Kriter > Dış Politika |

Normalleşme Sürecinin Son Cephesi: Türkiye-Mısır İlişkilerinin Gelişmesi


Türkiye’nin Mısır ile ilişkilerini geliştirmesi bölgesel normalleşme sürecinin en önemli halkalarından biri olarak nitelendirilebilir. Bölgenin çok önemli iki devleti olarak Ankara ile Kahire birbirlerini görmezden gelemezlerdi. Zaten Libya ve Doğu Akdeniz gibi bölgesel krizlerde farklı ve hatta çatışmacı tavırlar takınan iki ülkenin izlediği siyaset, ters teperek kendi çıkarlarına zarar vermeye başlamıştı.

Normalleşme Sürecinin Son Cephesi Türkiye-Mısır İlişkilerinin Gelişmesi
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, resmi temaslarda bulunmak üzere geldiği Mısır'ın başkenti Kahire'de Mısırlı mevkidaşı Samih Şukri ile birlikte heyetler arası görüşmeye başkanlık etti. (Murat Gök/AA, 18 Mart 2023)

2010’un sonlarında patlak veren Arap isyanları ve devrimleri sadece Ortadoğu’da değil, bütün Müslüman ülkelerde, hatta bütün dünyada önemli etkileri olan bir değişim dalgası oluşturdu. Başlangıçta, özellikle Batılı devletler tarafından olumlu bir gelişme olacak beklentisiyle “Arap Baharı” olarak nitelendirilen, ancak hemen sonrasında bütün bölge devletleri ve küresel aktörler için beklenmedik bir gelişmeler serisi başlatan bu süreç, ilgili aktörlerin bölgesel gelişmelere yönelik tutumlarını değiştirdi.

 

Ortadoğu’daki Normalleşme Süreci

Kısa süre içerisinde sürecin farklı noktalara doğru evrildiğini ve gidişatın kendi çıkarlarına hizmet etmediği anlayan Batılı devletler, bölgedeki statüko yanlısı devletlerle ve geleneksel siyasi yapılarla birlikte değişim sürecini durdurmaya, gerekirse ifsat etmeye yöneldi. Bunun gereği olarak da bazı bölgesel aktörlerle bazı küresel güçler, ortak bir perspektifle değişim sürecini tersine çeviren gelişmelere öncülük etmeye başladılar. Ortadoğu bölgesi, 2013’ün ortalarından itibaren Mısır’daki Müslüman Kardeşler yönetimine karşı başlayan karşı devrim hareketleri ve gelişmelerin neticesinde birkaç yıl içerisinde yaklaşık olarak eski haline döndü. Karşı sürecin etkisiyle Türkiye’nin desteklediği Müslüman Kardeşler dahil bölgedeki bütün değişim güçleri, elde ettikleri kazanımları büyük ölçüde kaybettiler. Mısır, Libya, Yemen ve son olarak da Tunus’taki demokratik yönetimler yıkıldı. Seçimlerle iktidara gelen yönetimlerin yerlerine ya eski usul tek adam rejimleri ikame edildi ya da iç savaşa sürüklendiler.

Bu dönemde, bölgesel değişimin bölgesel kalkınma için gerekli olduğunu düşünen Türkiye, bölge halklarının desteğiyle iktidara gelen değişim güçlerine destek verdi. Bölgedeki yönetimlere, halkın taleplerini dinlemeleri ve toplumsal talepleri mümkün mertebe yerine getirmeleri tavsiyesinde bulundu. Ancak, statükocu güçlerin olayların seyrini etkilemeye başlamasıyla birlikte bölgesel ve küresel statükocu güçler, Türkiye’yi bölgede yalnızlaştırdılar. Türkiye’ye karşı siyasetin etkili olması üzerine Türkiye karşıtlığını artırdılar ve en sonunda Türkiye’yi ötekileştirdiler. Öte yandan, Türkiye karşıtı güçler, iç politikada da PKK ve FETÖ’nün devlete karşı ciddi kalkışmalara girişmelerini teşvik edip desteklediler. 15 Temmuz 2016’daki darbe teşebbüsü, bu girişimlerin en üst seviyesiydi. Türkiye, beklenmedik bir şekilde, ciddi meydan okumalarla karşı karşıya bırakıldı.

Bütün bu tehditkar ve istikrarsızlaştırıcı gelişmelere karşı siyasal istikrarını koruyan ve kendisine yönelik iç ve dış tehditleri bertaraf eden Türkiye, karşılaştığı sorunların üstesinden gelmeyi başardı. Bunun ardından Türkiye, yeni araçlar da kullanarak dış politikadaki atılımlarına ağırlık vermeye başladı. Suriye’nin kuzeyinde DEAŞ ve PKK/YPG’ye karşı farklı zamanlarda dört geniş ölçekli askeri operasyon gerçekleştiren Türkiye, bazı önemli bölgesel krizlere de askeri müdahalelerde bulunarak, bölgesel krizlerdeki dengelerin değişmesine vesile oldu. Askeri gücünü kullanarak bölgesinde ne kadar etkili ve caydırıcı bir güç olduğunu ortaya koydu. Bu bağlamda, 30 yıldır Ermeni işgali altında bulunan Azerbaycan topraklarının özgürleştirilmesini sağladı. Diğer Körfez devletlerinin ablukasına maruz kalan Katar’a her türlü maddi desteği sağlayarak, diğer devletlerin Katar’ı cezalandırmasına engel oldu. Benzer şekilde, General Hafter’in ağır saldırılarına maruz kalan Libya’daki meşru hükümetin devamını sağladı.

Türkiye’nin sergilediği etkili tavır dolayısıyla diğer bölge devletlerinin Türkiye’ye bakışları da olumlu yönde değişti. Bölge devletleri Ankara’ya saygı duymaya başladılar. Öte yandan, Türkiye de görece taşların yerine oturduğu Ortadoğu bölgesine yönelik olarak yeni şartlar ve gerçeklikler doğrultusunda dış politikasını yeniden yapılandırdı. Bu karşılıklı siyaset değişikliği sonrasında, ABD’deki yönetim değişikliği gibi bazı önemli küresel gelişmelerin de etkisiyle, Ortadoğu bölgesinde kapsamlı bir normalleşme süreci başladı.

İlk adım olarak, Ocak 2021’de Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve Bahreyn’in Katar’a yönelik bir siyaset değişikliğine gittiği görüldü. Katar Emiri, Suudi Arabistan’ın Ula şehrinde toplanan Körfez İşbirliği Konseyi zirvesine davet edildi. Devamında diplomatik ilişkiler normalleşti. İkinci olarak, Körfez devletleri arasındaki sorunun çözülmesinden sonra da Mısır, Ürdün ve Fas gibi diğer Arap devletlerinin de dahil olmasıyla Arap dünyasının genelinde bir normalleşme yaşandı. Üçüncü olarak da Türkiye ile Arap devletleri arasında etkili normalleşme süreci yaşandı. En gerilimli ilişkilere sahip olduğu BAE ile hızlı bir normalleşme yaşayan ve kısa sürede önemli ziyaretler ve iş birliği süreçleri başlatan Türkiye, daha sonra da Suudi Arabistan ile ilişkilerini normalleştirdi. 2022’de karşılıklı ziyaretler gerçekleştirildi ve ülkeler arasında çok sayıda ikili antlaşma imzalandı.

 

Türkiye-Mısır İlişkilerinin Normalleşme Süreci

Türkiye’nin Mısır ile ilişkilerini geliştirmesi ise bölgesel normalleşme sürecinin en önemli halkalarından biri olarak nitelendirilebilir. Bölgenin çok önemli iki devleti olarak Ankara ile Kahire birbirlerini görmezden gelemezlerdi. Zaten Libya ve Doğu Akdeniz gibi bölgesel krizlerde farklı ve hatta çatışmacı tavırlar takınan iki ülkenin izlediği siyaset, ters teperek kendi çıkarlarına zarar vermeye başlamıştı. Dolayısıyla, iki devlet de ikili ilişkilerini normalleştirmek için uygun bir ortam bekliyorlardı. Her ne kadar 2021’de taraflar arasında bazı istikşafi görüşmeler yapılarak, olumlu bir hava oluşturulsa da ikili ilişkilerin gelişmesi söz konusu olmadı. Haziran 2022’de Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati’nin bir uluslararası toplantı vesilesiyle de olsa Mısır’a bir ziyaret gerçekleştirmesi önemli bir adımdı. Mısır’ın Şarm el-Şeyh kentinde yapılan İslam Kalkınma Bankası’nın Guvernörler Kurulu yıllık toplantısına katılan Bakan Nebati, 9 yıl aradan sonra Mısır’ı ziyaret eden ilk Türk bakan oldu.

İkili ilişkilerde yeni bir sayfanın açılmasının etkisi, ikili ekonomik ilişkilere ve ticaret rakamlarına da yansıdı. Örneğin, Türkiye ile Mısır arasındaki ticaret hacmi, 2021’in ilk çeyreğinde 1,3 milyar dolar seviyesinde iken, 2022’nin ilk çeyreğinde yüzde 85 artış göstererek 2,5 milyar dolara yükseldi. Ekonomik ilişkilerin daha da geliştirilmesi için iki ülkenin ilgili resmi ve sivil kurumları arasında farklı görüşmeler yapıldı. Bu bağlamda, 23 Ağustos 2022’de Türkiye Ticaret Bakanlığı himayesinde Kahire’de Türk ve Mısırlı iş adamları arasında kapsamlı bir görüşme gerçekleştirildi.

İkili ilişkilerin normalleşmesi için beklenen ortam kısmen Kasım 2022’de Katar’da düzenlenen Dünya Kupası’nın açılış töreninde oluştu. Katar Emiri Temim Bin Hamad Al-Sani’nin davetlisi olarak törenlere çok sayıda siyaset ve devlet adamı katıldı. Emir’in davetli listesinin başında gelen Recep Tayyip Erdoğan ile Mısır Cumhurbaşkanı Abdülfettah Sisi, Emir’in arabuluculuğunda ilk defa yüz yüze gelip tokalaştılar. İki lider, ülkeler arasındaki derin tarihi bağlara atıflar yaparak normalleşme sinyalleri verdiler.

Bu olumlu adım, ilişkilerin normalleştirilmesi umutlarını arttırdı, ancak yılın geri kalanında ikili ilişkilerde kayda değer bir gelişme yaşanmadı. İki ülke arasındaki bakış açısı farklılıkları ve bölgesel krizlerdeki çatışmacı tutumlar devam etti. İki ülkenin özellikle Libya krizi ve Doğu Akdeniz bölgesi konusundaki tavırları, ikili ilişkilerdeki gerginliğin sürmesinde etkili oldu. Bütün bu olumsuz gelişmelere rağmen taraflar arasındaki iletişim kanalları açık tutuldu ve alt düzeydeki görüşmeler devam etti.

Mısır’dan yardım malzemesi
Mısır’dan yardım malzemesi taşıyan ve Mersin Uluslararası Limanı’na yanaşan “El Hürriye” 27 Şubat sabahı Mersin Limanı'na demir attı. 'El Hürriye' ticaret gemisi, 525 tonluk yeni yardım malzemesi getirdi. Söz konusu yardımların içerisinde yatak, çadır, battaniye, mobil tuvalet ve hijyen malzemeleri yer alıyor. (Sezgin Pancar/AA, 27 Şubat 2023)

 

Türkiye ile Mısır arasındaki normalleşme sürecindeki en önemli adımlardan biri Türkiye’nin 6 Şubat 2023 günü yaşadığı büyük deprem felaketi sonrasında atıldı. Türkiye ile gergin ve çatışmacı ilişkiler içinde olan pek çok devlet gibi Mısır da bu büyük felaket sonrasında Türkiye’ye yardım elini uzattı. Mısır hükümeti, Cumhurbaşkanı Sisi’nin talimatları doğrultusunda, “asrın felaketi” olarak nitelendirilen depremlerden etkilenen bölgeler için çadır, yatak, battaniye, ısıtıcı, gıda, ilaç, temizlik ve tıbbi malzemelerinden 650 tonluk yardım malzemesi gönderdi.

Depremden hemen sonra Mısır Cumhurbaşkanı Sisi, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı telefonla arayarak geçmiş olsun dileklerini ve taziyelerini iletti. Bunlarla yetinmeyen Mısır yönetimi, farklı nitelikteki yardımların ötesine giderek dışişleri bakanını da Türkiye’ye gönderdi. Mısır Dışişleri Bakanı Semih Şükrü’nün 27 Şubat 2023’te gerçekleşen ziyareti, 2013’te diplomatik ilişkilerin kesintiye uğramasından sonra Mısır’dan Türkiye’ye gerçekleştirilen bakan düzeyindeki ilk ziyaret olması hasebiyle büyük önemi haizdir.

Dışişleri Bakanı Şükrü 27 Şubat’ta Adana ve Mersin’e gerçekleştirdiği ziyaret sırasında mevkidaşı Mevlüt Çavuşoğlu ile görüştü. İki bakan birlikte havadan deprem bölgesinde incelemelerde bulundu. Türkiye’ye taziyelerini sunan Mısır, Türkiye ile dayanışma içerisinde olduğunu gösterdi. Bu ziyaret sırasında iki ülke arasındaki ilişkilerin normalleştirilmesi yönündeki süreç ve muhtemel ziyaretler de konuşuldu. Varılan anlaşma neticesinde de 18 Mart’ta Türkiye’den Mısır’a bakan düzeyindeki ilk resmi ziyaret gerçekleştirildi. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu beraberinde geniş bir heyet ile Kahire’ye tarihi bir ziyaret gerçekleştirdi.

 

Türkiye-Mısır Normalleşmesinin Etkileri

Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu’nun ziyaretinin, hem ikili ilişkiler hem de bölgesel gelişmeler üzerinde önemli etkilerinin olacağı beklenbilir. Bir kere, bu ziyaret Türkiye’den Mısır’a 11 yıl aradan sonra gerçekleştirilen ilk dışişleri bakanı ziyareti oldu. Diplomatik ilişkilerin en üst düzeye çıkarılması için en kısa süre içerisinde karşılıklı büyükelçi atamaları da yapılacağı açıklandı.

İkinci olarak, bu ziyaret ile Türkiye’nin, bölgede ilişkilerini normalleştirmediği son ülke olan Mısır ile ilişkilerinde de çok önemli bir adım atmasıdır. Bakan Çavuşoğlu, Türk şirketlerinin Mısır’da ticaret, enerji ve ulaşım sektörleri başta olmak üzere farklı ekonomik alanlarda yatırım yapmalarının teşvik edileceğini vurgulaması ekonomik ilişkilerin hızlı bir şekilde gelişeceğinin bir ifadesidir. Taraflar arasındaki tarihi ilişkiler ve kültürel yakınlık dikkate alındığında ilişkilerin tamir edilmesinin çok zor olmayacağı söylenebilir.

Ankara-Kahire ilişkilerinin normalleşmesi, ülkeler arasındaki çatışmacı ve sıfır toplamlı bakış açısının terk edilmesi demektir. Diğer bir deyişle, ikili ilişkilerin öncelikle eksilerden sıfır noktasına getirilmesidir. Taraflar, bir diğerinin iç işlerine müdahale anlamına gelebilecek ve bölgesel çıkarlarına halel getirebilecek açıklamalardan kaçınacaktır. Daha sonra, tarafların atacağı ilave adımlarla iş birliği imkanları tespit edilecek ve iş birliği geliştirilecektir. İki taraf bakanlarının yaptığı açıklamalardan anlaşıldığı kadarıyla bundan sonra Türkiye ile Mısır arasında açılan yeni bir sayfa ile önce diplomatik ilişkiler en üst düzeye çıkarılacak, daha sonra da ekonomi, ticaret, enerji ve turizm gibi alanlarda iş birliği imkanları araştırılacaktır.

Üçüncü olarak, normalleşme sonrası dönemde bölgesel krizlerde iki ülke yetkililerinin istişarelerde bulunacak olması çok önemli bir husustur. Son dönemde iki ülke arasındaki ilişkilerin en gerilimli olduğu iki konu Libya krizi ile Doğu Akdeniz’deki gelişmelerdir. Libya konusunda, Mısır tarafı Türkiye’nin bir siyaset değişikliğini beklerken, Türk tarafı da Mısır’ın Doğu Akdeniz konusunda siyaset değişikliğine gitmesini beklemektedir.

Ankara ile Kahire arasındaki ilişkilerin normalleşmesi ile birlikte bu iki konuda da tarafların menfaatleri doğrultusunda yeni gelişmelerin olması beklenebilir. Libya konusunda Mısır’a bazı teminatlar verme, Mısır’ın hassasiyetlerini dikkate alma ve birlikte çözüm arayışında olma karşılığında Türkiye, Mısır’ın da Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki menfaatlerine halel getirecek projelerin içinde olmamasını istemektedir. Son dönemde, Doğu Akdeniz Forumu gibi bölgesel platformlardan dışlanan Türkiye’nin, Mısır ve İsrail gibi devletlerle ilişkilerini normalleştirmesinden sonra bölgesel iş birliği projelerinin içinde yer alma ihtimali artacaktır. Doğu Akdeniz’deki gelişmeler konusunda, Yunanistan ve Rumlar lehine görünen denge, bu normalleşme adımlarıyla birlikte Türkiye lehine değişecektir. Bundan sonra, Yunanistan’ın Türkiye aleyhine müttefik arayış siyaseti, zora girecektir.

Dördüncü konu olarak, Arap dünyasının en önemli ülkesi Mısır ile bölgenin en etkili aktörlerinden biri olan Türkiye arasındaki ilişkilerin normalleşmesi, bölgenin siyasal istikrarı ve refahı bakımından da büyük öneme haizdir. Normalleşen Mısır-Türkiye ilişkileri, Türkiye’nin bütün Arap dünyası ile kazan-kazan anlayışı temelinde gelişmesi için çalışmalar yürütmesini kolaylaştıracaktır. Mısır ile ilişkilerin gelişmesi ve Türkiye-Arap ilişkilerindeki Mısır gölgesinin kalkmasıyla birlikte Türkiye’nin diğer Arap ülkeleriyle daha rahat ilişkiler geliştirmesi mümkün olacaktır. Bölgesel sorunların öncelikle bölgesel aktörler tarafından çözülmesi ve küresel güçlerin tek taraflı siyasetlerine karşı direnç geliştirmek için öncelikle Mısır gibi devletlerle ilişkilerin normalleşmesi gerekmektedir. Son adımlarla bu şartlar Ortadoğu bölgesi için yerine getirilmiş olacaktır.

Sonuç olarak, Mısır-Türkiye ilişkilerinin normalleşmesi, hem ikili hem de bölgesel ölçekte ciddi değişim ve gelişmelere sebebiyet verecek çok önemli bir süreçtir. 2013 ve sonrasında yaşanan gelişmeler, iki ülkeyi karşı karşıya getirmiş olsa da zamanla şartların değişmesi ve yeni sistemin oturmasıyla ikili ilişkileri gözden geçirmenin de zamanı gelmişti. Katalizör olarak etkide bulunan Dünya Kupası ve deprem felaketi, ilişkilerin normalleşmesindeki pürüzleri ortadan kaldırmış ve ilişkilerin ivmesini değiştirmiştir. Bundan sonraki dönemde, Türkiye ve Mısır ekseni, bütün bölgeyi etkileyecek şekilde yeniden güçlendirilebilir. Derin tarihi bağların ve kültürel yakınlığın da etkisiyle taraflar arası ilişkilerdeki tahribatın onarılması da çok zaman almayacaktır.

Ancak, dünyanın en fazla nüfuz edilebilir bölgesi olan Ortadoğu bölgesine yönelik küresel güçlerin politikalarının da bölge aktörleri arasındaki ilişkileri doğrudan etkilediğini unutmamak lazımdır. Dolayısıyla, bölge içi aktörler arasındaki ilişkilere yönelik en önemli tehditlerinden biri küresel aktörlerin bölgeye yönelik politikalarıdır. Böyle olunca da bölgedeki normalleşme süreçlerinin sonuçlarına dair beklenmedik gelişmelere de her zaman hazırlıklı olmak gerekir. Umarız ki iş birliği yönünde bir ivme yakalayan Türkiye-Mısır ilişkileri, üçüncü tarafların izledikleri siyasetten ve olumsuz müdahalelerden etkilenmez.

 


Etiketler »  

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için "veri politikamızı" inceleyebilirsiniz. Daha fazlası