Kriter > Dosya > Dosya / Toplum |

Yapay Zekâ Üniversite İçin Bir Tehdit mi Yoksa Bir Fırsat mı?


Bir üniversite hocasının iki temel görevi vardır: Öğrenci yetiştirmek ve araştırma yapmak. Yapay zekâ, araştırma süreçlerini hızlandırırken araştırmacılara çok büyük imkanlar sunmaktadır. Yapay zekânın sunduğu imkanlardan yararlanmadan araştırma yapmak imkansız hale gelmeye başladı. Dolayısıyla üniversite hocasının yapay zekâ ve dijital araçları kullanması bir seçenek olmaktan çıkıp bir mecburiyete dönüştü. Yapay zekâ sıradan araştırmacılar için ciddi bir tehdit iken iyi araştırmacılar için büyük bir imkan oldu.

Yapay Zek Üniversite İçin Bir Tehdit mi Yoksa Bir Fırsat

Uzun zamandan beri üniversite çevrelerinde yapay zekânın üniversiteyi nasıl etkileyeceği tartışılıp duruyor. Bu tartışmalarda, yapay zekânın üniversiteye ihtiyaç bırakmayacağını ileri sürenler bile çıktı. Yapay zekâ, gerçekten üniversitelerin işlevini yerine getirebilir mi? Yoksa üniversiteyi dönüştürerek ve geliştirerek mükemmeleştirecek bir imkan mı? Ben yapay zekânın üniversitenin yerini alamayacağını ve büyük bir imkan olduğunu düşünenlerdenim. Niçin böyle düşündüğümü açıklamaya çalışayım.

Böyle düşünmemin temel sebebi, üniversitenin dönüşüm ve gelişimini, tarih boyunca kendisi dışında meydana gelen olaylarla gerçekleştirmesidir. Öğrencilerin ve hocaların haklarını korumak üzere kurdukları topluluklarla başlayan üniversite, Avrupa’da gelişen olaylar karşısında kurumlaşmasını tamamlamış, yok olmanın aksine kendisi dışındaki gelişmeleri fırsat bilerek bünyesini sağlamlaştırmıştır. İngiltere’de temeli atılan demokratik kurumlar, Rönesans ve reformlar sonucu ortaya çıkan Katolik-Protestan rekabeti ve bunun sonucu yaşanan reform ve karşı-reform çatışmaları, matbaanın icadının getirdiği imkânlar, doğa bilimlerindeki gelişmeler ve bu gelişmelerin tetiklemesiyle yaşanan sanayi ve endüstri devrimleri, Fransız devriminin tesiriyle imparatorlukların dağılması ve ulus devletlerin ortaya çıkması, Aydınlanma çağı, sosyal bilimlerin müspet bilim olarak kabul edilip üniversiteye taşınması, kolonicilik çağının başlaması ve Batılı devletlerin sömürge faaliyetleri, üniversiteyi doğrudan etkileyen gelişmelerdir. Bu gelişmeler aynı zamanda toplumların ve devletlerin ihtiyacı olan insan ve uzman tipini de değiştirdi. Böylece üniversite günümüze kadar gelmeyi bir şekilde başardı.

Kuruldukları Orta Çağlardan itibaren devamlı gelişen üniversitelerde, üçüncü köklü ve esaslı değişim, Yeni Dünya’da gerçekleşmişti. İkinci Dünya Savaşı, ABD’nin zaferiyle bittikten sonra çok önemli iki gelişme oldu. İlki ABD’nin gücünü tartışmasız bir şekilde dünyaya kabul ettirmesi ve sürdürmek istemesi. İkincisi savaş sonrası doğum oranlarında görülen büyük artış. Bu iki önemli gelişmeye zenginleşen şirketlerin araştırmalara bütçe ayırması ve desteklemesi de eklenince üniversiteler yeni bir evreye girmiş oldu.

Savaş esnasında başta atom bombası olmak üzere silahlar geliştirmek üzere kurulan Bilimsel Araştırma ve Geliştirme Daire Başkanlığı’nın fonlamasıyla Columbia, Princeton, Chicago ve California üniversitelerinin bütçeleri birkaç kat daha fazla büyüdü ve üniversiteler çarpıcı dönüşümler yaşadılar. Bu mali destek, İkinci Dünya Savaşı’na kadar neredeyse tamamı dini kuruluşlar tarafından finanse edilen üniversiteleri bir başka noktaya taşıdı. ABD üniversitelerinin bu noktalara gelmesinde Bekir Gür’e göre kıtanın zengin kaynakları, ülkenin iki dünya savaşının yaşandığı kıtadan uzakta olması, emek sömürüsü ve kölelik, nüfusun çokluğu, yeniliğe açık siyasi ve hukuki ortam, göçmen kabulü, Avrupa’dan kaçan bilim adamları, İngilizcenin dünya dili olması, kapitalizm ve rekabet ortamı çok etkili oldu.

Üniversitenin geçmişine baktığımda yapay zekâyı bir fırsat ve imkân olarak görüyor ve yapay zekânın üniversiteyi geliştirerek bir kez daha kısmen değiştireceğini düşünüyorum. Kısmen diyorum çünkü değiştirildiğinde ortada üniversite adına bir şey bırakmayacak kimi gelenekler yaşamaya devam edecek.

 

Üniversitenin İki Temel Unsuru: Hoca ve Öğrenci

Üniversite, hoca ve öğrenci üzerine inşa edilmiş bir kurumdur. Her şey öğrencilerin iyi yetiştirilmesi çevresinde döner. Hocaların iyi olmasının istenmesinin sebebi de iyi öğrenci yetiştirilmesinin talep edilmesindendir. O yüzden üniversite hocalarının, lise öğretmenlerinden farklı olarak kimi özellikler ve niteliklere sahip olması beklenir.

Bir üniversite hocasının iki temel görevi vardır: Öğrenci yetiştirmek ve araştırma yapmak. Yapay zekâ, araştırma süreçlerini hızlandırırken araştırmacılara çok büyük imkanlar sunmaktadır. Yapay zekânın sunduğu bu imkanlardan yararlanmadan araştırma yapmak günden güne imkansız hale gelmeye başladı. Dolayısıyla üniversite hocasının yapay zekâ ve dijital araçları kullanması bir seçenek olmaktan çıkıp bir zaruret ve mecburiyete dönüştü. Yapay zekâ sıradan araştırmacılar için ciddi bir tehdit iken iyi araştırmacılar için büyük bir imkan oldu.

Yapay zekâdan yararlanılan bir diğer alan eğitim-öğretim faaliyetleridir. Üzerinde en çok tartışılan konuların başında eğitim-öğretime uyarlanması gelmekte ve bu konuda farklı görüşler ileri sürülüp tartışılmaktadır. Tartışmalar ne olursa olsun herkesin üzerinde ittifak ettiği fikir, yapay zekânın eğitimin bir parçası olması gerektiği idi. Dolayısıyla öğretim üyelerinin hem araştırmalarında hem de eğitim-öğretim faaliyetleri esnasında yapay zekâdan yararlanması kaçınılmaz bir hal aldı.

yapay zeka beyni

Yapay Zekâ İçin Anahtar Beceriler

24 Kasım 2024 Pazar günü Köln’de (Almanya) gerçekleştirilen “5. Uluslararası Avrupalı Türkler ve İki Dillilik Çalışmaları Kongresi”nde (BISET) çağrılı konuşmacı olarak katılan Boston Suffolk Üniversitesi’nden Prof. Dr. Pelin Biçen’in “Yapay Zekâ ile Dünyanın Mevcut Durumu ve Geleceği” başlıklı konferansı, bu konudaki tartışmalara katkı sunması ve bir yaklaşım tarzı göstermesinden dolayı çok önemli idi. Uyarıcı, yönlendirici, korkutucu ve bilgilendirici bulduğum konferansta Prof. Biçen, yapay zekâ kullanacak kimselerde olması gereken “anahtar beceriler”den bahsetti ve anahtar beceri olarak da dijital yetkinlik, eleştirel düşünme ve problem çözme, özgünlük, uyarlanabilir biliş, etik yargı, yapay zekâ okuryazarlığı, disiplinler arası düşünme ve duygusal zekâyı sıraladı.

Prof. Biçen’in sıraladığı yapay zekâ çalışmaları ve kullanıcılarının sahip olması gereken becerilerin ne olduğunu ve üniversitede nasıl kazandırılabileceğini bildiğim kadarı ile açıklamaya çalışayım.

  • Dijital Yetkinlik

Öğrencilerin dijital teknolojileri etkili bir şekilde kullanma ve anlama yeteneğine sahip olması çok önemli ve temel şart olarak önümüzde duruyor. Dijital teknolojileri anlamanın yolu da eğitim hayatının mümkün olan her aşamasında onu kullanmaktan geçiyor. Eğitim-öğretim sisteminin tüm unsurları yeniden gözden geçirilerek yapay zekânın kullanılacağı yerler belirlenmeli ve sisteme yerleştirilmelidir. Öğrenciler gördükçe ve kullandıkça yapay zekâyı anlayacak, daha sonra kullanmaya başlayacaklardır.

  • Eleştirel Düşünme ve Problem Çözme

Anahtar becerilerden bir diğer önemli olanı eleştirel düşünme ve problem çözmedir. Karmaşık sorunları analiz edebilme, değerlendirme ve çözüm önerilerinde bulunabilmek yapay zekâyı kullanmak için oldukça önemli. Yapay zekâ ile birlikte sosyal bilimlerin iyice geriye itildiği, neredeyse unutulduğu bir dönemde karmaşık sorunları anlayıp analiz etmek için mantık ile birlikte edebiyata ve edebi metinlere ihtiyacımız olması, kaderin garip bir cilvesi olsa gerek. Beynin sağlıklı çalışması, konuşulan dilin çok iyi öğrenilmesi ile çok yakından ilgili. Dolayısıyla eğitim sistemi, öğrencilere konuşulan dili tüm incelikleriyle öğretmeli ve anlama becerisini üst düzeye çıkartmalı. Türk dili derslerini uzaktan verip katılan herkesi yüksek puanlarla geçiren bir sistemde bunu anlatmak ve gerçekleştirmek hiç kolay değil.

  • Yaratıcılık

Yeni ve özgün fikirler üretme, alışılmadık bağlantılar kurma yeteneği yapay zekâ çalışmalarında ve kullanımında çok önemli bir diğer beceri. Bu ise ilkokulda başlayan bir süreçle sahip olunabilen bir beceri. Üniversite eğitimi bu becerinin taçlandırılacağı yer. Üniversitelerimizin en çok zorlanacakları alan kanaatimce bu olacak. Sebebi de test ve sınava hazırlık olarak verilen bir eğitimden geçerek gelen çocukların alışık olmadıkları bir durum olması. Bu konunun ilkokul hatta anaokulundan itibaren üzerinde durulması gerektiğini kabul edip sistemi ona göre yapılandırmamız gerekiyor. Ayrıca derslerde ve ölçme-değerlendirmelerde öğrencilerin özgünlük becerilerine ağırlık verilmesi, öğrencilerin bu konuda daha dikkatli olmalarını ve önem vermelerini sağlayacaktır.

  • Uyarlanabilir Biliş

Uyarlanabilir biliş, bir kişinin rahat bir şekilde yaşayabilmesi için yaptığı düşünme ve davranış biçimleridir. İnsan ve araç gereçlerdeki gelişmeler insan oğlunun uyarlanabilir bilişi ile ilgilidir. İhtiyaç duyulan konularda yapılan icatlar ve keşifler hep bu biliş ile ilişkilendirilir. Öğrenciler ve hocalar da yeni duruma hızla uyum sağlama ve öğrenme yeteneğini kazandırmak ise onların hayatla olan ilişkilerindeki çeşitliliğe ve aktif bir parçası olmalarına bağlı. Bunu kazandırmanın yolu ise öğrencilerin eğitiminin ders ve okul dışına taşınmasını zorunlu kılıyor. Öğrencinin mezun olduğunda sudan çıkmış balık gibi olmaması için öğrenciliği esnasında toplumu ve sosyal olayları yakından tanıyacağı etkinlikler olmasına imkan sağlanmasını gerektiriyor. Sadece derse girip çıkan öğrencilerin uyarlanabilir bilişlerinin gelişmesi çok zor. Daha küçük bir çocuk iken oynanan oyunlarla başlayan çocukların ortama uyum sağlama ve öğrenme yeteneği ilerleyen yaşlarda da farklı araçlarla devam etmeli. O yüzden üniversitelerdeki ders dışı etkinlikler, özellikle gençleri hayatın gerçekleriyle tanışmasını sağlayacak uygulamalar çok önemli. Topluma katkı ve sosyal sorumluluk başlığı altında yapılan uygulamalara toplumdan çok öğrencilerin ihtiyacı olduğu unutulmamalı.

  • Etik Yargı

Yapay zekâ teknolojilerinin geliştirilmesine ve kullanımına rehberlik eden bir dizi ahlaki ilkeye yapay zekâ etiği deniliyor. Yapay zekâ insan zekâsı gerektiren işleri yaptığı ve sonucunun da insanları çok etkilediği için birtakım ahlaki kurallara ihtiyaç olduğu açık. Yapay zekânın etik etkilerini anlama ve değerlendirme yeteneği, kişilerde daha önce kazandırılmış ahlaki değerlerle de ilgili. O da küçük yaşlardan itibaren kazanılması gereken bir özellik. Büyüdükçe gelişen ve içselleştirilen bir ahlak ile mümkün. Kazanmak için her şeyin mübah görüldüğü bir ortamda öğrencilere etik değerleri kazandırmak hem çok zor hem de çok gerekli. Bu durum biraz da üniversite dışındaki iklimle ilgili. Toplumun etik değerler konusunda hassasiyetinin olmaması, bu durumu çok etkileyecektir. Ancak üniversitelerin toplumun her zaman önünde olması gerektiği unutulmamalı ve konu ihmal edilmemelidir.

  • Yapay Zekâ Okuryazarlığı

Hepimiz farkında olarak veya olmayarak yapay zekâya muhatap oluyoruz. Telefonlar, arabalar, marketler, hava alanları, eğitim, sağlık, eğlence, bankacılık işlemleri ve daha bir çok alanda yapay zekânın muhatabıyız. Bu durum bize yapay zekâyı anlamanın ötesinde bir beceriye sahip olmaya zorluyor. Dolayısıyla yapay zekâ teknolojilerini etkin bir biçimde kullanabilmek için bir takım beceri ve yeterliliklere sahip olmamız gerekiyor. Bu beceri ve yeterliklere yapay zekâ okuryazarlığı deniliyor.

Yapay zekâ okuryazarlığı, yapay zekâ teknolojilerine eleştirel bir gözle bakmak, ne için kullandığımızı bilmek, araç-gereçlerin tasarımında işlevinin yanı sıra estetik aramak, uygulamaların sağladığı faydaların yanı sıra zararları da düşünmek gibi farklı bakış açılarına sahip olabilmek demektir.

Yapay zekâ okuryazarlığına ihtiyaç duyduğumuz bir alan, kullandığımız yapay zekâ teknolojisinin sınırlarını bilmektir. Yapamayacağı şeyleri beklemek kadar yapabileceği şeyleri isteyememek de yapay zekâ okuryazarlığı ile ilgilidir.

Yapay zekâ okuryazarlığının; kararlarımızı, algılarımızı, iş yapış şeklimizi ve hatta dünyayla olan etkileşimimizi biçimlendiren yapay zekâ araçlarının etkilerini anlamak ve anlamlandırmak için ne kadar önemli olduğu, açıklanmaya ihtiyaç duyulmayacak derecede açıktır.

  • Disiplinlerarası Düşünme

Yapay zekâ makine olmakla birlikte kullanıldığı alanın bilgisine ihtiyaç duyar. Ayrıca kullanıcı refleksleri ve alışkanlıkları da göz önünde bulundurulur. Çoğu kere insanın ruh ve beden sağlığını ilgilendiren hususlar da olur. Dolayısıyla bir yapay zekâ teknolojisi üretmek, sadece mühendislik bilgisiyle değil; alan bilgisi, psikoloji, tıp, sosyoloji gibi disiplinlerle de ilişkilidir. Yapay zekâ ile çalışan bir araç üreten mühendis, ürettiği aracın insan sağlığına ve psikolojisine, toplum yapısına, ekonomik sisteme olan etkisini de düşünmek zorundadır. Dolayısıyla mühendis, birçok disipline ait bilgileri tutarlı bir biçimde birbirine entegre edebilmek için disiplinler arası düşünebilmelidir.

Farklı disiplinlerden bilgileri entegre ve uygulama yeteneğinin, olmazsa olmaz becerilerden olduğunu bildiğimize göre öğrencileri farklı disiplinlerden ders almaya yönlendirmek, çift ana dal yapabilme şartlarını kolaylaştırmak, öğrenci kulüplerinin çalışmalarını desteklemek de çok büyük önem kazanmış oluyor. Öğrencilerin farklı bölümlerden öğrencilerle birlikte alabilecekleri derslerin olması da kendi bölümü dışında bir dünyayı tanımasını sağlayacaktır.

  • Duygusal Zekâ

Duygusal Zekâ (EQ), kaynaklarda “kişinin kendisinin yanı sıra başkalarının duygularını da gözleme yeteneği, onları ayırt edebilme ve bu bilgiyi düşünce ve davranışlarına rehber olarak kullanabilmesi” olarak tanımlanıyor. Kendi ve başkalarının duygularını anlama, yönetme ve etkili iletişim kurma yeteneği, olması gereken bir diğer beceri. Kişinin iç dünyasında olup bitenin sürekli farkında olması (özbilinç), yoğun kaygılardan, karamsarlıktan, alınganlıklardan kurtulabilmeyi, hayatın tatsız sürprizleriyle karşılaştıktan sonra kendini daha kolay toparlayabilmek (duyguları idare edebilmek) ve yapılan işte başarılı olmak için kişinin kendisini motive etmesi, başkalarının duygularını anlayabilmek ve kendimizi onların yerine koyabilmek ve tüm bunların sonucu olarak insanlarla sağlıklı ve etkili iletişim ve ilişki kurabilmek için gerekli sosyal becerileri kazanmak, duygusal zekâ ile ilgilidir.

Üniversite ortamında duygusal zekâyı kullanacak araçlar geliştirmek derslerde öğrencileri aktif olarak öğretimin bir parçası yapmanın yanı sıra öğrenci kulüpleri, toplumsal katkı ve topluma karşı sorumluluk bağlamında yapılacak projeler ve uygulamalarla geliştirilebilir. Ama öncesinde insanı ve doğasını, davranış kalıplarını öğrenebileceği bir ders alması işleri çok kolaylaştıracaktır.

 

Sonuç Olarak

Yapay zekâ teknolojilerinden yararlanmak üniversite geleneğini bilen yöneticiler için büyük bir fırsattır. Bilmeyenler ise kabiliyetleri ölçüsünde bilenleri taklit etmeye çalışarak ayakta durmaya çabalayacaklardır. Ama asla ciddi bir üniversite olamayacaklardır.

Üniversite geleneğine hakim yöneticilerin, yapay zekâyı etkin bir şekilde ve etik çerçeveler dahilinde kullanma yetkinliği kazanmış öğretim üyelerinin varlığının bu doğrultudaki önemini de kavramış olmaları önemlidir.

Sistemini, öğretim üyelerine ve öğrencilerine yukarıda sıralanan anahtar becerileri kazandırmak üzere kurgulamayan üniversiteleri çok zor günlerin beklediğini üzülerek ifade etmeliyim.

 


Etiketler »  

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için "veri politikamızı" inceleyebilirsiniz. Daha fazlası