Murat Yeşiltaş ile Rıfat Öncel editörlüğünde hazırlanan ve SETA Vakfı tarafından yayımlanan Ortadoğu’da Güvenlik, Savunma ve Silahlanma isimli kitap, 12 yazarın katkı sağladığı 10 bölümden oluşuyor. Kitapta, temelde Ortadoğu güvenliği, savunması ve silahlanması üzerinde etkili olan ulus devletler temel aktörler olarak belirlenerek, bu aktörler üzerinden Ortadoğu’daki problemli güvenlik alanları, ilgili devletlerin savunma politikalarını oluşturma sürecine odaklanarak analiz ediliyor. Bu analiz gerçekleştirilirken ilgili devletlerin savunma politikalarının oluşmasında tarihsel süreç ve günümüzdeki uluslararası ortamın rolü birlikte ele alınıyor, tarihsel güç geçişleri de ortaya konuyor. Özellikle Arap Baharı olarak adlandırılan gelişmelerin etkisiyle Ortadoğu’nun değişen güvenlik ortamı, silahlanma eğilimleri, devletlerin tehdit algıları ve buna karşı belirledikleri savunma politikalarının tartışıldığı bu eserde, savunma politikası yalnızca savunma sanayi dinamikleri veya sahip olunan silah sistemleri yönleriyle değil, dış ve güvenlik politikalarıyla ilişkisi bağlamında da ele alınıyor. Bu yönüyle benzer çalışmalardan farklılaşan eser, hem literatürdeki önemli bir eksikliği dolduruyor hem de ilgili konuda ana referans kaynaklarından biri haline geliyor.
Kitabın birinci bölümünde Ortadoğu bölgesindeki güvenlik, silahlanma ve savunmaya yönelik temel parametreler, teorik bir çerçevede yer alıyor. Bu kapsamda Ortadoğu bölgesinin uluslararası siyaseti ve güvenlik politikaları, bölgedeki saldırı savunma dengeleri, silahlanma trendleri, askeri etkinlikler, insan kaynakları ve savunma sanayi politikaları ayrıntıları ile inceleniyor. Devamında, kitabın ikinci bölümünden sekizinci bölümüne kadar Ortadoğu’da bölgesel güç olma potansiyeli taşıyan ya da tarihsel süreçte bir dönem bu potansiyele sahip olan ülkeler ayrı ayrı, kapsamlı ve bütüncül bir yaklaşımla ele alınıyor. Bu kapsamda Türkiye, İran, İsrail, Suudi Arabistan, Mısır ve Irak olmak üzere toplamda 6 bölge ülkesi, Ortadoğu’da bölgesel güç olma potansiyeli taşıyan ya da bir dönem bu potansiyeli taşımış olan ülkeler olarak belirlenmiş. Bu 6 ülkenin güvenlik algıları ve güvenliklerini sağlamak için başvurdukları temel stratejiler, bütüncül bir şekilde ele alınarak, bu strateji ve algılardaki yaşanan değişim ve dönüşümler de ortaya konuyor.
Kitabın sekiz, dokuz ve onuncu bölümlerinde, küresel güç olarak kabul edilen ve Ortadoğu’da güvenlik, savunma ve silahlanma konularında önemli etkileri olan ABD, Rusya ve Çin’in bölgede yürütmüş oldukları güvenlik politikaları ve stratejileri ve bölgenin güvenliği ve silahlandırılması noktasındaki etkileri açıklanıyor. Bu kapsamda ABD’nin bölgedeki güvenlik ve savunma mimarisinin asli unsurlarından biri olduğu, Rusya’nın bölgedeki etkinlikleri eskiye dayansa da bölgede yeni roller üstlenmeye başladığı ve son olarak Çin’in bölgedeki güvenlik ve savunma politikalarını etkileyen yeni bir oyuncu olarak ortaya çıktığı vurgulanıyor.
Bütüncül bir yaklaşımla eserin tamamı incelendiğinde, editörlerin de hedeflediği üzere okuyucu şu sorulara tatmin edici cevaplar buluyor.
- Devletlerin tehdit algısı nedir ve nasıl oluşmaktadır?
- Bu tehdit algısının konvansiyonel ve asimetrik boyutları nelerdir?
- Devletlerin savunma politikası genel güvenlik stratejisinde nereye oturmaktadır?
- Müttefiklik ve silahlanma örüntüleri savunma politikasının oluşturulmasında nasıl bir rol oynamaktadır?
- Devletlerin silahlanma stratejilerinde bir saldırı savunma dengesi bulunmakta mıdır, yoksa sadece saldırı ya da savunma değeri olan silah sistemlerine mi yatırım yapılmaktadır?
- Ortadoğu’da yerli savunma sanayi kurma girişimlerinin motivasyonları nelerdir ve geleceği nasıl şekillendirebilir?