Öncelikle genel bir tespitle başlayalım: 2022’nin sonu itibariyle Adalet ve Kalkınma Partisi (AK Parti) iktidarda yirmi yılını doldurdu. Yalnız Türk siyasi hayatı açısından değil, modern demokrasi tarihi bakımından da önemli bir başarı bu. Kesintisiz yirmi sene boyunca iktidarda kalabilmek, farklı dönemlerde ortaya çıkan çok sayıda sorunu çözme yeteneğine sahip olmayı gerektiriyor. Zaten AK Parti’nin iktidar yılları daha en baştan itibaren hiç de kolay geçmedi. Bürokratik vesayet kavramıyla mücessem hale gelen müesses nizamın baskılarından kapatma davasına, 15 Temmuz darbe teşebbüsünden teröre bir dizi sorun AK Parti iktidarını tehdit etti. Üstelik bu sorunların her birinin bazı yabancı ülkelerle doğrudan veya dolaylı bir bağı vardı. Bu bakımdan, mücadele içteki kadar bunların dışarıdaki destekçilerine karşı da verildi.
Yirmi yıl gibi uzun bir zaman diliminde değişen demografiyi ve seçmen profilini de gözden kaçırmamak gerekiyor. AK Parti, en az üç farklı kuşağı yönetti, yirmi yılda farklılaşan toplum yapısının talep ve ihtiyaçlarına cevap verdi. Üstelik bu yirmi yıllık süreç, belki de insanlık tarihindeki en hızlı ve kapsamlı dönüşümlerin yaşandığı kesit oldu. Kısacası AK Parti’nin iktidar dönemi, siyasal ve toplumsal alanların eş zamanlı olarak doğru şekilde yönetilmesiyle aşıldı. 2023 seçimleri öncesinde iktidarından muhalefetine herkeste hala Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın başkanlık yarışında, AK Parti’nin ise siyasi partiler arasında ilk sırada bulunduğuna dair bir görüş birliği var. Uzun iktidarın tüm yıpratıcılığına rağmen karşılaşılan bu tablo, en başta Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın doğru hamle yapma yeteneğini ve sorun çözme becerisini gösteriyor. Bir bakıma, iktidar yıllarının ciddi bir tecrübe meydana getirdiği, bunun da sorunlar karşısında en gerçekçi politikaları üretme yeteneğini güçlendirdiği görüldü. Bunun yanında, Erdoğan’ın tutarlı ve sürekli politikalar izlemesi seçmende kendisine yönelik güven duygusunu yükseltiyor.
2022: AK Parti’nin 20 Yılının Özeti
2022 aslında AK Parti’nin yirmi yıllık iktidar pratiklerinin bir özeti mahiyetinde. Bir kısmı dışarıdan da desteklenen krizler ve sorunlar, 2022’nin ilk aylarında Türkiye’yi bu kez ekonomik alanda vurdu. Dövizde bir anda başlayan hızlı yükseliş, aynı şekilde fiyatlardaki ani artış, 2022’nin ilk aylarında, yakın vadede Türkiye’yi bir ekonomik krizin mi beklediği sorusunu beraberinde getirdi. Muhalif kesimler, dünyada da benzer gelişmelerin yaşandığını görmezden gelerek ya da daha doğru bir ifadeyle kamuoyundan gizleyerek ülkenin adeta bir felakete sürüklendiğini iddia etti. Erdoğan’ın en baştan itibaren krizden çıkış için ileri sürdüğü faizlerin düşürülmesi ve ekonominin büyütülmesi yönündeki tavrı, muhalefet tarafından yoğun şekilde eleştirildi. Çare olarak faizlerin artırılması ve ekonominin belirli bir süre için küçültülmesi önerildi. İlk başta dolardaki hızlı artış, piyasalarda kısmen soru işaretleri meydana getirse de Erdoğan, ısrarla savunduğu ekonomi politikasını sürdürdü. İçinde bulunduğumuz aşamada artık şu tespiti yapabiliriz ki, haklı da çıktı. Faizlerin düşmesine rağmen dolar yükselmedi, enflasyonun artış hızı azaldı ve ekonomi önemli ölçüde büyüdü. Bu örnek, yukarıda bahsettiğimiz tecrübe ve tutarlılık faktörleriyle yakından ilişkili. Erdoğan’ın estirilmeye çalışılan panik havasına rağmen soğukkanlılığını ve tutarlılığını koruması, sorunun büyümesini engelledi.
Kuşkusuz Türk ekonomisi de küresel alanda ileride ortaya çıkabilecek gelişmelerden vareste değil. Ancak içinde bulunulan şartlarda toplumun ekonomiye güveninin yeniden geldiği görülüyor. Aynı süreçte, yerli otomobil TOGG üretiminin sürmesi, savunma sektöründe, özellikle insansız hava araçları bakımından kat edilen mesafe de bu güvenin destekleyici unsurları oldu. Bu hamlelerin doğru zamanda yapılması, ekonomik sorunların etkilerini ikinci plana itti. Yerli ve milli üretimin artması, toplumun ülkeye ve siyaset kurumuna yönelik güvenini yükseltti. Burada Erdoğan’ın toplumu ikna kabiliyetinin bir kere daha devreye girdiğini söylemek mümkün. Toplumda geleceğe dönük soru işaretleri belirdiğinde ya da siyasetçilerin topa girmek istemedikleri muhataralı konularda Erdoğan hep risk aldı ve toplumu kendi politikalarının doğruluğuna ikna etmeye çalıştı. Bu gayretin toplum nezdinde yine karşılık bulduğu görüldü.
İktidarın sorun çözme kapasitesinin gücünü gösteren bir diğer gelişme ise Ukrayna-Rusya Savaşı’nda taraflar arasında oynanan arabuluculuk rolü oldu. Dahası Türkiye, iki ülke arasında mekik diplomasi yürütürken, Rus işgalinin haksızlığına ilişkin ahlaki duruşundan vazgeçmedi. Hem Rusya hem de Ukrayna ile olan ticaretine de açık şekilde devam etti. Rusya, doğal gaz satışı başta olmak üzere enerji alanında Türkiye’yi merkeze yerleştirirken, Ukrayna da Türk silah ve savunma sistemleri ithal etti. Türkiye, aynı zamanda, tahıl koridorunun açılmasına yönelik çabalarıyla savaştan etkilenen üçüncü ülkelerin yüz yüze kaldıkları sorunlara da çözüm üretti. Bu tavrın diplomatik sorunlara kendi çıkarları ekseninde bakmayan ve ilkeli bir pozisyon almaya gayret eden Türkiye’nin uluslararası düzlemdeki saygınlığını artırdığı açık. 2022’de yaşanan gelişmeler, Türkiye’nin dış politikada uzun süredir yerleştiği pozisyonu tahkim etti. Burada değinilmesi gereken bir başka gelişme, uluslararası alanda “Turkey” şeklinde geçen adının “Türkiye” olarak değiştirilmesiydi. Geçmişte de bu yönde bazı girişimler olmasına rağmen bu değişikliğin tüm uluslararası kuruluşlar ve yabancı devletler tarafından kısa sürede sahiplenilmesi, Türkiye’nin gücünü kanıtlayan göstergelerden biri.
Aynı ilkesel tavrın göç sorununda da sergilenmesinin Türkiye’nin küresel sorunların çözümü için gösterdiği samimi gayretleri kanıtladığı görülüyor. Batı ülkeleri başta olmak üzere dünyanın pek çok yerinde göçmen karşıtı popülist siyaset giderek yükselirken, Erdoğan ve AK Parti’nin kendi duruşunu koruduğu dikkat çekiyor. Dünyada en fazla sığınmacıya ev sahipliği yapan ülke durumundaki Türkiye’nin bu sorunun çözülmesi için küresel iş birliği mekanizmalarının harekete geçmesi ve tüm devletlerin ellerini taşın altına koyması yönündeki yaklaşımı, göçe insani bir çözüm üretmek için en doğru araç. Bu noktada, 2022 içinde göç meselesi bakımından muhalefetin olumsuz tavrının giderek arttığını söylemek gerek. Bazı marjinal partilerin ülkedeki sığınmacıları toptan mahkum eden ve derhal ülkelerine gönderilmelerini savunan rijit bir bakış açılarının olduğu biliniyor. Ancak bu yaklaşımın artık yalnızca bazı küçük partilerle sınırlı kalmadığı, giderek tüm muhalefeti etkisi altına aldığı görülüyor. Bu durum, aslında sığınmacıların ülke içinde neden olduğu iddia edilen sorunlar kadar Türkiye’nin uluslararası iddialarında göç meselesinin yeriyle de yakından ilişkili. Böyle bir anlayışın Türkiye’nin dış politika alanındaki iddialardan vazgeçip içe kapanmacı bir anlayış benimsemesi sonucunu doğuracağı aşikar. Ancak Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın göç ve sığınmacılar konusunda da geri adım atmayacağı anlaşılıyor. Nitekim Erdoğan, yukarıda değindiğimiz ikna edici liderlik gücünü göçle ilgili sorunlar bakımından da kullandı. Aynı zamanda toplumun büyük kesiminin popülist politikaların tuzağına düşerek göçmen karşıtı bir yere savrulmasını engelledi.
Geride bıraktığımız yıl, en önemli başarılardan birinin terörle mücadele alanında yaşandığı gerçek. Yakın dönemlere kadar Türkiye’nin en önemli güvenlik sorununu terör oluşturuyordu. 2015’te başlayan PKK’nın bazı il ve ilçelerde oluşturduğu çukur ve barikatlara yönelik operasyonlar 2016’da sınır ötesine taşındı. Böylece örgütün Suriye’deki otorite boşluğundan yararlanarak Türkiye sınırında kendisine bir koridor açması engellendi. İnsansız hava araçları başta olmak üzere yeni teknolojinin ve konvansiyonel yöntemlerin birlikte kullanılması terörle mücadelenin yeni bir aşamaya taşınmasını sağladı. Üstelik Türkiye’nin terörle mücadelesi yalnızca PKK’ya yönelik de değil. FETÖ, DEAŞ, DHKP-C ve MLKP gibi örgütlere karşı eş zamanlı olarak verilen mücadelelerin hepsinde belirgin bir başarı kazanıldı. 2022’nin sonlarında Taksim’de gerçekleşen terör saldırısı, PKK’nın hayatta kalmaya yönelik son çırpınışlarını yansıtıyor. Örgütlerin tümünün yeni militan devşirme çabaları artık sonuç vermiyor. Nitekim 2022’de örgütler tarafından neredeyse hiç kitlesel eylem gerçekleştirilemedi. Bu kararlılığın sürdürülmesi, terörün önümüzdeki yıllarda büyük ölçüde Türkiye’nin ajandasından çıkmasını sağlayacak.
Türkiye Yüzyılı: Cumhuriyetin İkinci Asrına Hazırlık
2022’de iç siyaset açısından yaşanan en önemli gelişme ise Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 2023 seçimlerine Cumhur İttifakı’nın adayı olarak gireceğinin bir kez daha açıklanmasıydı. AK Parti, henüz Millet İttifakı’nın adayı bile belli değilken, ayrıca bir süre daha belli olmayacağı anlaşılırken seçim kampanyasını da başlattı. 28 Ekim 2022 günü görkemli bir şekilde tanıtımı yapılan “Türkiye Yüzyılı” projesi, AK Parti’nin Cumhuriyetin ikinci asrına hazırlıklı olduğu mesajını vermesi açısından oldukça önemli bir sembol. Geçmişten itibaren Türk siyasetinde uzun vadeli projeler ortaya koymak çok alışık olunan bir tutum değil. 1990’lar boyunca işbaşına gelen koalisyon hükümetleri kısa vadede bile önlerini görmekte zorlanıyorlardı. O dönemlerin ruhunu Süleyman Demirel’in “Siyasette 24 saat çok uzun bir süredir.” sözü gayet iyi özetler.
Türkiye Yüzyılı projesi göz önünde bulundurulduğunda Cumhurbaşkanı Erdoğan için yirmi yılın bile kısa bir süre olarak görüldüğü, ülkenin geleceğine yönelik hedeflerin uzun bir döneme yayıldığı görülüyor. Bu yaklaşım, aslında AK Parti’nin ve Erdoğan’ın muhalefet karşısında sağladığı psikolojik üstünlüğün en önemli nedenlerinden biri. Siyaseti gündelik tartışmaların kısırlığına hapsetmeden geleceğe dair planlar yapmak muhalefetin hamle şansını azaltan bir nitelik gösteriyor. Geçmişten itibaren Erdoğan’ın rakipleri karşısındaki en önemli avantajlarından biri olarak gündemi yönetme becerisi gösterilir. 2022’de gerek adaylık tartışması gerekse seçim kampanyasını erken başlatması itibariyle Erdoğan bir kere daha siyasi tartışma sürecinin yönetimini eline aldı. Bu tavır, muhalefeti özellikle adayın belirsizliği konusunda bir savunma pozisyonuna ve kendi içinde derin çatışmalar yaşamaya itti. Muhalefetin kendi içinde yaşadığı açmazlar ve anlaşmazlıklar, AK Parti’nin kendi seçmen tabanını yeniden konsolide etmesini sağladı.
2022’yle birlikte AK Parti iktidarda yirmi yolunu doldurdu. Yeni yıl ise başka bir milat. 1 Ocak 2023 Türkiye Yüzyılı’nın ilk günü. Cumhuriyetin ikinci asrına yönelik hedefler açısından AK Parti’nin muhalefetin bir hayli önünde olduğu açıkça görülüyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan liderliğinde AK Parti’nin en büyük başarılarından biri sorun çözme kapasitesinin yüksekliği. Üstelik iktidarı yıpratmak amacıyla tedavüle sokulan her yeni kriz, söz konusu kapasiteyi daha da güçlendiren bir etki doğurdu. Bu süreçte, AK Parti ile MHP’nin Cumhur İttifakı kapsamındaki ilişkilerini gayet uyumlu şekilde yürütmeleri bir başka avantaj olarak beliriyor. Millet İttifakı’nın 2023 seçimlerinde cumhurbaşkanlığı seçimlerinde kimin aday gösterileceği başta olmak üzere pek çok konuda uyum sağlayamadığı görülürken Cumhur İttifakı açısından durum bunun tam tersi. Tüm bu şartlar göz önünde bulundurulduğunda 2022’de AK Parti’nin sorun çözme açısından mevcut kapasitesini kullanmasına ve ayrıca daha da geliştirmesine tanıklık edildiği söylenebilir. Bu durum ise 2023 genel seçimleri öncesinde hem cumhurbaşkanı adayı olarak Erdoğan’ın hem de parlamento aritmetiği açısından AK Parti’nin yirmi yıllık iktidar dönemi sonunda hala rakiplerinin oldukça önünde gittiği açıkça görülüyor.