Kriter > Dış Politika |

Avrupa Gökyüzü Kalkanı Girişimi ve Avrupa Savunması


Avrupa Gökyüzü Kalkanı Girişimi gibi bir projenin başlatılması ve başarılı olması, Avrupa güvenliği bakımından oldukça arzu edilir bir gelişme olsa da halihazırda çizilen görüntü bunun gerçekleştirilmesinin kolay olmayacağını ortaya koyuyor. AGKG, başarılı olması durumunda dahi Avrupa’nın savunma zaaflarının küçük bir kısmını kapatabilecek.

Avrupa Gökyüzü Kalkanı Girişimi ve Avrupa Savunması

Rusya-Ukrayna Savaşı ile birlikte ortaya çıkan güvensizlik sarmalına karşı atılan son adımlardan biri de Avrupa Gökyüzü Kalkanı Girişimi (AGKG) oldu. Proje, Şubat 2022’de savaşın başlamasından bu yana savunma zafiyetleri sürekli gündem olan, gerek harbe hazırlık seviyesindeki düşüklük gerekse temel askeri ekipmanların eksikliği bakımından dikkat çeken Almanya öncülüğünde başlatıldı. Savaşın başlangıcından bu yana Avrupa ülkelerinde mühimmat üretiminin artırılması, hava ve füze savunmasına daha fazla yatırım yapılması gibi hususlarda sık sık uyarılar yapılmasına rağmen, geçen süreçte Avrupa savunma sanayii üretiminin Rusya’ya karşı giderek daha geride kaldığı görüldü. Bu süreçte bir tür savaş ekonomisine geçen Rusya’nın üretim hızını oldukça yükseltmesi, Avrupa’da ortaya çıkan güvensizliği daha da şiddetlendirdi. Diğer taraftan savaşta artan oranda cephe gerilerinin İHA ve füze saldırılarıyla hedef alınması, kritik altyapılara yönelik yoğun saldırılar ve NATO sınırlarına düşen Rus füzeleri, Avrupa’daki hava ve füze savunma ihtiyacını yeniden gündeme getirdi. Bu kapsamda AGKG’nin hem söz konusu alandaki zafiyeti azaltmak hem de genel manada kıtadaki askeri harcamaların artışını ve ortak bir savunma anlayışı geliştirilmesini teşvik etmesi bekleniyor. Proje kapsamında Alman Iris-T, Amerikan Patriot ve İsrail’in Arrow-3 sistemlerinin ortak bir tedarik ve işletimi sağlanarak katmanlı bir hava ve füze savunma ağı amaçlandığı, bu şekilde maliyet etkin ve birlikte çalışabilir bir ağ kurulması hedefi görülüyor.

 

AGKG’ye Neden İhtiyaç Duyuldu?

İki temel meselenin AGKG’nin ortaya çıkmasında itici güç olarak rol oynadığı ifade edilebilir. Birincisi, son yıllardaki çatışmalarda ortaya çıkan ve Ukrayna’daki savaşla birlikte anlaşılan bir husus, özellikle füze ve insansız sistemler teknolojilerinin gelişmesiyle birlikte savaşın kolaylıkla cephe gerisine de ulaşabileceği oldu. Hızlı ve maliyetsiz şekilde üretilebilen çok sayıda insansız hava araçlarının artan oranda “füze” konseptiyle kullanılması ve hava savunma sistemleri üzerinde satürasyon etkisi (sayıca büyük üstünlük sağlayarak düşman sistemlerinin -teknolojik olarak üstün olsa bile- etkisiz hale getirilmesi) sağlaması, çok katmanlı bir hava ve füze savunma mimarisinin önemini bir kez daha gösterdi. Dahası, savaşta Rusya’nın yoğun top, füze ve İHA sistemleriyle Ukrayna’ya ait kritik altyapı tesislerini hedef alması, dolayısıyla savaşı rahatlıkla cephe gerisine taşıyabilmesi, Avrupa’daki güvensizliği körükleyen bir faktör durumuna geldi. Benzer şekilde direkt bir saldırı olmasa bile Rus füze ve İHA saldırılarının NATO sınırlarına düşmesi gibi olaylar, mevcut endişeleri daha ileri bir noktaya taşıyarak Doğu Avrupa ve Balkan ülkelerini daha fazla silahlanmaya itti.

İkincisi, Avrupa’nın askeri harcamalarını artırmak konusunda bir türlü istenilen düzeye gelememesi ve AKGK’nin bu anlamda bir itici güç olabileceği beklentisidir. Soğuk Savaş sonrasında hızla azalan savunma bütçeleri ve silahlı kuvvetlerde gerçekleştirilen kapsamlı küçülmelerin meydana getirdiği olumsuz etki, halen giderilmenin çok uzağında bulunuyor. Yapılan değerlendirmelerde Avrupa’da orduların çoğunluğunun harbe hazırlık seviyesi ve ekipman bakımından oldukça yetersiz kaldığı görülüyor. Askeri harcamalarını artırma konusunda ciddi bir problem yaşayan kıtada AGKG, ortak bir hava ve füze savunma tedarik ve işletim mekanizması kurarak, iş birliğini teşvik etme potansiyeli taşıyabilir. Ortak bir tedarik ve kullanımın benimsenmesi birlikte çalışabilirliğin yanı sıra, bakım ve işletme konularında iş bölümü dolayısıyla sağlanacak maliyet etkinlik gibi bir dizi avantaj da sunuyor. Benzer şekilde ve muhtemelen projenin sonraki aşamalarında ortak geliştirme projeleri ile yine maliyet etkinlik ve sürdürülebilir bir Avrupa savunma sanayii ekosistemi oluşturma potansiyeli taşıyabilir. Bu anlamda Avrupalı savunma firmalarından İsrail’in Demir Kubbe sistemine benzer çalışmaların Avrupa’da da geliştirilmesi gereği gibi çeşitli proje fikirleri ortaya atılıyor. Dolayısıyla AGKG savunma iş birliğinin artırılması, daha etkin istihbarat paylaşımı, maliyet etkin bir tedarik sistemi ve birlikte çalışabilirliğin yükseltilmesi bakımından hayata geçirilmesi durumunda pozitif bir gelişme olacaktır.

Avrupa savunma gücü

AGKG Başarılı Olabilir mi?

Bu zamana kadar elde edilen tecrübeden yola çıkarak buna cevap vermek gerekirse söz konusu projenin çeşitli sebeplerden dolayı başarılı olması oldukça zor görünüyor. Kıtada güvenlik, savunma ve dış politika alanında ortak bir tutum benimsenememesinin yanı sıra proje kapsamında tedariki düşünülen sistemlerin oldukça maliyetli olması, projenin yaklaşık bir buçuk yıldır gündemde olmasına rağmen yeni üyelerin kazandırılması dışında ciddi bir aşama kaydedilememesi, Almanya ile Fransa arasında savaşa ve ortak savunmaya dair farklılaşan yaklaşımlar gibi faktörler, AGKG’nin geleceğini kaçınılmaz olarak bir çıkmaza sokuyor.

Fransa, Ukrayna Savaşı ile birlikte bir yandan stratejik otonomi vurgusunu bir yandan da Avrupa savunma sanayii ekosisteminin geliştirilmesi taleplerini daha güçlü vurgularken, aynı zamanda Almanya ile yeni nesil uçak ve tank projelerindeki gecikmelerin aşılamıyor oluşu dikkat çekiyor. Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un savaşın başlangıcından bu yana birbiriyle çelişen açıklamaları ve Alman Şansölyesi Scholz ile bir türlü ortak bir paydada buluşamaması, ortak politikalar geliştirilmesini daha da zorlaştırıyor ki bu durum son olarak Ukrayna’ya olası bir asker sevki tartışmasıyla tekrar görüldü. Fransa’nın AGKG’ye katılmayı reddetmesi ve hatta açık bir şekilde girişimi sık sık eleştirmesi, bu farklılıkların gösterdiği uyumsuzluklardan biri şeklinde ortaya çıktı. Fransa AGKG’yı, AB dışından silah sistemleri tedariki öngörmesinden dolayı, birlik savunma sanayii ekosistemine zarar verecek bir proje olarak görüyor. Bu kapsamda Fransa’nın Yunanistan ve GKRY ile birlikte Ukrayna’nın acil ihtiyaç duyduğu 155mm mühimmat ve insansız sistemlerin AB dışından tedarikini veto ettiğini hatırlamakta fayda bulunuyor.

Diğer taraftan AGKG’nin ortaya atılışının yeni olmadığı, tarihinin Ağustos 2022’ye kadar gittiğini biliyoruz. Aradan geçen uzun zamana ve Rusya’nın kabiliyetlerini hızla artırmasına rağmen girişimde somut bir çıktı görülememesi, Avrupa’nın savunma projeleri konusundaki geleneksel hantallığını aşamadığı mesajını veriyor. Başta Almanya olmak üzere birçok Avrupa ülkesi tarafından büyük savunma bütçeleri duyurulmasına rağmen, bunların ne kadar realiteye dönüştüğü ve askeri modernizasyon gerçekleştirildiği büyük bir soru işareti durumunda.

Sonuç olarak, AGKG gibi bir girişimin başlatılması ve başarılı olması Avrupa güvenliği bakımından oldukça arzu edilir bir gelişme olsa da halihazırda çizilen görüntü, projenin gerçekleştirilmesinin kolay olmayacağını ortaya koydu. Öte yandan AGKG, başarılı olması durumunda dahi Avrupa’nın savunma zaaflarının küçük bir kısmını kapatacak zira çoğu ülke yeterince ofansif kabiliyete sahip olmadığından caydırıcı bir kabiliyet sağlayamıyor. Bu anlamda AGKG, çekici bir fikir olarak gündemi meşgul etse de kıtada somut bir caydırıcılık oluşturulması için Amerikan güvenlik garantilerine yaslanma paradigmasının değişmesi gereği yerinde duruyor. Fransa ve İngiltere, nükleer silah sahibi olmanın getirdiği öz güveni taşırken, kıtadaki diğer ülkelerin ABD’ye bağımlılık anlayışı değişmedikçe ciddi savunma projelerinin hayata geçirilmesi çok kolay olmayacaktır. Keza bu durum, ABD’de başkanlık seçimleri için yeniden aday olan Donald Trump’ın eleştirilerinin de temel çıkış noktasını oluşturuyor. Son olarak Türkiye ise bu girişime aynı NATO üyeliğinde olduğu gibi Yunanistan ile birlikte katılarak, Avrupa savunma ve güvenlik mimarisinde yer almaya devam etmek istediği mesajını verdi. Türkiye’nin halihazırda dışarıdan füze savunma sistemi alımı gündemi bulunmuyorken, Türk sistemlerin Avrupa’daki muadilleriyle birlikte çalışabilirliğinin artırılması ve çeşitli engellerle karşılaşması çok muhtemel olsa da uzun vadede Türk ürünlerin de projede tedarik edilecek sistemler arasına eklenmesi amaçları taşınabilecek.

 


Etiketler »  

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için "veri politikamızı" inceleyebilirsiniz. Daha fazlası