Küresel güç dengelerinde büyük değişiklikler yaşanmaktadır. Dünya tek hakim bir devletin olduğu düzenden çok kutuplu küresel düzene sancılar içinde geçmektedir. Her değişim içinde acıyı barındırır. Türkiye coğrafyasından, tarihsel birikiminden ve sahip olduğu siyasal istikrardan istifade ile bu değişimde daha yukarılarda yer almak istemektedir. Türkiye’nin hedefine ulaşmasını orta ve uzun vadede belirleyecek husus nitelikli eğitim almış, kapasite, yetkinlik ve beceri düzeyleri yüksek insan kaynağıdır.
Dünyanın geldiği noktada ekonomik ve askeri güç teknoloji üretimine dayalı süreçlerin sonunda oluşmaktadır. Mesela Türkiye kendi ürettiği İHA ve SİHA’larla terörle mücadelenin seyrini değiştirmiştir. Tekstil, makine, silah sanayii gibi diğer alanlarda üretimine teknoloji, tasarım, yaratıcılık, kalite gelişimi ve markalaşma katabildiği ölçüde kar marjlarını artırıp ekonomisini güçlendirebilmiştir. Bu noktada Türkiye’nin genç nüfusu, coğrafyası ve tarihsel birikimi ise verili şartlar olup tek başlarına sonucu belirleyememektedir. Bu yönüyle eğitim ülkeyi yarınlara hazırlama çabasıdır. Türk eğitim sisteminde toplumsal aidiyeti yani milli kimliği koruyarak değişim ve reformların devam ettirilebilmesi bundan dolayı önemlidir.
Gelinen nokta itibarıyla ücretsiz dağıtılan kitap ile tablet, akıllı tahta, şartlı eğitim yardımları, eğitim programlarının güncellenmesi, öğretmen yeterliliklerinin yeniden belirlenmesi, öğretmen ile okul yöneticilerinin WEB tabanlı paylaşım siteleri; okul, sınıf, öğretmen sayıları, özel okul teşvikleri gibi bakımlardan Türk eğitimi belli bir noktaya gelmiştir. Fakat bu yeterli değildir. Eğitimde kaliteyi artırıp ülkenin her tarafına mümkün olduğunca eşit dağıtabilecek reformlara ihtiyaç vardır.
Reformlar açısından en önemli nokta iç tutarlığı olan, değişimi sürekli bir şekilde yönetebilen bir eğitim sisteminin inşasıdır. Eğitim sisteminin köşe taşları şunlardır:
a) Amaçlar,
b) Eğitim programı/müfredat,
c) Lise ve yükseköğretime yerleştirme sistemleri,
d) Öğretmen yetiştiren kurumlar olarak eğitim fakülteleri,
e) Anlamlı bir kariyer sistemi oluşturacak şekilde öğretmen seçme ve geliştirme süreçlerinin tanzimi,
f) Eğitim lideri olarak okul yöneticisi seçme ve geliştirme-kariyer sistemi.
İlgili sivil toplum kuruluşlarının da analiz, eleştiri, sorunlara yönelik yeni model üretme, öğretmen ile okul yöneticilerinin niteliğini arttırma, yeni eğitim teknolojilerinin kullanımı gibi konularda eğitim süreçlerine olumlu katkıları olabilir. Etkinlikleri artıkça onlar da eğitim sisteminin bir parçası sayılabilir.
Değerlere Bağlı Yenilikçi Eğitim
Eğitimde gelinen noktada değişimin hızı toplumsal ilişkiler ağını, öğrenci, öğretmen ve okul yönetici ilişkilerini ve merkezin yerelle ilişkisinin mahiyetini dönüştürmektedir. Teknoloji eğitimin ve öğretimin kolaylaşması için yeni imkanlar sunarken yerel bağlamda yeniden üretilmesini talep etmektedir. Mesela web tabanlı öğretim platformları, sosyal medya, internet üzerinden oluşturulan gruplar, veri tabanları, online ansiklopedi, sözlük ile diğer kaynaklar, Youtube’daki ders anlatımları sınıfı tek öğrenme ortamı olmaktan çıkarıp her yere yaymaktadır. Eğitimde unsurların rolleri sürekli yeniden şekillenmektedir. Bundan dolayı günümüzde nitelikli eğitim değişimin hızına uygun olarak süreklilik içinde dönüşümle mümkündür. Eğitimin temel unsurları olan eğitim fakülteleri, öğretmen, yönetici, müfredat için anahtar kavram “sürekli gelişim”dir.
Vatana bağlılığı yüksek, milli değerleri özümsemiş ve insani değerleri gelişmiş bireyler yetiştirmek elbette ki eğitim sistemlerinin öncelikli amacıdır. Fakat değişimin hızından dolayı gelecek yüzyılın becerilerini öğrencilerine kazandırmayı hedefleyen bir eğitim sisteminin sürekli geliştirilebilmesi ciddi emekler istemektedir. Üretim süreçlerinde yaşanan değişimler meslek becerilerini hızlı bir şekilde dönüştürmektedir. Geçen yüzyılda olduğu gibi edinilen meslek becerileri tüm yaşam boyunca yeterli gelmemektedir. Aksine var olan meslekler yirmi yıllık zaman diliminde kaybolabilmektedir. Bundan dolayı esneklik, uyum, girişimcilik ve yaratıcılık öne çıkmaktadır. Yaşanan küreselleşme olgusu ise kültürlerarası iletişim becerilerini önemli hale getirmektedir. İş yaşamının ekip halinde olma zorunluluğu ise sorumluluk, sosyallik ve liderlik becerileri edinmeyi gerektirmektedir. Buna bağlı olarak öğrenme becerilerinin vurgusu da değişimi anlama, uyum ve yönetime kaymış durumdadır. Bu analitik-eleştirel düşünebilme, problem çözebilme ve yeni tasarımlar üretebilme becerilerini gerekli kılmaktadır. Duygusal ve sosyal beceriler yetkinlik değişiminin getirdiği kaotik yaşamı yönetebilmek için çok daha merkezi bir noktaya gelmiş durumdadır. Duygusal olarak olgunlaşmamış ve sosyal becerileri gelişmemiş bireyler belirsizlikler dünyasında kaygı, korku ve bencillikleri sebebiyle çözüm yerine çözümsüzlükler üretmektedir. Bilgi ve medya teknolojilerini etkili kullanabilmek ise bu yüzyılın sıradan becerisi haline gelmiş durumdadır.
Eğitim sisteminin tüm unsurlarının öğrencilere bu yetkinlikleri kazandıracak şekilde tasarımı Türkiye’nin önündeki en zorlu aşamalardan birisidir.
Değişimin En Önemli Unsurları: Öğretmenler ve Yöneticiler
Değişim noktasında en kritik soru değişimin aktörünün kim olacağıdır. Bu sorunun cevabı zor olmakla beraber yönetici ve öğretmen konularının değişimde en önemli iki unsur olacağı söylenebilir. Çünkü onlar eğitimin sahadaki aktörleridir. Rollerinin mahiyeti değişse bile hala belirleyicidirler.
Okul müdürleri halihazırdaki eğitim kültürü ve sistemi içerisinde idari ve mali işlerin yöneticisi olarak algılanmaktadır. Bu süreçte okul müdürü eğitim liderine dönüşmek durumundadır. Yeni yaklaşımda okul müdürünün önceliği eğitimin kalitesidir. Türkiye’de okul müdürünün eğitimin kalitesini ölçmek ve yönetmek için araçlara ihtiyacı bulunmaktadır. Okuldaki ekip lideri olarak öğretmenleri ve okul kültürünü “sürekli gelişim”e açık tutacak modelleri geliştirmek durumundadır. İyi uygulama örneklerinin transferi, okul içi veya dışı çalıştaylar, web tabanlı öğretmen gelişim programları gibi çok farklı yolları deneyerek okul kültürünü sürekli gelişime açabilmelidir.
Öğrencinin kazanması gereken yetkinlik ve becerilere odaklanıldığında öğretmenin rolü sınıf içi eğitim liderine dönüşmüştür. O, anlatmaktan ziyade etkinlik temelli olarak öğrenme süreçlerini yönetmek ve çok farklı öğrenme ortamlarını kullanmak durumundadır. Eğitimin kalitesinin artırılabilmesi için öğretmenin her bir öğrencinin kendi içindeki gelişimini izleyebilecek ölçüm araçlarını kullanabilmesi ve buna uygun programlar uygulaması son derece önemlidir.
Öğretmen ve yöneticilerin değişimi en zor konudur. Çünkü öğretme ve yönetme alışkanlıklarının dönüştürülmesini talep etmektedir. Edinilen alışkanlıklar insanların kimlik, karakter ve yaşam tarzlarının bir parçası gibi algılanabilmektedir. Halbuki “sürekli gelişim” ile yeni yetkinliklere ulaşmak mümkündür. Yeni yaklaşımda “sürekli gelişim” en temel alışkanlık olmalıdır. Türkiye’de eğitim yöneticisi, öğretmeni ve öğrencisi ile çok büyük bir camia olduğundan ve bölgelere göre çok büyük farklılıklar gösterdiğinden merkezden eğitimler yerine okul içi gelişim modellerinin esas alınması faydalıdır. Türkiye için eğitimde yetki ve sorumlulukların dengeli bir şekilde yerel okul müdürü ve öğretmenlere aktarılabilmesi hayati önemde olacaktır.
Lise ve yükseköğretime yerleştirme sistemi yani sınavlar Türk toplumundaki eşitlik ve adalet arayışı bakımından önemlidir. Fakat bilgi ölçme ve eleme mantığına dayanan bu sınavlarla 21. yüzyıl becerileri arasında çok zayıf bir bağlantı bulunmaktadır. Üstelik gelecek kaygısıyla Türk toplumu beceri gelişiminden ziyade sınavlara aşırı bir önem vermektedir. Gelinen süreçte öğrenci seçme sistemi sonuçları “başarı”nın kriteri haline geldiğinden büyük bir illüzyon oluşmaktadır. Beceri ve yetkinlik kazandırmamasına rağmen test imtihanlarında elde edilen sonuçlar; okulları, eğitim ilişkilerinin tümünü ve eğitim sistemini gerçeklikten koparmakta ve kötürümleştirmektedir. Sınavlar sosyal, iletişim, sanat ve mesleki eğitimle elde edilen becerilerin ölçümünü ihmal edebilmektedir.
Eğitim programlarının ise yapılan son düzenlemelerle iyileştirilmesine rağmen hala teorik yükü fazladır. Öğrencilerin becerilerinin geliştirilmesi bakımından sürekli iyileştirilmek durumundadır.
Türk eğitim sisteminde en öncelikli konu bu unsurların bütünlük, uyum ve karşılıklı etkileşim içerisinde anlaşılıp amaçlara uygun bir şekilde tasarlanmasıdır. Türkiye eğitimde “süreklilik içinde gelişim”le aidiyet duygusundan kopmadan, milli değerlerini yeni bağlamlarda tekrardan üreterek mutlu ve başarılı yarınlara ulaşabilir.