Akdeniz son dönemlerde hidrokarbon arama-tarama faaliyetleri ve Libya meselesi özelinde oldukça gündemde. Meselenin enerji-ekonomi boyutuyla birlikte askeri-güvenlik boyutu da yoğun bir şekilde tartışılıyor. Türkiye başta olmak üzere hem bölgesel hem de küresel aktörlerin bölgeye ilgileri mevcut. Bu durum, farklı aktörlerin çıkarlarının benzeştiği denklemlerle birlikte çatışan çıkarları da gün yüzüne çıkarıyor. Çin de, Akdeniz’deki yatırımları ve girişimleri, çıkarları ve karşı karşıya kalabileceği muhtemel sınamalarla birlikte, Akdeniz’deki bölgesel denklemin küresel siyaseti etkileyebilme kapasitesi bakımından dikkatle izlenmesi gereken bir aktör. Her ne kadar bölgesel çatışmalardaki tutumuyla doğrudan rol alan bir konumda bulunmasa da özellikle liman yatırımları ve uluslararası ticaret odaklı girişimleri ile Çin’i Akdeniz’in önemli aktörlerinden birisi olarak tanımlamak mümkündür.
Çin’in Ortadoğu ve Akdeniz havzası ülkeleri ile ilişkilerinde izlediği strateji genel olarak “ekonomi temelli bir yumuşak güç girişimi” ifadesiyle özetlenebilir. Bu ifadeyle birlikte, çoğunlukla kara ve demiryolu yatırımları ile bilinen Kuşak ve Yol Girişimi’nin (KYG) bir parçası olarak, Çin’in Akdeniz havzasındaki liman yatırımları, KYG’nin ve Deniz İpekyolu’nun görünür kısmını oluşturuyor. Tabii ki Çin’in mevcut deniz aşırı girişimleri tartışmaları da beraberinde getiriyor. KYG kapsamında uluslararası ticareti önceleyen girişimleri ile bölgedeki varlığını ve görünürlüğünü arttıran Çin’in bu hamleleri genişleme, kontrol sağlama ve siyasi nüfuz elde etme anlamında da eleştiriliyor.
Çin Müttefik Arayışında
KYG ile kara ve demiryolu hatlarıyla Ortadoğu ve Balkanlar havzasına ekonomi ve ticaret temelli uzanan Çin, bu girişimin deniz bağlantılarıyla da Akdeniz’de varlık göstermektedir. Çin’in Akdeniz’deki varlığı değerlendirilirken, Basra ve Aden Körfezleri, Kızıldeniz ve Süveyş bağlantısıyla Akdeniz bir bütün olarak değerlendirilebilir. Çin liman yatırımları ile birlikte kendi ticaret yollarını oluştururken aynı zamanda bölgede müttefiklik arayışında. Akdeniz’in stratejik anlamda her iki ucunda önemli noktaları olan Cebelitarık ve Süveyş ile birlikte, Portekiz, İspanya, Yunanistan, Türkiye, Malta, Güney Kıbrıs, İsrail, Mısır ve Fas’ta da Çin’in liman yatırımları bulunmaktadır. Çin bu yolla önemli noktalarda deniz aşırı ticaret noktalarına sahip olmakta ve deniz ticaret yolları oluşturmaktadır.
Bu yatırımlara bakıldığında özellikle Akdeniz’de doğrudan sahada etkili, görünür bir aktör olmamasına rağmen, Çin’in Akdeniz’i çevreleyen bir ekonomi stratejisi izlediğini söylemek mümkündür. Bu yollarla Çin mallarının Ortadoğu ve Akdeniz bölgesiyle birlikte Avrupa’ya da kolayca ulaşabildiği de görülmektedir.
Doğal olarak bu durum, ticaret yollarının hakimiyetinin ve güvenliğinin sağlanması gerekliliğini de beraberinde getirmektedir. Bu nedenle Çin’in artan ekonomi temelli yumuşak gücüyle birlikte, önümüzdeki dönemde denizlerdeki askeri varlığını arttırabileceğini söylemek mümkündür.
Deniz Gücü Stratejisi
Doğu Akdeniz krizi de Çin’in bölgesel ilişkileri ve KYG için önem taşıyor. Uluslararası ticaretin devamı ve sürekliliği için de Süveyş Kanalı’na Çin tarafından çok önem veriliyor. Çin’in önceliği, bölgede istikrarın sağlanması, çatışma ortamının olmaması. Akdeniz’deki mevcut askeri hareketlilik ve istikrarsızlık ihtimali Çin açısından yatırımları ve uluslararası ticaret için bir tehdit olarak algılanmaktadır.
Çin’in enerji talebi ve ithalatı için de Doğu Akdeniz önemli bir bölge. Hidrokarbon yataklarının geleceği de Çin’in ilgisini çekmekle birlikte, Çin’in bölgeden ve özellikle Körfez ülkelerinden yüksek miktarlarda enerji ithal ettiği biliniyor. Tabii ki Çin bölgedeki krize doğrudan müdahil olmamakla birlikte, bölgedeki hemen hemen bütün aktörlerle iletişim kuruyor ve istikrarlı bir Akdeniz ticaretinin sağlanması için adımlar atıyor.
Çin’in bölgesel çıkarlarını ve yatırımlarını koruması sadece bölgesel çatışmalara müdahil olmamasıyla değil, aynı zamanda bu çıkarlarını askeri olarak koruması ve caydırıcılığıyla da ilgili. Çin’in bölgede gözle görünür artan bir askeri varlığının olduğu söylenemese de, bazı sembolik adımların atıldığı ve varlık gösterildiğini ifade etmek mümkündür. Günden güne deniz gücü gelişen ve deniz aşırı yatırımlarını artıran Çin, bölgedeki en dikkat çekici askeri adımlarından birisini Cibuti’de 2017’de inşa ettiği ilk deniz aşırı üssüyle attı. Bunun ardından Ağustos 2019’da Mısır ile Akdeniz’de ortak askeri tatbikat yapan Çin, Aralık 2019’da Umman Denizi’nde Rusya ve İran’la, Ocak 2020’de ise de yine Umman Denizi’nde Pakistan ile askeri tatbikat gerçekleştirdi. Bu yolla Çin’in deniz aşırı askeri kapasitesini arttırma girişimlerinin bulunduğunu söylemekle birlikte, bu girişimlerini bölgeye etki etme kapasitesi bulunan aktörlerle birlikte gerçekleştirdiğini de ifade etmek gerekir.
Tüm Aktörlerle Temas
Bölgesel krizlere müdahil olmayan ve krizlere taraf olan aktörlerle iletişim kurarak “sorumlu büyük güç” imajı çizen Çin’in bu askeri hamlelerinin izleyeceği seyir de özellikle takip edilmeli. Çin’in bölgedeki genel siyaseti, dünyanın diğer bölgelerindeki ilişki modeline benzer şekilde özellikle ekonomi-ticaret temelinde pozitif gündemle şekillenmekte. Yani Çin, bölgede rakip pozisyonlarda bulunan ve çatışma yaşayan tüm aktörlerle farklı düzlemlerde olsa da ilişki kuruyor ve bu yolla kendi istikrarlı ticaret yolları ajandasını güvende tutmak istiyor.
Her ne kadar Çin’in bölgede görünen yüzü liman yatırımları ve ticari ilişkiler ile öne çıksa da, tatbikatları ve askeri varlığı da bir sonraki adımda beraberinde geliyor. ABD ve Rusya başta olmak üzere bölgedeki birçok aktörün askeri varlığına karşı, Çin mevcut durumda sadece ekonomi-ticaret temelli girişimleriyle bölgedeki varlığını görünür kılıyor. Bu durumda Çin’in “sorumlu büyük imajı”na uygun olarak ekonomi-ticaret ve askeri-güvenlik girişimlerinde bir denge sağlama ihtiyacında olacağı öngörülebilir.
Buradaki bir diğer husus ise küresel ölçekte daha geniş bir mücadele ve tartışma alanı ile ilgilidir. Çin’in liman yatırımları çoğunlukla ekonomik saikle yapılıyor olsa da, aslında bu girişimler Çin’in küresel liderlik arayışının da bir sonucudur. Çin doğrudan diğer büyük güçlerle çatışmaya girmese de, fırsat bulduğu her alanda ilerleme kaydediyor. KYG, ekonomik ve ticaret temelli olarak bu mücadelenin göz önünde olan cephelerinden birisi. Çin önümüzdeki dönemde Akdeniz’deki çıkarlarını ve yatırımlarını korumak için deniz gücünü arttırmak isteyecek. Son dönemde gerçekleşen tatbikatları bu minvalde değerlendirmek mümkündür.