Olağan toplum düzeninin derinden sarsıldığı ve temel ihtiyaçların dahi karşılanamaz hale geldiği doğal afet, savaş ve ekonomik çöküntü gibi dönemler; temel gıdaya, barınmaya, sağlık hizmetine, ulaşıma ve iletişime ulaşamayan insan gruplarının doğmasına yol açar. Bu duruma düşmüş olanların gıda, barınma, tedavi ve benzeri temel ihtiyaçlarının karşılanması amacıyla yapılan çeşitli türden acil ve karşılıksız yardım, tarihin çok eski dönemlerinden beri varlığı bilinen bir insan ve toplum faaliyetidir.
İnsani yardımlar, hükümetin ve diğer kurumların uzun vadeli yardımı temin edilene kadar ya da şartlar normalleşene kadar sağlanan ve nispeten kısa dönemli ya da geçici yardımlardır. Bu tür yardımların toplumsal-ulusal düzeyde kurumsallaşması eski bir olgudur. Ancak bir devletin sınırlarını aşan yani uluslararası niteliği olan yardımların kurumsallaşmaya başlaması ise çok daha yakın dönemlerde, 20. yüzyılın ikinci yarısından sonra oluşmaya başlamıştır ve büyük ölçüde silahlı çatışmalar esnasında ya da sonrasında savaşın meydana getirdiği ağır insani yıkımlara bir yanıt olarak gelişmiştir. İlk kurumsallaşma örnekleri, sınır aşan ulusal kurumlar (uluslararası sivil toplum kuruluşları) üzerinden olmuştur. Bu nitelikteki Kızılhaç ve Kızılay gibi ilk örnekler 19. yüzyılın sonlarında oluşmaya başlamıştır.
20.yüzyılda uluslararası insani yardımın savaş dışında kıtlık ve doğal afet gibi olaylardan zarar görenlere yöneldiği örnekler de ön plana çıkmaya başlamıştır. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra uluslararası insani yardım maksadı ile hızlı bir sivil toplum kuruluşu (STK) büyümesi görülmüş, kalkınma yardımları ile acil insani yardım kavramlarını ve faaliyetlerini ayrı tutarak, acil insani ihtiyaçlara hızlı ve etkili cevap verebilmek için Birleşmiş Milletler (BM) içerisinde de kurumsal yapılanmalara gidilmiştir.
Günümüzde gelinen noktada “insanilik, tarafsızlık ve bağımsızlık” temel ilkeleri, insani yardımlara hakim olan temel uluslararası ilkeler olmuşlardır. Bu ilkeler, 1991 ve 2004’te BM Genel Kurulu tarafından resmi bir dille ifade edilirken, 492’den fazla yardım kuruluşu tarafından imzalanan Afet Yardımları için BM Davranış Kuralları da hukuki çerçeve kuran bir başka belgedir.
Uluslararası İnsani Yardımda Türkiye’nin Yeri
Türk milletinin tarihinden, kültüründen ve inancından kaynaklanan bir insani yardım geleneğine sahip olduğu bilinmektedir. Türkiye’nin devlet düzeyinde yaptığı yardımlar dışında, Türk Kızılay’ı da dahil olmak üzere Türk sivil toplum kuruluşları da dünya çapında insani yardım operasyonlarının yürütülmesinde önemli roller oynamaktadırlar.
Türkiye, ilgili BM Güvenlik Konseyi Kararları uyarınca 2014’e kadar BM yardım kuruluşlarının Suriye’ye sınır ötesi insani yardım sevkiyatlarını kolaylaştırmış ve 2014’ten bu tarafa da kolaylaştırmaya devam etmektedir.
Yemen’de yaşanan insani kriz bağlamında, Türkiye'nin insani yardımları önemli bir seviyeye ulaşmıştır. 2017’de kolera tedavisinde kullanılan yaklaşık 50 ton ilaç ve tıbbi malzemenin yanı sıra un, gıda, giyecek, tekerlekli sandalye ve iki sahra hastanesi Aden'e ulaştırılmıştır. Bu yardım 10 bin 600 ton olup, değeri 8,9 milyon ABD doları olarak ifade edilmiştir.
Türkiye’nin Filistin’e ikili insani ve kalkınma yardımları hem devlet düzeyinde hem de sivil toplumlar düzeyinde kayda değer büyüklükte olmuştur. Gazze’de yerleşik Türkiye-Filistin Dostluk Hastanesi’nin inşaatı 2017’de, donanımı ise 2019’da tamamlanmıştır.
Türkiye, insan kaynaklı krizlere ve doğal afetlere de acil yardım sağlamaktadır. Türkiye’nin yakın geçmişteki insani yardım sağladığı önemli felaketler, Aralık 2004’te Güneydoğu Asya depremi, 2005’te Pakistan depremi, 2006'da Lübnan’da insani kriz, 2008 sonunda Gazze Krizi, 2010’da Haiti ve Şili depremleri ve Pakistan’da sel felaketi, 2011'de Japonya depremi, Filipinler'de tayfun, 2014'te Balkanlar’da sel ve Gazze’ye saldırılar, 2015'te Nepal'de deprem ve Irak'ta çatışma, 2015-2016'da Yemen ve Libya'da insani kriz ve 2016'da Makedonya'da sel felaketleri olmuştur.
İngiltere merkezli Development Initiatives kuruluşu tarafından hazırlanan Küresel İnsani Yardım Raporu’na göre Türkiye, 2018’de yaptığı 8.399 milyar ABD doları resmi insani yardımla dünyanın en büyük bağışçı ülkesi olmuştur. Türkiye, gayri safi milli hasılasının yüzde 0,79'u ile milli gelirine nispeten yaptığı resmi insani yardımlarda 2018’de “en cömert ülke” olmuştur. Türkiye’nin 2017 rakamları ise sırasıyla 8,07 milyar ABD doları ve yüzde 0,85 olmuştur.
Küresel İnsani Yardım 2022 Raporu’na göre ise ABD 9 milyar 768 milyon dolar insani yardım sağlayarak, miktar bazında listenin başında yer alırken, Türkiye ikinci sırada yer almıştır. Ancak Türkiye, 5 milyar 587 milyon dolarlık yardımının gayrisafi milli hasılasına oranı bazında değerlendirildiğinde en çok insani yardım sağlayan ülke olmuştur.
2017-2020 arasında Türkiye’nin insani yardımları yıllık ortalama 7,3 milyar doların üzerinde olmuştur. 2021’de 6,7 milyar dolar civarında gerçekleşmiştir. Türkiye, 2013, 2014, 2015 Küresel İnsani Yardım Raporlarına göre üç yıl üst üste, en çok insani yardım yapan üçüncü, son iki yılda ise ikinci ülke olmuştur.
Kovid-19 döneminde de Türkiye, yurtdışında uluslararası iş birliği ve dayanışmanın tüm araçlarını kullanarak, dünyanın dört bir yanında ihtiyaç sahiplerine yardım elini uzatmış ve 150’den fazla ülkeye acil ve insani yardımda bulunmuştur.
Bugün dünyada en fazla sığınmacıya ev sahipliği yapan Türkiye, kalkınma ve insani yardımlar alanında da milli gelire oranla dünyanın en cömert ülkeleri arasında yer almaya devam etmektedir. Türkiye'nin topraklarında misafir ettiği Suriyeli sığınmacılara yönelik insani yardımlarının sıralamaya dahil edilmediği de açıklanmıştır.
6 Şubat Depremleri Sonrasında Türkiye’ye Yardımlar
Kahramanmaraş merkezli 6 Şubat depremlerinin “yüzyılın felaketi” adını alacak düzeyde bir yıkıma neden olduğu ilk günden görülmüştür. Türkiye, depremin yaşandığı ilk gün, Türkiye Afet Müdahale Planı’nda belirtilen en üst seviye acil durumu ifade eden ve dış yardım çağırısını da içeren 4. seviye acil durum ilan etti.
Aciliyet arz eden bu durum karşısında daha ilk günden çok sayıda ülkenin bu çağırıya arama-kurtarma ekipleri gönderme önerileri ile karşılık verdiği görüldü. Kurtarılmayı bekleyen kişilerin aranması çalışmalarına katılmak üzere arama-kurtarma ekibi gönderen ilk ülkeler olarak Azerbaycan, İsrail, Meksika, ABD ve Yunanistan sayılabilir. İsmi sayılan bu ülkeler esasen buz dağının yalnızca görünen kısmı olmuştur. İlerleyen günlerde, Dışişleri Bakanlığı açıklamasına göre depremden yaklaşık bir hafta sonrasında, arama kurtarma çalışmalarına ekip gönderen ülke sayısı 82’ye yükselmiş, sahada çalışma yürüten yabancı personel sayısı 9 binin üzerine çıkmıştır.
Gönderilen personel sayısının çokluğu bir yana, arama-kurtarma ekibi gönderen ülkelerin çeşitliliği de oldukça çarpıcı olmuştur. Amerika Kıtası’ndan ABD’nin yanı sıra, Arjantin, Brezilya, El Salvador, Kanada, Meksika, Venezuela; Asya Kıtası’ndan Avustralya, Bangladeş, Çin, Endonezya, Filipinler, Güney Kore, Malezya, Singapur, Tayland, Tayvan ve Japonya; Asya’dan Azerbaycan, Ermenistan, Gürcistan, Hindistan, Kazakistan, Kırgızistan, Moğolistan, Özbekistan, Pakistan, Rusya, Tacikistan, Türkmenistan; Afrika Kıtası’ndan Cezayir, Güney Afrika Cumhuriyeti, Libya, Sudan; Ortadoğu ve Arap Yarımadası’ndan Bahreyn, Birleşik Arap Emirlikleri, Filistin, Irak, İsrail, İran, Katar, Kuveyt, Lübnan, Suudi Arabistan, Umman, Ürdün; Avrupa Kıtası’ndan Almanya, Arnavutluk, Avusturya, Belarus, Belçika, Bosna Hersek, Bulgaristan, Çekya, Fransa, Finlandiya, Hırvatistan, Hollanda, İngiltere, İtalya, İspanya, İsveç, İsviçre, İzlanda, KKTC, Karadağ, Kosova, Kuzey Makedonya, Litvanya, Macaristan, Malta, Moldova, Polonya, Portekiz, Romanya, Sırbistan, Slovakya, Slovenya, Ukrayna ve Yunanistan.
Türkiye’nin maruz kaldığı deprem felaketine Avrupa Birliği (AB) de tepkisiz kalmamış, üye ülkeler arasında afet ve acil durum hallerinde devreye giren AB Sivil Koruma Mekanizmasını aktive etmiş ve söz konusu mekanizma aracılığıyla AB'nin şimdiye kadarki en büyük arama ve kurtarma operasyonlarından birinin bir parçası olmuştur. AB üyesi olmayan ve AB Sivil Koruma Mekanizması içinde yer almayan İngiltere de Türkiye’nin dördüncü seviye deprem alarmına karşı uluslararası insani yardım gönderen ülkelerden biri olmuştur.
Müttefiki Türkiye’nin maruz kaldığı asrın felaketine ilişkin Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü (NATO) de güçlü bir karşılık vermiştir. Arama kurtarma ekiplerinin 3 bin 500’den fazlası NATO müttefiklerinden gelmiştir.
Depremle beraber acil ihtiyaç haline gelen arama-kurtarma ekibi ihtiyacının yanı sıra depremin 10 yerleşim yerinde yol açtığı ağır ve yaygın yıkım, 13 milyondan fazla insanın hayatını derinden etkilemiş, sağ kurtulan milyonlarca insan bir anda en temel ihtiyaçlarını karışlayamaz hale gelmiştir. Bu bağlamda arama kurtarma ekibi gönderme desteğinin yanı sıra uluslararası toplumun sağlamakta olduğu ayni veya nakdi insani yardım da büyük boyutlara ulaşmaktadır.
BM Genel Sekreteri Antonio Gutteres, son yüzyılda dünyada meydana gelen en yıkıcı depremlerden muzdarip Türkiye halkı için 1 milyar dolarlık insani yardım çağrısında bulunmuştur. AB’nin Türkiye'de meydana gelen depremlerden etkilenen kişiler için şu ana kadar yaptığı insani yardımın tutarının toplam 5,5 milyon avro olduğu bildirilmektedir. Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen ve AB Dönem Başkanı ve İsveç Başbakanı Ulf Kristersson, uluslararası toplumu harekete geçirmeye devam etmek için Türk makamlarıyla koordinasyon içinde bir Bağışçılar Konferansı'na ev sahipliği yapma niyetlerini açıklamışlardır.
ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, depremden hemen sonraki günlerde barınma, su, yiyecek, ilaç ve giyecek için yaklaşık 85 milyon dolar değerinde yardım aktarıldığını ve ayrıca ihtiyacı olanlara yardım etmek için 100 milyon dolar daha ayrıldığını ifade etmiştir.
Örgütsel düzeyde yardım çabalarının yanı sıra ülkesel düzeyde yardım faaliyetleri de oldukça dikkat çekici boyutlarda olmuş ve olmaktadır. Çok sayıda ülke bireysel olarak ayni ve/veya nakdi yardımlar hazırlayıp depremzedeler için kullanılmak üzere Türk makamlarına iletmişlerdir
Üzerinde durulması gereken ve oldukça dikkat çekici faaliyet ise diğer ülkelerin düzenlenen sivil inisiyatifli yardım toplama kampanyalarıdır. İngiliz yardım kuruluşlarından Oxfam ve Kızıl Haç (Red Cross) depremzedeler için bağış kampanyası başlatmıştır. Hollanda’da yayın kuruluşları ortak yayın yaparak depremzedeler için 90 milyon avrodan fazla yardım toplamışlardır. Azerbaycan Kızılayı, “Seninleyim Türkiye'm” isimli yardım kampanyası başlatmıştır. Birleşik Arap Emirlikleri, Bosna Hersek, Hırvatistan, Sırbistan, Suudi Arabistan, Umman, Katar, Kolombiya, Kuveyt, Pakistan, Kazakistan, Cezayir, Afganistan, Filistin, Özbekistan ve sayılamayacak daha birçok ülkede yardım kampanyaları düzenlenmiştir.
Büyük depremler sonrasında Türkiye’ye sağlanan uluslararası arama-kurtarma ve insani yardımın yanı sıra gerek resmi ziyaretler ile gerekse yapılan açıklamalarla Türkiye’nin yanında olunduğunun gösterildiği önemli gelişmeler de yaşanmıştır.
Azerbaycan Dışişleri Bakanı Ceyhun Bayramov 11 Şubat’ta, Yunanistan Dışişleri Bakanı Dendias 12 Şubat’ta, Katar Emiri Şeyh Temim bin Hamed Al Sani 13 Şubat’ta, Pakistan Başbakanı Şahbaz Şerif ve NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg 16 Şubat’ta, Bosna Hersek Devlet Başkanlığı Konseyi Hırvat Üyesi Zeljko Komsic 17 Şubat’ta, ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken 19 Şubat’ta, Türkiye’yi ziyaret ettiler. Bu ziyaretler, yapılmadan önce ve sırasında, amacın Türkiye’nin yanında olunduğunun gösterilmesi olarak ifade edilmiştir. Örneğin Blinken, “Türk halkının en çok bilmesini istediğim şey, ABD’nin yanlarında olduğu ve bunu atlatmak için ne kadar sürerse sürsün yanlarında olacağıdır.” demiştir.
NATO Genel Sekreteri Stoltenberg yaşanan felaketi, ittifak sınırlarında yaşanan en ölümcül doğal afet olarak tanımlamış, Türkiye ile birlikte yas tutulduğunu ifade ederek, güçlü dayanışma mesajları vermiştir.
Ziyaretler dışında telefon görüşmeleri üzerinden dostluk ve destek açıklamaları da dikkat çekici olmuştur. ABD Başkanı Joe Biden, depremin olduğu gün Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı telefonla arayıp taziyelerini ve desteğini iletmiştir. Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenski, Yunanistan Cumhurbaşkanı Katerina Sakellaropoulou ve Yunanistan Başbakanı Kiryakos Miçotakis, Kongo Demokratik Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Felix Tshisekedi, Japonya Başbakanı Fumio Kişida, İtalya Başbakanı Giorgia Meloni, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Kazakistan Cumhurbaşkanı Kasım Cömert Tokayev, Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman, İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog, Somali Cumhurbaşkanı Hasan Şeyh Mahmud ve Etiyopya Başbakanı Abiy Ahmed Ali de Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı telefonla arayarak taziyelerini ve desteklerini ilettiler.
Değerlendirmeler
İnsanlığın bilinen tarihi boyunca bireysel ve toplumsal bir faaliyet olan insani yardım, son yüzyıl içerisinde uluslararası boyutta da kurumsallaşmış bir nitelik kazanmıştır. Devletler bir yandan uluslararası kurumsal yapılar üzerinden diğer yandan da bireysel düzeyde hareket ederek, uluslararası insani yardımları yapısal ve geleneksel bir noktaya taşımışlardır. Bu bağlamda uluslararası sivil toplum kuruluşlarının faaliyetleri de büyük boyutlara ulaşmıştır.
Türkiye, sahip olduğu toplumsal değerler temelinde gelişen ve özellikle son 10 yıl içerisinde büyük boyutlarda uluslararası insani yardım yapan bir devlet düzeyine ulaşmıştır. Son 10 yıl içerisinde yaptığı uluslararası yardımlar, miktar düzeyinde ilk iki ya da üç sıra içerisinde yer alırken, Türkiye’nin gayri safi milli hasılasına oranı bakımından dünyada ilk sıraya yükselmiştir. İnsani yardım ilettiği ülkeler Afrika’dan Uzak Doğu’ya kadar çok sayıda ülkeye ulaşır hale gelmiştir.
Türkiye’nin bulunduğu coğrafi konuma göre oldukça uzak ülkelere ya da topluluklara kadar uzanan bu yardımlar Türkiye’de de bazı kesimlerce “aşırı” ve “gereksiz” bulunup eleştirilmiştir. Bu eleştirilerin yanı sıra Türkiye’nin son yıllarda uluslararası toplumun özellikle de Batı toplumunun gözünde izole olduğu, yabancılaştığı yönünde eleştiriler de olmaktaydı.
Oysa özetlendiği gibi, Türkiye’nin depremlerin hemen sonrasında gördüğü uluslararası desteğin büyüklüğü ve çeşitliliği bu eleştirileri boşa çıkaracak nitelikte gözükmektedir.
Türkiye’nin tarihinde yaşadığı en büyük yıkıma yol açan deprem felaketinin ardından arama-kurtarma ekipleri, barınma, gıda, sağlık gereçleri gönderilmesi ve parasal destek sağlanması anlamında gördüğü uluslararası destek bir nevi eşi görülmemiş boyutlarda olmuştur.
Türkiye’nin belirli hususlarda sorunlar yaşadığı Yunanistan, ABD, İsrail, Fransa, Ermenistan gibi ülkeler öngörülerin çok ötesinde yardım ve destek mesajları iletmişlerdir. Halen birbirlerine karşı topyekun savaş halinde bulunan Rusya ve Ukrayna’nın her biri arama kurtarma ekipleri gönderirlerken devlet başkanları doğrudan üzüntü, taziye ve desteklerini açıklamışlardır. Türkiye’ye hem somut destek veren hem de dayanışma mesajları yayınlayan dünyanın dört bir yanından çok sayıda ülke olmuştur.
Ülkesel düzeyinin ötesinde uluslararası toplum düzeyinde de Türkiye’ye ve Türk halkına duyulan yakınlık kendini açıkça göstermiştir. Birçok ülkede kendiliğinden düzenlenen depremzedelere yardım kampanyaları ve destek açıklamaları, uluslararası sivil toplum kuruluşlarının yoğun çabaları önemli göstergeler olmuştur.
Uluslararası kuruluşların, özellikle de Türkiye’nin yakından ilişkili olduğu NATO, AB, Türk Devletleri Teşkilatı gibi uluslararası kurumların destek faaliyetleri ve açıklamaları beklentilerin ötesinde gerçekleşmiştir. AB, kendi içindeki acil yardım mekanizmalarını harekete geçirmekle yetinmeyip daha fazla yardım oluşturulması için çaba göstermiş ve göstermeye devam etmektedir. NATO, büyük bir arama kurtarma ekibini harekete geçirmiş ve yardımlarını devam ettireceğini ifade etmiştir.
Önemli bir husus da Türkiye’ye destek veren ve dayanışma mesajları açıklayan devlet ve topluluklardan bazılarının Türkiye’nin yıllardır insani yardım yaptığı ülkeler ya da topluluklar olduğudur. Filistin, Bangladeş, Somali, Afganistan gibi ülkeler bunlar arasında ilk dikkat çeken ülkeler olmuşlardır. BM’den yapılan açıklamada ifade edildiği gibi, dünyada en fazla sayıda mülteciye ev sahipliği yapan, Suriyeli komşularına yıllardır büyük bir cömertlik gösteren ve yardıma ihtiyacı olanlarla dayanışma göstermiş bir ülke olan Türkiye’ye şimdi de dünyanın destek olma zamanı gelmiştir.
Bütün bunlar, bir yandan Türkiye’nin bugüne kadar yaptığı uluslararası insani yardımların bu açılardan da aşırı ve gereksiz olmadığını ortaya koyarken diğer yandan da iddia edilenin aksine Türkiye’nin ve Türk halkının uluslararası kamuoyunun gözünde seçkin bir yeri olduğunu göstermektedir.