremzedeleri otelden kovdu.
28 Mayıs’ta Sürpriz Görünmüyor
Elbette seçimlerin sonucu Erdoğan’ın başarısından ibaret değil, değerlendirilmesi gereken başka notlar da var. Seçimlere yüzde 88 katılım oldu, yaklaşık 56 milyon kişi oy kullandı. Erdoğan’ın terör örgütü PKK’ya dönük savaşı nasıl bir sonuç verdiyse örgüt ilk defa alenen partisi dışında bir lideri destekledi ve hatta halkı Kılıçdaroğlu’nun seçilmemesi halinde iç savaş çıkartmakla tehdit etti. HDP bu talimatlara uygun olarak Kılıçdaroğlu’nu destekledi, cumhurbaşkanı adayı çıkarmadı ve tarihte ilk kez CHP, Diyarbakır’da yüzde 70 oy aldı. Ancak Emek ve Özgürlük İttifakı çatısı altında seçime giren HDP, Batı’daki metropollerde ciddi oy kaybetti, 2018 seçimlerine nispetle 3 puan geriledi, yüzde 8,8 oranında oy aldı. Mecliste en soldan en sağa kadar 16 farklı parti sandalye kazandı, Cumhur İttifakı, Millet İttifakı’na karşı meclis üstünlüğünü korudu ve bu arada ilk kez meclise giren Müslüman-muhafazakar Kürt Partisi HÜDA-PAR da 4 milletvekilliği aldı.
Türkiye, 29 Mayıs İstanbul’un fethinin yıldönümünden bir gün önce ve 27 Mayıs askeri darbesinin yıldönümünden bir gün sonra 28 Mayıs’ta Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ikinci turunu yapacak. Erdoğan’ın yarışı önde bitirmesinin kimse için sürpriz olmayacağı görünüyor. Kılıçdaroğlu’nun seçim kampanyasındaki lakabını belirleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan meydan mitinglerinde üç aydan bu yana yeri geldikçe söylüyor: “Bay bay Kemal”!