Kriter > Dış Politika |

Küresel Kampüs Aktivizmi: Filistin'e Destek Gösterilerine Antidemokratik Müdahaleler


Filistin’in haklı mücadelesine destek amacıyla global ölçekte kampüslerde tanıklık edilen “öğrencilerin insan hakları aktivizmi dalgası”, adaletsizliğe, haksızlığa ve insan hakları ihlallerine meydan okuyan güçlü bir gençlik hareketinin fitilini ateşledi. Üniversite öğrencileri, protestolar yoluyla Filistinlilerin sesini yükseltmeyi amaçlamanın yanı sıra, yönetici siyasi elitlerden kurumsal hesap verebilirlik de talep ediyorlar.

Küresel Kampüs Aktivizmi Filistin'e Destek Gösterilerine Antidemokratik Müdahaleler
ABD Temsilciler Meclisi'nde oturumda olan üç üniversite başkanı, İsrail ile ABD’ye karşı öğrenci protestolarının

Dünya, 7 Ekim’den bu yana İsrail’in Filistinlilere yönelik soykırım ve katliamlarına tanıklık ediyor. Global ölçekte üniversite öğrencileri, Filistin’de yaşanan insanlık krizine vicdani tepkilerini koymak amacıyla İsrail’in insanlığa karşı suç ve soykırım eylemleri de dahil olmak üzere askeri operasyonlardan vazgeçmesini sağlamak için kampüslere akın ettiler. Öğrenciler, “name and shame” (adlandır ve utandır) yöntemiyle barışçıl olan bu protestolarda, Filistin halkının haklı mücadelesini tüm dünyaya haykırmak için kamplar kurdular, gösteriler düzenliyorlar. Filistin’in haklı mücadelesine destek amacıyla global ölçekte kampüslerde tanıklık edilen “öğrencilerin insan hakları aktivizmi dalgası”, adaletsizliğe, haksızlığa ve insancıl hukuktan kaynaklanan hakların ihlallerine meydan okuyan güçlü bir global gençlik hareketinin fitilini ateşledi. Üniversite öğrencileri, düşünce ve ifade özgürlüğü çerçevesinde; protestolar, açlık grevleri ve oturma eylemleri yoluyla Filistinlilerin sesini yükseltmeyi amaçlamanın yanı sıra, yönetici siyasi elitlerden kurumsal hesap verebilirlik de talep ediyorlar.

 

Öğrencilerin İfade Özgürlüğü Hakları

Uluslararası Af Örgütü, üniversite kampüsleri içinde ve çevresinde Filistinlilerin haklarını destekleyen protestoların üniversite yöneticileri tarafından engelleyici ve baskıcı tepkilerle karşılanmasını endişe verici bulduğunu ve ABD’deki üniversitelerin, tüm öğrencilerin kampüslerde barışçıl ve güvenli biçimde protesto etme haklarını koruması ve kolaylaştırması gerektiğini açıkladı. Uluslararası Af Örgütü ABD Bürosu İcra Direktörü Paul O’Brien’e göre protesto etmek ve düşünceleri açıkça ifade etmek amacıyla barışçıl biçimde toplanan kişileri susturmaya çalışmak, taciz etmek, tehdit etmek veya başka biçimlerde korkutmak amacıyla atılan her türlü adım, insan haklarının ihlali olarak görülmelidir. Brien, öğrenci olmanın üniversite kapılarında devredilemez protesto hakkını terk etmek anlamına gelmeyeceğini vurgulamaktadır. “Kampüs” aktivizmi de protesto etme ve ifade özgürlüğünün önemli bir bileşeni olarak karşımıza çıkmaktadır. Tam da bu noktada üniversiteler, tüm öğrencilerin görüş ve inançlarını özgür biçimde ifade edebilmelerini temin eden barışçıl ortamlar tesis etmekle yükümlüdür. Üniversitelerin, öğrencilerin ifade özgürlüğü ve barışçıl toplanma haklarının korunmasını güvence altına alma sorumluluğu bulunmaktadır.

Ancak ne yazık ki dünyanın sayılı üniversitelerinde bugün bu anlayıştan çok uzak bir öğretim ve yönetim politikasının yürütüldüğü görülüyor. Üniversitelerin Filistin’de yaşanan insanlık krizi nedeniyle İsrail ile bağlarını koparmasını talep eden öğrenci protestoları, Avrupa devletlerine de yayılmış ve Hollanda, Almanya, Fransa, İsviçre ve Avusturya’da yeni protestolar patlak verirken, kaotik ortamlara ve tutuklamalara yol açmıştır. ABD’nin dört bir yanındaki üniversite yönetimlerinin, öğrencilerin protesto hakkını engellemek amacıyla tutuklama talebinde bulunduğuna ve barışçıl gösterilere katılan öğrencileri okuldan uzaklaştırdığına tanıklık edilmektedir. Özellikle Nisan 2024’ün ortasından bu yana, ABD’nin dört bir yanındaki öğrencilerin, Filistin’de Adalet İçin Öğrenciler (Students for Justice in Palestine, SJP) liderliğindeki “Gazze için Popüler Üniversite” hareketiyle bağlantılı olarak kamplar, oturma eylemleri ve diğer protesto biçimleri organize ettiği görülmektedir.

Intelligent.com, Generation Lab/Axios ve Newsweek/College Pulse tarafından üniversite öğrencileri arasında yapılan üç anket, yaklaşık 5 öğrenciden 3’ünün Filistin yanlısı protestoların gerçekleştiği kampüslerde olduğunu ve her 10 öğrenciden 1’inin bu protestolara katıldığını ortaya koymaktadır. Eylemlere katılmayan öğrencilerin önemli bir kısmı da eyleme destek vermektedir. Intelligent.com araştırmasına göre öğrenciler arasında protestolara destek yüzde 65 oranına kadar yükselmektedir.

Tüm bu kampüs aktivizmi, üniversite kampüslerinde yaşanan protestolar, öğrenci ve öğretim üyelerinin ifade özgürlüğü haklarının kapsamı ve sınırları konusunda tartışmalara yol açmıştır. Nitekim bugün kampüs içindeki ve dışındaki alanlarda ifade özgürlüğü saldırı altındadır. Düşünce ve ifade özgürlüğü hakkının geliştirilmesi ve korunmasından sorumlu Birleşmiş Milletler (BM) Özel Raportörü Irene Khan, “Gazze krizinin gerçek anlamda ifade özgürlüğünün küresel bir krizine dönüştüğünü” ifade etmiştir. Ayrıca ABD’de akademik özgürlüğün kısıtlanma şeklinin, Harvard, Yale ve Columbia gibi seçkin üniversitelerin kampüsleri de dahil olmak üzere, devam eden savaş ve işgale karşı bireylerin protesto haklarını ihlal ettiğini vurgulamıştır. Amerikan üniversitelerinin üst düzey yöneticileri/rektörleri, İsrail’in Gazze’deki saldırılarını protesto eden öğrencilere yönelik baskılar nedeniyle görevden uzaklaştırma gibi sonuçlarla karşı karşıyadır. BM Özel Raportörü Irene Khan’a göre bu durum ifade özgürlüğüne yönelik tehditlerin küreselleşme riskine işaret etmektedir. Bilindiği üzere ifade özgürlüğü demokrasi, kalkınma, çatışma çözümü ve barışın inşasında önemli bir rol oynayan temel bir hak olarak karşımıza çıkmaktadır. Bundan ötürü ifade özgürlüğüne yönelik baskıcı ve mütecavizkar tutumların, konunun politikleştirilmesine ve protesto hakkının baltalanmasına yol açma riski bulunmaktadır.

California Berkeley Üniversitesi kampüsünde kamp kuran öğrencilerin Filistin'e destek eylemleri devam ediyor.
 İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırılarını protesto etmek için California eyaletindeki Berkeley Üniversitesi (UC Berkeley) kampüsünde kamp kuran öğrencilerin eylemleri devam ediyor. UC Berkeley binası Anna Head Alumnae Hall'dan göstericileri çıkaran UC Berkeley polisi, Kaliforniya Otoyol Devriyesi ekipleriyle birlikte müdahalede bulunarak onlarca göstericiyi de tutukladı. (Tayfun Coşkun / AA, 17 Mayıs 2024)

 

Bakış Açısı Ayrımcılığı

Speak Freely: Why Universities Must Defend Free Speech kitabında Keith Whittington, üniversitelerin güçlü ifade özgürlüğünü koruması ve teşvik etmesi gerektiğini öne sürmektedir. Zira bu üniversitelerin; düşünce özgürlüğünü, ideolojik çeşitliliği ve hoşgörüyü teşvik etme misyonlarının özüne dayanmaktadır. ABD’de “tüm konularda ifade için halka açık bir forum” olarak tanımlanan “toplanma alanı” olarak belirlenen üniversitelerin, bugünlerde bu misyonundan uzaklaştığına tanıklık edilmektedir. Öyle ki 24 Nisan 2024 tarihinde Indiana Üniversitesi yöneticilerinin 1969’dan bu yana yürürlükte olan politikaları hızla gözden geçirmesiyle bu durum değişikliğe uğramıştır. Üniversite, daha önce protestolar için işaretlerin ve sembollerin kullanımına izin verirken, onay alınmaksızın yapılan değişiklikle bu kullanım biçimi yasaklanmıştır. Akabinde öğrencilerin tutuklanması gibi ifade özgürlüğüne yönelik sınır aşan davranışlar hakkında hararetli bir tartışma yaşanmaya başlamıştır. 25 Nisan’da protestoculara katılan Prof. Dr. Benjamin Robinson dahil diğer 50 protestocu tutuklanmış ve bunların hepsine bir yıl süreyle kampüsten men cezası verilmiştir. Kolluk kuvvetlerinin şiddet içermeyen kampüs protestolarına yönelik baskıları, öğrenci hakları ve yöneticilerin ön yargıları hakkında soruları gündeme getirmektedir.

İfade özgürlüğünün ABD’de değer atfedilen kültürel bir ideal olarak Anayasanın Birinci Değişikliği’nde (First Amendment) belirgin biçimde yer aldığı ifade edilmektedir. Ancak Gazze’de İsrail’in katliamı ve onun ilham verdiği küresel kampüs aktivizmi, bu özgürlüğün nerede bittiğine dair soruları ön plana çıkarmaktadır. Bazı öğrenciler, öğretim üyeleri ve savunucular, kampları dağıtma girişimlerinin kampüste kimin sesine öncelik verildiği ve kimin engellendiği konusundaki ön yargıları ortaya çıkardığını öne sürmektedir. Bireysel Haklar ve İfade Vakfı’nın (Foundation for Individual Rights and Expression, FIRE) kampüs savunuculuğundan sorumlu başkan yardımcısı Alex Morey, Indiana Üniversitesi’nde belirli bir protestoya açık bir yanıt olarak yürürlüğe giren benzer hızlı bir politika değişikliğinin “bakış açısı ayrımcılığı” olduğunu öne sürmektedir.

Sonuç olarak, bugün dünya genelinde tanıklık ettiğimiz global öğrenci direnişi, akademik boykotun, barışçıl eylemlerin ve insan hakları aktivizminin soylu bir tezahürüdür. Üniversite öğrencilerinin seslerini kısmaya yönelik her türlü yönetsel tutum ve davranışlar, temel bir özgürlük hakkı olan ifade özgürlüğünün ihlali anlamına gelmektedir. Başta akademik özgürlük olmak üzere tüm özgürlük haklarının ikonik temsil alanını oluşturması gereken üniversiteler, bugün ideolojik koşullanmışlıklar çerçevesinde Filistin halkının haklı mücadelesini tüm dünyaya duyurmayı amaçlayan öğrenci aktivizmini engellemeye çalışmaktadır. Bugün ifade ve gösteri özgürlüğüne içkin değerler ile çelişen bu uygulamalar, demokrasi, hukukun üstünlüğü ve eşitlik gibi ilkeler üzerine inşa edilen insan hakları değerlerinin sorgulanmasına yol açmaktadır. Ne yazık ki bu soylu vicdani direniş karşısında, üniversitelerin düşünce ve ifade özgürlüğünü kısıtlayıcı baskıcı tutum ve davranışları, insan hakları değerlerinin yadsınmasına neden olmaktadır.

 


Etiketler »  

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için "veri politikamızı" inceleyebilirsiniz. Daha fazlası