Kriter > Dosya > Dosya / Trump Dönemi |

Trump 2.0, “Yerleşik Bürokrasiyle Mücadele” Niyetleri ve Girişimleri


Trump 2.0; göç, güvenlik ve hükümet operasyonlarını yeniden şekillendiren bir dizi başkanlık kararnamesinin imzalanmasıyla başladı. Bu hızlı adımlar, köklü bir değişimin habercisi. Trump, “derin devleti dağıtma” vaadiyle Washington’a dönerken, yeniden güçlenmiş bir başkanlık ile yerleşik bürokrasi arasında patlak veren çatışma, her zamankinden daha somut bir hal alıyor.

Trump 2 0 Yerleşik Bürokrasiyle Mücadele Niyetleri ve Girişimleri
Göreve başlayan ABD’nin yeni başkanı Donald Trump, burada ilk konuşmasını yaptı ve ABD-Meksika sınırına ilişkin Ulusal Acil Durum ilan edeceğini söyledi. (AA, 20 Ocak 2025)

Donald Trump, 20 Ocak 2025’te teknoloji milyarderleri ve eski danışmanlarından oluşan bir grup tarafından çevrelenmiş şekilde, ikinci kez yemin ederek göreve başladı. Trump 2.0, daha ilk saatlerinde göç, güvenlik ve hükümet operasyonlarını yeniden şekillendiren bir dizi başkanlık kararnamesinin imzalanmasıyla başladı. Bu hızlı adımlar, Trump’ın ABD’nin hem iç bürokrasisini hem de dış ilişkilerini nasıl yöneteceği konusunda köklü bir değişimin habercisi. Trump, “derin devleti dağıtma” vaadiyle Washington’a dönerken, yeniden güçlenmiş bir başkanlık ile yerleşik bürokrasi arasında patlak veren çatışma, her zamankinden daha somut bir hal alıyor.

 

Devrimci Bir Vizyon mu, Yoksa Bir Yıkım Hareketi mi?

Trump, Capitol Rotunda’da yapılan yemin töreninde, ikinci seçimini “yerleşik, yozlaşmış düzene karşı bir zafer” olarak tanımladı. İdari yapının “silah haline getirilmesi” olarak adlandırdığı olguyu eleştirdi, federal kurumları siyasi projelerine doğrudan yanıt verecek şekilde yeniden düzenlemeye söz verdi. 2024 seçim kampanyası sırasındaki söylemleriyle, Amerikan’ın yenilenmesine dair geniş kapsamlı bir vizyon çizdi. Bu vizyon; sıkı korunan bir sınır, regülasyonlardan temizlenmiş bir ekonomi ve “militanlıktan” arındırılmış bir bürokrasiden oluşuyor. Trump’ın radikal dönüşüm vaadi, ilk başkanlık dönemindeki “bataklığı kurutma” hedefini anımsatıyor, ancak bu kez Amerikanların “disruption” (radikal dönüşüm, dağılma, yıkım, bozucu etki) olarak isimlendirdiği bir duruma karşılık geliyor.

Devir teslim törenine yaklaşan haftalarda Trump, politika üretimiyle ilgili pozisyonlardaki kariyer memurlarının birçok alandaki teminatını kaldıran “Schedule F” düzenlemesini yeniden yürürlüğe koyacağını duyurarak manşetlere çıktı. Pek çok isim, bunun federal iş gücünü siyasallaştıracağını ve binlerce çalışanın ideolojik gerekçelerle görevden alınmasını kolaylaştıracağını ifade etti. Trump’ın müttefiklerinden -ve DOGE bakanlarından- Vivek Ramaswamy, daha da ileri giderek federal iş gücünün yüzde 75’ini kesme hedefini savundu. Bu radikal hedefin uygulanabilir olup olmadığı tartışmalı olsa da, yeni yönetimin başkanlık yetkisini sınırlayan kurumsal engellere karşı daha hazırlıklı olduğu şüphe götürmez bir gerçek.

 

DOGE’un Yükselişi: Dışarıdan Gelen Yeniden Yapılanma

Trump’ın ilk icraatlarından biri, Elon Musk ve Vivek Ramaswamy’nin liderlik ettiği Hükümet Verimliliği Departmanı’nı (Department of Government Efficiency, DOGE) kurmak oldu. DOGE, diğer federal kurumların aksine, resmi hükümet yapısının dışında yer alan bir danışma organı olarak tasarlandı ve kesintiler, birleşmeler ve taşınmalar önerme konusunda Bütçe Yönetim Ofisi ile yakın çalışması planlandı. Önerilen hedefler arasında Tüketici Finansal Koruma Bürosu ve Federal Mevduat Sigorta Kurumu da bulunuyor. Özellikle Federal Mevduat Sigorta Kurumu’nun feshedilmesi önerisi hem Demokratlar hem de birçok Cumhuriyetçi arasında, Büyük Buhrandan bu yana ABD finans sistemini istikrarlı tutan banka sigorta mekanizmasının zayıflatılabileceği endişesi oluşturuyor.

Ancak bu adımlar, DOGE’u destekleyenler için, bürokrasiyi küçültmek, bütçeleri kısmak ve personel azaltmak için altın bir fırsat olarak görülüyor. Federal hükümetten hâlâ kârlı sözleşmeler alan Musk için ise DOGE, federal operasyonları Silikon Vadisi’nin “hızlı hareket et ve kır” sloganına uygun şekilde yeniden tasarlama şansı sunuyor.

DOGE’un planları, Washington bürokrasisinde yeni kırılma noktaları doğuracak gibi görünüyor. Bazıları, bu kurumu gelecekteki radikal reformlar için bir deneme tahtası olarak tanımlıyor. Yeni teknolojilerin kamu sektörüne entegrasyonu ve yapay zekâ destekli karar mekanizmaları sayesinde, bürokrasinin daha çevik (agile) ve vatandaşa daha yakın olması hedefleniyor. Ancak muhalifler, hızlı ve kapsamlı dönüşümlerin kontrolsüz sonuçlar doğurabileceğinden endişeli. Musk’ın teknoloji odaklı yaklaşımları ve Ramaswamy’nin serbest piyasa idealleri, özellikle düzenleme karşıtı politikaların benimseneceği yönünde ipuçları veriyor. Sonuçta, DOGE’un esas rolünün, kurumları kökten sarsarak, Trump’ın devlet küçültme vaadine kurumsal bir zemin hazırlamak olduğu düşünülüyor. Bu süreçte, devlet işleyişini savunan kesimler ile hızlı dönüşüm taraftarları arasındaki gerilim artıyor.

Trump ve ekibi, ilk dönemlerinden itibaren yaşadıkları kurumsal direnç ve bürokratik gecikmeler nedeniyle çok daha hazırlıklı görünüyor. Ramaswamy’nin öne sürdüğü “yüzde 75’lik kesinti” gibi aşırı hedefler, başlangıçta sembolik bir güç gösterisi olarak değerlendirilse de kamu kurumlarında korku ve belirsizlik oluşturmaya yetiyor. Özellikle, ulusal güvenlik ve dış politika gibi alanlarda uzmanlaşmış üst düzey bürokratların, başkanın dış politika hamlelerine engel oluşturabileceği endişesiyle daha yoğun bir denetime tabi tutulması gündemde. Sonuç olarak, Trump’ın ikinci dönemine yön veren bu stratejiler, hem kurumların yapısını hem de Amerika’nın küresel duruşunu dönüştürecek nitelikte görülüyor.

Trump tarafı ise, reformların sadece verimliliği artırmayı değil, halk iradesini gerçek anlamda devlet mekanizmasına yansıtmayı amaçladığını vurguluyor. Bu bakış açısı, DOGE’un hızlı ve teknoloji destekli çözümlerle, “derin devlet” olarak nitelendirilen kalıcı bürokratik gücü sarsma misyonunu pekiştiriyor. Fakat hem Demokratlar hem de kurumsal istikrarı önemseyen Cumhuriyetçiler, bu kadar hızlı ve kapsamlı bir tasfiyenin, özellikle toplumsal krizlerde ve acil durumlardaki devlet kapasitesini azaltabileceğinden endişe ediyor. Ne var ki, Kongre’deki parti dengeleri, federal kurumlar içindeki klikler ve yargı denetimiyle ilgili belirsizlikler, Trump yönetiminin önünde öngörülemeyen engeller oluşturabilir. Üstelik, bu engellerden bazıları, bizzat Cumhuriyetçi Parti içinden de gelebilir; partinin ılımlı ve kurumsalcı kanadı, aşırı radikal adımların siyasi bedelini ödemek istemeyebilir.

Trump ve ekibi
ABD’nin yeni başkanı Donald Trump (ortada) ve Hükümet Verimliliği Departmanı (DOGE) liderleri Elon Musk (sağda), Vivek Ramaswamy (solda)

 

“Yeniden Sınıflandırma” Yeniden Gündemde

Trump’ın bürokrasi üzerindeki kontrolünü artırma planının merkezinde, ilk olarak Ekim 2020’de, ilk döneminin sonlarına doğru açıkladığı yeniden sınıflandırma düzenlemesinin tekrar yürürlüğe konması yer alıyor. Joe Biden, göreve geldikten sonra 2021’de bu düzenlemeyi iptal etti, ancak Trump bu fikirden hiçbir zaman vazgeçmedi. Esasen düzenleme, “politikayı şekillendiren” memuriyet pozisyonlarını yeniden sınıflandırarak, hızlı görevden almalara ve yeni atamalara imkân tanıyor. 1883 tarihli Pendleton Yasası’nın belirli devlet çalışanlarına tanıdığı teminatlar, bu düzenleme ile tam tersi bir yönde ilerliyor.

Bu düzenleme, kamu görevlileri için kısa vadede iş güvencesinin tehdit altına girmesi anlamına geliyor. Uzun vadede ise kurumsal uzmanlığın zayıflaması riski söz konusu. Hükümet çalışanlarını temsil eden sendikalar üyelerini savunmak için harekete geçmiş durumda, ancak Trump’ın destekçileri, başkanın Amerika’yı yeniden yüceltme vizyonunu sekteye uğratan bürokratlara karşı sert söylemlerle karşılık veriyor. Onlara göre eski kurallar, yetersiz ya da engelleyici memurları, sorumluluktan koruyor. Düzenlemenin uzun vadeli etkileri, federal bürokrasinin işleyişi ve kamu hizmetinin kalitesi üzerinde belirleyici olacaktır. Bu nedenle, atılacak adımların dikkatli bir şekilde değerlendirilmesi ve olası sonuçlarının titizlikle analiz edilmesi önem arz ediyor.

 

Zayıflamış Bir Kamu Hizmeti mi?

ABD’de, bahsi geçen düzenlemenin yeniden gündeme gelmesi ve DOGE’un kurulması, oldukça uzun bir süredir yerleşik olan idari yapılanmaya yönelik doğrudan bir neşteri temsil ediyor. Trump’ın müttefikleri, bunu başkana ideolojik olarak karşı çıkan bir ağ olarak tanımladıkları “derin devlet” olarak adlandırıyor. Pratikte ise Beyaz Saray, artık federal çalışanların toplu şekilde görevden alınmasını hızlandırabilir, kurumları Washington DC dışına taşıyabilir ve politika yapma yetkisini farklı kadrolara yönlendirebilir. Her ne kadar ABD’deki yerleşik bürokrasi, pek çok açıdan gelişmeyi sekteye uğratan özellikleri haiz olsa da sınıflandırma düzenlemesi, bürokrasinin işleyemez hale gelme riskini taşıyor.

Sendikalar ve kamu hizmeti savunucuları, yaklaşan kaos için hazırlık yapıyor. Yeniden sınıflandırma girişimini takiben hukuki davalar, Trump 2.0’ın ilk gününde başladı bile. Ancak, Trump muhalifleri, başkanın hamlelerini mahkemelerde engelleme konusunda iyimser değil gibi görünüyorlar. Bazı yetkililer, siyaseten tartışmalı bir ortamda çalışmayı sürdürmek yerine istifa etmeyi tercih edebilir. Sonuçta ideolojik olarak daha esnek bir hükümet yapısının ortaya çıkması muhtemel. Bununla birlikte, Trump’ın bu girişimleri, destekçileri tarafından bürokrasideki hantallığın ve verimsizliğin azaltılması yönünde cesur bir adım olarak değerlendiriliyor. Onlara göre daha az düzenleyici engel ve politikaları daha hızlı hayata geçirebilecek bir yapı, kamu hizmetlerini modernleştirme potansiyeli taşıyor. Özellikle dijital dönüşüm ve yapay zekâ entegrasyonu gibi yeni teknolojilerle desteklenmesi durumunda, bu reformların daha etkin ve sonuç odaklı bir yönetim sağlayabileceği iddia ediliyor. Ocak ayının son haftasında, Trump’ın göreve gelir gelmez 500 milyar dolarlık bir yapay zekâ yatırımına girişeceği duyurusunu göz önünde bulundurduğumuzda, bu ihtimal geçerlilik kazanıyor.

 

Muhtemel Miras, ABD’deki Başarı İhtimali ve Dünyaya Model Olma Olasılığı

Asıl soru, Trump’ın ikinci döneminde attığı adımların etkilerinin, başkanlık süresini aşarak uzun vadeli sonuçlar doğurup doğurmayacağıdır. Bürokrasiye yönelik yaklaşımı, liyakat ve profesyonellik ilkesine dayalı 20. yüzyıl sisteminden keskin bir şekilde ayrılıyor. Eğer Trump, federal bürokrasiyi tamamen yeniden yapılandırma hedefinde başarılı olursa, gelecekteki başkanlar ister Cumhuriyetçi ister Demokrat olsun, merkezi yürütme gücüne alışmış bir iş gücüyle karşılaşabilirler. Bu, Amerikan yönetim sisteminin köklü dengelerini değiştirebilir.

Federal bürokrasideki bu dönüşümlerin ortak noktası, Trump’ın başkanlık gücünü artırma ve kurumları kendi vizyonuna göre yeniden şekillendirme isteği. Ancak bu süreçte yaşanacak olan çatışmalar, Amerikan yönetim sisteminde kalıcı bir değişime mi yoksa sadece Trump dönemine özgü bir sarsıntıya mı yol açacağı konusunda kritik önemdedir. Bu sorunun yanıtı, yalnızca Amerika’nın iç yönetim anlayışını değil, aynı zamanda küresel düzende istikrar sağlayıcı bir güç olarak üstlendiği rolü de belirleyecektir. Trump 2.0’ın mirası hem ulusal hem de uluslararası arenada geleceğin siyasetine şekil verecek.

 


Etiketler »  

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için "veri politikamızı" inceleyebilirsiniz. Daha fazlası