Avrupa Birliği’nde (AB) bütünleşmeyi siyasi, ekonomik ve sosyal boyutlarıyla disiplinler arası yaklaşımla ele alan neo-fonksiyonel yaklaşım, ulus devletlerin tamamen “egemen” olmaktan vazgeçerek, kendi iradeleriyle, komşu ülkelerle bütünleşme içine girmeleri sürecini açıklar. Bu yaklaşım AB’de entegrasyonu açıklamada başarılı bir kuramdır. Ancak Türk Devletleri Teşkilatı (TDT) farklı bir yaklaşımla örgütlenmektedir. TDT üye ülkelerinin egemenliklerini üst bir kuruma devretmeleri söz konusu değildir. Üye ülkelerin ortak etnisite, tarih ve medeniyetten beslenerek kendi aralarında gerçekleştirecekleri yoğun bir iş birliği sonucu çok yönlü bir ortaklıktan söz etmek mümkündür. O nedenle AB’nin tersine üstten gelen bir yönlendirme değil alttan gelen sinerji olarak şekillenen yani üye ülkeler arasında kurulan sıkı iş birliğinin teşkilatı güçlendireceği bir yapıdan söz etmek mümkündür. O nedenle TDT üye ülkeleri arasındaki iş birliği düzeyi büyük önem taşımaktadır.
Türk dünyası, kültürel ve coğrafi bir kavram olup; Orta Asya, Anadolu, Kafkasya, Rusya-Sibirya, Orta Doğu, İran ve Balkanlar coğrafyasında genel bir yayılım gösteren Türk halklarını ve Türk devletlerini ifade ediyor. Asya ile Avrupa kıtasında yer alan bu coğrafya, aynı zamanda Doğu-Batı arasındaki ticaretin geçiş güzergahında yer alan dünyanın jeopolitik kalbinde yükselen mümtaz bir bölge. 300 milyonluk nüfusu, 1,4 trilyon dolarlık milli geliri, 560 milyar dolarlık dış ticaret ve 14 milyar dolarlık ortak ticaret hacmine sahip Türk dünyası, büyük bir sosyoekonomik güce sahip. Türk dünyası kavramı, sadece bağımsız Türk devletlerini değil aynı zamanda özerk cumhuriyetleri ve farklı ülkelerde yaşayan Türk topluluklarını da kapsıyor. Bu yazıda sadece Türk Devletleri Teşkilatı’na üye ülkeler arasındaki ikili ilişkiler genel hatlarıyla ele alınacaktır.
Çok Yönlü Yüksek Düzeyli Stratejik İlişki
Türkiye, Türk Devletleri Teşkilatı içinde katalizör fonksiyonu icra ediyor. Tarihsel deneyimi, imparatorluk varisi olması, köklü devlet geleneğinin bulunması, Doğu-Batı bloku ile köklü ilişkilere sahip olması, NATO üyesi olmasının yanında Rusya Federasyonu ile kurduğu dengeli ilişkiler, savunma sanayi alanındaki ciddi atılımları, serbest piyasa ekonomisi konusunda deneyimi, imalat ve üretim sektöründeki potansiyeli nedeniyle diğer Türk Cumhuriyetleri için hem yol gösterici bir rehber hem de bu ülkeler için aynı zamanda Batı’ya açılan bir kapıdır. Ayrıca imalat ve üretim konusunda köklü tecrübesi bulunan Türkiye, hammadde ve enerji kaynakları bakımından zengin olan Türk Cumhuriyetlerinin bu potansiyelini değerlendirebilecek tamamlayıcı bir ekonomik güçtür.
Türkiye ile Türk devletleri arasındaki iş birliğinin bir boyutu da kuşkusuz “Türk Dili Konuşan Ülkeler Devlet Başkanları Zirvesi” ile başlayan ve Türk Devletleri Teşkilatı ile sonuçlanan süreçte oynadığı aktif rol olmuştur. Diğer taraftan Türkiye’nin bölgesel ve küresel düzeyde artan etkisi, Türk devletleri için alternatif iş birliği ortamı oluştururken, savunma sanayi konusunda kaydettiği ilerleme tüm Türk devletlerinin güvenliğini sağlamada önemli bir teminat oluşturmaktadır. Türk savunma sanayiinin ileri teknoloji ürünleri 44 günlük İkinci Karabağ Savaşı’nın en kritik anlarında, Azerbaycan ordusunun ilerleyişini sağlayarak oluşturduğu psikolojik etki ile zaferi getiren önemli unsurlardan biri oldu. Cobra, Ural, Vuran, Amazon gibi 4x4 taktik tekerlekli zırhlı araçlar ile Kirpi gibi mayına karşı korumalı araçlar ve Deniz Han korveti ile Bayraktar TB2 SİHA’lar Türkmenistan’ın savunmasında kilit rol alırken, yine Türk SİHA’ları Türkistan’ın Çin’e açılan kapısı olan Kırgızistan’ın savunmasında önemli bir caydırıcı güç oluşturuyor. Türkiye’nin Orta Asya’nın merkez ülkeleri olan Özbekistan ve Kazakistan ile de savunma sanayi alanında çok önemli iş birlikleri bulunuyor.
Ekonomik iş birliği istenen düzeyde olmasa da Türkiye gerek yatırım gerekse dış ticaret açısından Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinin tamamının ilk beş ortağı arasında yer alıyor. Bununla birlikte Türkiye ile Azerbaycan arasında ekonomik iş birliği düzeyi özellikle enerji alanındaki yatırımlar, iki ülke arasında stratejik derinliğe sahip bir iş ortaklığına yol açtı. Türkiye ile Azerbaycan arasında enerji alanına dair BTC petrol boru hattı, BTE doğal gaz boru hattı, TANAP ve TAP projeleri gerçekleştirilmiştir. Bu devasa projeler, mevcut enerji haritasını değiştirerek AB için alternatif enerji temininde arzulanan bir seçenek oluşturmuştur. Bilhassa Rusya-Ukrayna Savaşı’nın akabinde Batı’nın enerji krizi ile karşı karşıya kalması sonucu enerji temini konusunda girdiği alternatif arayışta Azerbaycan’ın öne çıkması hem bu projelerin stratejik önemini artırmış hem de Azerbaycan ile Türkiye’nin enerji konusundaki iş birliğini daha da güçlü ve stratejik hale getirmiştir. Türkiye ile Azerbaycan’ın enerji alanında geliştirdikleri iş birliğinin oluşturduğu olumlu sonuç, enerji potansiyeline sahip diğer Türk devletlerinin de bu ortaklığa katılmaları yönünde güçlü bir teşvik olmuştur.
Azerbaycan Türk Devletleri ile İttifak İlişkilerini Derinleştiriyor
44 günlük Vatan Muharebesinin ardından gelen zaferle uluslararası arenada ve Türk dünyasında prestiji artan Azerbaycan, bu zaferle birlikte dış politika önceliklerini yeniden şekillendirerek uluslararası ilişkilerde daha aktif rol olmaya başlamıştır. Çok yönlü bir dış politika izleyen Azerbaycan, bir taraftan bölgede inisiyatif alarak lider rolü üstlenirken, diğer taraftan hem Rusya hem de Batı ile iyi ilişkiler içinde olmayı ve uluslararası kuruluşlarda daha aktif rol üstlenmeyi hedeflemektedir.
Ayrıca Türk Devletleri Teşkilatı içinde öncü rol oynayan Azerbaycan, savaş süresince kendini destekleyen Teşkilat’a üye ülkelerle birebir ilişkilerini derinleştirip, stratejik iş birliğine doğru yapıcı adımlar atmaktadır. Önce Türkmenistan ile Hazar Denizi kaynaklı sorunu dostane bir şekilde çözmek üzere anlaşma sağlayan ve doğal gaz temini konusunda Swap anlaşması imzalayan Cumhurbaşkanı Aliyev, ardından Kırgızistan Cumhurbaşkanı Caparov’a ev sahipliği yapmış ve hemen ardından da Özbekistan’a ziyarette bulunmuştur. Bu ziyaretlerin ardından Türkiye ve Kazakistan dışişleri ile ulaştırma bakanlarını üçlü bir zirve gerçekleştirmek üzere Bakü’de misafir eden Azerbaycan, 24 Ağustos’ta Kazakistan Cumhurbaşkanı Tokayev’i ağırlamıştır. Son olarak Aliyev, 11 Ekim 2022’de Kırgızistan’a iade-i ziyarette bulunmuştur.
Karşılıklı bu ziyaretler sonucu Azerbaycan ile diğer Türk devletleri arasında stratejik ortaklık ve ittifak ilişkilerinin derinleştirilmesine ilişkin çok sayıda protokol imzalanmıştır. Azerbaycan ile Orta Asya Türk Cumhuriyetleri arasında yapılan protokollerde enerji, lojistik-orta koridor çerçevesinde iş birliği ve güvenlik hususlarının ön plana çıktığı görülmektedir. Azerbaycan, Türkiye ile askeri iş birliği konusunda edindiği deneyimin İkinci Karabağ Savaşında başarılı sonuç vermesi, diğer Türk Cumhuriyetlerinin Azerbaycan’la güvenlik konusunda iş birliği yapması yönünde güçlü bir motivasyon oluşturmuştur.
Türk Devletleriyle İş Birliğinde Kazakistan’ın Rolü
Tüm Türk devletleri ile iyi ilişki kurmayı başaran Orta Asya’nın merkezi ülkesi Kazakistan, bölgedeki Türk Cumhuriyetlerine birçok konuda öncülük ediyor. Petrol ve diğer doğal kaynaklar yönünden oldukça zengin olan ve Orta Asya’ya gelen doğrudan yabancı sermayenin önemli bir kısmını çeken Kazakistan, yakaladığı ekonomik gelişme sonucu özellikle Özbekistan ve Kırgızistan’ın genç nüfusu için de önemli bir istihdam alanı oluşturuyor. Diğer taraftan Kazakistan, Kırgızistan ve Özbekistan’la bölgede ihtilaflı sınır meselesini barışçıl yollarla büyük ölçüde çözümledi. Bölgesel iş birliği ve entegrasyonun sağlanması yönünde yoğun mesai sarf eden Kazakistan, bölgenin en önemli ülkesi olan Özbekistan’la Aralık 2021’de müttefiklik ve Şubat 2022’de ise iki ülke parlamentoları arasında iş birliği konseyi kurulmasına ilişkin anlaşmalar imzaladı. Bölgede rakip olarak gösterilen iki Türk cumhuriyetinin ittifak ilişkisine girmesi hem bölgenin istikrarına hizmet edecek hem de Türk Devleti Teşkilatı’nın üye ülkeleri arasında tesis edilen ikili stratejik ilişkiler sonucu, Teşkilatın güçlenerek daha etkin hale gelmesini sağlayacaktır. TDT’ye üye iki güçlü devlet arasında kurulan ikili ittifak ilişkisi, bölge ülkelerini jeopolitik kırılmalardan, küresel rekabetten ve bölgeye yönelik farklı şekillerde ortaya çıkan tehditlerden koruyabilecek ortak bir iradenin şekillenmesine neden olacaktır.
Özbekistan Üçüncü Rönesansını Gerçekleştiriyor
Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinin tümüyle sınırı bulunan Özbekistan’da Şevket Mirzoyoyev’in iktidara gelmesiyle başlayan “Üçüncü Rönesans” ya da “Özbekistan'ın yeni yüzü” olarak adlandırılan reformlar kapsamında uygulamaya geçirilen diplomasideki açıklık politikası, sorunsuz komşuluk ilişkileri ve serbest piyasa sisteminin güçlendirilmesi gibi çok yönlü açılımlar, bölgede hakim paradigmanın değişmesine neden olmuştur. Bu çerçevede Mirziyoyev, Orta Asya Devlet Başkanları İstişare Konseyi'nin kurulmasına öncülük ederek, başta Türk Cumhuriyetleri olmak üzere bölgesel iş birliğinin gelişmesine katkı sağlamıştır. Önceki dönemde dondurulan birçok sorunu çözüme kavuşturan Özbekistan, komşu ülke Kırgızistan ile 23-25 Mart 2021’de Taşkent’te yapılan müzakereler sonucu karşılıklı arazi değişimiyle iki Türk Cumhuriyeti arasında kronikleşen sınır sorununu çözmüştür. Çin-Kırgızistan ve Özbekistan arasında inşa edilmekte olan demir yolu ise yeni alternatif geçiş yolu olacak Orta Koridorun doğu kısmını oluştururken, bu hattın Bakü-Kars demir yoluna bağlanması ile bölgede yeni bir jeopolitik durum da oluşacaktır.
Bağımsızlıktan bu yana benzer ekonomik kalkınma politikaları izleyen Özbekistan ile Türkmenistan arasındaki iş birliği de özellikle son yıllarda birçok alanda derinleşerek stratejik iş birliğine dönüşüyor. Türkmenistan Cumhurbaşkanı Berdimuhammedov, 14-15 Temmuz 2022’de Özbekistan’a yaptığı ziyarette ikili iş birliğini yeni ve daha yüksek bir düzeye taşıyacak ve birçok alanda iş birliği içeren 19 adet hükümetler ve kurumlar arası protokol imzaladı. Burada dikkat geçen husus ise iki ülkenin ortak endüstriyel iş birliği projeleri hayata geçirmeleri konusunda kuvvetli ortak irade sergilemeleri oldu. Ayrıca iki ülke, yakıt ve enerji sektöründe bölgesel iş birliğini güçlendirmek, ulaştırma ve lojistik yollarının çeşitlendirilmesini sağlamak, sınır aşan nehirleri, su ve enerji kaynakları rasyonel ve bütünleşik kullanmak ve bölgenin çevresel sürdürülebilirliğini sağlamaya öncelik vermek konusunda birlikte hareket ediyorlar.
Türkmenistan Türk Devletleri Teşkilatına Aktif Katılım Sağlıyor
Ülkenin güvenlik ve istikrarını “sürekli tarafsızlık” statüsünde kalarak temin edilebileceği yönünde bir strateji izleyen Türkmenistan, bu gerekçe ile uzun yıllar boyunca Türk Konseyi faaliyetlerine mesafeli kalmış ve Türk devletlerince gerçekleştirilen ortak etkinliklere ya hiç katılmamış ya da düşük düzeyde katılım sağlamıştı. Ancak Türkmenistan, 2021’de İstanbul’da gerçekleşen Türk Konseyinin 8. Zirvesinde alınan tarihi kararla oluşturulan Türk Devletleri Teşkilatı’na gözlemci üye olmuş ve Kasım 2022 Semerkant’ta yapılacak zirvede tam aday olacağını beyan etmiştir. Diğer taraftan Türkmenistan’ın, komşu Türk Cumhuriyetleri Azerbaycan, Kazakistan ve Özbekistan ile birçok konuda ikili iş birliği alanı oluşturması, özellikle Özbekistan ile bazı sektörlerde ortak üretim alanları konusunda ortak irade sergilemeleri bölgede çok yönlü iş birliği ortamının oluşmasını sağlamıştır. Azerbaycan ile Türkmenistan arasında uzun yıllardır devam eden Hazar Denizi’ndeki petrol ve doğal gaz yatakları sorununun halledilmesi iki devlet ilişkileri kadar Orta Asya enerji arz güvenliği açısından da önem arz etmektedir.
Sonuç olarak TDT üye ülkeleri arasında ikili ya da çok yönlü inşa edilen ilişkiler, bir taraftan ikili ilişkilere stratejik bir boyut kazandırırken diğer taraftan bizzat Teşkilat’ın daha etkin olmasına ve bölgesel ve küresel bir aktör haline gelmesine katkı sağlamaktadır.