Esad rejiminin çökmesi, Beşar Esad’ın Moskova’ya kaçması ve güvenlik ve askeri güçlerinin dağılması, "Saldırganlığın Caydırılması Operasyonu" gruplarının yönetimi ele geçirmesiyle sonuçlanmıştır. "Ebu Muhammed el-Culani" isminden vazgeçen ve gerçek ismini kullanan Ahmed eş-Şera, dönemin en önemli figürü haline gelmiştir.
Bazı ihlaller ve yer yer yaşanan huzursuzluklara rağmen, yeni yönetimi devralanlar, Şam’da istikrar sağlamayı başarmıştır. Hayatın temel ihtiyaçları, önceki dönemde olduğu gibi devam ederken yavaş da olsa bir iyileşme kaydedilmiştir. Yeni yönetim, Arap dünyası, bölgesel ve uluslararası düzeyde hoş karşılanırken İran ve İsrail tarafından tepki görmüştür. Bu süreçte Arap ve uluslararası heyetlerin ziyaretleri ve iletişim trafiği artış göstermiştir. Bu ziyaretlerin bir kısmı, yeni sistemin doğasını anlamak amacıyla keşif niteliği taşımıştır.
Yeni Yönetimin Mantığı
Suriyeliler, beklenmedik ve öngörülemeyen bu değişimi büyük bir sevinçle karşılamıştır. Türkiye ve diğer ülkelerdeki on binlerce Suriyeli sığınmacı, hayat şartlarının henüz kolaylaşmamış olmasına ve özellikle modern yaşamın temeli haline gelen elektriğin eksikliğine rağmen, hızla evlerine dönerek bu sevincini ifade etmiştir.
Diğer yandan, bazı Suriyeliler, yeni yöneticilere karşı hâlâ temkinli bir yaklaşım sergiliyor. Çünkü bu liderler İdlib’deyken sürekli göz önündeydiler ve halkın hafızasında Ebu Muhammed el-Culani ile Heyet Tahrir eş-Şam ve Nusra Cephesi’nin sert imajı hâlâ taze. Selefi olarak bilinen bu grupların, sosyal hayata dair katı görüşleri, genel olarak ılımlılığıyla tanınan Suriyelilerin büyük bir kısmıyla örtüşmemektedir.
Bu durumun farkında olan Ahmed eş-Şera, bu algıyı değiştirmek için önemli adımlar atmıştır. Kendi grubuna, halkın geleneklerine ve yaşam tarzına saygı gösterilmesi gerektiğini vurgularken sakin ve uyumlu bir tutum benimsemeleri konusunda kesin talimatlar vermiştir. Özellikle Suriye’nin farklı dini, mezhepsel ve kültürel gruplardan oluştuğu göz önüne alındığında, bu yaklaşım birçok kişi için şaşırtıcıydı. Ancak bu durum, halk arasında büyük bir takdir toplamış ve halkı rahatlatmıştır. Ahmed eş-Şera’nın açıklamaları ve röportajları büyük ölçüde güven vericiydi. Esad rejiminin hapishanelerindeki tüm tutukluların serbest bırakılması gibi adımları ise halkta büyük bir memnuniyetle karşılanmıştır.
Ahmed eş-Şera, İdlib’deki Kurtuluş Hükümetinin üyelerini Suriye’nin geneline dağıtmıştır. Eş-Şera, bu hükümetin yalnızca Mart 2025’e kadar geçici olacağını ilan etmiş, vilayetlere valiler ve Suriye devlet kurumlarının birçoğuna yetkililer atamıştır. Ancak bu atamaların tamamını, "Saldırganlığın Caydırılması Operasyonu"na bağlı kişilerden, tanıdığı ve kendisine sadık olan kişilerden yapması, yönetimi sıkı bir şekilde kontrol altında tutma arzusuna işaret ediyor.
Bununla birlikte, eş-Şera’nın toplumun farklı kesimlerini temsil eden bir “Geçiş Konseyi” oluşturması gerekiyor. Bu tür bir konsey, geçici bir anayasal bildiri yayımlamalı, geçici bir hükümet ve askeri konsey kurmalı ve yeni yönetimin kurumsal bir nitelik taşımasını sağlayarak meşruiyet kazandırmalıdır. Yeni yönetimin kararları şu an için belirsizliğini koruyor ve eş-Şera’dan bu belirsizliği giderecek bir program açıklanması bekleniyor.
Ayrıca, yönetimin; Suriye ordusunu, güvenlik güçlerini ve polis teşkilatını “feshedilmiş” olarak sayması ve bu kurumların mensuplarından durumlarını yeniden düzenlemelerini talep etme kararı, bu kesimlerde olumsuz tepkilere yol açmıştır. Bu durum, yeni yönetime muhalif olan çevrelerin bu öfkeyi kendi çıkarlarına kullanma riskini beraberinde getiriyor. Şimdiden bazı protestolar kendini göstermeye başladı ve bunlardan bazıları, silahlı çatışmalara ve can kayıplarına kadar ulaşmıştır.
Büyük Yıkımın Yükü
Yeni yönetim, yaklaşık 14 yıl süren yıkıcı bir iç savaşın etkilerini yaşayan bir ülkeyi devralmıştır. Bu savaş, bir milyondan fazla konutun zarar görmesine, altyapının ve ekonomik düzenin çökmesine neden olmuştur. Dünya Bankası’nın tahminlerine göre, fiziksel yıkımın maliyeti 120-150 milyar dolar arasında değişirken fırsat kayıplarının maliyeti ise 400 milyar doları aşıyor. Ayrıca, savaşın toplumsal yapıda bıraktığı derin yıkım, 500 binden fazla insanın hayatını kaybetmesi, 6 milyondan fazla mültecinin ülkeyi terk etmesi ve yaklaşık 6 milyon insanın ülke içinde yerinden edilmesi gibi sonuçlar doğurmuştur. Bunların yanı sıra, 1963’ten 2024’e kadar süren baskıcı yönetimin, Suriye’nin yasal, idari ve organizasyonel altyapısında bıraktığı yıkıcı etkiler de ülkenin mevcut durumunu daha karmaşık hale getirmiştir.
Bugün Suriye, farklı bölgelerdeki çeşitli güçlerin kontrolü altında bölünmüş durumdadır. "Saldırganlığın Caydırılması Operasyonu" grupları, Şam, Humus, Hama, Halep, İdlib ve sahil bölgelerini kontrol ederken SDG adını kullanan PKK/YPG, Fırat’ın doğusundaki Haseke, Deyrizor ve Rakka bölgelerinde hakimiyet sağlamaktadır. Milli Ordu grupları Suriye’nin kuzeybatısında bazı bölgelere hükmederken Onur Güçleri Süveyda’yı, Güney Cephe grupları ise Dera ve Kuneytra bölgelerini kontrol etmektedir.
Bu karmaşık durum, Suriye halkının farklı kesimlerinin geniş bir katılımını gerektiriyor. Şu ana kadar yeni yönetim, istikrarın sağlanmasının öncelikli bir ihtiyaç olduğu gerekçesiyle yürütme kararlarında iktidara ortak katılım konusunda bir açıklık göstermemiştir. Mart 2025, ulusal bir hükümetin kurulması için hedef tarih olarak belirlenmiştir. Ayrıca, geniş katılımlı bir ulusal konferans düzenleneceği söylentileri mevcut olsa da bu konuda bir program açıklanmış değil.
Yeni yönetim birçok zorlukla karşı karşıyadır. Bunlar arasında iki temel zorluk öne çıkmaktadır: Birinci zorluk, özgürlük talebiyle sokaklara çıkan Suriyelilerin bir kısmının özgürlük anlayışlarıyla Ahmed eş-Şera liderliğindeki yapının alışılagelmiş özgürlük kavrayışı arasındaki farklılıktır. Ancak Ahmed eş-Şera, ideolojisini modern özgürlük anlayışından farklı kavramlar üzerine inşa etse de son dönemde önemli dönüşümler yaşayarak Suriyelilerin büyük bir kısmının taleplerine daha yakın bir noktaya gelmiştir. Yine de bu dönüşümün; demokrasi, örgütlenme ve ifade özgürlükleri ile insan ve vatandaşlık hakları temellerine dayanan bir devlet hedefine ulaşma konusunda bazı kesimlerin beklentilerini ne ölçüde karşılayacağı kesinleşmemiştir.
İkinci zorluk, "Saldırganlığın Caydırılması Operasyonu" grubunun sınırlı kapasite ve deneyimleri ile mevcut durumun karmaşıklığı arasındaki farktır. Bu durum, devlet ve toplum yönetimi, diplomasi ve uluslararası ilişkiler sistemlerinin düzenlenmesi gibi yüksek düzeyde beceri gerektiren görevler göz önüne alındığında ciddi bir engel oluşturmaktadır. Yönetim, bu görevleri üstlenecek ne yeterli sayıda kadroya ne de gerekli deneyime sahiptir. Ancak geniş bir Suriyeli uzman kitlesi, yeni yönetimi desteklemek ve bu zorlu süreci başarıyla aşmasına yardımcı olmak için kabullenmiş durumdadır. Bu nedenle, yönetimin bu güçlere açık bir yaklaşım benimsemesi kendi çıkarına olacaktır.
Türkiye’nin Rolü
Türkiye, Suriye’de istikrarın sağlanmasında hayati çıkarları olan bir aktördür. Suriye savaşı ve onun doğurduğu sonuçlar, Türkiye için hem iç politikada hem de bölgesel ve uluslararası düzeyde ciddi bir siyasi ve sosyal mesele haline gelmiştir. Suriye’deki son dönüşümün başarılı olması, bölgenin tamamı üzerinde olumlu etkiler oluşturacaktır.
Bu bağlamda Türkiye, yeni Suriye yönetimini yönlendirme, destekleme ve onu Suriye’nin farklı siyasi ve toplumsal kesimlerine açılmaya teşvik etme konusunda önemli bir rol oynayabilir. Türkiye, yeni yönetimin şeffaf bir kurumsal yapı oluşturmasını, geniş temsilli bir geçici konsey kurmasını ve bu konseyin Ahmed eş-Şera başkanlığında geçiş sürecini yönetmesini sağlayabilir. Bu geçici konsey, geçici bir anayasal bildiri yayımlayarak genel özgürlükleri garanti altına almalı, yaklaşık iki yıl sürecek geçiş dönemi için bir program hazırlamalıdır. Ayrıca, geniş bir ulusal konferans düzenlenerek toplumun tüm kesimlerini dengeli bir şekilde temsil eden katılımcılar belirlenmeli, bu konferansın sonucunda bir hükümet ve askeri konsey oluşturulmalı, devlet kurumlarının yeniden inşası tamamlanmalı ve geçiş adaleti mekanizmaları kurulmalıdır.
Geçiş adaletinin sağlanması için savaş suçlularının isimlerinin yer aldığı bir liste yayımlanmalı, daha küçük çaplı suçlara karışanlar için genel af ilan edilmelidir. Ayrıca, sığınmacıların ve yerinden edilmiş kişilerin geri dönüşünü kolaylaştırmak ve yeniden inşa sürecini başlatmak için özel kurumlar oluşturulmalıdır. Ahmed eş-Şera’nın halka hitap ederek güven verici ve birleştirici bir mesajla Suriyelileri ortak bir hedef etrafında buluşturması büyük önem taşımaktadır.
Suriye’deki dönüşümün başarısı ya da başarısızlığı, Türkiye için önemli bir siyasi sonuç meselesiyken, Suriye halkı için doğrudan bir yaşam ve ölüm meselesidir.