Kriter > Dosya > Dosya / Çevre, Şehircilik ve İklim |

Sıfır Atık Hareketinden Sıfır Atık Diplomasisine


Doğanın kendisini rehabilite edemediği ve iklim krizinin olumsuz etkileri altında inim inim inlediği şu günlerde, sıfır atık, insanlığın ve çevre sorunlarının çözümü için etkin bir enstrüman olarak önümüzde duruyor. Projenin sonuçlarını 5 yıllık süre sonunda deneyimledik. Bu projeyle ülkemiz büyük kazanımlar elde etti; 3,9 milyon ton sera gazı salımı ve 347 milyon ağacın kesilmesi önlendi.

Sıfır Atık Hareketinden Sıfır Atık Diplomasisine
Büyükelçiler ve eşleri için düzenlenen

Anadolu denince akla gelen ilk şey toprağının her bir katmanında ayrı bir medeniyetin yattığıdır. Derinlere inildikçe insanlığın en eski dönemlerine kadar zamanda yolculuk yapma imkanı bulunur. Bu yolculuğun rehberleri arkeologlar, antropologlar ve tarihçiler, her bir katmanda insanlığın gelişimine ışık tutan değerlere rastlamanın mümkün olduğunu söylerler. İlk şehirler, erken dönem toplumlarına özgü ekonomik modeller, ulaşım, ticaret, tarım sistemleri ve diğer birçok şey Anadolu topraklarında vücut bulmuş; dünyaya buradan gitmiştir. Değer üreten bu topraklar, tam da bu nedenle tarihin her döneminde insanlık için önemli bir merkez olmuştur. Onu kıymetli kılan şey medeniyet üretebilme kabiliyetidir. Anadolu’nun medeniyet üretebilme kabiliyeti ise kendi doğasında bulunan zenginliklerde saklıdır. Coğrafi yapının çok farklı olması ile zenginleşen ekosistem, hayvan ve bitki türleri, Anadolu’yu eşsiz bir yer haline getirmiştir. Dünyanın hiçbir yerinde olmayan miktarda endemik tür, bu topraklarda bulunmaktadır. Kuzey, batı ve güney yönünde mavi denizlere akan nehirler ile bu eşsiz yarımada 3 kıtanın merkezinde şehircilik, kültür, ticaret, ulaşım, inanç merkezi olmuş ve yine eşsiz bir ekosistem ağına sahiptir. İnsanlığın sahip olduğu evrensel değerlerin hamuru bu topraklarda yoğrulmuştur. Bu topraklarda doğa ve insan, birbirinin düşmanı değil tamamlayıcısı olmuştur.

 

Anadolu Medeniyetinin Temeli

Medeniyet üretme kabiliyetinin yüksek olmasının bir diğer nedeni de Anadolu toplumlarının doğayı ilham alarak başarılı olmalarıdır. Doğayla çatışan değil birlikte çalışan, bu toplumlar için kadim topraklar ve denizler tüm zenginlikleriyle birlikte bir bütün olarak değerlendirilmiştir. Bu aynı zamanda kültürün de bir parçası olmuştur. Yaklaşık bin yıl önce Anadolu’yu vatan toprağı yapan ecdadımız, bu topraklara tohum gibi attığı kimliğiyle yeni bir medeniyet kurmuştur. Ecdadımız gerek Orta Asya’da gerekse Anadolu’da sosyoekonomik yaşam alanlarında doğa ile güçlü bir iş birliği yapmış. Onlar için doğanın muhteşem döngüselliği, sosyoekonomik sistemin odak noktası olmuştur. En basit tabirle dairesel işleyen doğal sistem, dairesel işleyen bir ekonomik modelin oluşmasına vesile olmuştur. Her iki sistem de sorunsuz bir şekilde çalışmıştır. Bu sistemde ağaçtan düşen yaprak, toprağı zenginleştirerek ağaç için gübre olmaktadır. Böyle büyüyen, yükselen dallar birçok canlıya yuva olmaktadır. Doğal bir simbiyozdur bu döngü. Bu döngünün tesadüfi olmadığı çok iyi bilinmektedir. Ecdadımızda, yaşadığı tüm tarihi coğrafyalarda bulunan her şeyin her canlının bir maksadı ve görevi olduğu anlayışı hakimdir. Bu durum kültürün bir parçası olduğu gibi canlı cansız tüm mahlukata merhamet ve şefkatle yaklaşılması gereken bir öncelik haline de gelmiştir. Geleneksel yaşam tarzı ile inanç arasındaki uyum, doğa ve medeniyetimiz arasındaki ilişkiyi yeni ve yüksek bir noktaya taşımıştır. İşte bu anlayış Selçuklu ve Osmanlı ve beylikler ile Anadolu’da büyük bir medeniyete dönüşmüştür. Hem de öyle bir medeniyet ki zamanının ve asırlar sonrasının sorunlarına çözüm çağrılarında bulunmuştur.

Medeniyetimiz; Anadolu’nun bereketli toprakları, eşsiz doğal güzellikleri ve zengin birikimleriyle insanı ve doğayı hoşgörü temelinde yerli yerine koymuştur. Doğayı bu topraklarda kültürün ayrılmaz bir unsuru olarak türkülere, şiirlere, resimlere konu etmiş, ilmik ilmik halıya dokumuştur. Doğa düğünlerde, derneklerde oyunlarla yaşatılmıştır. Mevlana, Yunus Emre ahlakıyla Anadolu insanı; Fırat’ı oğlu, Dicle’yi kızı; Ceyhan'ı ve Seyhan'ı ikiz çocukları saymıştır. “Medeniyetin ilk şartı nezakettir” diyerek her türlü canlıya ve yaratılana, yaratandan ötürü saygı duymuştur. Hoşgörünün, adaletin ve iyiliğin çöle döndüğü coğrafyalara su olmuş onlara can vermiştir.

Anadolu yarımadasından yola çıkan bu medeniyet; Balkan yarımadasına, Kuzey Afrika’ya, Doğu Avrupa’ya ulu çınarın o dallarında yeşili, adaleti ve hoşgörüyü taşımıştır. Çünkü kadim medeniyetimiz ve değer üreten bu topraklar şunu çok iyi bilmiştir; barış, huzur, istikrar ve adalet evrenseldir, her coğrafyaya hükmetmelidir. Komşu coğrafyalarımız, gönül coğrafyalarımızda huzur yoksa hiçbir yerde huzur yoktur. Bu nedenle medeniyetin evrensel bir değer kazanması ülkemiz ve milletimiz için mühim bir mesele olmuştur. Yoksa kriz ve buhranlar asla bitmeyecektir. Bunun en somut örneği bugündür, bugünün dünyasıdır; insanoğlunun büyük krizlerle karşı karşıya kaldığı kriz çağıdır. İnsanın insanla ve insanın doğayla kurduğu ilişki biçimi, bu krizlerin nedenidir. Küresel iklim krizinde olduğu gibi sorunların kaynağı emperyal geleneklerle insanı ve doğasını sömüren ülkeler ve onların karanlık geçmişinde saklıdır. Hoşgörüden, saygıdan yoksun ve adil olmayan bu ilişki biçimi, bir yandan insanda ruhsal buhranlara yol açarken, üretim ve tüketim modeline bağlı olarak küresel bir iklim krizine de neden olmaktadır. Bu krizlerin mağduru ise bizleriz, insanoğlu… Düzlemsel olan yaşam tarzı ve ekonomik modelin insanın ve dünyanın doğasına aykırılığı artık saklanamaz bir hakikattir. Bu hakikat trajik sonuçları ile dimdik önümüzde duruyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın eşi Emine Erdoğan, büyükelçiler ve eşleri için düzenlenen "Ortak Evimiz Dünya İçin Sıfır Atık" temalı programa katıldı. Erdoğan programda, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ve eşi Hülya Çavuşoğlu ile Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum ve eşi Şengül Kurum, Cumhurbaşkanlığı Kültür-Sanat Politikaları Kurulu Üyesi ve Cumhurbaşkanı Danışmanı Hümeyra Şahin Oktay ile fotoğraf çektirdi. (Cumhurbaşkanlığı/AA, 17 Ocak 2023)

 

Küreselleşen Çevre Sorunları

Bir zamanlar Kuzey Afrika ormanlarını imha ederek yerine tarım alanları kuran insan, Torosların eşsiz güzellikteki sedirlerini Kuzey Afrika’ya gemi inşası için taşırken, kaynakların sonsuz olduğunu ve asla bitmeyeceğini düşünüyordu. Ama öyle olmadı. Bugün Kuzey Afrika’da su yok ve Torosların kadim ormanları, iklim krizinden kaynaklanan yangınlardan dolayı içimizi acıtırcasına yanıyor. Veya sanayileşirken doğayı insanıyla beraber sömüren Batı, kendi eliyle meydana getirdiği sistemin kendisini de bir gün vuracağını hiç düşünmedi. Pasifik adaları ve muson bölgelerinde insan yaşamının sürdürülebilir olmadığı artık açık. Eriyen buzullar, Afrika boynuzunda susuzluktan ölen hayvanlar ve gıda arzındaki yetersizlikler nedeni ile ölümle burun buruna yaşayan Kara Kıta… Ve daha nice sorun. Şimdilik sayıları on milyonları bulan iklim mültecileri ve denizlerde kaybolan hayatlar… Tüm bunlar bize iklim krizi ve çevre sorunlarının artık küreselleştiğini göstermekte. Hoşgörü ve adalet ise büyük okyanuslardaki adacıklar kadar küçük ve az. Tüm bu yaşananlar büyük ve geri dönülmez felaketlerin habercisi…

Çevre sorunlarının küreselleştiği hakikatinden de yola çıkarak Anadolu menşeli bir değerin yeniden ve yine insanlığa, dünyamızın geleceğine katacağı değerler son derece önemli. Asırlar öncesinden bugüne çağrılarda bulunan medeniyetimizin kadim değerlerini, hafızalarımızın bir köşesinde unutulmuş ancak kültür kodlarımızda saklı değerleri, yeniden ülkemiz ve dünyamız için gün yüzüne çıkarmalıyız. Batının tüm dünyaya dikte ettiği yaşam modeli altında unuttuğumuz atık yönetimi ve israftan kaçınma, zihinlerimizde uyanışını tamamlamalı ve kendisine yeniden yer edinmeli. Bu uyanış aslında 2017’de Emine Erdoğan Hanımefendinin himayesinde Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından başlatılan Sıfır Atık projesi ile başladı.

 

Sıfır Atık Kazanımları

Doğanın kendisini rehabilite edemediği ve iklim krizinin olumsuz etkileri altında inim inim inlediği şu günlerde, sıfır atık insanlığın ve çevre sorunlarının çözümü için etkin bir enstrüman olarak önümüzde duruyor. Projenin sonuçlarını 5 yıllık süre sonunda deneyimledik. Bu projeyle ülkemiz büyük kazanımlar elde etti; 3,9 milyon ton sera gazı salımı ve 347 milyon ağacın kesilmesi önlendi. Plastik poşet kullanımı, salgına rağmen yaklaşık yüzde 5 oranında azaltıldı. Bu sayede 550 bin ton plastik atık oluşumu önlendi ve yaklaşık 3,8 milyar lira tasarruf sağlandı. Toplanan atıklardan 62,2 milyar lira ekonomik kazanç elde edildi. Atık geri kazanım oranı yüzde 13’ten yüzde 27.2’ye kadar çıkarıldı. Hedef 2023’te bu oranın yüzde 35 düzeyine kadar ulaşması yönünde. Türkiye genelinde 150 bin bina ve yerleşkede sıfır atık yönetim sistemine geçiş gerçekleşti.

Henüz şimdiden elde edilen bu başarı, aynı zamanda umudun rakamsallaşmasıdır, geleceğe umutla bakabilmek için yeni ufuklara açılabilmek için önemlidir, değerlidir. Kaldı ki çevre sorunlarının çok boyutlu ve sınırları aşan bir niteliğe sahip olması, küresel düzeyde iş birliği çalışmalarını mecburi kılmaktadır. Siyaseten birbiriyle anlaşamayan ülkeler, sınırları olmayan ortak çevre sorunları için aynı masa etrafında toplanmak ve konuşmak zorundalar. Özellikle gıdaya ve suya erişim, biyolojik çeşitliliğin tükenmeye başlaması, yangın, sel, erozyon, çölleşme, atık ve barınma sorunları iş birliği ve mücadeleyi daha da önemli hale getirmektedir.

Bu noktada öncelikle belirtmek gerekir ki Sıfır Atık Projesi ülkemizde büyük bir ilgi uyandırdı ve yurt dışında uluslararası ödüller aldı. Buradan hareketle Türkiye, kadim miraslarından aldığı güçle Sıfır Atık Hareketini de evrensel bir değer haline getirmek ve küresel bir politika olarak uygulanmasını sağlamak için adımlar atmıştır. Anadolu rüzgarıyla güçlenen Sıfır Atık Hareketi artık küresel bir politika olmuştur. Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu’nun aldığı karar ile 30 Mart günü her yıl, “Uluslararası Sıfır Atık Günü” olarak tüm dünyada kutlanacak. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı sayın Murat Kurum’un da ifade ettiği gibi “Saygıdeğer Emine Erdoğan Hanımefendi’nin himayelerinde başlatılan ‘Sıfır Atık Hareketi’ ülkemizi, milletimizi gururlandırmaya devam etmektedir. Bugün, Türkiye Yüzyılı’nın en büyük çevre hareketi olan Sıfır Atık vizyonu bir dünya markası haline gelmiştir.” Evet, Anadolu insanlık için yeni bir görevi daha ifa etmiştir. BM Genel Kurulu’nun aldığı kararla 30 Mart “Uluslararası Sıfır Atık Günü” olarak ilan edilmiştir. Bu anlamda Türkiye etkin olarak yürüttüğü iklim diplomasisi ve sosyal konut diplomasisinden sonra dış politikasında yeni ve etkin bir enstrüman daha kazanmıştır. Türkiye, tahıl krizinde, Rusya-Ukrayna Savaşı’nda, diplomaside ve uluslararası ilişkilerde olduğu gibi gerek bölgesinde gerekse dünyada sorun çözen ülke olarak çevre, şehircilik ve iklim değişikliği alanlarında da tarihi ve stratejik rol oynayacak ve öncü ülke olmaya devam edecektir.

 


Etiketler »  

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için "veri politikamızı" inceleyebilirsiniz. Daha fazlası