Kriter > Dosya > Dosya / Deprem ve Afet Yönetimi |

Depremin Finansal Maliyetini Yönetmek


Depremin hem acil yardım hem sonrasındaki yeniden inşa, rehabilitasyon ve tazmin maliyetlerinin 50 milyar dolara yaklaşabileceği tahmin ediliyor. Bu finansman ihtiyacının ülkenin gelişmişlik düzeyinden ve hazırlıklı olunmasından bağımsız olarak olağan kamu bütçe imkanlarıyla karşılanması mümkün gözükmüyor.

Depremin Finansal Maliyetini Yönetmek
Kahramanmaraş merkezli depremlerde Hatay'ın Antakya ilçesinde çok sayıda bina yıkıldı veya hasar gördü. (Muhammed Enes Yıldırım/AA, 18 Şubat 2023)

Bir deprem ülkesi olduğumuz ne kadar gerçek ise buna öncesi ve sonrası ile en iyi şekilde hazırlıklı olmak mecburiyetimiz de o kadar tartışmasızdır. Buradaki hazırlıktan kastımız hem önleyici tedbirler hem de deprem sonrası yapılacaklar ile ilgilidir. Ekonomi de deprem afetinin öncesi ve sonrası ile bu hazırlıkların önemli sacayaklarından birisidir.

Deprem gibi büyük bir afetin oluşturacağı ekonomik ve mali sonuçların, ülkenin gelişmişlik düzeyinden bağımsız olarak olağan kamu bütçe imkanları ile yönetilmesi pek mümkün değildir. Çünkü depremle birlikte kamu harcamaları önemli derecede artarken, kamu gelirlerinde kayda değer azalmalar olur. Hükümetin depremin hemen ardından acil müdahale kapsamında yapmış olduğu harcamaları, tahrip olan altyapı ile yıkılan konutların yeniden inşasına yönelik yatırım harcamaları takip eder. Bu süreçte devletin ilgili kurumlarına aktarılan ödenekler ile hayatın olağan akışına dönmesi için afetzedelerin yaşam ve idame maliyetlerinin karşılanması, yardımlar ve işletmelerin faaliyetlerine yeniden başlayabilmesini sağlayacak finansal destekler, artan kamu harcamalarının diğer kalemleridir. Bunlara depreme yönelik kurulan sigorta kurumlarına, Hazine tarafından zararların telafisi için aktarılan ilave kaynakları da ekleyebiliriz.

Depremle birlikte ortaya çıkan bu finansal maliyetin etkin yönetimi için deprem nedeniyle karşı karşıya kalınabilecek potansiyel risklerin değerlendirilmesi ile deprem öncesi ve sonrası için kurgulanmış iyi bir plana ihtiyaç vardır.

 

Deprem Öncesi Finansman Alternatifleri Neler Olabilir?

Deprem afetinin yol açacağı finansman maliyeti afet gelmeden alınabilecek tedbirlerle de düşürülebilir. Bu süreç bir takım finansal araçların kullanılması ile mümkün olur.

Bu araçlardan birisi deprem afetinin finansmanına yönelik olarak Ulusal Deprem Fonu’nun kurulması olabilir. Bu Fonun amacı, deprem afeti gerçekleştiğinde ihtiyaç duyulacak acil yardımları hemen finanse etmek ve sonrasında başlayacak başta kamu altyapı yatırımları ile diğer yatırımların finansmanına katkı sağlamak olacaktır. Dünyada afet riski yüksek ülkelerde ya “afet fonu” ya da “deprem fonu” adıyla kurulmuş çeşitli yapılar mevcuttur. Bu Fon kamu tarafından bir kamu bankası/kamu yatırım bankası aracılığıyla ya da bağımsız yapıda da kurulabilir.

Bir diğer alternatif sigortacılık sektörünün imkanlarından yararlanmaktır. Zorunlu deprem sigortaları bu araçlardan birisidir. Mülk sahiplerinden alınacak primlerle oluşturulan kaynaklar aynı zamanda finansal yatırımlarda değerlendirilerek büyütülebilir. Oluşturulan bu fonlar, prim ödeyen afetzedelerin maddi zararlarının telafisinde kullanılır. Ülkemizde de 1999 Marmara Depremi ardından 2000’de Doğal Afet Sigortaları Kurumu (DASK) adıyla zorunlu deprem sigortası edindirme amaçlı bir kamu kuruluşu kurulmuştur.

“Afet tahvili çıkarmak” (Catastrophe Bond) bir diğer seçenek olarak dünyada uygulama alanı bulmaktadır. Afet bonosu bir doğal afet durumunda sigorta şirketlerine para toplamak için tasarlanmış yüksek getirili bir borçlanma aracıdır. Bir afet tahvili, ihraççının yalnızca deprem gibi belirli koşullar oluştuğunda tahvilden fon almasına izin verir. Bu tahvillerle, sigorta veya reasürans şirketleri, belli bir prim ödemesi karşılığında sigorta şirketlerinin risklerini transfer etmektedirler. Türkiye’de ilk afet bonosu 2013’te DASK tarafından Bermuda’da kurulan Bosphorus 1 Re isimli özel amaçlı şirket tarafından ihraç edilmiştir ve İstanbul’da olası bir deprem riskine karşı, 3 yıl vadeli ihraç edilmiştir.

“Şartlı afet kredisi” (Contingent Credit) de deprem öncesi finansal riski azaltmak amaçlı kullanılabilecek bir diğer araçtır. Bu araç, uluslararası kuruluşlar tarafından doğal afet riski ile karşı karşıya olan gelişmekte olan ülkelere yönelik olarak verilen düşük faiz oranlı olağanüstü durum kredileridir. Bu kredi, deprem ile ortaya çıkan ani finansman ihtiyacına katkı amaçlı kullanılır. Dünya Bankası bu kapsamda bugüne kadar dokuz ülke için toplamda 1.38 milyar dolar kaynak sağlamış durumdadır. Dünya Bankası şarta bağlı krediye hak kazanabilmek için borç alan ülkenin kapsamlı bir afet risk yönetim programı uyguladığını da izlemektedir.

DASK
(Halil Fidan/AA)

 

Deprem Sonrası Finansman Alternatifleri Nelerdir?

Deprem afeti gerçekleştikten sonra, oluşan olağanüstü finansman ihtiyacı için yaygın kullanılan finansal araçlar şunlardır: Borçlanmaya gitmek, ek vergi çıkarmak, uluslararası piyasalardan borçlanmaya gitmek, ek bütçe çıkarmak ve uluslararası yardımlara başvurmaktır. Deprem ve diğer afetlerle karşı karşıya kalma riski yüksek ülkeler afetin boyutlarına ve diğer etkenlere bağlı olarak bu seçeneklere başvurmaktadırlar. Dünyada yaşanmış büyük deprem felaketlerine bakıldığında vergiler yoluyla finansmanın ülkelerin gelişmişlik düzeylerinden bağımsız olarak öncelikle tercih edilebilen bir araç olduğunu görüyoruz.

Dünyanın üçüncü büyük ekonomisi olan Japonya, 11 Mart 2011’de meydana gelen deprem ve sonrasında tsunami ile bunlara bağlı oluşan nükleer tesis sıkıntıları nedeniyle ciddi ekonomik etkilere maruz kalmıştı. Japon hükümeti deprem sonrası yeniden inşanın finansmanı için 25 yıl süreyle (2013-2037) gelir vergisinde yüzde 2,1 ilave artış yapmıştı. Daha önce planladığı yüzde 5 kurumlar vergisi indirimini ise erteledi. Avustralya hükümeti, 2011’de gerçekleşen Queensland sel felaketi sonrasında bir kereye mahsus, altyapıyı yeniden inşa etmek için gelir vergisi almıştı. Ekvador ise 2016’da gerçekleşen deprem sonrasında genel KDV oranını bir yıl için yüzde 12’den yüzde 14’e çıkarmış, işletme karlarından alınan vergiyi yüzde 3 oranında artırmıştı.

Ülkemizde de 17 Ağustos 1999 Marmara Depremi sonrası çıkarılan Kanun ile (4481 sayılı) beş başlıkta ilave vergiler getirilmişti. Bu vergiler şunlardır:

  • Bir önceki yıl gelir ve kurumlar vergisi matrahları ile kanunda belirlenen yüksek ücret gelirleri elde edenlerin matrahı üzerinden yüzde 5 ilave vergi alınması
  • Emlak vergisi matrahları üzerinden bir defaya mahsus ek emlak vergisi alınması
  • Motorlu taşıtlar vergileri (MTV) tutarı kadar bir defaya mahsus ek MTV alınması
  • Cep telefonu işletmecilerince verilen haberleşme hizmetleri üzerinden yüzde 25 özel iletişim vergisi alınması (31.12.2000 tarihine kadar uygulanmak üzere çıkarılmıştı. Uygulanması, çıkarılan bir Kanun ile önce 31.12.2003 tarihine kadar uzatıldı. Sonrasında bu vergi kalıcı hale geldi.)
  • Çeşitli işlem ve kağıtlar üzerinden alınan eğitime katkı payı tutarı kadar özel işlem vergisi alınması (31.12.2000 tarihine kadar)

Bu vergilemede depremden doğrudan etkilenenler ise muaf kapsamına alınmıştı.

 

6 Şubat 2023 Depremlerinin Finansal Maliyetini Yönetmek

6 Şubat 2023’te çok geniş bir coğrafyada yaklaşık 14 milyon insanın doğrudan etkilendiği tarihin gördüğü en büyük deprem felaketlerinden birisini yaşadık. Afetin kendisi gibi etkileri ve sonuçları da oldukça büyüktür. Yaşanan acıların tarifi ise imkansızdır.

Deprem sonrası acil yardım kapsamında hem merkezi ve yerel yönetim bütçelerinden hem de toplumun her kesiminden nakdi ve ayni yardımlar yapıldı, yapılmaya devam ediliyor. Özellikle milletimizin sergilediği eşsiz dayanışma, her türlü övgünün üstünde örnek niteliktedir. Sivil toplumun bu gücü de başlı başına sosyal bir sermaye ve finansmandır.

Depremin hem acil yardım hem sonrasındaki yeniden inşa, rehabilitasyon ve tazmin maliyetlerinin ise GSMH’nin yüzde 2 ila yüzde 4’ü arasında (50 milyar dolara yaklaşabilir) olacağı tahmin ediliyor. Bu finansman ihtiyacının ülkenin gelişmişlik düzeyinden ve hazırlıklı olunmasından bağımsız olarak olağan kamu bütçe imkanlarıyla karşılanması mümkün gözükmüyor. Böyle büyük bir afet durumunda bir yandan kamunun vergi gelirleri azalırken harcamaları dramatik şekilde artmaktadır. Bu açığı finanse edebilmek içinde ilave finansal kaynaklara ihtiyaç duyulacaktır. Bu noktada dünyada kullanılan belli başlı alternatiflerin neler olduğuna yazımızın önceki bölümlerinde değinmiştik.

Hükümetin kullanacağı finansman tercihlerinin neler olacağı önümüzdeki günlerde şekillenecektir. Ancak bu alternatiflerden vergi ile finansmana dair görüşlerimizi paylaşmak istiyoruz.

En temelde, pandeminin ve yanı başımızdaki Rusya-Ukrayna Savaşı’nın ekonomi üzerinde devam eden etkileri ile EYT gibi kamu harcamalarını artıracak unsurların vergileme tercihleri üzerinde etkili olacağı bir gerçektir.

Vergilemenin kaynakları itibariyle; kazançlar (gelir ve kurumlar vergisi), harcamalar (KDV, ÖTV, ÖİV vd.), servet kaynakları (Emlak vergisi, MTV, değerli konut vergisi) ve işlemler (harçlar, damga vergisi vd.) üzerinden alınması söz konusu olabilir. Hükümetin vergileme ile finansman bulma tercihinde bu kaynaklardan hangisine yöneleceği önemli olacaktır. Kazançlar ve servet kaynakları üzerinden bu yükün paylaşılması daha adil gibi gözükmekle birlikte doğrudan vergilemedeki kayıt dışılık gerçeği bu etkiyi azaltabilir. Bu noktada içinde bulunulan ekonomik koşullarda en hassas kesimi oluşturan esnaf ve ücretlilerin durumları gözetilmelidir. Diğer taraftan, harcamalar gibi dolaylı vergiler özünde adil olmamakla birlikte yaygınlığı ve etkinliği ile tercih edilebilir. Bu noktada özellikle insan ve çevreye olumsuz dışsallıkları olan harcama kalemlerinin vergi oranlarının geçici olarak artırılması gündeme gelebilir.

Bunların ötesinde depremin finansmanında ilave vergi getirmenin yanında mevcut vergilerin verimini ve etkinliğini artırmaya yönelik düzenlemeler de sağlıklı bir seçenek olabilir. Kayıt dışı kalmış ve rant kazancı yüksek alanlar bulunabilir. Bu alanlardaki potansiyel mükelleflerin ödeme gücünün de yüksek olduğu beklenir.

Uzun zamandır tartışılan ve henüz bir adım atılmamış olan gayrimenkul üzerinden alınan vergi sisteminin reforme edilmesi de düşünülebilir. Emlak üzerinden alınan vergilerin (emlak vergisi, değer artışı gelir vergisi ve tapu harçları) reel değerlerden alınmasına yönelik düzenlemelerle mevcut vergilerin verimi artırılabilir. Bu aşamada uyumu yükseltmek için özellikle tapu harç oranlarının düşürülmesi de sağlanmalıdır.

 


Etiketler »  

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için "veri politikamızı" inceleyebilirsiniz. Daha fazlası