Rusya Federasyonu'nda 8. Devlet Başkanlığı Seçimleri, 15-17 Mart 2024 tarihleri arasında gerçekleştirildi. Geçerli sebeplerden dolayı seçim bölgesine gelemeyenler için oy kullanma süreci, 25 Şubat'tan itibaren online olarak da başlamıştı. 112 milyon 309 bin seçmenden, yurt dışındaki 144 ülkede oy kullanabilecek olanların sayısı 1,9 milyondu. Adayların seçim için propaganda faaliyetlerine 17 Şubat'tan 15 Mart'a kadar, yani sadece 28 gün süre verildi. Rusya Seçim Kurulu Merkezi'nin seçim için kullandığı motto, "Birlikte güçlüyüz, oyunu Rusya için kullan" idi. Seçimlere, 129 ülkeden bin 115 gözlemci katıldı.
2000, 2004, 2012, 2018’de olmak üzere 4 defa Rusya Federasyonu’nun başkanı olarak seçilen V. Putin, 2024 seçimlerinde yüzde 87 civarından oy olarak beşinci defa Rusya Federasyonu’nun devlet başkanı oldu. Putin için 7 Mayıs’ta Kremlin’de göreve başlama töreni yapılacak. 2000’den bu yana Rus tarihine mührünü vuran Putin, 6 yıl daha, yani Mayıs 2030’a kadar Rusya Federasyonu’nun başkanlığı görevini yürütecek.
Seçim Sürecinde İhlal ve Usulsüzlük İddiaları
Seçimler 15 Mart’ta başladı, son güne kadar seçime katılma oranı yüzde 50’nin altında gerçekleşti. Seçimin son günü ise sandıklarda büyük bir yoğunluk vardı. Bu yoğunluk yurt dışındaki Rus elçiliklerinin önünde de gözlendi. Seçim sürecinde bütün riskleri göze alarak seçim sandığına mürekkep dökme, seçmen kabinini ve oy kutusunu yakma, seçim binasına molotof kokteyli atma gibi çeşitli protestolar da gerçekleşti. Donetsk, Lugansk, Zaparojye, Herson gibi Rusya’nın Ukrayna’dan işgal ettiği bölgelerde de oy kullanma işlemleri gerçekleştirildi. Bazı bölgelerde devlet görevlilerinin ve askerlerin toplu halde seçim bölgelerine getirilerek kontrollü oy kullandırıldığı, seçim salonlarındaki kameraların kapattırıldığı şeklinde seçim kanunlarına muhalif uygulamaların olduğu haberleri ön plana çıktı.
İşgal Edilen Topraklardaki Oy Kullanma İşlemlerine Dünyadan Tepki Geldi
G7 ülkelerini teşkil eden ABD, İngiltere, Kanada, Almanya, Fransa, İtalya, Japonya ve AB temsilcisi, Rusya’nın Kırım da dahil olmak üzere Ukrayna’dan işgal ettiği topraklarda yapılan seçimin sonuçlarını kabul etmediklerini duyurdular. Rusya Dışişleri Bakanlığı temsilcisi Mariya Zaharova ise buna karşılık G7 döneminin artık geri gelmeyecek şeklinde bittiği açıklamasını yaptı. Bu açıklama, Rusya’nın olaylara yaklaşımını göstermesi noktasında meydan okuyucu bir nitelik taşıyor.
Putin’in Rakipleri
Putin’in rakipleri Yeni İnsanlar (Novıye Lyudi) partisi başkan yardımcısı ve aynı zamanda Duma başkan yardımcısı olan Vladislav Davankov, LLPR Partisi Başkanı Leonid Slutskiy ve KPRF partisinden Nikolay Haritonov idi. Bu rakiplerle ve bu zamana kadar muhalefete karşı uygulanan tavizsiz, sert politikalarla Putin’in bir kez daha başkan seçilmesi olağan olarak görülüyordu ki öyle de oldu.
Seçim öncesinde muhalif Aleksey Navalni’nin şüpheli ölümü ve yine Navalni’nin danışmanı olan Leonid Volkov’a Litvanya’da yapılan saldırı, Rusya’da güçlü bir muhalefet oluşumuna karşı doğrudan yapılan saldırılar olarak değerlendirildi. Bu zamana kadarki süreçte, ileride güçlü muhalif aday olarak ön plana çıkacak isimlere yapılan bu tarz saldırılar, Putin yönetiminin sert bir şekilde eleştirilmesinin temel sebeplerinden birini teşkil ediyor. Şüphesiz ki Rusya’da muhalefete karşı yapılan baskı, ülkede demokrasi kültürünün gelişmesi yolundaki en büyük handikaplardan birini teşkil ediyor.
Savaşa Rağmen İstikrar
24 Şubat 2022’de Rusya’nın Ukrayna’ya savaş ilan etmesinden sonra artan yaptırımlara rağmen Rus ekonomisi, istikrarlı bir gelişme grafiği gösteriyor. 2023 ekonomik verilerine göre ülkenin büyüme oranı yüzde 3’ün üzerinde gerçekleşti. Halkın ekonomik durumuna tesir edecek olumsuz ekonomik gelişmeler yaşanmadı. Rusya’nın elindeki gaz, petrol gibi enerji kaynaklarının Asya ülkelerine yönlendirilmesi, sıkılaştırılmış ekonomi politikaları ve uluslararası alanda oluşturulan alternatif ilişkiler sayesinde, sık sık dile getirilen savaş sonrası süreçte Rus ekonomisinin çökeceğine, Putin’in iktidardan gidebileceğine yönelik öngörüler gerçekleşmedi. Bunun yanında işsizlik ve yoksulluk oranında ciddi bir düşüş yaşanırken, ücretlere çift haneli yüzdelik artışlar yapıldı. Ülkeyi terk eden Batılı markalar yerlileştirildi. Batıdan ithal edilen ürünlerin yerine alternatif ülkelerden ithalatlar yapıldı. Çin başta olmak üzere Asya ülkelerinden alternatif ithalat ve ihracat yolları geliştirildi. Dolayısıyla 2022’de savaşın başlamasından sonra adeta panikleyen Rus yönetimi ve bürokrasisi, savaşın birinci yılının sonuna doğru ortaya çıkan olumsuzlukların üstesinden gelerek, ülkede istikrarın sağlanması yolundaki tedbirleri, disiplinli bir şekilde uygulamaya koydular, ülkede istikrarı tesis ettiler. Böylece Putin, seçimlere ciddi krizlerden arındırılmış bir ortamda çok rahat bir şekilde girdi.
Seçimlerin Ardından Terör Saldırıları
22 Mart 2024 tarihinde saat 20.00 civarında Moskova’daki eğlence merkezine yapılan silahlı saldırı neticesinde 140 civarında sivil hayatını kaybetti. Saldırının sorumluluğunu DEAŞ üstlendi. Seçimlerin hemen ardından gerçekleştirilen bu saldırı, hiç şüphesiz ki Rus yönetimine bir mesajdı. Saldırı ilk bakışta Ukrayna’daki savaşla ilişkilendirilse de saldırıyı DEAŞ’ın üstlenmesi, Rusya’nın Ortadoğu’daki varlığı ve küresel güçler ile olan mücadelesi ile ilişkilendirilebilir.
Putin’in Zaferi, Batılı Değerlendirmelerin İflası
Seçim öncesi süreçte, Batılı kurum ve kuruluşlar, Rusya’da muhalefeti harekete geçirmek için büyük uğraş gösterdiler. Bununla birlikte Rusya’nın savaş sürecinde büyük bir ekonomik iflasa gideceğine ve çözülmelerin olacağına yönelik değerlendirmelerle gündem oluşturdular. Batı merkezli değerlendirmelerin en büyük yanılgısı, olduğu gibi değil görmek istedikleri gibi değerlendirmeler ve faaliyetler yapmalarıydı.
Putin bu zaferiyle Rusya’da koltuğunu sağlamlaştırdı ve bütün Batı merkezli değerlendirme ve faaliyetlerin Rusya’yı anlamaktan uzak olduğunu ortaya koydu. Rus halkı Batılı değerlendirmelerinin aksine çok daha milliyetçidir, ülkesine bağlıdır ve aynı zamanda devlet gücünden çekinir. Rus halkı 1991 sonrası çektiği sıkıntıları hatırlıyor, Putin’in iktidarı boyunca elde ettiği kazanımların da farkında ve buna büyük değer veriyor.
Seçimler öncesinde Rus halkı, devleti ve Putin etrafında birleşmiş durumda idi. Dolayısıyla bu seçimlere halkın bayram heyecanıyla katılması, yurt dışındaki elçiliklerde saatlerce sıra beklemesi bütün bunların bir göstergesiydi. Ukrayna savaşı başlangıcında bazı muhalif sesler çıksa da savaş sonrası propagandalarla birlikte Ruslar çok yüksek oranda devlet etrafında birleşti.
Tek Kutuplu Dünyadan Çok Kutuplu Dünyaya
Rusya’daki seçimler; muhalefet, Batı ve ABD için bir ümit olarak görülse de bundan öte bir anlam ifade etmiyordu. Putin iktidarının bundan sonra daha da güçleneceği öngörülebilir. Şüphesiz ABD seçimleri, uluslararası ilişkileri belirleyecek yeni bir dönemi başlatacaktır. Ancak Covid-19 ve Rusya-Ukrayna Savaşı sonrası ortaya çıkan gelişmeler, Doğu’daki devletlerin yükselen birer güç olduğunu gösteriyor. Batı ve ABD’deki yönetimlerin Gazze ve diğer bölgelerdeki olaylara karşı pasif ve tarafgir yaklaşımları, dünya kamuoyunun bu ülkelere olan güvenini büyük oranda sarsmıştır. Bununla birlikte bu ülkelerin gerçek güçlerinin anlaşılmasını da sağlamıştır. Dolayısıyla ilerleyen dönemde, dünyada çok kutuplu güç noktalarının oluşacağı öngörülebilir.