Türkiye, kendisine faydalı, halkın menfaatine hangi adımları atsa, mutlaka birileri çıkıyor; yararlı, iyi, güzel, menfaat getiren o adımla, işle ilgili olarak bir şekilde zihinleri bulandıracak, kafalarda kuşku doğuracak, toplumda kamplaşma, kutuplaşma oluşturacak, yapılan işin ehemmiyetini azaltmaya dönük birtakım iddia ve isnatlarda bulunuyor.
İddialarını herhangi bir şekilde kanıtlaması, doğruluğunu ortaya koyması gerekmiyor; nasıl olsa kimse sesini çıkaramayacağı için, birileri ses çıkarırsa da “özgürlük”, “insan hakları”, “AB Kriterleri”, “evrensel değerler” gibi birtakım kavramlarla hemen harekete geçecek pek çok sivil ve siyasi yapı bulunduğu için, rahat rahat yazıyor, konuşuyor…
Bilindiği gibi dezenformasyon; doğru olmayan, yanlış veya yanıltıcı bilgilerin kasıtlı olarak yayılmasıdır. Genellikle siyasi, ekonomik veya sosyal çıkar sağlamak için başvurulur. Hedefler arasında toplumda korku, kaos oluşturmak, toplumsal kutuplaşmayı artırmak, siyasi güç elde etmek veya ekonomik kazanç sağlamak yer alır.
Dezenformasyon Tehlikesi
“Dezenformasyonla neden mücadele etmeliyiz?” sorusu hep sorulur. Aslında bilinen nedenlerden dolayı mücadele gerekir. Çünkü dezenformasyona kapı aralandığında açıktır ki, yanlış ve yanıltıcı bilgiler halk arasında güvensizlik meydana getirebilir. Özellikle sağlık, ekonomi veya siyaset gibi konularda dezenformasyon, toplumda kaos ve belirsizlik son derece yıpratıcıdır. Yine dezenformasyon, halkın hükümetlere, demokrasiye, seçimlere olan güvenini sarsabilir ve siyasi kutuplaşmayı derinleştirebilir. Seçimlerde bilgi çarpıtma yoluna gidilmesi, seçmen davranışlarını etkileyebilir. Sosyal medya, internet ortamı ve buna bağlı internet teknolojileri hızlı bilgi yayılma ortamı sağladığı için dezenformasyonun yayılmasında önemli bir rol oynamaktadır.
Hızla yayılan yanlış bilgiler, kamuoyunu yanıltabilir ve insanlar yanlış kararlar verebilir. Farklı görüşlerin birbirine daha düşman hale gelmesine neden olabilir. Özellikle toplumsal olaylar veya politik meseleler konusunda yanlış bilgiler yayılınca, gruplar arasında derin uçurumlar oluşabilir. Bir pandemi dönemi atlattık, o zaman da pek çok dezenformasyon ile karşı karşıya kaldık. Pandemiler veya sağlıkla ilgili konularda dezenformasyon, halk sağlığı için büyük tehdittir. Örneğin, COVID-19 pandemisi sırasında yanlış tedavi yöntemleri veya aşı karşıtlığına yönelik manipülatif bilgiler sadece kişileri ve kurumları değil, ülkeleri de zor durumda bırakmıştır.
Dezenformasyonu yapan kişi ve gruplar arasında çok farklı aktörler yer alabilir. Devletler veya hükümetler de bu yola başvurabilir ki bu sıklıkla olur… Siyasi partiler bu yola zaman zaman giderler; rakiplerine zarar vermek, itibarını zedelemek, yanlış bilgiler yayarak seçmenlerin fikirlerini etkilemek için. Yine, medya kuruluşları ve bireyler, bu yola sıklıkla tevessül edebilir. Bazı medya kuruluşları ya da sosyal medya fenomenleri, daha fazla takipçi ve etkileşim kazanmak amacıyla yanıltıcı bilgiler paylaşabilirler. Suç örgütleri ve terörist gruplar ve bunların etkisindeki bireyler ve yapılar da yine tüm diğer dezenformasyona başvuran kaynaklar üzerinden bir manipülasyon için dezenformasyona girişebilir. Dertleri; toplumları korkutmak, kaos, panik iklimi oluşturmak ve kendi ideolojilerini yaymaktır…
Tehlikenin Çeşitleri
Dezenformasyonla bağlantılı biraz önce zikrettiğimiz başka kavramlar da vardır, bunları da bilmek gerekir ki; aslında dezenformasyonun yıkıcı yönleri tam olarak görülüp anlaşılabilsin… Günümüzde artık yeni medyanın, iletişim teknolojilerinin gelişimi, toplumlar arası etkileşimin kolaylaşması ve artması ile bu kavramlar üzerinde çok daha fazla konuşulup tartışılmaktadır…
Bunlardan ilki, “Beşinci Kol”dur. Aslında bu kavram tarih boyunca var. Bir ülkenin, kalenin savaşta dört bir yandan çevrelenmesi ama galibiyete içerden temin edilen unsurlar üzerinden ulaşılması anlamına gelir. Kısacası, ülkenin içindeki, o ülkenin düşmanı lehine faaliyet gösteren, yabancı bir devletin/devletlerin çıkarlarına hizmet eden gruplara verilen isimdir. Bu gruplar, genellikle gizli/sinsi şekilde çalışırlar, bazen aleni, açık bir şekilde ama yine sinsi bir şekilde toplumu içten zayıflatmaya yönelik faaliyetlerde bulunurlar.
Bir diğer önemli kavram ise “Etki Ajanlığı”dır. Bir devlet veya örgütün, başka bir devletin iç işlerine müdahale etmek amacıyla, o ülkenin vatandaşlarını manipüle etmek, dezenformasyon yaymak veya siyasi değişikliklere neden olmak için kullandığı ajanlardır. Bu tür ajanlar, genellikle gizli/sinsi operasyonlarla toplumu yönlendirmeye çalışır. Yine bunların açık, aşikar faaliyet gösterenleri de vardır. Ajandalarını mahfuz tutarlar; vakıflar, dernekler, siyasi partiler, akademi, medya gibi yapılarda yer alırlar, bunlar üzerinden toplumu germek, yönlendirmek, sinir uçları ile oynamak gibi pek çok icrai faaliyette bulunurlar…
Dezenformasyonun yayılma yöntemleri giderek çeşitlenirken hızı da artmaktadır. Dezenformasyon genellikle sosyal medya platformlarında süratle yayılır. Özellikle doğru bilgilere karşı duyarsızlaşmış bireyler, yanlış bilgileri hızla paylaşabilir. Yanıltıcı fotoğraflar, videolar ve grafikler, manipüle edilerek doğru bilgiymiş gibi sunulabilir. Dijital dünyada botlar ve algoritmalar, dezenformasyonu hızla yaymak için kullanılır. Haberlerde kullanılan başlıklar, içeriklerin yanlış anlaşılmasına veya kasıtlı olarak yanıltılmasına sebep olabilir. Deepfake teknolojileri çok gelişti, bunlar da artık manipülatif içerik için önemli bir yol olarak karşımızda… Görsel ve ses manipülasyonları ile gerçekçi fakat tamamen uydurulmuş içerikler oluşturulabilir. Ama insan unsuru yine en önde. Tüm bunları insanlarla yapmak, insanlar üzerinden kullanmak gerekiyor…
Hatırlanırsa, Türkiye’nin terörle mücadelesini amansız bir şekilde sürdürdüğü ve teröristleri inlerinde yok etmeye başladığı günlerde, adının başında “Türkiye” bulunan bir sivil toplum örgütünün başkanı “Türkiye, kimyasal silah kullanıyor” diye, terör örgütüne müzahir kanallara açıklamalarda bulunmuş ve uluslararası toplumu, Türkiye’ye karşı harekete çağırmıştı… Bundan ala beşinci kol mu olur, bundan ala etki ajanlığı mı olur? Ne var ki, bu açıklamalarına rağmen ülkenin ana muhalefet partisi, bu kişi ile birlikte hareket etmişti…
Günümüzde ise Suriye’de bir özgürlük hareketi var. Türkiye, 13 yıldan beri süren iç savaşın bir an önce sona ermesi, komşu ülkede birlik ve beraberlik içinde demokratik bir sistem kurulması için büyük çaba gösteriyor. Bunu yaparken de ülkenin toprak bütünlüğü, sınırlarında terörist yapılanmaların olmaması, yıllardan beri misafir ettiği Suriyelilerin huzur, güven içinde ülkelerine dönebilmeleri için tedbirler geliştiriyor. Bir “gazeteci” çıkıyor, diyor ki, "Gördüğünüz üzere DEAŞ yapısı, yani TSK-SMO yapısı, Kürtlerin olduğu bölgelerde küçük küçük kazanımlar elde etmiş." Bunu söyleyen elbette ki en hafif tabiriyle halkı yanıltıcı bir bilgi yaymaktadır. Ülkesi için mücadele eden güçlerin yanına Türk Silahlı Kuvvetlerini de koyup “DEAŞ yapısı” diyor, yani ülke ordusunu gayrimeşru bir terörist yapı ile bağdaştırıyor, yetmiyor; yaşadığı ülkenin yıllardan beri mücadele ettiği, içinde bulunulan toplumun pek çok ferdini katletmiş bir terörist yapıya da “Kürtler” diyerek hem Türk ve Kürt ayrımı yapıyor hem de terörist yapıya bir milliyet tayini ile bir nevi meşruiyet atfediyor… Bu kişiye de yine ilk sahip çıkan ana muhalefet olunca, elbette olayı pek çok yönü ile düşünmek gerekiyor…
Avrupa’da Dezenformasyon Etkileri
Bu neviden bir etki ajanlığı girişimi, dezenformasyon çabası dünyada karşılıksız kalır mı? Ne mümkün…
Avrupa Komisyonu, dezenformasyonla mücadele amacıyla 2018’de Dijital Hizmetler Yasası (Digital Services Act, DSA) ve Dijital Pazarlar Yasası (Digital Markets Act, DMA) gibi düzenlemeler getirmiştir. Dezenformasyon Kodu: AB, 2018'de "Dezenformasyonla Mücadele için Uygulama Kodu"nu yayımladı. Dijital Hizmetler Yasası (DSA): AB, 2022'de kabul ettiği DSA ile platformlara dezenformasyonu engelleme ve şeffaflık sağlama zorunluluğu getirdi. Sosyal medya platformları ve teknoloji şirketleri, yanlış bilgi yayılımını sınırlamak için gönüllü taahhütlerde bulundu. Bu yasalar, çevrimiçi platformların içerik denetim ve şeffaflık sağlamalarını, dezenformasyonla mücadelede daha etkili olmalarını hedefler.
ABD, Seçim Güvenliği Yasası gibi yasal düzenlemelerle seçim dönemlerinde dezenformasyonun yayılmasını engellemeye çalışmaktadır. Özellikle 2016 Amerika başkanlık seçimleri, Rusya'nın dezenformasyon kampanyalarıyla müdahalesi konusunda ciddi endişeler doğurmuştur. Bu olaylar, dijital ortamda manipülasyonla mücadele için daha fazla düzenleme yapılmasına neden olmuştur.
Keza, Birleşmiş Milletler (BM), bilgi kirliliğinin, savaşlar ve insani krizlerde olumsuz etkiler bırakabileceğine dair birçok açıklama yapmıştır. BM, özellikle savaş suçları ve insan hakları ihlallerinin dezenformasyon yoluyla manipüle edilmesine karşı çeşitli raporlar yayınlamaktadır. Ayrıca Almanya, NetzDG (Netzwerkdurchsetzungsgesetz) yasasıyla, sosyal medya platformlarının nefret söylemi ve dezenformasyonu hızla kaldırmalarını zorunlu kılmıştır. Uyulmaması durumunda çok yüksek para cezaları uygulanmaktadır. Fransa, anti-dezenformasyon yasası ile yanlış, yalan ve kışkırtıcı bilginin yayılımını engellemek için özel düzenlemeler getirmiştir. Hızlı yargı süreçleriyle yanlış bilginin kaldırılması sağlanmak zorundadır. Singapur’da Koruma Yasası (POFMA) çıkarılmıştır. Devlet yetkililerine, yanlış veya yanıltıcı bilgiyi düzeltme ya da kaldırma yetkisi tanınmaktadır. Ayrıca, bireylere ve kuruluşlara toplumsal huzuru tehdit edebilecek yanlış bilgi yayanlara para ve hapis cezaları uygular. Terör, nefret suçları ve devlet sırları ile ilgili özel düzenlemeler de bulunmaktadır. İngiltere’de Official Secrets Act, devlet sırlarının ifşa edilmesini yasaklarken, dezenformasyonu doğrudan cezalandıran ek hükümler içerir. Fransa’nın terörle mücadele yasaları, şiddet eylemlerini yüceltmeye yönelik dezenformasyonu suç sayar.
Kısacası bu alan öyle her isteyenin istediği gibi at koşturacağı veya köpeksiz köy gibi, eli değneksiz dolaşacağı bir alan da değildir. Bütün bunlara rağmen elbette başta ifade özgürlüğünün korunması, bu alanda dezenformasyonun engellendiği gibi, hak ve özgürlüklerin de korunması bakımından idari ve cezai yaptırımların dışında yapılabilecekler de bulunmaktadır.
Sözgelimi, erişimi engelleme bunlardan en başta gelenidir. Bazı ülkeler dezenformasyon yaydığı tespit edilen web sitelerine veya sosyal medya hesaplarına erişim kısıtlamaları getirmektedir.
Alınabilecek Önlemler
Bunların dışında farkındalık ve eğitim programları da geliştirilmektedir. Pek çok ülkede, eğitim sistemine medya okuryazarlığı, dijital okuryazarlık ve dezenformasyonla mücadele konuları entegre edilmiştir. Öğrencilere yanıltıcı bilgiyi tanıma ve doğruluk kontrolü yapma becerileri kazandırılmaktadır. Medya kuruluşları ve devlet kurumları iş birliğiyle "sahte haberleri ayırt etme" kampanyaları düzenlenmektedir. Sivil toplum kuruluşları ve teknoloji şirketleri, kullanıcıları yanlış bilgiye karşı uyarmak için dijital medya okuryazarlığı programları yürütmektedir. Ayrıca, soruna teknolojik çözümler de aranmaktadır. Bu bağlamda, algoritma düzenlemeleri geliştirilmiştir. Büyük teknoloji şirketleri (Google, Facebook, Twitter) yanlış bilgi içeren içeriklerin yayılımını sınırlandırmak için algoritmalarını güncellemiştir. Otomatik içerik tespit ve kaldırma sistemleri oluşturulmuştur. Sosyal medya platformları, terör propagandası veya şiddeti teşvik eden içerikleri belirlemek için yapay zekâ ve makine öğrenimi algoritmalarını kullanır. YouTube, Twitter, Facebook gibi platformlar, terör örgütlerine ait içeriklerin yayılmasını otomatik olarak durdurur. Yine, hızlı uyarı sistemleri geliştirilmiştir. Avrupa Birliği’nin dezenformasyonla mücadele için geliştirdiği Rapid Alert System, üye ülkeler arasında kriz anında yanlış bilgilere karşı iş birliği sağlar.
Keza, doğruluk kontrolü platformları yaygınlaşmaktadır. Bunlara başvuru/kullanmanın da yaygınlaştırılması için elbette yoğun bir kamusal kampanyaya ihtiyaç bulunmaktadır. Fact-checking (doğruluk kontrolü) kuruluşları, dezenformasyonu hızlı bir şekilde tespit etmek ve yayılmasını önlemek amacıyla çalışır (örneğin, Snopes, PolitiFact). Ülkemizde AA tarafından gerçekleştirilen “teyit hattı”, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı “Dezenformasyonla Mücadele Merkezi” gibi yapılanmalar bu nevidendir. Kamuoyu bilgilendirme kampanyaları önem kazanmıştır. Resmi kurumlar, kriz anlarında doğru bilgi akışı sağlamak ve dezenformasyonu engellemek için kamuoyunu hızla bilgilendirir. Örneğin Türkiye’de AFAD, doğal afetler veya krizlerde sosyal medya üzerinden hızlı bilgilendirme yapar. ABD’de FBI, terör olaylarıyla ilgili dezenformasyonu azaltmak için basın açıklamaları ve uyarılar yayımlar.
Yapılanların, geliştirilen yol ve yöntemlerin yeterliliği üzerine tartışmalar yoğunluk kazanmaktadır. Bunun içindir ki, öncelikle bu konuda uluslararası standartların geliştirilmesi, iş birliğinin sağlanması, özellikle terörle mücadele ve devlet sırları konusunda, ülkeler arası bilgi paylaşımını artıracak mekanizmalar oluşturulabilir. Bunlara ek olarak hızlı netice için “Özel Dezenformasyon Mahkemeleri” yararlı olacaktır. Kamu düzenini bozabilecek haberlerin hızlı bir şekilde değerlendirilmesi için özel yargı birimleri kurulabilir. Yaptırımların etkili ve caydırıcılığı için yalan haber yayılan platformlara daha yüksek para cezaları veya geçici erişim kısıtlamaları getirilebilir.
Gelişmiş yapay zekâ algoritmaları ile yanlış, çarpıtma içeren bilginin hızla yayılmasını engellemek için daha etkili filtreleme sistemleri geliştirilebilir. Terör ve şiddet içeriklerini tespit etmek için daha gelişmiş yapay zekâ modelleri kullanılabilir. Medya platformlarına gerçek zamanlı doğruluk kontrolü araçları entegre edilebilir.
Kriz anında bilgi yönetimi eğitimi ile halkın, terör, şiddet ve afet gibi konularda doğru bilgiye erişme yöntemlerini öğrenmesi sağlanabilir. Eğitim programları, özellikle kriz dönemlerinde yanlış bilgi yayılmasını önlemek için medya okuryazarlığını artırabilir. “Özgürlük” endişelerini gidermek için, içerik denetiminde şeffaflık sağlanmalı, sosyal medya platformlarının içerik kaldırma politikaları daha açık ve anlaşılır hale getirilmeli, bağımsız denetçilerle iş birliği yapılmalıdır. Hesap Doğrulama Sistemi yaygınlaştırılmalı, kamu düzeniyle ilgili hassas konularda bilgi paylaşan hesaplar için zorunlu doğrulama mekanizmaları oluşturulabilir. Kriz dönemlerinde dezenformasyonu önlemek için resmi kaynakların hızlı ve düzenli bilgi paylaşımı yapması sağlanmalıdır.
Medya kuruluşları, resmi kaynaklarla iş birliği yaparak spekülasyon içeren haberlerin yayılmasını sınırlandırabilir. Özellikle afet ve terör dönemlerinde yerel toplulukların katılımıyla dezenformasyonu engelleyen ağlar kurulabilir.
Elbette ki, dezenformasyonla mücadelede ifade özgürlüğünün korunması ve bireysel hakların ihlal edilmemesi kritik bir denge noktasıdır. Bunun içindir ki, yasaların net ve açık olması, keyfi uygulamalara karşı önlemler alınması şarttır. Bağımsız gözlem mekanizmalarıyla da dezenformasyonun engellenmesine yönelik yasalarının kötüye kullanımının önüne geçilmesi mümkün olacaktır.