Kriter > Dosya > Dosya / Veri Güvenliği ve Dijitalleşme |

Artık Teknoloji Devleri Ülke, Teknologlar Başkan Gibi


Google, Twitter, Facebook gibi dijital devler artık dijital devlet olduklarını duyurmaya başladı. Twitter, Trump’ı görevinin başındayken tek bir hamleyle adeta siyaset sahnesinden silerken Google, Avustralya’yı tehdit etmekte sakınca görmedi. Dijital devler tek tek “Artık patron biziz” mesajı veriyor.

Artık Teknoloji Devleri Ülke Teknologlar Başkan Gibi
Facebook’un CEO’su Mark Zuckerberg (23 Ekim 2019, Win McNamee/Getty Images)

“Lockheed Martin 20. yüzyıl için ne idiyse, teknoloji şirketleri de 21. yüzyıl için o olacak.” Bu ifade, Dijital Yeni Çağ isimli kitabın yazarları Eric Schmidt ve Jared Cohen’e ait. İkiliden Schmidt 2001-11 arasında Google’ın CEO’luğunu yaptı. Halen teknoloji devinin çatı şirketinin danışmanlığını yapıyor. Cohen, ABD Dışişleri Bakanlığındaki Politika Planlama üyeliği dışında, Condoleezza Rice ve Hillary Clinton'ın danışmanlığını yaparak hızlıca girdiği siyaset dünyasından daha hızlı bir atılımla Google Ideas isimli şirketin başına geçen bir isim. Bu şirket şu an Jigsaw adıyla hizmet veriyor. Cohen ayrıca Dış İlişkiler Konseyi’nin (CFR) de bir üyesi. Veri savaşları, Google ve Pentagon’un ortak çalışmaları, geleceğin teknoloji şirketleri tarafından yönlendirilmesi, Y Kuşağı’nın sosyal medya üzerinden inşa edilmesi, terörizme karşı teknoloji, anti demokratik rejimlerin sosyal medya desteği ile indirilmesi gibi konularda çok detaya girmeden yapılan araştırmalarda bu iki ismi sıkça görebilirsiniz. Zaten Cohen hakkında bilgi sahibi olmaya çalışırsanız, çok genç yaşta dünyanın en etkili 100 insanı arasında olduğunu fark etmenizden önce, 2009’da İran’daki protestolar sırasında Twitter’ın başındaki isim Jack Dorsey’yi arayarak İran’daki eylemcilerin sosyal medyada bir kesinti ve sıkıntı yaşamaması için Twitter tarafından planlanan bakım çalışmalarını ertelemesini rica ettiğini göreceksiniz.

Teknoloji devleri ve ülkelerin ilişkileri yeni değil. Nasıl ki dijital veri, Dünya Ekonomik Forumu’nda petrol kadar değerli bir varlık olarak kabul edildiyse, ülkelerin bu gücü elde etmek ve kullanmak için çabalayacağını ve hatta savaşacağını hayal etmek hiç de zor değil. Ya da ülkelerin kendi çıkarları, stratejik üstünlük, askeri planlama için bu verileri ve teknolojileri kullanması hiç şaşırtıcı değil. Zaten kripto paralar, ekonomik savaşlar, 5G üzerinden şekillenen devlet politikaları bu tezleri destekliyor.

 

Yeni Dönemin Liderleri: Teknologlar

Ama ortada farklı bir sorun daha var. Devletler tüm bu faaliyetleri zaten yüzyıllardır teknolojinin el verdiği şekilde yapıyor. Bu kez ise teknolojinin, devlet stratejileri için kullanıldığı bir araç olmaktan ziyade, devletleri kullanan, manipüle edebilen ana unsur olduğu dönemden bahsediyoruz. Teknoloji devlerinin bir ülke, teknologların ise bir devlet başkanı ya da genelkurmay başkanı gibi davrandığı bambaşka bir yapı…

Sosyal medya devlerinin tüm dünyadan topladıkları verileri istedikleri gibi işleyip dünyanın farklı ülkelerindeki seçimleri, sokak olaylarını manipüle edip, arzulanan sonuçlara ulaştığına defalarca tanık olduk. Ya da aynı şirketlerin insan hakları ihlalleri, trollük, yalan bilgi gibi sebeplerle istedikleri ülkelerde istedikleri kullanıcılara kısıtlamalar getirdiğini, ülkeleri ve hükümetleri töhmet altında bıraktıklarını çok gördük.

 

Jack Dorsey: Bu Daha Başlangıç

Ancak son bir ay içinde yaşananlar, sosyal medya platformlarının dünyadaki en güçlü seçilmiş liderlere bile posta koyuyor olması, bu şirketlerin kendilerini bir devlet gibi gördüğü hatta devletler üstü gördüğünün en büyük kanıtı oldu. Yakın zaman içinde ABD’nin eski başkanı Donald Trump’a karşı adeta bir savaş açan Twitter, Kongre Baskını olaylarını sebep göstererek Trump’ın sokak çağırısı yapabilme ihtimaline karşı Trump’ın hesabını askıya kaldırdığını açıkladı. Buna Facebook, Instagram, TikTok gibi dünyanın en önde gelen uygulamaları da katıldı. Bazı bankalar Trump’ın hesaplarını dondurduklarını açıklarken sansür tarihinde görülmemiş bir olay da yaşandı. Trump’ın hesap açıp konuşmasına izin veren Parler uygulaması; Trump’ın hesabını kapatmadığı için Google ve Apple’ın uygulama marketlerinden silindi. Trump, görevde bir ABD başkanı olarak tarihin ilk siber mahkumu haline geldi. ABD’deki geleneksel medyanın yüzde 97’sinin desteğini alamayan Trump, dünyaya sesini duyurabildiği tek mecradan bir kalemde silindi. Bu, Twitter ve diğer devlerin tüm dünya liderlerine veyahut tüm dünyaya “artık patron biziz” mesajıydı. Zaten Jack Dorsey, Trump kararının ardından rahatlıkla şu sözleri kullandı: “Şu an sadece bir hesaba odaklandık ama iş bu bir hesapla bitmeyecek. Ve sadece bir günle sınırlı kalmayacak. Biden’ın yemin töreninden sonra da devam edecek. Bu biraz zaman alacak.”

Evet, medyanın bir vesayet aracı olduğunu görmüştük ama ilkokul arkadaşlarını bulmak motivasyonuyla milyarları kandıran bu şirketlerin, yerel değil küresel bir vesayet organı haline gelmesi hiç de uzun sürmedi. Bu arada Dorsey’nin sözleri de birkaç gün içinde hayata geçirildi. Twitter önce, Uygur Türklerine yönelik paylaşımı nedeniyle Çin'in Washington Büyükelçiliği’nin hesabını kilitledi. Daha sonra ise Donald Trump'a yönelik tehdit içeren bir paylaşımda bulunması nedeniyle İran dini lideri Ayetullah Ali Hamaney'in hesabını kapattı. Twitter istediği ülkeye kafa tutabileceğini, istediği ülkeye savaş açabileceğini bir kez daha gösterdi. Hem de savaş açtığı ülkenin vatandaşlarının ellerine yerleştirdiği silahlarla…

Twitter’in CEO’su Jack Dorsey ABD Senatosunda

Twitter’in CEO’su Jack Dorsey, sosyal medya uygulamalarının şeffaflık politikası ve hesap verebilirliği ile ilgili olarak ABD Senatosu’nda gerçekleştirilen oturuma katılmıştı. (5 Eylül 2018, Drew Angerer/Getty Images)

 

Küçük Büyük Ayırt Etmiyorlar

Birer dijital veri deposu haline gelen bu platformlar, Trump ya da Hamaney gibi büyük kalibre isimlerle yetinmeyeceklerini ve dijitalizmin ulaştığı en ücra köşede kendilerinin aksine düşünenlere siber balyozlarını indireceklerini de gösterdi. Trump ile benzer kaderi paylaşanlar arasında; koronavirüs aşılarının arkasında İlluminati’nin olduğunu söyleyen videolar bile vardı. Sadece birkaç yüz kez tıklanan bu videolar dahi YouTube tarafından tehdit olarak görüldü ve silindi.

 

WhatsApp Olayı Farkındalık Oluşturur mu?

Teknoloji şirketleri tüm bu gelişmeler eşliğinde belki de tüm dünyaya bağımsızlıklarını ilan etmeye hazırlanırken, beklenmeyen bir durum yaşandı. Bir Facebook iştiraki olan WhatsApp’ın veri paylaşımı güncellemesini zorunlu hale getireceğini duyurması; dev dijital imparatorlukların da adeta bir aşil tendonu olduğunu gösterdi. Sosyal medya devlerinin bir numaralı silahlarından biri olan bilgi kirliliği, yalan/eksik bilgi ve manipülasyon gücü bu kez WhatsApp’ı vurdu. Yeni güncelleme ile Whatsapp çalışanlarının sesli komut ile banka hesaplarınızı hortumlayacağı, kimlik bilgileri ile sahte şirketler kuracağı, Mark Zuckerberg’in yatak odalarını izleyeceği iddiaları derken milyonlarca kullanıcı bu uygulamayı kullanmayı bıraktı. WhatsApp ise bilgileri ve mesajları okumadıklarına dair milyonlarca dolarlık reklam yapmak zorunda kalırken en büyük rakipleri Telegram ve Signal bu fırsatı değerlendirerek, portföylerine milyonlarca yeni kullanıcı ekledi. WhatsApp, mesaj içeriklerini hiçbir şekilde göremediklerini iddia ederken çatı şirket Facebook ise mesajların uçtan uca şifrelenmemesi için yeni bir argüman ortaya attı. Birçok sapık ve pedofilinin yüzde yüz güvenilir olduğu için sosyal ağlar üzerinden haberleştiğini ve bilgi paylaştığını açıklayan Facebook; uçtan uca şifreleme kullandıkları takdirde içerikleri göremeyeceklerini, çocuk istismarlarını bildiremeyeceklerini ve bu durumun da istismarcıların ekmeğine yağ süreceğini duyurdu.

 

Türkiye’nin Adımları Karşılık Buldu

Türkiye’de de büyük yankı uyandıran bu olayda tuhaf bir sosyal gerçeklik de gün yüzüne çıktı. Başka hiçbir konuda aynı çizgide buluşmayan farklı siyasi görüşte insanlar, WhatsApp’a karşı tek yürek olarak tepkilerini dile getirdi. Yakın zaman önce hükümetin getirdiği, yerli verinin ülkede kalmasını amaçlayan sosyal medya yasasını bir sansür aracı olarak gören, yasayı baskıcı ve anti demokratik bulduklarını beyan edenler bile Telegram mı, Signal mi yoksa BİP mi tartışmalarına katıldı. Gerçek şu ki; tam da sosyal medya platformlarına uygulanacak reklam kısıtlamasına günler kala patlak veren bu olay ve Türk halkının da WhatsApp karşısındaki tutumu, Twitter ve Pinterest hariç tüm devlerin, Türkiye’de temsilci bulundurmayı kabul etmesi ile sonuçlandı. Yine WhatsApp örneğinden yola çıkacak olursak, tüm bu karmaşaya sebep olan veri paylaşımı güncellemesinin Avrupa’da zorunlu kılınmadığının altını çizmemiz gerekir. Çünkü Avrupa Birliği (AB), getirdiği yasalar ve sosyal medya platformlarına dayattığı zorunluluklar ile kendi haklarını korumuş, Siber Vatan sınırlarını çizmişti. Türkiye de bu yasa ile kendisini devletler üstü gören bu yapılara karşı çok önemli bir adım atmış oldu.

Donald Trump'ın Twitter Hesabı

Kongre baskınının ardından Twitter 8 Ocak’ta Donald Trump’ın hesabını kalıcı olarak askıya aldı. (Justin Sullivan)

 

Ülkeler Karşı Koymaya Çalışıyor

Peki dijital devlerin ya da dijital devletlerin yeni adımları ve devletler ile hükümetlerin bunlara cevabı ne olacak? Aslında cevap binlerce yıldır değişmediği kadar basit. Güçlü olan kazanacak ve güç, yani yeni tanımıyla verinin kimin elinde olduğu açık. Ama tabii ki ülkeler de kolayca pes etmeyecek. WhatsApp olayı bu açıdan çok önemli bir gelişmeydi. Hemen arkasından ise Hindistan, Facebook kullanıcılarının verilerini toplayan Cambridge Analytica'ya dava açacağını açıkladı. Devamında ise dijital platformların aslında bir şirket olmanın çok çok ötesinde olduğunu bir kez daha kanıtlayan olay Avustralya’da yaşandı.

Avustralya, internet kullanımın artmasıyla 2005’ten beri yazılı medyanın reklam gelirlerinin yüzde 75 düşmesi üzerine ulusal medyasını koruma kararı aldı. Devrim niteliğinde bir tasarı hazırlayan Avustralya hükümeti Google, Facebook başta olmak üzere haber içeriği yayınlanan platformlara kullanılan haberler karşılığında ulusal medya kuruluşlarına para ödeme zorunluluğu getireceğini açıkladı. Google, bu yasa tasarısının senatodan geçmesi durumunda, ülkede tüm hizmetlerini kapatacağını belirterek Avustralya hükümetini tehdit etti. Avustralya Başbakanı Scott Morrison da “tehditlere” boyun eğmeyeceklerini söyledi.

 

Panzehir de Onların Elinde; Üstelik O da Zehirli

İnsanlığın dijitalizme karşı vereceği cevap ise WhatsApp’ın zorunlu istediğine karşı dünyadaki kullanıcıların tepkisinde saklı gibi görünüyor. Bilgi paylaşımı zorunluluğu ve kişisel verilerin hoyratça ortalığa yayılmasının insanlar tarafından hoş karşılanmadığını WhatsApp örneğinde gördük. Ancak insanların tepkisi dijitalleşmeye değil WhatsApp’a oldu. İnsanlar daha güvenilir olduğuna inandıkları muadil uygulamalara giderek tüm verilerini bu kez onlara teslim etti. Ya da mevcut uygulamaları daha güvenli kılan ek uygulamalar telefonlara indirildi. Evet; siber dünyada başınıza gelebilecek zorbalıklar için çift kimlik tanıtma, bot engelleyici, şifre koruma, kopya içeriği yakalama, iz kaybettirme, taciz tanımlama, montaj önleme, ses kaydı engelleyici gibi Facebook, Twitter gibi platformlara verdiğimiz veri paylaşım izinlerinin sadece kağıt üzerinde kalmasını sağlayan uygulamalar var. Yakın zamanda insanların kişisel veri ve gizlilik farkındalığı edinerek bu uygulamaları kullanması bekleniyor. Yalnız bu noktada iki küçük hatırlatma yapmamız da gerekiyor. Bu uygulamaları kullanmak için de benzer izinleri vermemiz gerekiyor. Ayrıca panzehir olarak sunulan bu uygulamalar şu an çok sınırlı sayıda şirket tarafından üretiliyor. Piyasadaki panzehir veya detoks ürünlerinin yüzde 90’ının patenti ise yazının başında bahsettiğimiz Jared Cohen’in başında olduğu bir Google şirketi olan Jigsaw’un elinde. Cohen hakkında bilinmesi gereken bir başka özelliği de Google’ı dünyanın dizginlerini tamamen eline alacak şekilde dizayn etme sevdası…


Etiketler »  

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için "veri politikamızı" inceleyebilirsiniz. Daha fazlası