Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde (KKTC) koronavirüsün gölgesinde gerçekleşen 2020 cumhurbaşkanlığı seçimi, 11 Eylül’deki ilk turda on bir adaydan hiçbirinin yüzde 50’nin üzerinde oy alamaması nedeniyle ikinci tura kaldı. Kayıtlı 198 bin 957 seçmenin sadece yüzde 58.29’unun sandığa gittiği ilk turda Ulusal Birlik Partisi (UBP) lideri Ersin Tatar, 35 bin 872 kişinin desteğiyle yüzde 32.34 oy ve bağımsız aday Mustafa Akıncı ise 33 bin 58 kişinin desteğiyle yüzde 29.84 oy alarak ikinci tura kalmayı başardı. İkinci tura giden süreçte Tatar ve Akıncı’nın diğer partilerle yaptıkları görüşmeler neticesinde iki aday; kendi öncülüklerinde ittifaklar kurdu. Bu çerçevede Tatar, Yeniden Doğuş Partisi (YDP), Demokrat Parti (DP) ve Milliyetçi Demokrasi Partisi’nin (MDP); Akıncı eski partisi Toplumcu Kurtuluş Partisi (TKP) ile ana muhalefetteki Cumhuriyetçi Türk Partisi’nin (CTP) desteğini aldı. Böylece Tatar sağın, Akıncı da solun çatı adayı olarak ikinci tura girdi. UBP ile kurduğu koalisyon hükümetinden Maraş meselesi nedeniyle ilk tur öncesinde çekilen Kudret Özersay’ın kurduğu karma seçmen kitlesine sahip Halkın Partisi (HP) ise ikinci tur öncesinde hiçbir adaya destek vermeme kararı alarak tarafsız kaldı.
Seçim ittifaklarıyla gidilen 18 Ekim’deki ikinci tur sonuçlarına göre sağın çatı adayı Tatar, oy kullanan 133 bin 931 kişiden 67 bin 322 kişinin desteğini alarak yüzde 51.69 oy oranıyla KKTC’nin yeni cumhurbaşkanı oldu. Solun çatı adayı Akıncı ise 62 bin 910 kişinin oyunu alarak yüzde 48,31’de kaldı. Sonuçlara bölge bazlı bakıldığında sadece 4 bin 412 farkla cumhurbaşkanı seçilen Tatar’ın Gazimağusa, Girne ve İskele’de; Akıncı’nın Güzelyurt, Lefke ve Lefkoşa’da yarışı önde tamamladığı görülmektedir. Bunların yanı sıra ilk turda 5 bin 51 geçersiz oy kullanılmışken ikinci turda bu rakamın 3 bin 699’a düşmesi seçimin seyrini etkileyen önemli bir gelişme olmuştur. Zira yukarıda ifade edildiği üzere ülkedeki kayıtlı seçmen sayısının 200 binin altında olması dikkate alındığında geçersiz oy sayısındaki düşüşün adaylar için ne kadar kıymetli olduğu daha rahat anlaşılmaktadır. Ayrıca bu sonuçlarla birlikte Rauf Denktaş’tan sonra göreve gelen cumhurbaşkanları Mehmet Ali Talat, Derviş Eroğlu, Mustafa Akıncı ve Ersin Tatar’ın sırasıyla sol, sağ, sol ve sağ tabanlardan gelmesi ise KKTC siyaseti açısından ilginçlik arz etmektedir.
Tatar Nasıl Kazandı?
UBP adayı Ersin Tatar’ın ikinci tur seçimlerini kazanıp KKTC’nin yeni cumhurbaşkanı olmasında dört faktörün önemli rol oynadığı söylenebilir. Birincisi, Tatar ilk tur sonrasında ağırlıklı olarak sağ seçmene hitap eden diğer siyasi partiler YDP, DP ve MDP ile ittifaklar kurarak bu partilerin net şekilde desteğini aldı. Nitekim ikinci tur sonuçlarına bakıldığında Tatar’ın ilk turda bu partilere oy veren seçmeni kendi etrafında birleştirdiği ve kayıp vermeden bu kitleyi kendi şemsiyesi altında bir araya getirdiği açık bir şekilde görülmektedir. İkincisi, ilk tur seçimlerine katılım oranı 115 bin 966 kişiyle yüzde 58.29 oranında kalmışken; ikinci tura katılım oranı artarak 133 bin 931 kişiyle yüzde 67.29’a yükselmiştir. Burada ilk tura katılmayıp ikinci tura katılan 17 bin 965 seçmenin Tatar’ın seçilmesindeki asıl faktör olduğu ifade edilebilir; çünkü seçim bölgelerindeki niceliksel değişimlere bakıldığında yaklaşık 18 bin seçmenin yarıdan fazlasının reyini Tatar’dan yana kullandığı rahatlıkla görülmektedir.
Üçüncüsü, her ne kadar CTP’nin Parti Meclisi ikinci turda Akıncı’ya destek verileceğini ilan etmiş olsa da burada Akıncı çevresinin gözden kaçırdığı en önemli husus, parti içinde Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) ile yürütülen sonu gelmez federasyon görüşmelerinden yorulan ve ana vatan Türkiye ile ilişkilerin gerilmesinden rahatsız olan kesimin varlığıydı. Nitekim 2005-2010 arasında cumhurbaşkanlığı görevini ifade eden partinin eski lideri Mehmet Ali Talat daha önce yaptığı bir açıklamada Türkiye ile ilişkilerin çok kötü durumda olduğunu ifade etmiş ve Mustafa Akıncı’yı suçlamıştır. Benzer şekilde partinin 2015’teki cumhurbaşkanı adayı Sibel Siber de ilk tur sonrasında yaptığı açıklamada olası bir federasyonun sürdürülebilir olmadığına dair ifadeler kullanmıştır. Ayrıca ikinci tur öncesinde HP her ne kadar tarafsız kalmış olsa da seçim bölgelerinde yaşanan oy geçişleri dikkate alındığında Tatar’ın HP tabanından da bir miktar oy aldığı anlaşılmaktadır. Sonuç olarak Tatar’ın ikinci turda CTP ve HP tabanlarından da destek alması kendisine cumhurbaşkanlığı yolunu açan üçüncü faktör olarak görülebilir.
Tatar’ın cumhurbaşkanı olmasına imkan sağlayan dördüncü önemli faktör iki yıldır yürüttüğü başbakanlık görevi boyunca Kıbrıs Türk toplumu için somut projeler geliştirerek icraatçı özelliğini ortaya koymasıdır. Tatar’ın bugüne kadar yaptığı icraatlar arasında yaklaşık yarım asırdan beri kapalı olan Maraş’ın yeniden açılması yolunda karar alması ve bu kararını seçimden önce hayata geçirmesi ise özel bir öneme sahiptir. Zira Rum tarafının geçen süre zarfındaki tüm çözümsüzlük çabalarına ve uluslararası toplumun Kıbrıs Türk halkına yönelik kayıtsızlığına bir “dur” denilmesi için atılan bu adım, hem ülke ekonomisine büyük bir katkı sağlayacak kritik bir gelişme hem de barış müzakerelerinde yer alan GKRY-Yunanistan ikilisine karşı siyasi tepki olarak tarihe geçmiştir. 11 Eylül öncesinde atılan bu adımı KKTC’deki bazı çevreler seçim sonuçlarını değiştirmeye yönelik bir hamle gibi göstererek Tatar’ı itibarsızlaştırmaya çalışsa da Kıbrıslı Türk seçmenin bu algı çalışmalarına itibar etmediği 18 Ekim’de ortaya çıkmıştır.
Akıncı Neden Kaybetti?
2015’teki cumhurbaşkanlığı seçimlerinde rakibi Derviş Eroğlu’nun yirmi puan farkla önünde yer alarak göreve gelen Akıncı’nın 2020 cumhurbaşkanlığı seçimini kaybetmesinin arka planında ise üç önemli sebep vardır. Birincisi, ilk tur sonrasında KKTC’de bazı sol çevrelerce Akıncı’nın eski partisi TKP ve merkez sol CTP ile yaptığı ittifak sonucunda yeniden göreve seçileceğine dair bir algı oluşturulmaya çalışıldı. Ancak bir taraftan CTP tabanında Rum tarafıyla yürütülen görüşmelerde federasyon modelinde ısrar edilmesinden rahatsız olan bir grup seçmenin Akıncı yerine Tatar’a yönelmesi, diğer taraftan ilk tura katılmayıp ikinci tura katılan yaklaşık 18 bin seçmenin yarıdan fazlasının Tatar’a oy vermesi bu algı çabalarını boşa çıkarttı. Yani Akıncı, rakibi Tatar’ın aksine ittifak yaptığı en büyük parti olarak CTP tabanını bile tam manasıyla konsolide edemediği gibi ilk tura katılmayıp ikinci tura katılan seçmenden de yeterli oy alamadı. Akıncı ayrıca ikinci tur için tarafsızlığını ilan eden HP tabanından da beklediği desteği alamadı ve sonuçta Tatar’ın gerisinde kaldı.
Akıncı’nın seçimi kaybetmesinin ikinci sebebi, 2015’ten beri yürüttüğü cumhurbaşkanlığı görev süresi boyunca elitist tavırları nedeniyle Kıbrıs Türk toplumunu bir bütün olarak kucaklayamaması ve daha da önemlisi ana vatan Türkiye ile ilişkilerin seyri noktasında toplumun hassasiyetlerini göz ardı etmesidir. Zira 2015’te seçildikten sonra “KKTC Türkiye’nin yavrusu olmak istemiyor” açıklamasıyla göreve başlayan Akıncı, zaman içerisinde Türkiye’yi hedef alan birçok açıklamada bulunmuş ve nihayetinde görevi sona ermeden evvel Türkiye’nin seçimlere müdahale ettiği yalanını ortaya atmıştır. Yine bu süre zarfında Akıncı kendi hükümetine bile danışmadan federasyon temeline dayalı olası yeni devlette Rumlara toprak vermeyi teklif ederek Kıbrıs Türk halkının izzetini ve itibarını hiçe saymıştır. Buna ilaveten Türkiye ve KKTC’nin Doğu Akdeniz’deki hakları GKRY ve Yunanistan tarafından gasp edilmeye çalışılırken ve uluslararası toplum bu gerçeğe sessiz kalırken Akıncı’nın ana vatan karşıtlığına devam etmesi seçmen nezdindeki rahatsızlıkları hat safhaya çıkarmıştır. İşte bu şartlar altında Kıbrıslı Türk seçmen ikinci turda Akıncı’nın tutumuna somut bir tepki vermiş ve Akıncı’ya “dur” demiştir. Son olarak Akıncı’nın beş yıllık görev süresi boyunca Kıbrıs Türk halkının yararı için elle tutulur bir proje ortaya koyamaması da icraatlarıyla ön plana çıkan Tatar’ın gerisinde kalmasına yol açan üçüncü sebep olarak görülebilir.
Bundan Sonrası ve Tatar’ın Ajandası
Seçim sürecinin tamamlanmasıyla birlikte önümüzdeki sürece dair Tatar’ın ajandasının oldukça yoğun olduğu söylenebilir. Bu kapsamda bir taraftan UBP ve HP arasında kurulan koalisyon hükümeti ilk tura az bir süre kala dağıldığı, diğer taraftan UBP Genel Başkanı ve Başbakan Tatar cumhurbaşkanı seçildiği için önümüzdeki süreçte evvela UBP’nin kendisine yeni bir lider seçmesi gerekmektedir. Ardından Tatar’ın hükümeti kurma görevini UBP’nin yeni liderine vermesi beklenmektedir. Ancak UBP, 50 vekilden müteşekkil KKTC Meclisi’nde en çok vekile sahip parti olsa da tek başına hükümet kurmak için gerekli olan vekil sayısına sahip olmadığı için büyük ihtimalle yeni bir koalisyon hükümeti kurulacaktır. Bu çerçevede UBP ilk tur sonrasında Tatar’a destek açıklaması yapan partilerin ve meclisteki bağımsızların desteğiyle ya da Kudret Özersay’ın HP’si ile yeniden koalisyon hükümeti oluşturabilir. Zira ilk turdan sonra yaptığı açıklamada siyasi kariyerini gözden geçireceğini ifade eden Özersay için bu olası yeni koalisyon hükümeti kendisinin ve partisinin geleceği açısından son şans olabilir. Bunlara karşın CTP’nin de hükümeti kurma çabalarının boşa çıkması durumunda ülkede erken seçime gidilebilir.
Bunların dışında seçim sürecinde yaşanan en önemli tartışmaların başında Rum tarafıyla gerçekleşmesi muhtemel yeni müzakerelerin hangi modele göre yürütüleceği gelmekteydi. Bu kapsamda yeni Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, uzun yıllardır tartışılan federasyon modelinin artık geçerliliğini kaybettiğini vurgulayarak bundan sonraki süreçte Rumlarla federasyon yerine iki devletli modeli görüşmeyi vaat etmekteydi ve YDP lideri Erhan Arıklı da ikinci tura giden süreçte Rum tarafıyla hiçbir şekilde federasyon modelinin görüşülmemesi şartıyla Tatar’a destek verileceğini açıklamıştı. Ayrıca garantör ülke Türkiye de Rum tarafının yıllardır taviz vermez tutumu ve müzakerelerdeki aşırı talepleri nedeniyle federasyon modelini desteklemediği için önümüzdeki süreçte başlaması muhtemel yeni müzakere sürecinde federasyon tartışmalarının gündeme gelmesi beklenmemektedir. Bu çerçevede KKTC’nin yeni lideri Ersin Tatar ile GKRY lideri Nikos Anastasiadis’in yapacağı ilk görüşmede olası yeni müzakerelerin nasıl bir zemine oturacağı şekillenmeye başlayacaktır.
Tatar’ın önümüzdeki sürece dair ajandasında yer alan bir diğer önemli konu ise bir bölümü yakın zamanda açılan Maraş bölgesinin akıbeti olacaktır. Zira yaklaşık yarım asırdır kapalı olan bölgenin sahile bakan bir kısmı ilk tur seçimlerinden önce Tatar’ın yaptığı açıklamayla açılmış olsa da teknik sebeplerden ötürü bölge henüz tamamen açılamamıştır. Bu doğrultuda KKTC’de özellikle UBP öncülüğünde yeniden hükümet kurulması durumunda bölgenin kademeli olarak ve hak sahiplerinin imtiyazları korunarak tamamen açılması ve Kıbrıs Türk halkının kullanımına sunulması beklenmektedir. Bu noktada KKTC’de yeni kurulacak hükümetin konuyla ilgili süreci hızlandırması ve Cumhurbaşkanı Tatar ile koordinasyon halinde çalışması durumunda bölgenin tamamının açılması yolunda hiçbir hukuki engelin olmadığını ifade etmek gerekmektedir.
Önümüzdeki süreçte Türkiye ile KKTC arasındaki ilişkilerin geliştirilmesi de Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’ın ajandasında yer alacak konular arasında yer almaktadır; çünkü Akıncı beş yıllık cumhurbaşkanlığı görev süreci boyunca sık sık Türkiye’yi hedef alan açıklamalarda bulunduğu için daha önce iki taraf arasında hiç görülmemiş şekilde ciddi gerilimler oluşmuştur. Haliyle Akıncı’nın aksine Kıbrıs Türk toplumunun ana vatana yönelik hassasiyetlerini yakından bilen, Ada’daki kalıcı barış için Türkiye’nin garantörlüğünün devam etmesi gerektiğine inanan ve Doğu Akdeniz’de yaşanan gelişmelerde KKTC’nin haklarının Türkiye olmadan korunamayacağını gören biri olarak Tatar’ın Türkiye-KKTC ilişkilerinde geçen son beş yılda oluşan tahrifatı gidermesi beklenmektedir. Bu arada Türkiye ve KKTC arasında uzun yıllara dayanan bir teamül olarak cumhurbaşkanları sık sık karşılıklı ziyaretlerde bulunmaktaydı. Ancak Akıncı’nın tutumu nedeniyle bu teamül bir süredir görünürlüğünü kaybettiği için Tatar’ın 26 Ekim’de Ankara’ya gerçekleştirdiği ilk yurtdışı ziyareti, bu teamülün canlandırılması ve ikili ilişkilerin yeniden sağlıklı bir zemine oturtulması adına önemli bir gelişme olmuştur.
Son olarak KKTC’de cumhurbaşkanı ve başbakandan oluşan iki başlı yönetim sisteminin ülke yönetiminde verimsizliğe ve istikrarsızlığa yol açtığı bir süredir tartışılan konudur. Örneğin yeni Cumhurbaşkanı Ersin Tatar ile YDP lideri Erhan Arıklı gibi sağcı siyasetçiler, mevcut sistem nedeniyle kurulan hükümetlerin uzun ömürlü olmadığını ve sık sık hükümetlerin değişmesi veya erken seçimlere gidilmesi nedeniyle ülkenin istikrar sorunu yaşadığını her fırsatta ifade etmektedir. Bundan ötürü her iki siyasetçi de GKRY’de olduğu gibi KKTC’de de başkanlık sistemine geçilmesini; aksi takdirde sistemin mevcut haliyle devamının yeni sorunlar ortaya çıkartacağını savunmaktadır. Genel temayül olarak bu öneriye pek sıcak bakmayan CTP tabanından gelen Sibel Siber gibi bazı sol eğilimli siyasetçiler de mevcut sistemin KKTC gibi küçük ülkelere uygun olmadığını belirtmekte ve başkanlık sistemine geçilebileceğini dile getirmektedir. Buradan hareketle yakın zamanda Türkiye’nin de uygulamaya başladığı bu sistem, etkin karar alma ve yürütme mekanizmasına olanak sağladığı için KKTC’de yeni hükümetin kurulmasını takip eden süreçte Cumhurbaşkanı Tatar öncülüğünde bu konu daha fazla tartışmaya açılabilir ve bu tartışmalar sonucunda başkanlık sistemine geçişi öngören anayasa değişikliği halkın oyuna sunulabilir.