Kriter > Siyaset |

DEM’de Ertelenen Tartışmalar


DEM çizgisi, çok sayıda iç tartışma yaşıyor. Her şeyden önce de sürekli kan kaybeden bir siyasi hareket olarak bu kaybın sebepleri üzerinde tartışmalar yürüyor. Tüm aktörler kan kaybının farkında ve çeşitli başlıklarda ateşli tartışmalar var. Daha doğrusu “vardı”. Partinin yayın organlarını ve çeşitli aktörlerin toplantılarda yaptıkları konuşmaları izlediğimizde, bu tartışmaların şimdilik rafa kaldırıldığını görüyoruz. Kanaatimce, bunun iki temel sebebi var.

DEM de Ertelenen Tartışmalar
(Muhammed Selim Korkutata / AA, 16 Nisan 2024)

PKK güdümünde siyaset yürüten partiler (DTP, HDP, DBP, Yeşil Sol ve şimdi DEM Parti), 7 Haziran 2015 seçimlerinde gördükleri zirve olan yüzde 13 (6 milyon) oyu beş ay sonra tekrarlanan 1 Kasım seçimlerinde koruyamadılar ve o günden beri her seçimde oy kaybettiler. O günden itibaren de parti içi tartışmalar süregeliyor.

Hatırlanacaktır; 7 Haziran seçimlerinin HDP açısından temel sloganı “Seni başkan yaptırmayacağız!” olmuştu. Şimdi tutuklu olan Osman Kavala’nın ürettiği söylenen bu slogan etrafında kampanya yürüten HDP’ye tüm sol çevrelerden ve CHP’den müthiş bir sempati ve destek vardı. Çözüm sürecinin etkisiyle toplumda esen olumlu havanın da yardımıyla HDP yüzde 13 oy ve 80 milletvekili çıkardı. Barajı geçtikleri için şükür pilavı dağıtan CHP’li belediyelerin, “Her evden bir oy CHP’ye, bir oy HDP’ye” sloganları halen hafızalarımızda.

Ancak seçimin hemen ertesi günü Selahattin Demirtaş’ın Erdoğan’a “Korkma, seni asmayacağız, yargılayacağız” çıkışı, hedefin ne ve gidişatın nereye olduğunu net biçimde gösterdi. O zamanki popüler HDP figürlerinden Sırrı Süreyya Önder’in “emanet oyların farkındayız” söylemine PKK’nın sertçe uyarısı (Emanet oy falan yok. Bunlar PKK’nın oylarıdır) ile iplerin kimin elinde olduğu açıkça gösterilmişti.

O dönem çalıştığım TV kanalında görevli, yaşlıca ve siyasetle yakından ilgili muhafazakar bir Kürt şoförle sohbet ederken şu çarpıcı yorumda bulunmuştu: “Ne de olsa bizimdir diye HDP’ye oy verdim. Ama Selo çıkıp Erdoğan’a ‘Korkma seni asmayacağız’ dediği an elim kırılsaydı da oy vermeseydim dedim”. Bu yorumdan sonra rastladığım tüm muhafazakar Kürtlerden benzer yorumu duydum. Nitekim beş ay sonra HDP tam bir milyon oy kaybetti, barajı zar zor aştı.

Bu siyasi hareket içinde öteden beri tartışmalar; Kandil, İmralı, Avrupa ekseninde yürütülür, kimi zaman biri kimi zaman diğeri ön plana çıkardı. Sivil siyasetin de tartışmanın bir aktörü olma belirtileri ilk kez o zaman ortaya çıktı. Örneğin kamuoyunda çok bilinmese de PKK içinde, günün birinde Irak ve Suriye’de ABD desteği, Batı’da Avrupa desteği kesilirse nasıl tutum alınacağı önemli bir tartışma konusudur.

Ancak sivil alanda yaklaşık 10 yıldır yaşanan siyasi tıkanıklık, sürekli tekrara düşülmesi, hendek-çukur eylemleriyle halk desteğinin kaybedilmesi, Diyarbakır Anneleri’nin örgüt üzerinde oluşturduğu baskının boğuculuğu, 100 civarında belediye, mecliste kuvvetli bir temsil kabiliyeti yakalayabilirken başa dönüp silaha teslim olunması gibi başlıklar, son periyodun daha karakteristik tartışmaları haline geldi.

 

CHP ile Yol Tutmak

31 Mart 2024 yerel seçimlerine giderken tüm bu tartışmalar sürmekteydi ve üzerine CHP’yle kurulan siyasi ve örgütsel ilişkiler boyutu da eklenmişti. Bu tartışma şimdilik can yakıcı biçimde ortada asılı duruyor. CHP’yle ilişki meselesi temel olarak üç farklı görüş zemininde yapılıyor. Birinci grupta CHP’yle bütünleşmeyi savunanlar var.

İkinci bir grup birleşme olmaksızın stratejik oy potansiyeli baskısıyla CHP’yi kontrol altında tutmayı veya yönlendirmeyi öneriyor ki bu tutum denendi ve belli ölçülerde başarı da elde edildi. Örneğin, son İstanbul seçimlerinde DEM’in oyları yüzde 10’lardan yüzde 2,5’e düştü, ancak karşılığında CHP listelerinden İBB meclisine grup kuracak sayıda üyelerini yerleştirebildiler. Hemen ardından sahneye çıkan DEM’in İstanbul’daki göstermelik adayı Meral Danış Beştaş, “İmamoğlu sakın çıkıp da bu oylar bizim demesin. Bu oylar onun değil, bizimdir. Seçmenimiz AKP kaybetsin diye ona oy verdi” şeklinde bir uyarıda bulundu. İki parti arasındaki iş birliğinin bundan sonraki serencamını bu vakaya bakarak tahmin edebiliriz.

CHP’yle ilişkiler konusunda farklı fikir üreten üçüncü bir grup ise CHP’den uzak durup partiye yerleştirilen Türk solu unsurlarını da dışlayarak bir “3. Yol" tartışması yürütüyor. Bu fikir geleneksel tabanda önemli bir karşılık da buluyor. Yerel seçim öncesi bazı önemli figürler bu fikir etrafında sınırlı da olsa bir kampanya yürüttüler. Örneğin, sekiz yıldır partiden dışlanmış olan Leyla Zana, CHP adaylarına değil, kendi adaylarına oy çağrısı yaparken, ortadaki sorunun ancak Erdoğan’la çözülebileceğini söylüyordu.

Seçim sonrası bir değerlendirme yazısında, HDP eski başkanlarından Sezai Temelli şöyle diyor:

3. Yol bu süreçte manifest karakteriyle tartışmasız yol gösterici olacaktır. Öcalanist ideolojik yaklaşıma bağlı olarak dönemsel stratejik hatta yönelik manifestonun bir program ve taktik yürüyüş olarak yapılandırılması acil bir görev olarak bizi beklemektedir. Önemli bir değişim ve dönüşüm programı olarak Radikal Demokrasi bu sürecin nasıl ki bir geçiş programıdır; bu programın manifestosu artık belirgin bir hal almak zorundadır. Demokratik siyasetin seçim sonuçlarıyla avunduğu, bir türlü yolunu bulamadığı döngüden kurtulabilmesi adına böylesi bir hamlenin artık zamanı gelmiştir.

Türk solundan devşirilen önemli isimlerden Veysi Sarısözen de tartışmayı yürütenlerden biri. Seçime üç gün kala yayınlanan “DEM Parti ‘bölünüyormuş’” başlıklı yazısı iç tartışmayı şöyle gösteriyor:

CHP’ye kaybettirme riskini göze alan kimi arkadaşlarımız, satır aralarında ya da “Kürt sorununu çözerse Erdoğan çözer” diyerek “oylarımızı kendi partimize verelim” çizgisini savundu. CHP’ye kaybettirme riskini göze almayı yanlış bulan kimi arkadaşlarımız da “İstanbul’u İmamoğlu kazanırsa AKP sarsılır, çözüm için elverişli şartlar oluşabilir” gerekçesiyle, açıkça “CHP’yi destekleyelim” diyemeseler de bu sonucu verecek önerilerde bulundu.

Yine eski başkanlardan (ve yine Türk solundan gelen) Ertuğrul Kürkçü de, seçim değerlendirme yazısında sanki yeni bir icat yapmış gibi şöyle diyor:

Bir anda İstanbul, Ankara, İzmir, Adana, Mersin, Antalya, Hatay, Eskişehir, Diyarbakır, Van, Mardin’de yerel yönetimler ve onların kontrol edebildiği maddi ve kurumsal kaynaklar rejimin elinden çıkınca, Başkanlık rejiminin alternatifi de kendiliğinden uç verdi. “Çöktürme harekatı”nın yol açtığı yıkıntıların altından demokratik özerk yerel yönetimlere dayalı, demokratik ve sosyal cumhuriyet hedefi kendiliğinden parıldayıverdi.

Van'da yürüyüş
Van'da İl Seçim Kurulunun DEM Parti'den Büyükşehir Belediye Başkanı seçilen Abdullah Zeydan hakkındaki kararının ardından parti binası önünde toplanan kalabalık, yürüyüş yapmak istedi. Yürüyüşe izin verilmemesi üzerine ara sokaklara dağılan kalabalıktakiler, caddelerdeki çiçeklikleri devirdi, ateş yakarak polise taş attı. Kentin birçok noktasında toplanarak barikatlar kuran, bazı araçlara zarar veren göstericilere müdahale eden polis, tazyikli su ve biber gazıyla grubu dağıtmaya çalıştı. (Özkan Bilgin / AA, 3 Nisan 2024)

 

Demirtaş “Parlaklığı”

Demirtaş'ın konumu hakkında da farklı fikirler var. Demirtaş esasen, “fazla parladığı” gerekçesiyle PKK tarafından tasfiye edilmek istenen bir aktör. Hatırlanacak olursa yukarıda sözü edilen 7 Haziran seçimlerine giderken Demirtaş, Batı tarafından epey cilalanmıştı. O günlerde “Kürt Obama” diye adlandırılıyor, her gün TV kanallarında sempatik programlar yaptırılıyordu. Geçirdiği 3-4 estetik ameliyat ve yeni imajıyla biraz “beyazlatıldıktan” sonra “Türkiye partisi” olma iddiasındaki partinin vazgeçilmez lideri konumuna yükselmek üzereydi.

Ancak o durumda sivil alanın silahlı alana baskın gelme olasılığı doğduğu için geri plana itilmek istendi. Ama değişen Kürt sosyolojisi onu benimsediğinden açıktan aforoz etme yerine zamana yayılmış bir yıpratma taktiği izlendi. Nitekim sonunda siyasetten uzun süreliğine çekildiğini duyurmak zorunda kaldı. Bugün artık uzun zamandır tutuklu olmasına, 6-8 Ekim katliamlarındaki sorumluluğu yüzünden muhafazakar tabandaki desteği azalmasına rağmen genç seçmende karşılık buluyor. Kendisinden sonra gelen parti başkanlarının hiçbiri onun popülerliğine ulaşmış değil.

 

İç Tartışmalar Neden Rafa Kalktı?

Görüleceği üzere DEM çizgisi çok sayıda iç tartışma yaşıyor. Her şeyden önce de sürekli kan kaybeden bir siyasi hareket olarak bu kaybın sebepleri üzerinde tartışmalar yürüyor. Örneğin basılı merkez yayın organları olan Yeni Yaşam gazetesinde, Sosyo-Politik Saha Araştırma Merkezi Koordinatörü Yüksel Genç seçim değerlendirmesinde şu noktaya değiniyor:

AKP’de kimi oylarının Refah’a kaymasıyla, AKP’deki kaymaların bir kısmının adres bulduğunu söyleyebiliriz. Ama daha önce DEM Parti geleneğine oy vermiş seçmen, ikinci bir adres bulmuş gibi gözükmüyor. Sandığa gitmemeyi tercih etmiş oluyor. Sandığa gitmemiş olmasının en büyük nedeni, kendi partisine mesaj vermekti. Senden kopmuyorum, başkasına gitmiyorum, ama sana da oy vermiyorum. “Çünkü; senin yaptığın bazı siyasetleri onaylamıyorum, desteklemiyorum” demiş oluyor.

Tüm aktörler kan kaybının farkında ve çeşitli başlıklarda ateşli tartışmalar var. Daha doğrusu “vardı”. Partinin yayın organlarını ve çeşitli aktörlerin toplantılarda yaptıkları konuşmaları izlediğimizde, bu tartışmaların şimdilik rafa kaldırıldığını görüyoruz. Kanaatimce bunun iki temel sebebi var. Birincisi yerel seçimlerde her ne kadar oy kaybedilmiş olsa da AK Parti seçmeninin sandığa küsmüş olan kesimlerinin yokluğunda, Doğu ve Güneydoğu'da çok sayıda belediye yeniden elde edildi. Bazı önemli büyükşehirlerde de CHP ortaklığı sayesinde önemli kazanımlar var. CHP’ye verilen stratejik oylarla bu şehirlerde hem meclis üyelikleri, hem kadrolaşma, hem de ihalelerden faydalanma gibi çıkara dayalı ilişkiler gelişiyor. Bu da parti yönetiminin şimdilik tartışmayı bir kenara bırakmasını ve bunu tabana kabul ettirmesini kolaylaştırıyor.

İkinci ama daha önemli ve onlar açısından çok daha yakıcı olan sebep ise Türkiye’nin Irak’ın kuzeyinde yapmaya hazırlandığı büyük askeri tasfiye operasyonu. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ifadesiyle “Bu yaz çemberin tamamlanacak olması”, örgütün paniğe kapılmasına yol açıyor. Tüm elebaşlarının konuşma tonlarında panik havası seziliyor. Mesela Suriye’deki hareketin başındaki Salih Müslim “Irak’ta önemli anlaşmalar yaptılar. KDP’yi de yanlarına alıyorlar. Bu olursa Türkiye’yi oradan kimse çıkaramaz” diyor.

PKK bu operasyon yüzünden sıkıştıkça, sivil kanattaki parti ve diğer yapılanmaları da yaşanan tartışmaları bırakıp TSK’nın harekatını olabildiğince engellemeye yönelik hamlelere zorlayacaktır. Seçim sonrası Van’da yaşananlar buna bir örnek. Sandığa yapılan itirazın kesinleşmesi beklenirken PKK yanlılarının sokakları ateşe vermek üzere yasa dışı gösteriler ve saldırılar düzenlemesini bir prova olarak görebiliriz.

Benzer şekilde Diyarbakır, Mardin gibi şehirlerin belediye meclislerinde Türk bayrağını indirme, İstiklal Marşı’nı okutmama, Atatürk ve Erdoğan resimlerini hakaretler eşliğinde indirtme gibi provokatif eylemlerle devlet, yasaları çalıştırma ve kolluk gücüne baş vurarak kayyum atamaya varabilecek müdahaleye kışkırtılıyor. Böylece oluşturulacak mağduriyet algısı üzerinden sokakları bir kez daha karıştırma amacı güdülüyor.

Bu eskiden beri izledikleri bir taktik. Ancak bu defa pek umutlu değiller gibi bir hava da var. Örneğin PKK çizgisi, Türk solunun aşırı anlamlar atfettiği 1 Mayıs gösterilerine pek de önem vermez. Kitlesel gücü fazla olmasına rağmen 1 Mayıs gösterilerinde bu çizgideki partilerin varlığı ortalama bir sol partinin sayısını geçmez. Ancak bu yıl şaşırtıcı biçimde 1 Mayıs gösterisine yoğun biçimde katılım çağrısı yapıyorlar. Hem Avrupa hem de Türkiye’de, özellikle batıdaki şehirler için gösterilere katılım teşvik ediliyor.

DEM çizgisinin şimdilik askıya aldığı tartışmaların asıl boyutunu, Türkiye’nin bu yaz yapacağı askeri harekatın sonuçları sonrasında göreceğiz. Şahsen PKK zayıfladıkça onun güdümünde siyaset yapan yasal partilerin de zayıflayacağını ve bunun CHP’yle ilişkilerdeki gidişatın da asıl belirleyicisi olacağını düşünüyorum.

 


Etiketler »  

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için "veri politikamızı" inceleyebilirsiniz. Daha fazlası