Kriter > Dosya > Dosya / Türkiye Yüzyılı |

Türkiye Yüzyılı’nda Tarım


Sahip olunan avantajları öne çıkararak ülkenin gıda güvencesini sağlamanın ötesinde uluslararası gıda piyasasında söz sahibi olmak; tarladan sofraya gıda güvenliğini, toplumun sağlıklı beslenmesi yanında uluslararası gıda piyasasında marka oluşturmak ve tarımsal çevreyi oluşturan kırsal alanlarda yaşam ve iş şartlarını iyileştirmek Türkiye Yüzyılı’nda tarım sektörünün kaçınılmaz öncelikleri olacaktır.

Türkiye Yüzyılı nda Tarım
Güneydoğu'nun önemli tarımsal üretim merkezlerinden Diyarbakır'da arpa hasadı yapan bir çiftçi (Aydın Arik/AA, 18 Haziran 2022)

Çok farklı coğrafi yapı ve iklim şartlarının sağladığı ürün çeşitliliği, önemli gen kaynaklarını ve kadim tarım kültürünü barındıran potansiyeli, artan nüfus ve gelirin sağladığı piyasa canlılığı ve ithalata bağımlı gıda tüketimine sahip ülkelere yakınlık; Türkiye tarımına önemli avantajlar sağlamaktadır. Sahip olunan bu avantajları öne çıkararak, ülkenin gıda güvencesini sağlamanın ötesinde uluslararası gıda piyasasında söz sahibi olmak; tarladan sofraya gıda güvenliğini, toplumun sağlıklı beslenmesi yanında uluslararası gıda piyasasında marka oluşturmak ve tarımsal çevreyi oluşturan kırsal alanlarda yaşam ve iş şartlarını iyileştirmek, Türkiye Yüzyılı’nda tarım sektörünün kaçınılmaz öncelikleri olacaktır.

Son 40 yılda 3,2 milyar artan dünyamızdaki nüfusun, önümüzdeki 40 yılda 2,15 milyar, kişi başına gelirin ise 1,8 misli artacağı öngörüsü dikkate alınırsa, gıda ve tarım ürünlerine olan ihtiyaç artacaktır. Biyoyakıt üretiminde bitkisel ürün kullanımı ve artan gelirden dolayı hayvansal gıda tüketimine yönelim, arazi ve su kaynakları talebini tetikleyecektir. Covid-19 salgını ve Rusya-Ukrayna Savaşı ile daha çok gündeme gelen birçok Afrika ülkesinde yetersiz gıda ve açlık problemi devam etmektedir. Dolayısıyla dünyada doğa ile teknolojinin dahil olduğu geniş bir yelpazede, çözümler kullanan sürdürülebilir bir tarım anlayışına ve ürün akışına ihtiyaç vardır.

 

Verimlilik ve Sürdürülebilirlik İkilemi

İleri teknolojiler tarımsal verimliliği artırırken, iklim değişikliğinin etkisiyle doğal kaynakların bozulması, biyolojik çeşitliliğin azalma riski ve hastalık ve zararlıların yayılması, verimlilik artış hızını olumsuz etkilemektedir. İklim değişikliği, özellikle gıda güvencesi kırılgan bölgeleri daha çok etkilemekte, tarımsal üretimleri ve balık stoklarını tehlikeye sokmaktadır. Dolayısıyla sürdürülebilir tarımsal kalkınma anlayışı, tüm toplumların üretim ve tüketim yapısında temel değişim gerektiren evrensel bir zorunluluk ve sorumluluktur. Bu sorumluluğu da dikkate alan bir yaklaşımla Türkiye tarımını bu yüzyılda yönlendirmek lazım gelir.

Son verilere göre dünya tarımsal üretim değerinin yüzde 1,75’i ile yedinci sırada yer alan Türkiye’nin 66,4 milyar dolar tarımsal üretim değeri ve diğer gelişmişlik göstergeleri dikkate alındığında tarımda 2023 vizyon hedefi olan 5. sıraya ulaşamadığı ancak yaklaştığı görülür. Hayvansal üretimde daha belirgin olmak üzere verimlilikte, tarımı gelişmiş ülkelerin biraz gerisinde kalan Türkiye; buğday, şekerpancarı, et ve süt gibi temel tarımsal ürünlerde verim açığını kapatmayı ve daha düşük maliyetli üretimi başarabilmelidir.

Türkiye’nin gıda arz güvenliği yanında toplam iş gücünün yaklaşık yüzde 17,3’üne iş sağlayan, toplam gelirin yüzde 5,6’sını üreten, ilgili sanayilere hammadde sağlayan, ihracat gelirlerine katkı veren, doğal kaynakların ve çevrenin korunmasında önemli rol üstlenen ve iklim değişikliğinin sebebi ve çözümü olan tarım sektörü stratejik öneme sahiptir. Ülkelerin gelişmişlik farkının sahip oldukları kaynaklar yanında doğru hazırlanıp uygulanan ekonomi politikalarına bağlı olduğu gerçeğinden hareketle, bu stratejik sektörü Türkiye Yüzyılı’nda hedeflenen noktaya taşımada doğru tarım politikalarının önemli katkısı olacaktır.

Malya Tarım İşletmesinde yetiştirilen yerli buğday tohumu

Kırşehir'de Tarım İşletmeleri Genel Müdürlüğüne (TİGEM) bağlı olarak faaliyet gösteren Malya Tarım İşletmesinde yetiştirilen yerli buğday tohumu miktarı yüzde 40 arttı. (Ergün Haktanıyan/AA, 22 Ekim 2022) 

 

Tarım Politikalarının Rolü

Son 20 yılda düzenleme, destekleme ve denetleme şeklinde yürürlüğe koyulan tarım politikaları, Türkiye tarımını 2000’lerin başından 2022’ye önemli gelişmeler sağlayarak taşımıştır. Ancak her sektörde olduğu gibi tarım sektöründe de devam eden sorunlar olacaktır. Politika düzenlemelerindeki eksikler ve sahadaki uygulamalarda ortaya çıkan aksaklıklar giderilerek ve gerektiğinde yeni politikalar üretilip uygulamaya sokularak tarım sektörünün problemleri ile mücadele süreci, Türkiye Yüzyılı hedeflerini gerçekleştirmek amacıyla devam edecektir. Aşağıdaki yaklaşım ve önerilerin bu sürece katkı vermesi beklenmektedir.

Tarım sektörü, toplam GSYH’nin yaklaşık yüzde 6’sı kadar bir üretim değerine sahiptir. Ekonominin tarımın dışındaki yüzde 94’lük performansı yani büyümesi tarımın da gelişmesinde en önemli belirleyicidir. Dolayısıyla sektörün gelişmesinde tarım politikaları ve desteklerin rolü ve etkisinin sınırlı olduğunu unutmamak gerekir.

Zaman içinde ortaya çıkan sorunları çözmek için yürürlüğe konarak tarım sektörünü istenen doğrultuda yönlendirmeyi amaçlayan tarım politikalarının asıl amacı, desteklere bağımlı kalmayan ve rekabet edebilir bir sektör meydana getirmek, olmalıdır. Bunun için destekler hem çiftçi gelirini artırıcı hem de sektörün yapısını iyileştirici olmalıdır.

Tarımsal desteklerin çiftçileri istenen şekilde yönlendirebilmesi için destekleme kararlarının kalkınma planları gibi beş yıllık olması, katma değeri yüksek ürünlere yoğunlaşması, gıda tüketimini teşvik etmesi, bölgesel farklılıkları dikkate alması, genç ve piyasaya üretim yapan çiftçilere ağırlık verilmesi ve geniş çiftçi kitlesinin yararlanması sağlanmalıdır.

Gıda tedarik zinciri ile ilgili politikalar, çiftçinin ürettiğinin ticaretinde olmasını da sağlayacak örgütler veya kooperatifler aracılığıyla çok daha etkin hale getirilmelidir. Gıda tedarik zincirinin etkin çalışmasına yönelik proaktif politikalar için “Tarım ve Gıda Piyasalarını İzleme ve Değerlendirme Kurumu” kurulmalıdır.

Son yirmi yılda uygulamaya koyulan tarım arazileri miras kanunu ve toplulaştırma gibi yapısal politikalar yanında bitkisel üretimde havza bazlı destekler, lisanslı depoculuk ve hayvancılık destekleri gibi politikaların çiftçi nezdinde kabulü ve başarısı için meselenin sosyoekonomik yönünü de dikkate alan etki analizleri mutlaka yapılmalıdır.

Tarımsal faaliyetin yapıldığı alanlarda yaşam ve iş şartlarını iyileştirmeyi amaçlayan kırsal kalkınma politikaları; yerel inisiyatifleri ve potansiyeli değerlendirme, projeli çalışma alışkanlığı edindirme, kalkınmanın paydaşları arasında iş birliği kurma ve iyi uygulama örneklerini görünür hale getirerek birbirinden öğrenme özelliklerine sahip olmalıdır.

Tarımsal kaynakların ticari tarım için yetersiz olduğu doğal güzelliklere sahip bölgelerde üretilen yöresel ürünlere işleme, paketleme, sunum ve satış gibi katma değerler ilave etmek yanında coğrafi işaret, AB etiketi ve/veya marka ile ilave değer katarak sürdürülebilir gelir için özel politika eylemlerine ve ilave çabalara ihtiyaç vardır.

Girdi desteklerinde sürdürülebilirlik daha çok dikkate alınmalı, tohumculuğun tekelleşmesi önlenmeli, yerli/yerel tohum teşviki artırılmalı, tohum ıslahına yoğunlaşmalı ve devlet tarımsal kredilerin sadece düzenlemesinde yer almalıdır. Basınçlı sulama sistemleri, mevcut suların korunması ve alternatif su kaynakları temini daha çok öne çıkmalıdır.

Verim açığının kapatılması için kullanılacak teknolojilerin çiftçi düzeyinde yaygınlaşması için “değer fiyat” ve “pazar emniyeti” sağlanmalıdır. Ekseriyeti temsil eden aile işletmelerinin piyasada pazar gücünü artıracak kooperatiflerin başarılı olmaları için işlevsel ve profesyonel olmaları yanında, var olan kötü imajlarının da iyi uygulama örnekleriyle giderilmesi gerekir.

 

Tarımsal Eğitim, Araştırma ve Yayım

Tarımın liderlerini yetiştiren tarım yükseköğretimi daha iyi burslarla ve mezuniyette iş garantisiyle cazip hale getirilip ilk 100 binden öğrenciler çekmelidir. Tarım yükseköğretimi, iş yeri eğitimine ağırlık vermesi yanında öğrencilere kritik düşünme, problem çözme, girişimci olma, kendini eğitme ve iyi iletişim kurma beceri ve yetkinliklerini kazandırmalıdır.

Tarım yükseköğretiminde öğrenci kontenjanları azaltılmalı, program, müfredat ve ders içerikleri ihtiyaçlar yönünde sürekli güncellenmeli ve uluslararasılaşma artırılmalıdır. Potansiyeli iyi olan büyük üniversiteler, Afrika ülkeleri başta olmak üzere tarım yükseköğretimine talebin yüksek olduğu ülkelerde “butik tarım üniversiteleri” açmalıdır.

Türkiye Yüzyılı’nda yenilenebilir su kaynakları kıtlığı, erozyon, bitki besin maddeleri azalması, tuzlanma ve şehirleşmeyle arazilerin bozulması yanında gıda güvenliği, doğal kaynaklar ve çevrenin korunması, sürdürülebilir tarım ve gıda tedarik zincirinde karbon izini azaltma; tarımsal bilgi, bilim ve teknolojinin önceliği olmalıdır.

Tarımsal eğitim, araştırma ve yayım faaliyetleri birbiriyle bağlantılı yürütülüp sahada tespit edilen problemler araştırma konusu yapılarak çözümler üretilmeli, üretilen çözümler ve yeni bilgiler sınıfta öğrenciye, tarlada çiftçiye tüm paydaşların katılıp katkı verdiği daha interaktif bir eğitim ağıyla aktarılabilmelidir.

 

Uluslararası Ticaret ve İlişkiler

Tarımsal ihracatı 25, ithalatı 20 milyar dolar civarında olan Türkiye, katma değeri yüksek ürünlere ağırlık vermek, geleneksel ihraç ürünlerini tedrici olarak organiğe dönüştürmek, piyasa çeşitliliği ve büyüklüğünü artırmak, kalite standardını yükseltmek ve ürün temininde devamlılığı sağlamak yoluyla rekabetçi tarımsal ticarete ağırlık vermelidir.

Türkiye-AB ilişkilerinde tam üye olmak hedefi yanında, üyelik sürecindeki en önemli fırsatlardan olan IPARD hibelerinden azami ölçüde ve etkin yararlanmak lazım gelir. Gümrük Birliğini güncellemek ve AB’nin 3. ülkelerle imzaladığı STA’lar nedeniyle Türkiye’nin olası kayıplarının önüne geçmek için sürdüreceği çabalar önem arz etmektedir.

 

Alternatif Tarım Uygulamaları

Gıda güvenliği açısından gittikçe önemsenen alternatif (iyi, doğal ve organik) tarımın üç ana sürükleyicisi olan tüketici tercihleri, hükümet düzenlemeleri ve üretici inisiyatifleri teşvik edilmelidir. Ayrıca doğal üretimin yapıldığı hobi bahçelerini ve ürünün doğrudan üreticiden tüketiciye satıldığı küçük yerel pazarları yaygınlaştırmak gıda arz güvenliğine katkı verecektir.

Ormanların amaç dışı kullanımı kadar orman altında ve etrafındaki meraların ve arazilerin kullanımdan uzak tutularak israf edilmesi de önemli bir problemdir. Bu probleme çözüm olan tarımsal ormancılığın; kaynakların sürdürülebilir kullanımı, yoksul yanlısı kalkınma ve gıda güvenliği için uygulanması ve yaygınlaşması çok yararlı olacaktır.

Ekonomik tutumuyla üretici ve tüketiciler doğadan çıkarma, üretim, işleme tüketim ve yok etme sürecini hızlandırarak doğal kaynakları aşırı kullananların ve çevreyi kirletenlerin olumsuz etkilerini azaltmak için yürürlüğe sokulan Avrupa Yeşil mutabakatı ilkeleri doğrultusunda sürdürülebilir tarım teşvik edilmelidir.

 

Son Söz

Son yıllarda iklim değişikliği, Covid-19 salgını ve Rusya-Ukrayna Savaşı sonucu ortaya çıkan gıda enflasyonu ve tedarik zinciri problemleri sonrası oluşan toplumsal duyarlılığın, yani tarımın stratejik önemine yönelik toplumsal algının güçlenmesi iyi bir şekilde değerlendirilerek bu gibi krizlerden fırsatlar çıkarılmalıdır.

Nitekim bu duyarlılığın 2022’deki tarım politikalarıyla desteklenerek çiftçiye daha uygun bir üretim ortamı oluşturulması, girdi fiyatlarındaki artışa rağmen hububat üretimini yüzde 20, bitkisel üretimi ortalama yüzde 15 artırmıştır. Dolayısıyla yukarıdaki öneriler doğrultusundaki yaklaşım ve politikalar, bu yüzyılda Türkiye tarımını çok daha iyi hedeflere taşıyacaktır.

 


Etiketler »  

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için "veri politikamızı" inceleyebilirsiniz. Daha fazlası