Kriter > Dış Politika |

İran’ın Ortadoğu’daki Nüfuz Alanları ve Sınırları


Tahran’ın bölgesel ağırlığı ve yayılımının bir sınırı bulunmaktadır. İran’ın bölgesel yayılmacılığının maliyeti İran halkının sırtına yüklendikçe rejimin maruz kaldığı toplumsal meydan okumaların şiddeti artmaktadır. Bu durumu aşmanın yolu olarak İran yönetimi, şimdiye kadar bastırma ve sindirmeyi seçse de bu seçeneğin sürdürülebilirliği bulunmamaktadır.

İran ın Ortadoğu daki Nüfuz Alanları ve Sınırları

İran’ın Ortadoğu’daki en önemli askeri yetkilisi olan Devrim Muhafızları Ordusu Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani’nin ABD Başkanı Trump’ın onayladığı bir suikast sonucu öldürülmesinin ardından ABD-İran gerginliği yeni bir aşamaya taşındı. İran’ın Ukrayna yolcu uçağını vurmasının yarattığı iç ve dış politik sonuçları başka bir tartışmanın konusu olarak bir kenara bırakırsak, söz konusu gerginliğin bölgesel nüfuzu üzerinden İran’ın askeri-siyasi kapasitesinin sorgulanması sonucunu doğurduğunu söyleyebiliriz.Bu anlamda Devrim Muhafızları Hava-Uzay Gücü Komutanı Tuğgeneral Emir Ali Hacızade’nin bölgede faaliyet gösteren birçok askeri grubun bayrağı önünde verdiği pozu kalkış noktası olarak değerlendirebiliriz.

Aslında Hacızade’nin bu televizyon şovu, İran’ın bölgesel yayılımının kısa ve etkili özetini sunması anlamında bilgilendirici bir mahiyete sahiptir. Son derece ideolojik bir isimlendirme ile İran’ın “direniş ekseni” olarak adlandırdığı söz konusu örgütlerin yayılım coğrafyası, aslında Tahran’ın jeopolitik tercih ve hesaplarını gözler önüne sermektedir. Ayrıca Tahran yönetiminin bu hamlesi, ABD’ye karşı bir gövde gösterisi olarak planlanmıştır. Bu gövde gösterisiyle İran, bölgede faaliyette bulunan silahlı milis gruplarıyla arasındaki bağı da açık açık ilan etmektedir. Hacızade’nin önünde poz verdiği İran’ın kendi Devrim Muhafızları Ordusu ve ona bağlı hareket eden Besic kuvvetlerinin bayraklarının yanında Hizbullah, Ensarullah, Haşdi Şabi, Hamas, Zeynebiyyun ve Fatımiyyun tugaylarının bayrakları bulunmaktadır.

Her bir örgüt üzerinden farklı bir stratejik alanı kontrol altında tutmaya çalışan İran, bu becerisini büyük oranda Şii teoloji anlatısına borçludur. İran’ın nüfuz sahibi olduğu ülkelerdeki vekil kuvvetlerinin hemen hemen tamamı Şii teolojisine bağlı ideolojik ve örgütsel yapıda hareket etmektedirler. Haşdi Şabi çatısı altındaki birkaç örgüt ile Hamas dışında kalan tüm örgütler Şii mezhebine bağlı üyelerden oluşmaktadır. Yemen’deki Ensarullah’ın, Şiiliğin İran ve Irak’taki İsnaaşeriyye kolu yerine Zeydi koluna bağlı olması ya da Irak’taki Şiilerin İran’daki velayet-i fakih anlayışını benimsememeleri gibi iç mezhepsel farklılıklar, akut reel-politik ihtiyaçlar ile telafi edilmektedir. Sünni mezhebine bağlı olan Hamas’ı bu noktada ayrı değerlendirmek gerekmektedir. İranlı komutanın Hamas bayrağını da kullanması, İran ile Hamas arasındaki son dönemdeki yakınlaşmadan ileri gelmektedir. Elbette İran’ın güç gösterisinin bir parçası olarak bu yakınlaşmayı abartılı bir gösterinin konusu haline getirmesi anlaşılabilir bir durumdur.

Ancak bütün abartı payını düştüğümüzde dahi elimizde kalan net resim, İran’ın son yıllarda bölgede önemli bir güç kazandığını doğrulamaktadır. ABD’nin Irak işgali sonrası kurulan Şii hükümetlerin her zaman İran ile yakın ilişkisi olmuştur. Bu ilişkinin mahiyeti ABD ile İran’ın Irak üzerindeki nüfuz mücadelesine bağlı olarak değişse de özellikle DEAŞ ile mücadele maksadıyla tesis edilen Haşdi Şabi çatı örgütünün kazandığı güç ile birlikte İran’ın da Irak üzerinde etkisi artmıştır. İran’ın Irak üzerindeki etkisini Bağdat yönetiminin ABD ile ilişkilerinden Erbil yönetimi ile ilişkilerine ve hatta Türkiye ile ilişkilerine kadar tespit etmek mümkündür.

Hizbullah Destekçileri

Hizbullah destekçileri, Kasım Süleymani’nin ölümünden sorumlu olan ABD’yi protesto etmek için Halep’te toplandı, 7 Ocak 2020

 

İleri Savunma Gücü

Lübnan’da faaliyet gösteren Hizbullah’ın kurucu üyeleri, kuruluş metinlerinde Ayetullah Humeyni’nin geliştirmiş olduğu velayet-i fakih doktrinine bağlı olduklarını açıkça ilan etmişlerdir. Buna göre savaş ve barış gibi önemli kararlar başta olmak üzere tüm siyasi tercihlerinde veli-i fakih adı verilen büyük müçtehidin iradesine tabii olduklarını beyan etmektedirler. O zamanlar bu kişi İran İslam Devrimi’nin lideri Ayetullah Humeyni iken günümüzde ise İran dini lideri Ayetullah Hamaney’dir. Lübnan’ın iç siyasetinde meşru bir siyasi kuvvet olan Hizbullah, son tahlilde İran liderinin kontrolü altında çalışmaktadır. Hizbullah, İran’ın İsrail’e karşı ileri savunma gücü olarak hareket etmektedir.

İran’ın bölgesel çıkarlarıyla uyumlu hareket eden örgüt, Suriye iç savaşının başlamasından bu yana 10 bin civarında savaşçısını Suriye’ye göndermiş ve 2 bine yakın savaşçısı da hayatını kaybetmiştir. Ancak son zamanlarda İsrail’in hava saldırıları karşısında kendini oldukça zor bir durumda bulmuştur. Ayrıca Suriye iç savaşında, özellikle Halep’te, yaşananlar sonucunda 2006’da İsrail’e karşı savaşırken İslam dünyasının gözünde kazandığı prestijini de kaybetmiş durumdadır. Bu koşullar göz önüne alındığında Hizbullah’ın uzun vadede Suriye’de tutunması zor görünmektedir.

İran, iç savaşın başladığı 2011’den bugüne Devrim Muhafızları Ordusu mensubu 2 bin 500 civarında askerini Suriye’de kaybetmiştir. Bu askerler arasında Tuğgeneral Hüseyin Hemedani gibi üst düzey komutanlar da bulunuyor. Halihazırda Suriye’de 7 bin civarında Devrim Muhafızı kuvvetinin olduğu düşünülüyor. Bunun yanında Tahran, yine aynı süre içerisinde on milyarlarca dolar parasını Suriye’de harcadı. Bütün bu gayretlerinin karşılığında ise Rusya’nın desteğinin de önemini teslim etmek şartıyla Esed rejimini ayakta tutmayı başardı. Suriye’de nüfuz edebildiği bir yönetim sayesinde İran, Lübnan’a ve dolayısıyla Hizbullah’a olan kara bağlantısını korumuş oldu.

Bayrak şovunun işaret ettiği örgütler arasında Afganistan’dan gelen milislerin oluşturduğu Fatımiyyun ve Pakistan’dan gelen milislerin oluşturduğu Zeynebiyyun Tugayları da bulunuyordu. İran’ın Şii teolojisini seferber ederek “kutsal mekanları” korumak üzere koordine ettiği bu milis gruplar, Esed’in iktidarda kalması için oldukça işlevsel oldular. İran bu grupları ulusaşırı bir jeopolitik tahayyülün asli bileşenleri olarak kullanıyor. Öte yandan elbette bu örgütler hem Afganistan hem de Pakistan’daki nüfuzunun korunması açısından önemli aktörler olarak temayüz ediyorlar. İran içerisindeki Afgan ve Pakistanlı mülteciler de Tahran’ın bu konudaki avantajlarından. İran’da oldukça kötü şartlar altında yaşayan bu mültecilerin daha iyi bir maddi hayata ve prestije kavuşmak için mezkur örgütlere yöneldikleri görülüyor. Her iki örgütün de 2 bin civarında üyesi olduğu tahmin edilmekte. Bu üyelerin maaşları İran devleti tarafından ödeniyor.

İran Devrim Muhafızları Ordusu Hava-Uzay Gücü Komutanı General Emir Ali Hacızade

İran Devrim Muhafızları Ordusu Hava-Uzay Gücü Komutanı General Emir Ali Hacızade, ABD üssüne yapılan saldırıyla ilgili açıklama yaparken arkasında İran’ın desteklediği milis güçlerin bayraklarının da bulunması dikkat çekti, 10 Ocak 2020

 

Yayılmacılığın Sınırları

İsmi zikredilmesi gereken bir diğer örgüt ise Yemen’de faaliyet gösteren Ensarullah örgütüdür. Bu örgüt Suudi Arabistan’ın desteklediği Hadi güçlerine karşı Yemen’de mücadele yürütmektedir. Zaman zaman da İran’ın aktüel siyasetine uygun olarak Suudi Arabistan’a saldırılar düzenlediği görülmektedir. Özellikle Körfez’de gerilimin tırmandığı Eylül 2019’da ARAMCO tesislerine düzenlenen drone saldırısı bunun örneğidir. Süleymani suikastı sonrası İran’dan gelen ABD’nin bölgedeki müttefiklerini vururuz kabilinden açıklamalar Ensarullah’ın stratejik değerini gözler önüne sermektedir.

Elbette, Tahran’ın bölgesel ağırlığı ve yayılımının da bir sınırı bulunmaktadır. İran yönetimi, son üç yıldır irili ufaklı protestolarla boğuşurken, protestocuların en çok şikayet ettikleri konuların başında İran’ın bölgesel politikası ve ona ayrılan maddi kaynaklar dikkati çekmektedir. Bir diğer ifadeyle, İran’ın bölgesel yayılmacılığının maliyeti İran halkının sırtına yüklendikçe rejimin maruz kaldığı toplumsal meydan okumaların şiddeti artmaktadır. Bu durumu aşmanın yolu olarak İran yönetimi, şimdiye kadar bastırma ve sindirmeyi seçse de bu seçeneğin İran gibi protesto kültürünün güçlü olduğu bir coğrafyada sürdürülebilirliği bulunmamaktadır. Şiddete yöneldiği ölçüde rejimin meşruiyet zemini sarsılmakta ve İran yönetilebilir bir ülke olma vasfını yitirmektedir. Şah’ın 1970’lerin sonlarında yaptığı hatayı tekrarladığı nispette Tahran’ın geri dönüşü olmayan bir yola girmesi kaçınılmazdır. Dolayısıyla içerideki tansiyonu kontrol altında tutabilmek için Tahran’ın bölgesel yayılmacılığını yeniden değerlendirmeye alması gerekecektir.

İran’ın bölgesel nüfuzunun sınırları yalnızca iç siyasi kargaşadan kaynaklanmamaktadır. Dış baskılar da burada önemli rol oynamaktadır. Özellikle ABD yaptırımlarının İran ekonomisi üzerinde ağır bir yük haline gelmesi, İsrail’in Suriye’deki hava harekatları, ABD’nin Irak’taki bazı Haşdi Şabi unsurlarına yönelik askeri operasyonları ve son olarak Kasım Süleymani suikastı, İran’ın bölgesel siyasetine çok ağır darbeler indirmiştir. Diğer sebeplerden ayrı olarak suikast sonrası Kudüs Gücü’nün operasyonel kapasitesinin düşecek olması bu durumun önde gelen sebepleri arasındadır. Süleymani’nin karizması ve tecrübesi, İran’a bağlı milis grupların bölgede koordine edilmesinde son derece hayatiydi. İran’ın bölgesel siyaseti Süleymani’ye bağlı olmasa da onun askeri ve siyasi değerine denk bir figürün olmaması, bu manada güç kaybını beraberinde getirecektir.

Son tahlilde hem iç hem de dış baskılar, İran’ın yayılmacı siyasetine engel teşkil etmekte ve bu engelin üstesinden gelmek her geçen gün zorlaşmaktadır. Bu noktada İranlı karar alıcıların bölgesel siyasetini yeniden formüle etmek ile yönetim ve meşruiyet krizini aşmaya çalışmaları beklenebilir. Elbette bu İran’ın askeri, ekonomik ve siyasi kapasitesiyle uyumlu bir doğrultu tutturması anlamında rasyonel bir tercih olacaktır. Ancak unutulmamalıdır ki, İran’daki bazı çevreler ülkenin materyal kapasitesini görmezden gelecek kadar ideolojik anlatının şehvetine kapılmaktadırlar. Bu tutumda ısrar edildiği takdirde İran’ın daha da kötü bir çıkmaza saplanması kaçınılmazdır.


Etiketler »  

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için "veri politikamızı" inceleyebilirsiniz. Daha fazlası