Kriter > Dosya > Dosya / Anayasa |

Türkiye’nin Neden Yeni ve Sivil Bir Anayasaya İhtiyacı Var?


Toplum ve siyasette bu yeni anayasa ihtiyacını doğuran sebepler dört başlıkla özetlenebilir; katılımcı bir usulle yeni baştan bir sivil anayasa yapılması gereği, 82 Anayasasının üzerinde hâlâ 12 Eylül darbesinin otoriter gölgesinin bulunması, anayasada hâlâ değiştirilmesi gereken maddeler ve bu kadar değişiklik sonrası 82 Anayasasının sistematiğinin bozulması, çok sayıda hüküm arasındaki uyumun kaybolması.

Türkiye nin Neden Yeni ve Sivil Bir Anayasaya İhtiyacı Var
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Ulucanlar Cezaevi Müzesi’nde düzenlenen '1982 Yerine 2023 Anayasası Sempozyumu'na katılarak konuşma yaptı. (Murat Kula/AA, 12 Eylül 2023)

Cumhurbaşkanı Erdoğan yaklaşık üç yıl önce sivil anayasa ihtiyacını yeniden gündeme getirmiş ve tüm siyasi partilere ön koşulsuz masaya oturma çağrısı yapmıştı. Erdoğan ve AK Parti seçim öncesi bu çağrıları devam ettirmiş, “Türkiye Yüzyılı Vizyon Belgesi” ve “2023 Seçim Beyannamesi”nde yeni anayasaya özel bir yer ayrılmıştı. Bu çağrılar, sadece bir seçim söylemi olarak kalmamış seçimden sonra da birçok defa dillendirilmiştir. Yine yapılan açıklamalardan anlaşıldığı kadarıyla 1 Ekim’de TBMM’nin açılmasıyla somut adımlar atılmaya başlanacak.

Uzun süredir devam eden yeni anayasa arayışları ile ilgili akıllara gelen ilk soru, yapılan onca anayasa değişikliğine ve özellikle 2017’deki kapsamlı hükümet sistemi değişimine rağmen neden hala bu talepler devam etmektedir? Gerçekten de 1982 Anayasası yürürlükte olduğu 41 yıllık süre içerisinde defalarca değişikliğe uğramıştır. TBMM’de 1982 Anayasasını değiştirmek amacıyla 1987 ile 2017 arasında 23 kanun kabul edilmiştir. Bu kanunlardan 1988 tarihli yerel seçimlerin bir yıl öne alınmasını öngören değişiklik halk oylamasında reddedilmiştir. 2003’te kabul edilen ve ormanlara ilişkin düzenleme içeren iki anayasa değişikliği ise dönemin Cumhurbaşkanı tarafından TBMM’ye geri gönderilmiş ve TBMM tekrar görüşüp kabul etmediği için bu iki kanun yasalaşmamıştır. Son olarak üniversitelerdeki başörtüsü yasağını kaldırmayı amaç edinen ve 2008’de kabul edilen Anayasa değişikliği, Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edildiği için yürürlüğe girememiştir. Buna göre Meclisin kabul ettiği toplamda 23 değişiklikten 19’u yürürlüğe girmiştir.

Anayasa değişikliklerine yakından bakıldığında 1995, 2001 ve 2004 değişiklikleri Anayasanın temel hak ve özgürlükleri düzenleyen maddelerine, 2010 değişikliği yargı ve özgürlükleri düzenleyen maddelerine ve 2017 değişikliği yasama ve yürütme maddelerine odaklanmıştır. Sonuçta 1982 Anayasasının büyük bir kısmını etkileyen bu düzenlemelerden sonra hâlâ ilk kabul edilen anayasanın yürürlükte olduğunu söylemek güçtür.

Ancak bütün bu değişimlere rağmen hâlâ yeni bir anayasaya ihtiyaç vardır. Çünkü yürürlükte kalan maddelerden yarıya yakını ya hiç değişmemiş veya sadece tali değişikliklere uğramıştır. Nitekim bu nedenle bütün siyasi partiler bir şekilde anayasa değişikliği veya yeni anayasa talebinde bulunmaktadır. Ayrıca anayasanın asıl sahibi olan vatandaşlar da yapılan tüm kamuoyu araştırmalarında, Türkiye’nin yeni bir anayasa yapması gerektiğini güçlü bir çoğunlukla vurgulamaktadır.

Toplumdaki ve siyasetteki bu yeni anayasa ihtiyacını doğuran sebepler dört başlıkta özetlenebilir.

12 Eylül 1980 askeri darbesinin eseri olan 44. Türkiye Hükümeti

12 Eylül 1980 askeri darbesinin eseri olan 44. Türkiye Hükümeti'nin programı, Başbakan Bülent Ulusu (kürsüde) tarafından okundu. Programın okunduğu sırada, Milli Güvenlik Konseyi Başkanı ve Genelkurmay Başkanı Orgeneral Kenan Evren (arka ortada) de hazır bulundu. (Arşiv/AA)

 

Sivil Anayasa İhtiyacı

Birincisi ve en önemlisi, Türkiye’nin artık demokratik ve katılımcı bir usulle yeni baştan bir sivil anayasa yapması gereğidir. Önceki anayasalarımız savaş ya da darbe gibi olağanüstü durumlarda, herhangi bir toplumsal tartışma, katılım ve demokratik müzakere olmaksızın “devlet katında” hazırlanmıştı. Toplum askeri darbe ile bastırılmış ve anayasa tartışmalarının gerektirdiği özgürlük zemini yok edilmişti. Özellikle 1961 ve 1982 Anayasaları darbe yapan askerler ve onların belirlediği kişiler tarafından kendi öncelikleri doğrultusunda kabul edilmişti. 1961 Anayasasının hazırlanmasında Demokrat Parti ve tabanı dışlanmış, diğer partilere alan açılmıştı. 1982 Anayasasının hazırlanmasında ise hiçbir siyasi partinin ve toplumsal kesimin katılımına izin verilmemiştir. Ne anayasa taslağının hazırlanmasında halkın ve temsilcilerinin görüşü alınmış ne de kurucu mecliste metnin hazırlanmasında temsilcilerine yer verilmiştir.

Oysaki bir anayasanın meşruluğunu, demokratikliğini ve toplum tarafından benimsenmesini sağlayan husus sadece içeriğinin özgürlükçü ve demokratik olması değil hazırlanma yönteminin de katılımcı, uzlaşmacı ve demokratik olmasıdır. Bu açıdan sivil anayasa talebi anayasanın hem muhtevasına hem de yöntemine ilişkin bir taleptir. İçeriği demokratik ve özgürlükçü olan bir anayasa hazırlanma yönteminin katılım ve müzakereye kapalı olması sebebiyle toplumsal kabule ve uzun bir ömre sahip olmayabilir. Bu nedenle Türkiye Cumhuriyeti’nin ikinci yüz yılına uzun ömürlü gerçek bir toplumsal sözleşme ile girilmek amacıyla sivil ve demokratik bir anayasa hazırlanmalıdır.

Böyle bir yöntemle yürütülecek yeni anayasa yapım sürecinin, toplumsal ve siyasal sorunların ele alınacağı ve tartışılacağı bir platform olacağı da göz önünde bulundurulmalıdır. Bu sayede bütün toplumsal kesimler ülkenin temel sorumlarının tartışılacağı meşru ve etkili bir platforma kavuşmuş olacaktır. Yeni anayasa sürecinin siyasal ve toplumsal meseleler konusunda taraflar arasında diyaloğu ve anlayışı güçlendirecek olumlu etkileri de olacaktır. Toplum günlük siyasi tartışmaların ötesinde temel meseleler konusunda kalıcı çözümleri tartışma imkanı elde edecektir.

 

12 Eylül’ün Gölgesinden Kurtulmak

Yeni anayasayı gerektiren ikinci bir sebep, 1982 Anayasasının üzerinde hala 12 Eylül darbesinin otoriter ve antidemokratik gölgesinin bulunmasıdır. Türkiye, hazırlayacağı bir yeni anayasa ile 12 Eylül’ün gölgesinden hem sembolik olarak hem de gerçek anlamda kurtulma imkanı elde edecektir. 1982 Anayasasında defalarca değişiklik yapılmış ve bu değişiklikler genelde demokratikleşme, hukuk devleti ve özgürlükler yolunda önemli adımlar olmuştur. Ancak Anayasadaki 12 Eylül rejiminin tortularını tamamen silmek mümkün olmamıştır. Yürürlükteki Anayasa, darbeyi yapan Milli Güvenlik Konseyi ve onun atadığı üyelerden oluşan Danışma Meclisi tarafından hazırlanmış anayasadır.

Türkiye, 12 Eylül darbesi ile yüzleşmiş, 2010 Anayasa değişikliği ile darbecilerin yargılanmasının önünü açmış ve hayatta olan darbecileri de yargılayıp mahkum etmişti. Ama Türkiye, hâlen mahkum ettiği darbecilerin hazırladığı Anayasa ile yönetiliyor. Bu utancın aşılması, bütün bir siyaset kurumunun vazifesidir. Geçmişte anayasa değişiklikleri ile bu etkiden kurtulmanın mümkün olmadığı da anlaşılmıştır. Bu değişimin toplum psikolojisi açısından da kritik olduğu vurgulanmalıdır.

Mevcut anayasal birikim ve uzun süredir devam eden arayışlar; yeni, sivil ve demokratik bir anayasanın yapılması için gereken tecrübenin oluşmasını sağlamıştır. Türkiye kurumsal yapıların veya seçkinlerin taleplerine göre değil halkın isteklerine uygun bir anayasa yapabilecek imkanlara sahiptir.

 

Sistem ve Hüküm Bütünlüğünü Sağlamak

Üçüncü bir sebep ise, bu kadar değişiklik sonrası 1982 Anayasasının sistematiğinin bozulması ve çok sayıda hüküm arasındaki uyumun kaybolmasıdır. Yukarıda 1982 Anayasasının geçirdiği değişikliklere değinildi. 1987 ile 2017 arasındaki 30 yıllık sürede yapılan 19 değişiklikten Anayasanın 96 maddesi etkilenmiştir. Bazı maddeler tamamen yeniden yazılmış, bazı maddeler yürürlükten kaldırılmış ve bazı maddeler ise tali değişikliğe uğramıştır. 1982 Anayasasında 177 madde olmakla birlikte yürürlükte olan madde sayısı 154’tür. Yani 23 maddesi yürürlükten kaldırılmış ama hala madde numarası olarak Anayasada yer almaktadır. Sonuçta Anayasanın iç tutarlılığı kaybolmuş, dil ve kavram uyumu zayıflamış, kurumsal bütünlüğü sarsılmıştır.

Yakından incelendiğinde Anayasada çok sayıda çelişkili, eksik veya yürürlükteki yasalarla uyumsuz ifade yer aldığı görülmektedir. Örneğin, Türkiye’nin yeni yönetim sisteminde “müsteşarlık” kaldırılmış, yerine “bakan yardımcılığı” ikame edilmiş olmasına rağmen Anayasa müsteşara atıf yapmaktadır. Hakimler ve Savcılar Kurulu’nu düzenleyen 159. maddede “Adalet Bakanlığı Müsteşarı Kurulun tabii üyesidir.” ifadesi yer almaktadır. Benzer şekilde Anayasa, Milli Eğitim Temel Kanunu’nda yer alan “ilkokul” ve “ortaokul” ibareleri, 16/8/1997 tarih ve 4306 sayılı Kanunun 8’inci maddesi ile “ilköğretim” şeklinde değiştirilmiş olmasına rağmen Anayasada hâlâ “ilkokul” ifadelerine yer verilmektedir. (m.76/2) Son olarak Cumhurbaşkanının cezai sorumluluğunu düzenleyen maddelerde göreviyle ilgili olan ve olmayan suçlar bakımından Yüce Divan’ın yetkisi konusunda, çelişkili hükümler vardır.

Görülüğü üzere 1982 Anayasası, Türkiye’nin otuz yılda başta demokrasi ve özgürlükler olmak üzere birçok alanda hayata geçirdiği reformların gerisinde kalmıştır. Daha da çoğaltılabilecek bu örnekler, anayasa değişikliğine değil baştan yeni bir anayasa hazırlanması gereğine işaret etmektedir.

Meclis'den görüntü
(Raşit Aydoğan/AA)

 

Hâlâ El Değmemiş Konuların Değişim Zorunluluğu

Son olarak yeni anayasa ihtiyacını doğuran dördüncü sebep, Anayasada hâlen yenilenmesi ve değiştirilmesi gereken maddeler olmasıdır. 1982 Anayasasının 19 defa değiştiği ve bu değişimlerden çok sayıda maddesinin etkilendiği belirtilmiş olsa da bunu Anayasanın tamamen yenilendiği gibi algılamak yanlıştır. Sayılara yakından baktığımızda Anayasanın 177 maddesinden 96’sının değişikliğe uğradığı ve 23 maddenin ilga edilmesi sonucu halihazırda yürürlükte 154 madde kaldığı görülmektedir. Bu değişimlerin bazıları esaslı iken bazıları tali nitelikli olmuştur. Buna göre Anayasa’nın hiç değişmemiş ve 12 Eylül’ün ideolojik izlerini taşıyan çok sayıda maddesi vardır. Bu maddelerin birçoğunun yeniden yazılması gerekecektir. Ayrıca belirtmek gerekir ki bahsedilen değişikliklerin bazıları vesayetçi sistemin sınırları dahilinde yapılabilmiştir. Bu maddeler de günümüz anayasacılığının gerekleri doğrultusunda gözden geçirilmeli ve yeniden yazılmalıdır.

Son olarak değinmek gerekir ki, bütün dünyada son kırk yılda anayasa hukuku alanında yaşanan gelişmeler ve anayasa yazım tekniği konusundaki yenilikler, yeni anayasa yoluyla ülkemize kazandırılabilecektir. Bu nedenle 1982 Anayasasının mevcut metninin esas alınması ve onun üzerinden düzenlemeler yapılması yerine, tamamen temiz ve boş bir sayfa açılması ve yeni bir anayasa hazırlanması yerinde olacaktır. Ayrıca Türkiye’nin yukarıda aktarılan anayasa tecrübesi ve yeni anayasa arayış süreci önemli bir birikim sağlamıştır. Yani yeni anayasa yazımına sıfırdan başlanılmayacaktır. Siyasetin, sivil toplumun ve anayasa hukuku literatürünün bu konuda geniş bir hafızası oluşmuştur. Artık bu girişimleri engelleyecek ya da sabote edecek vesayet odaklarından bahsetmek de mümkün değildir.

Açıklanan bütün bu nedenlerle, Türkiye’nin 21. yüzyılda hâlâ askeri bir darbenin ürünü olan 1982 Anayasası ile devam etmesi beklenemez. Nitekim içeriğinde uzlaşma olmasa da bütün siyasi partilerin ve toplumsal kesimlerin yeni anayasa ihtiyacı konusunda uzlaştıklarını görmek mümkündür. Yeni bir anayasanın yapılması veya anayasanın büyük ölçüde değiştirilmesi, toplumsal yaşamda ender görülen bir olaydır ve bu sebeple alternatiflerin titizlikle analiz edilmesi ve fırsatların en iyi biçimde değerlendirilmesi şarttır. 14 Mayıs seçimleri sonrası oluşan mevcut TBMM aritmetiği ve siyasi partilerin pozisyonları yeni anayasanın yapılmasındaki güçlüklere işaret etmektedir. Ancak AK Parti ve Cumhurbaşkanı Erdoğan, seçim sonrasında da yeni anayasa çağrılarını yineleyerek, bu konudaki samimiyetlerini göstermiştir. Cumhuriyetin 100. yılına girmek üzere olduğumuz şu günlerde hem hazırlık sürecine hem de içeriğine milli iradenin hakim olduğu yeni bir anayasaya sahip olmak anlamlı olacaktır. Türk milleti ve siyaseti, insan onuru ile temel hak ve özgürlükleri esas alan sivil ve demokratik bir anayasayı yapacak birikime ve iradeye sahiptir.

 


Etiketler »  

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için "veri politikamızı" inceleyebilirsiniz. Daha fazlası