Kriter > Dosya > Dosya / Veri Güvenliği ve Dijitalleşme |

Batılı Dijital Ağların Hegemonyası Kırılıyor


Batılı dijital ağların hegemonyası Çin, Rusya, Japonya gibi devletlerin küresel piyasaya arz etmiş oldukları alternatif platformlar aracılığıyla derinden sarsılmıştır. Bu sarsıntı, WhatsApp’ın gizlilik sözleşmesi kararı ve Twitter’ın Donald Trump’ın hesabını kalıcı olarak askıya almasıyla şiddetini artırmış ve “dijital diktatörlük” tartışmalarını gündeme getirmiştir.

Batılı Dijital Ağların Hegemonyası Kırılıyor

İnternetin, temel tüketim maddesi haline geldiği dünya düzeninde, dijitalleşmenin yükselişiyle birlikte dijital ağlar ortaya çıkmıştır. Dijital ağlar, çok yönlü fayda sağlayan platformlardır. Bireylere kendi içeriklerini oluşturma ve insanların beğenilerine sunma; şirketlere reklam hedeflemesi yapma ve bütçe planlamasında yol gösterme; sivil toplum kuruluşlarına ise ideolojilerini yayma, masrafsız propaganda faaliyeti yapma ve örgütlenme noktalarında fayda sağlamaktadır.

Dijital ağların -faydalarının yanı sıra- özel hayatın gizliliği, ulusal güvenlik, seçmen davranışlarının yönlendirilmesi, seçim sonuçlarına müdahale, kişisel verilerin metalaşması, kültürel dejenerasyon vb. konularda tartışma meydana getirecek tehlikeleri de mevcuttur. Ocak 2021’de dijital ağlarla ilgili tehlikelerin, Lacan’ın ifadesiyle “sembolik düzlem”de belirginleştiği bir sürece girilmiştir. WhatsApp’ın yeni gizlilik sözleşmesi ve Twitter’ın ABD Başkanı Donald Trump’ın hesabını askıya alması ile yeni bir dönem başlamıştır. Bu noktada ulus-devletler genel olarak dört farklı stratejiye yönelmişlerdir. Bu dört strateji (i) Kontrollü Hegemonya, (ii) Zorunlu Hegemonya, (iii) Alternatif Hegemonya, (iv) Yerli Sosyal Ağlar seçeneği şeklinde özetlenebilir.

Kontrollü hegemonya stratejisini uygulayan devletler, küresel piyasada var olan platformları vatandaşların kullanımına sunmuşlardır. Ancak tüm dijital ağlar sert hukuki yaptırımlara tâbi olarak güçlü bir denetim altına alınmış, potansiyel tehlikeler ve tehditler hukuki zeminde önlenmeye çalışılmıştır. Bu strateji kapsamında, ulus devletin hukukuna boyun eğen dijital ağlar, o devletin vatandaşlarına hizmet verme şansını elde etmişlerdir.

Zorunlu hegemonya, bir stratejiden daha çok ulus-devletlerin dijital ağlar karşısındaki çaresizliğine işaret etmektedir. Vatandaşları için yerli dijital ağlar oluşturamayan ve var olan dijital ağları hukuki denetim altına alamayan devletler, mevcut dünya düzeninde vatandaşlarının dijital ağlarla olan ilişkisine de son veremedikleri için dijital ağların hegemonyasını kabul etmek zorunda kalmışlardır.

Alternatif hegemonya stratejisi ise ekonomik olarak güçlü ve ticari olarak arz çeşitliliği sağlayıp talep oluşturma potansiyeline sahip devletlerin stratejisini ifade eder. Bu stratejiyi uygulayan devletler, bir yandan dijital ağları hukuk dairesinde denetleyip kendi egemenliklerine boyun eğdirmişler, diğer yandan ise yerli dijital ağlar oluşturmuşlardır. Rusya ve Japonya, bu stratejiyi benimseyen dünya üzerindeki başarılı iki ülke örneğidir.

Hegemonik tasfiye-yerli sosyal ağlar stratejisi ise Çin tarafından uygulanmaktadır. Çin, kendi sınırları içerisinde, vatandaşların kullanımına yalnızca yerli dijital ağları sunmaktadır. Batılı dijital ağların kullanımı, Çin’de ulusal güvenliğe tehdit olarak görülüp yasaklanmıştır. Çin’in izlemiş olduğu bu stratejisinin bir takım avantaj ve dezavantajları vardır.

Şekil 1: Dijital Ağların Kullanıcılara Sağladığı Temel Faydalar/Kolaylıklar

Batı’nın Dijital Hegemonyasını Kırmaya Yönelik Çin’in Attığı Adımlar

2020 verilerine göre dünya üzerinde 3,8 milyar kişinin sosyal medya kullandığı ve dijitalleşmenin dünya ekonomisinden aldığı payın yüzde 15’lere yaklaştığı göz önüne alındığında Çin, Rusya ve Japonya’nın izlemiş olduğu stratejinin ekonomik kazanımlarını tahmin etmek zor değildir. Dijital ekonominin yüzde 40’ından fazlasını ABD ve Çin’in oluşturduğu pazara ürün arzında bulunmak, yalnızca pastadan pay almak değil, aynı zamanda Batılı dijital ağların hegemonyasını da sarsmak anlamına gelir. Çin bu noktada ciddi bir adım atmıştır. Ülke sınırları içinde Batılı dijital ağları yasaklayan Pekin yönetimi, yerli dijital ağlar geliştirerek önce iç piyasaya ardından küresel pazara ürün arzında bulunmuştur. WeChat, YouKu, TikTok ve Tencent QQ gibi dijital ağlar, Batı menşeili Facebook, Instagram, Twitter, SnapChat, Pinterest, Messenger ve YouTube gibi dijital platformlara alternatif olmuştur. Bu noktada Çin’in en büyük avantajı sahip olduğu nüfus ve ekonomik kapasitedir. Çin 7,75 milyarlık dünya nüfusunun yaklaşık 1,5 milyarını oluşturmaktadır. Dünya üzerinde 4,5 milyar internet ve 3,8 aktif sosyal medya kullanıcısının da yaklaşık 1 milyarı Çin’dedir. Dolayısıyla Çin’in sahip olduğu nüfus, aynı zamanda dijital ağların arzı için büyük bir pazar anlamına gelir. Çin, izlemiş olduğu strateji ile dijital ağlar üzerindeki Batı hegemonyasını kıramamış ancak derinden sarsmıştır. Çünkü 2020 verilerine göre dünya genelinde en çok tercih edilen dijital platformlar Facebook (2,4 milyar kullanıcı), YouTube (2 milyar kullanıcı), WhatsApp (2 milyar kullanıcı), Facebook Messenger (1,3 milyar kullanıcı), WeChat (1,2 milyar kullanıcı), Instagram (1 milyar kullanıcı) ve TikTok (800 milyon kullanıcı) şeklinde sıralanmaktadır.

Şekil 2: Ulus-Devletlerin Dijital Ağ Stratejileri

Surda Bir Gedik Açıldı

Çin’in küresel pazarda WeChat ve TikTok ile yakalamış olduğu başarıya, Rusya Telegram, Japonya Line uygulamalarıyla katılmıştır. Koronavirüs salgını öncesi dünya genelinde 400 milyon kullanıcısı olan Telegram, WhatsApp’ın almış olduğu gizlilik sözleşmesi kararı ile kullanıcı sayısını 500 milyonun üzerine taşımıştır. Line ise Japonya’da aylık ortalama 84 milyon aktif kullanıcıya hizmet vermektedir. 2020’nin üçüncü çeyrek verilerine göre Japonya, Tayvan, Tayland ve Endonezya pazarında Line’ın 165 milyonun üzerinde kullanıcısı olduğu tespit edilmiştir. WhatsApp’ın gizlilik sözleşmesi kararı sonrası yaşanan “dijital kavimler göçünde”, en çok kullanıcı çeken uygulamalardan biri Line olmuştur. Batılı dijital ağların hegemonyası Çin, Rusya, Japonya gibi devletlerin küresel piyasaya arz etmiş oldukları alternatif platformlar aracılığıyla derinden sarsılmıştır. Bu sarsıntı WhatsApp’ın gizlilik sözleşmesi kararı ve Twitter’ın Donald Trump’ın hesabını kalıcı olarak askıya almasıyla şiddetini artırmış ve “dijital diktatörlük” tartışmalarını gündeme getirmiştir. Bu durum, özgürlük, demokrasi ve fikir hürriyeti sahası olarak pazarlanan dijital ağların maskesini düşürmüş ve insanların zihninde büyük soru işaretleri oluşturmuştur.

Bugün dijital ağlarla ilgili yapılan tartışmaların geldiği noktada şunlar söylenebilir:

  • Kişisel veri güvenliği noktasında “bireylerin” dijital ağlara karşı güveni sarsılmıştır.
  • Bireyler, kişisel veri güvenliği ve özel hayatın gizliliği noktasında, devletlerin adım atmasını beklemektedir.
  • Dijital ağlar üzerinden kar amacı güden faaliyetlerde bulunan kişi, şirket, kurum ve kuruluşlar, yeni alternatif platformlara yönelmeye başlamışlardır.
  • Hegemonyanın tahakküme kaydığını gören ulus-devletler, bir yandan egemenlik alanlarını dijital platformları kapsayacak şekilde hukuki olarak genişletme eğilimi göstermişler, diğer yandan ise alternatif arayışlara yönelmişlerdir.

 Şekil 3: Çin’in Sosyal Medya Stratejisinin Avantaj ve Dezavantajları

Türkiye Nasıl Bir Strateji İzleyecek?

Türkiye, internet ve sosyal ağ kullanımı açısından büyük bir potansiyele sahiptir. 84 milyonluk Türkiye’de, 62 milyon internet, 54 milyonun üzerinde aktif sosyal medya kullanıcısı bulunmaktadır. Türkler internette günlük ortalama 7,5 saat zaman harcamaktadır. Günümüzde dijital ağlar, küresel ekonominin önemli bir parçasını oluşturmaktadır. Türkiye ise sahip olduğu sosyal ağ kullanım potansiyeline oranla dijital ağ piyasasından istediği payı alamamaktadır. Sosyal ağlar sadece “reklam havuzu” değil aynı zamanda ticaret döngüsüne pozitif yönde katkı sağlayan platformlardır. Bu anlamda Türkiye merkezli yerli dijital ağların gelişimi, Türk ekonomisine ciddi katkı sağlayacaktır.

Dijital ağlarla ilgili asıl tartışma ekonomik getirinin yanı sıra ulusal güvenlik etrafında şekillenmiştir. 2021’in hemen başında dijital ağlarla ilgili yaşanan gelişmeler, Türkiye’nin bu konuda nasıl bir strateji izleyeceği sorusunu akıllara getirmiştir. Gerek WhatsApp’ın gizlilik sözleşmesi kararı gerekse Twitter’ın Donald Trump hamlesi, tüm dünyada kullanıcılar nezdinde tepkiyle karşılanmış ve insanlar alternatif dijital ağlara yönelmeye başlamıştır. “Dijital Kavimler Göçü” olarak kavramsallaştırılan bu durum, bir yandan Batılı dijital ağların “vazgeçilebilir” olduğunu göstermiş, diğer yandan devletler nezdinde dijital ağların “güvenlik” konusunda oluşturdukları tehditleri açık şekilde ortaya koymuştur. Bu noktada Türk kamuoyunda, dijital ağların devlet egemenliği ve ulusal güvenlik noktasında, Türkiye için tehdit oluşturmasından duyulan rahatsızlık ön plana çıkmıştır. Dolayısıyla Türk kamuoyunda oluşan algının ağırlık merkezi; hangi dijital platform olursa olsun, her açıdan Türk devleti tarafından kontrol edilebilir olması gerektiği noktasında ortaklık göstermiştir.

Şekil 4: Dünyada En Çok Tercih Edilen Dijital Ağların Kullanıcı Sayıları

Gelecek dönem için Türkiye’nin;

  • Yerel dijital ağların gelişimine çok yönlü destek vereceği,
  • Çin gibi Batılı dijital ağları yasaklayıcı değil, Rusya ve Japonya örneklerinde olduğu gibi Batılı dijital ağların yanı sıra alternatif platformların kullanımını teşvik edeceği,
  • Mevcut dijital ağları, ulusal güvenliğe tehdit oluşturmayacak şekilde hukuksal denetim altına alacağı söylenebilir.

Etiketler »  

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için "veri politikamızı" inceleyebilirsiniz. Daha fazlası